Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), işgalci Türk ordusu tarafından bodrumlarda yakılarak katledilenlerin davalarını reddettikten sonra bugün bir skandal karara daha imza attı. AİHM, Hasankeyf’in korunması için 13 yıl önce yapılan başvuruyu “Tarihi ve kültürel mirasın korunmasının bireysel hak olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almaması” gerekçesiyle reddetti. Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Hasankeyf’in korunması için açılan davayı reddine ilişkin bir açıklama yaptı.
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Oluş Arık, Prof. Dr. Metin Ahunbay, Avukat Murat Cano ve Özcan Yüksek, Hasankeyf’teki kültürel mirasın korunması için AİHM’e 22 Şubat 2006’da başvurmuştu.
Robert Spano (İzlanda), Başkan, Ledi Bianku (Arnavutluk), Işıl Karakaş (Türkiye), Julia Laffranque (Estonya), Valeriu Griţco (Moldova Cumhuriyeti), Jon Fridrik Kjølbro (Danimarka), Stéphanie Mourou-Vikström (Monako), ve Stanley Naismith’in (Tescil görevlisi) bulunduğu heyet, Avrupa Birliği İnsan Hakları sözleşmesine dayandırdığı kararla ‘başvurunun kabul edilemez’ ilan etti.
Sözleşme ile ‘uyuşmazlık’ gösteriyor gerekçesi
AİHM’in red gerekçesinde “Beş başvurucunun talebinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre hukuki yönden ‘uyuşmazlık’ gösterdiği” belirtildi.
“Tarihi ve kültürel mirasın korunmasının bireysel hak olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almaması” gerekçe gösterildi.
AİHM heyeti, kararını sözleşmenin 35. Maddesine dayandırdı. 35. Maddenin bireysel başvurularla ilgili kısmı “34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları aşağıda sayılı hallerde ele almaz: a) Başvuru isimsiz ise; veya b) Başvuru, Mahkemece daha önce incelenmiş ya da uluslararası diğer bir soruşturma veya çözüm merciine daha önceden sunulmuş bir başka başvuruyla esasen aynı olup yeni olgular içermiyorsa” reddedileceği ifadeleri yer alıyor.
Baraj inşaatının durdurulması talep edilmişti
Başvuruyu yapan üç profesör ve iki avukat, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘özel yaşama saygıyı’ içeren 8. maddesini ve eğitim hakkıyla ilgili protokolün ikinci maddesinin ihlal edildiği yönünde şikâyette bulunmuştu. Başvuranlar baraj inşaatının durdurulmasına da talep etmişti.
Şikayette, Hasankeyf’te bulunan tarihi unsurların parça parça, taşınarak başka bir alanda ‘korunmasının’ kültürel mirası koruma açısından bir fayda sağlamayacağını da vurgulamıştı.
Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Hasankeyf’in korunması için açılan davayı reddine ilişkin bir açıklama yaptı.
Girişim adına yazılı açıklama yapan Ercan Ayboğa, “Bu çok üzücü kararla AİHM büyük bir kültürel, ekolojik ve sosyal faciayaya neden olacak Ilısu Projesi’ni durduracak sorumluluğunu kendisinde görmeyerek, Hasankeyf ve bulunduğu Dicle Vadisi gibi üstün evrensel bir değeri kurtaracak bir adımı atmak istemedi” ifadelerini kullandı.
“Bu kültürel ve doğal mekan, tartışmasız olarak Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’da en önemli miras alanlarından biri ve herhangi bir ekonomik yatırımdan çok daha değerlidir” denilen açıklama şöyle devam etti:
“Çok açık bir şekilde AİHM kararı sorumluluktan kaçamaklıktır.
“Başka kültürel miras davalarına örnek olabilirdi”
“Hasankeyf’in sular altında bırakılmaması yönünde geçici de olsa bir karar alınsaydı, bu yeni tartışmalar yaratacaktı ve Avrupa Konseyi üyelerini kültürel mirasa erişim konusunda adım atmakta zorlayacaktı.
“Bununla birlikte Türk hükümetini yüksek düzeyde çevresel ve sosyal standartları yerine getirmesinde zorlayabilirdi. Yine başka kültürel miras davalarına da örnek olabilirdi.
“Bir bütünen yaşam, kültür, insanlık ve ileriki kuşaklara umut verebilecek bir karar alınması mümkümdü; ancak bu önemli konuda fırsat bugün kaçırıldı.
“Halbuki bireylerin ve toplumların kültürel mirasa erişimin bir temel insan hakkı olduğunu belirten UNESCO konvansiyonu ve son yıllarda kabul edilen diğer uluslararası konvansiyonları temel alarak olumlu bir karar alabilirdi AİHM.
“Kalkınma ve enerji ihtiyacı’ gibi sıradanlaşan ve baskılama aracı olarak kullanılan taleplerle insanlığın binlerce yılda biriktirdiklerini yok etme süreci devam etmesine de devam deniliyor aynı zamanda bu kararla.
“Böylesi bir karar 13 yıl sonra alındı”
“Yine eleştirilmesi gereken bir nokta AİHM’in böylesi bir kararı 13 yıl sonra almasıdır.
“Ilısu Projesinin inşaatı son aşamasına geldikten sonra kararın alınması sadece ihmalkarlık mı yoksa bilinçli bir hesap mı? Türkiye’den onlarca sivil toplum kuruluşu AİHM’e neden Hasankeyf ve Dicle Vadisi içinde barındığı 100 bin insanla niye korunması gerektiği yönde argüman ve belge yollaması acaba hiç okundu mu?
“Ayrıca Ilısu Projesinde son 20 yılda açılan tüm farklı davalardan Hasankeyf ve Dicle için olumsuz sonuç aldığımızı da burda belirtelim. AİHM kaçırdığı fırsatla hızla yıkım göre kültürel ve doğal mirasa ve Türkiye’deki hukuka olumlu bir etkide bulunabilirdi.
“AİHM aldığı kararını üzücü bulmakla birlikte açıkça eleştiriyor ve mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyuna tekrar duyuruyoruz. Doğa ve kültürsüz yaşama asla hayır!”