HABER MERKEZİ
Kışın soğuğundan, Şubat’ın karanlığından sonra baharı müjdeleyen martın gelişine kapı aralıyor zaman. Kürt kadınları olarak 7 Kasımdan bu yana Leyla Güven öncülüğünde başlayan ve sayısı 300’ü aşan açlık grevi direnişleri ile yeni bir direniş günü olan 8 Martı karşılamaya hazırlanıyor.
Kadınlar artık Önder APO üzerinde ki 20 yılı aşan tecrit ile yaşamak istemiyor. Kadın faşist AKP iktidarı eli ile ülkenin dört bir yanına yayılan tutuklama, öldürme, işkence ve kadın istismarı ile yaşamak istemiyor. Kadınlar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine nefes aldırtmayan sosyal, siyasal ve ekonomik krizlere baş kaldırmaya ve hesap sormaya hazırlanıyor. Kadın emeğinin sistematik bir sömürüye tabi tutulduğu bu dönemde kadınların ortak mücadelesi ve dayanışması iktidardan hesap soracak bir düzeye taşacaktır.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekli Leyla Güven öncülüğündeki açlık grevleri de gelinen aşamada yeni bir eşiğe gelmiş bulunuyor. Eşik adetmemin sebebi artık kolay geri dönüşü olmayan bir aşamaya gelindiğini vurgulamaktır. Savaş ve talan karşıtı tüm kadınları etrafında toplayan ve eylem gücü haline getiren bir güce kavuşmuş bulunuyor.
Bêritan, Zilan, Sema, Sara ve Arinlerin ruhu ve duruşuyla devrim içinde devrimsel gelişmelere yol açan Kürt kadınları bugün enternasyonalist bir düzeyde kendini sürdürmektedir. Genç kadının öncülüğünü yaptığı bu mücadele bugün dağlarda ve ovalarda etkin bir düzey almış bulunuyor. Kendini sistem için de sisteme karşıtlık temelinde örgütleyip geliştiren genç kadınlar, sisteme korku salıyor. Kadını ötekileştiren ve cinsel meta haline getiren kapitalist moderniteye karşı en aktif mücadele etme rolünü omuzlayan genç kadınlar, “Tecriti kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistanı özgürleştirelim” şiarı ile başlayan zafer hamlesine öncülük etmektedir.
Faşizmin yaşamın her alanına saldıran kadına tecavüzü ve her türden şiddeti meşru kılan AKP ve DAİŞ zihniyetine karşı çok yönlü ve aktif bir mücadele duruşu sergileyerek kadınlara umut olmaktadır. Genç kadınlar akışkan enerjileri ve yüksek moral güçleri ile “Xwebun” felsefesi ile kendin olma, kendine ait olma anlayışı ile karanlıkta bırakılmak istenen kadın tarihine ışık tutmaktadır. Kürt Kadın Hareketi’nin Kürdistan ve bölge halkları için açığa çıkardığı rönesans değerindeki aydınlanma bugün önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Her türden faşizme, cinsiyetçiliğe ve milliyetçiliğe karşı Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Paradigma ile önemli bir gelişme düzeyini açığa çıkarmış bulunuyor. Bu ruh ve bilinç ile kadın yaşamını cendere altına alan kapitalist sistemle çok boyutlu bir mücadeleyi esas alarak direnişin öncülüğünü yapmaktadır. Evde, sokakta, kamusal alanda yani kısacası hayatın her alanında her türden şiddet, taciz ve tecavüz biçimine maruz kalan kadınlar, geçmişte olduğu gibi bugünde başkaldırıya geçiyor ve isyan ediyor.
Kadın katliamını ve sünnetini meşru gören erkek egemen mantık bugün kadınların küresel çaptaki direnişi ve mücadelesi ile karşı karşıya gelmektedir. Kadın, “Bende Varım” diyerek kadını mülkleştiren eril zihniyete karşı kendini örgütlüyor ve mücadelesini yükseltiyor. İşte bu neden le Önder APO 6 Mart 2015 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin mesajında şöyle seslendi bizlere: “Kürdistan, Kürt realitesinde aşkın sosyolojisini bilmek gerekir. Ben aşkı, sevgiyi, aileyi inkar etmiyorum. Bunlara bağlılık soylu bir bağlılıktır, ama özgür bir yaşam olmadan bunların bir anlamı yoktur. Benim bahsettiğim sosyal bir aşk, toplumsal bir aşktır. Bizim Devrimimiz Kadın Devrimidir. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Kadın cinayetlerinden tutalım da kadın sünneti, tecavüz ve benzeri hepsine karşı mücadele veren bir sözleşme olmalı. Derinlikli ele almalısınız. Erkeklere güvenmeyin. Erkek dogmatiğini yıkın. Kadınlığınıza güvenin. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesiyle sağlanır. Bu nedenle bizim devrimimiz, kadın devrimidir. Ben kimsenin değilim. Kadın kocasının eşi, babasının kızı ya da abisinin kız kardeşi değildir, olmamalıdır”