HABER MERKEZİ
Son yazıda bilgi güvenliği riskleri bakımından ele aldığım seçim konusunu bir de veri analizi bakımından değerlendirmek isterim. Veri dediğimiz şey nedir acaba? Yenilir mi, içilir mi? Elle tutulur mu, gözle görülür mü? Yoksa veri tabanı denilen donanımda birkaç byte (bayt) alan kaplayan bir şey midir? Aslında data (veri) dediğimiz şey bugün kapitalist modernitede kurumların, şirketlerin aldığı birçok kararın temelini oluşturuyor. Peki veri dediğimiz temel düzeyden karar alma aşamasına nasıl geçilmektedir? İlk olarak 1955 yılında ortaya atılan bir teoriye göre piramidin en alt kısmında yer alan data (veri) dediğimiz parçacıkların bir araya getirilmesiyle information (enformasyon) oluşmakta. Enformasyonun derlenmesiyle knowledge (bilgi) ve bilgilerin değerlendirilmesiyle de wisdom (bilgelik) elde edilmektedir.
Konumuz ile bağdaştıracak olursak, geçen yazıda da biraz detaylarına yer verdiğimiz seçmen verilerini ele alabiliriz. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde Caferağa Mahallesinde X sokağı Y numarada yaşayan A kişisi seçmen veri dosyasında sadece bir satırı işgal etmektedir. Tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Ancak mahalle komisyonu için yapılacak bir analizi düşünelim. Caferağa Mahallesinde yaşayan tüm seçmenlere ait veriler bir araya getirildiğinde o mahallede kaç kişi yaşadığı, kaçının erkek kaçının kadın olduğu, mahalle nüfusunun yaş aralığı, hangi il ve ilçenin nüfusuna kayıtlı olduğu enformasyonuna ulaşılabilmektedir. Caferağa nüfusuna ait enformasyon kullanılarak örneğin Sivas nüfusuna kayıtlı kişiler çoğunluktaysa oranın nüfusuna kayıtlı bir muhtar adayı çıkarılması sonucunu bilgi olarak değerlendirebiliriz. Artık konu bilgelik ile birlikte geçmişten ve şimdiden daha ziyade geleceğe doğru taşınmaktadır. Yine Caferağa örneğinden ilerleyecek olarak baskın bir seçmen grubu bilgisine ulaşılmışsa ve muhtarlığı da hep gruptan çıkan aday kazanıyor ise muhtar adaylığı belirleme çalışmaları sırasında o grup ile yakın çalışmak veya o grubun da uygun göreceği bir aday ile çalışmayı bilgelik kategorisinde bir aksiyon olarak değerlendirebiliriz. Biliyorsunuz devlet Kürdistan’daki muhtarlıklara bile kayyum atadığından ben metropolden bir örnek vereyim dedim. Bu yazıdan sonra Caferağa Mahallesi muhtarının başına bir iş gelmez umarım, henüz saraya da davet edilmemiş üstelik.
Mahalle, sokak, aile…
Türkiye’de seçime giren tüm siyasi partilerin faydalanabileceği, ücretsiz bir şekilde erişebileceği iki veri kaynağını ve kullanım şekline ilişkin bazı teknikleri açmak isterim. İlkini hem bir önceki yazıda hem bu yazının giriş kısmında biraz açıkladım aslında. Bu Yüksek Seçim Kurulu’nun partilerin Genel Merkez düzeyindeki temsilcileriyle paylaştığı seçmen verileridir. HDP Genel Merkez düzeyinde çeşitli analizler yapıyordur ancak il, ilçe, mahalle ve hatta sokak düzeyinde yapılacak analizler sadece seçim sırasında sınırlı olmamakla birlikte sahada çalışan kadrolara yol gösterecektir. İlçeler düzeyinde karakteristik farklar olması çok normal ancak elime ulaşan verilerle mahalle düzeyinde yaptığım analizlerde komşu mahallelerin bazı durumlarda birbirinden oldukça farklılaştığını gördüm. Örneğin aynı ilçenin A mahallesinde X şehrine kayıtlı nüfus baskın iken komşu B mahallesinde Y şehri nüfusunun baskın olduğu görülebilmektedir. Veya mahalle düzeyinde yüksek oy oranı olmasa da sokak bazlı yapılan analizlerde bazı sokaklarda HDP’nin çok yüksek oranda oy aldığı ortaya çıkması muhtemeldir.
Çalışmalara yüksek oy oranına sahip sokaklardan başlamak hem buralarda yaşayan ailelere hem de çalışmayı yürüten kadrolara moral olacaktır hem de ilerleyen dönemde gönüllü çalışacak kadroyla temas edilmesi imkanı sunacaktır. Seçmen verisi analizlerinin bir diğer faydası ise partinin daha önce temas etmediği veya tanışma imkanı bulmadığı yurtsever ailelerin tespit edilmesidir. 2015 yılındaki özyönetim ilanları sonrasında devletin ağır saldırısı sonucunda göç eden bazı aileler seçmen verilerinde bir önceki seçime göre yaşanan değişiklikler analiz edilerek tespit edilmiş daha sonra ziyaret edilmişti.
