HABER MERKEZİ
Leyla Güven’in öncülüğünde gelişen büyük direniş karşısında, adım adım bir vicdan uyanması yaşanmaktadır. Pasifizmin öldürdüğünü, direnişin ise büyüttüğünü her ortamda gür bir sesle dillendiren Leyla Güven, sözün tam manasıyla, özgürlük arayışçıları için bir çıta olmuştur.
Leyla Güven hem bir ana, hem bir siyasetçi, hem bir arayışçı ve hem de özgürlüğü göz dikmiş bir kadın. Dolasıyla bir kadın bir toplumun vicdanını ayağa kaldırıyor. Üstelik bedenini gıdım gıdım vererek, açlığa yatırarak bunu yapıyor.
Ölüme yürüyüşün birçok yolu ve yöntemi vardır. Ancak ölümlerin en zoru bedenini Ferhatlar gibi ateşe vermek ile Kemal ve Hayriler gibi bedenini açlığa yatırarak gerçekleştirilenidir.
Leyla Güven; Kemal ve Hayrilerin iyi bir takipçisi olarak Mazlumların ışıklı yolunda 100 günü aşkındır, direnişini büyüterek sürdürüyor. Direnişini sürdürdüğü gibi her sözü direnişi pekiştirmek için örse çekiç gibi iniyor. Demiri çelikleştirerek iradesini insan üstü bir seviyeye taşıyor.
Leyla Güven ki, bedenini açlığa yatırırken hastalıkları bilinen bir kadın. Leyla Güven ki, ilaçlarla yaşamaya tutunmuş bir kadın. Ve öyle bir kadın, bir halkın, bir toplumun umudu olmuş, onların vicdanlarını karanlıkların rejimi olan faşizme karşı ayaklandırmayı başarmış.
Leyla Güven ile birlikte Nasır Yağız onu 13 geriden takip ediyor. Yine Zindanlarda 300 üzerinden PAJK’lı ve PKK’li militan 70’li günlerine gelmiş. Benzer bir şekilde, Strasbourg’ta ise 14 Kürt kurum temsilcisi ile yurtseverliklerinin bir gereği olarak bedenlerini açlığa yatıranlar var. Ve tabi Galler’i, Toronto’yu, Duisburg’u, Nürnberg’i, Maxmur’u derken nerede bir açlık grevi-dönüşümlü ya da dönüşümsüzleri- vardır. Hepsi de ölümlerin en sertine gözlerini dikerek direnişlerini sürdürüyorlar.
Leyla Güven’in açtığı ışıklı yolda, direnişçiler adım adım menzile doğru yol alıyorlar. Bu uğurda; her an ve her dakika direnişçilerden bir tanesi yaşamını yitirebilir. Çünkü bir çok direnişçi ölüm sınırına dayanmış bulunuyor.
Gerçeklik böyle iken, halen Direnişçilere Destek olunsun mesajları ve sözleri -sözün tam manasıyla- ayıp kaçıyor. Hafif kalıyor. Ters duruyor.
Bilelim ki, Leyla Güven bedenini ölüme yatırırken bir amacı vardır. Leyla Güven’i takip eden tüm direnişçiler de Leyla Güven’in taleplerini kendi talepleri görerek, Önder Apo’nun üzerindeki tecridi kırılmasını hedefliyorlar. Özcesi, direnişçilerin hedefleri gün yüzü gibi aydınlıktır. Nettir. Berraktır.
Böylesi bir durumda, Leyla Güven’inin desteklenmesini dillendirmek, yakışmadığı gibi, gerçekleri de görmemektir. Leyla Güven yüz günü aşkındır süresiz ve dönüşümsüz bir açlık grevi eylemi içerisindeyken, sanki açlık grevine yeni başlamış birine muamele yaparcasına, destek olsun çağrıları, oturmuyor. Ayıp kaçıyor.
Bilelim ki, Leyla Güven ve yoldaşları, ”Tecridin Kırılması, Faşizmin Yıkılması ve Kürdistan’ın Özgürleştirilmesini,” talep ediyorlar. Ve bu talepler sadece Leyla Güven ve yoldaşlarına tapulanmış talepler değildir. Bunlar her dürüst yurtseverin, demokratın ve de sol-sosyalist devrimcinin de talepleridir. Talepleri olmalıdır.
Gerçeklik böyle iken, kendisini faşizme karşı direnişin dışında görerek, Leyla’ya destek çağrıları yapmak demek, faşizme karşı mücadele etmemek demektir. Hele hele oraya buraya çağrılar yaparak, sözde duyarlılık yaratma çabaları da beyhudedir.
Yüz günü aşkındır sürdürülen bir direnişe destek sunulmaz. Bizatihi bu direnişin bir neferi olarak Leyla Güven ve yoldaşlarının yanında durulur. Leyla Güven’in taleplerini kendi talepleri bilerek bizatihi meydana inilir. Leyla Güven ve yoldaşlarının dışında yapacakları varsa onları yapar. Yürüyüş ise yürüyüş. Protesto ise protesto. Haykırmak ise haykırmak. Yakıp yıkmak ise yakıp yıkar.
Özcesi, Leyla Güven ve yoldaşları desteklenmez, ellerinde ne geliyorsa onu yaparak, eylemlerinin bir nesnesi değil bizatihi eylemlerinin bir öznesi olarak bizatihi bir Leyla Güven olunur.
Bu, bilinen ve tanınanlar için kat be kat daha fazla geçerlidir. Nerede ise tüm Kürt toplumu ayağa kalkacak bir pozisyona doğru giderken, halen oraya buraya destekleyin çağrılarını yapmak, yazılarını göndermek sadece ve sadece kendi zayıf durumunun üstünü örtmektir.
Evet, belki Leyla Güven ve Nasır Yağız olunamaz. Ön açanlar, çığır açanlar her zaman çok dar sayıda beyinleri ve yürekleri bir olmuş olan insanların işidir. Ancak herkesin yapacakları bir şeyleri ise her zaman vardır.
Önder Apo’nun zamanında; ”hiç bir şey elinizde gelmiyorsa, dua edin, o da yeterlidir” demesi gibi.
Evet, LEYLA GÜVEN’E DESTEK OLUNMAZ, YANINDA DURULUR!
KASIM ENGİN/LEKOLİN