Seçmen verisi analizinin bir diğer faydası da aynı soyadına sahip, aynı il ve ilçe nüfusuna kayıtlı diğer bir deyişle kalabalık ailelerin kolayca tespit edilmesidir. Yine seçmen verilerinden ailede sözü geçen yaşça büyük kişi ve ikamet yeri kolayca tespit edilebilmektedir. Bu kişi ilçe veya il eş başkanları ve hatta milletvekili düzeyinde ziyaret edilerek örgütleme faaliyeti yapılabilir. Analiz sonuçları ayrıca il veya ilçe yönetim kurulları oluşturulurken de kullanabilir. Örneğin Kadıköy ilçesini düşünecek olursak Caferağa ve Fikirtepe mahallerinde nüfusa kayıtlı il bakımından kuvvetle muhtemel bir farklılık bulunmaktadır. İlçe yönetimi oluştururken mahallerinin bu dinamikleri göz önüne alınması durumunda tabanın temsiliyeti açısından daha güçlü bir yönetim oluşturulmuş olacaktır.
Geçmiş dönem seçimleri…
Seçmen verileri üzerinden detaylı bir şekilde konuştuktan sonra bir diğer önemli analiz konusuna olan seçim sonuçları verisine geçmek yerinde olacaktır. Yüksek Seçim Kurulu’nun web sitesinde seçim sonuçları arşivi herkese açık şekilde paylaşılmaktadır. Eminim ki Genel Merkez düzeyinde çeşitli analizler yapılıyordur. Büyük resmi görmek açısından bu analizler mutlaka faydalıdır ancak ayrıntılar da önemlidir.
İl, ilçe ve hatta mahalle düzeyinde analiz yapılması da yerinde olacaktır. Örneğin İstanbul’un bir ilçesinde mahalle düzeyinde yapılan detaylı analizde MHP’ye yüksek oranda oy veren mahallenin referandumda Hayır oyu verdiği ve partilerinin aleyhine hareket ettiğini görülmüştü. Ya da 2015 yılı 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları İstanbul mahalleleri düzeyinde kıyasladığında devletin ülkede yarattığı savaş psikolojisinin yurtsever tabanda bir geri çekilmeye yol açtığı ve hemen hemen tüm mahallerde HDP’nin oyunun azaldığı ölçüde sandığa gitmeyen seçmen sayısında artış yaşandığı tespit edilmişti. Yine geçmiş dönem seçim sonuçları analizleri üzerinden devletin polis ve asker nakli yoluyla bu seçimde elinde tutmaya çalışacağı ve kıl payı kaybettiği yerleri kazanmak hedefinde olacağı il veya ilçeleri tespit etmek mümkün.
Kritik kentlerin durumu
2.000 oyu sınır olarak kabul edecek olursak kritik durumda olan il ve ilçeler şunlar: Urfa – Ceylanpınar, Hilvan, Viranşehir, Birecik, Bozova; Mardin – Ömerli, Artuklu, Savur; Diyarbakır – Çüngüş, Hani, Dicle, Çermik, Eğil; Şırnak – Beytüşşebap, Uludere, Güçlükonak; Hakkari – Çukurca, Şemdinli; Van – Bahçesaray, Muradiye, Gevaş; Bitlis ili, Bitlis – Hizan, Mutki, Ahlat, Güroymak; Siirt – tüm ilçeleri, Batman – Kozluk, Beşiri, Gercüş, Hasankeyf; Tunceli – Pertek, Bingöl – Karlıova, Muş ili, Muş – Malazgirt, Bulanık, Varto; Ağrı ile ve tüm ilçeleri, Iğdır ili ve Tuzluca ilçesi; Kars – Kağızman, Digor. HDP’nin özellikle bu il ve ilçelere dikkat etmesi yerinde olacaktır.
Özetle demem odur ki veri analizi iyidir, güzeldir ve çok da faydalıdır. Gerek öncü gerekse de sahada çalışacak kadroların işini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır, mutlaka yapılmalıdır.
Unutmadan, CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel geçtiğimiz günlerde “seçim sonuçlarının sağlıklı toplanması için gerekirse yapay zeka kullanacaklarını” söyledi. Şimdi yapay zeka için öncelikle zekâ gerekli demeyeceğim o ayrı konu. Ama seçim öncesi yapmayın böyle şeyler, sonra seçim gecesi adayınız ortadan kayboluyor ve sizlere umut bağlamış kişilere yazık oluyor. Toplumun gazını almak için de böyle şeyler söylediğiniz çok belli ama siz en iyisi yapay zekadan ziyade başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere kritik illerde tüm sandıklarda görevlilerinizi bulundurun ve ilçe seçim kurullarında tutanak birleştirme çalışmalarında yetkililerinizi bulundurun da yapay zeka eksik kalsın.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Zana Ali