Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur. Gençlik sistemlerin başına en başta bela olan kesimdir. Tarih boyunca bu çok iyi bilindiği için, eğitim adı altında gençlik kurban edilmekten tutalım, akla hayale gelmez uygulamalara tabi tutulmuştur.?
HABER MERKEZİ – Toplumsal kategori olarak gençliğin doğru anlaşılması ve var olan toplumsal yapılar içerisinde rolünün açığa çıkarılması, toplumların özgürlük seçeneğine yürümesi açısından son derece önem arz etmektedir. Hem tarihsel hem de güncel olarak gençlik bir toplumsal kategori olarak nasıl bir rol oynar? Egemenlikli sistemlerin derinleşmesinde ve kendini sürdürebilmesinde gençliğin kontrole alınması ve toplumdaki özgürlük arayışları karşısında oynadığı rol? Tarihten günümüze bilgi-güç-iktidar üçlemesinin gençlerin denetlenmesinde oynadığı rol ve misyon toplumsal etkileri nelerdir? Egemenlikli sistemlerin kendini var etmesi ve korumasında, başlangıçtan günümüze eğitim nasıl bir rol oynar? Günümüz kapitalist çağda bilgi iktidar ilişkisi ve gençlik üzerindeki etkileri nelerdir? Günümüzde toplumsal yapıların anlaşılmasında ve gençliğin içinde bulunduğu durumun açığa çıkarılmasında toplumsal gelenek nasıl bir etki gücüne sahiptir? Konuya ilişkin soruları çoğaltabiliriz. Aileden başlayarak, ilkokuldan, üniversite ve akademilere, oradan bilim insanı olmaya kadar bir bütün gençlerin toplumsal yaşama hazırlanmasında kurulu düzen, başta zihniyet dünyamızda olmak üzere yaşamımızın bütün evrelerine müdahale etmektedir. En özgürüm diyen kişi ya da gurupların dahi sistemin zihniyet yapısını aşmadan hazırlanan yaşamın dışına çıkma şansları yoktur.
Günümüz toplumunun anlaşılması ve toplumsal yapı içerisinde özgün olarak gençliğin durumunun anlaşılması açısından erkek egemenlikli sistemin başlangıcını bilmekte yarar vardır. İlk olması ve daha sade olması açısından sonraki evrelerin anlaşılması açısından günceliğini korumaktadır. Önderlik; Hiyerarşik toplumda tecrübeli yaşlıların gençler üzerinde kurduğu baskı ve bağımlılaştırmadan da önemle bahsetmek gerekir. Jerontokrasi diye literatüre geçen bu konu bir gerçektir. Tecrübe yaşlıyı bir yandan güçlü kılarken, diğer yandan yaşlılık onu gittikçe zayıf, güçsüz kılmaktadır. Bu özellikleri yaşlıları, gençleri kendi hizmetlerine almaya zorlamaktadır. Zihinlerini doldurarak bu işlemi geliştirmektedirler. Tüm hareketlerini kendilerine bağlamaktadırlar. Ataerkillik bu olgudan da büyük güç almaktadır. Onların fiziki güçlerini kullanarak dilediklerini yaptırabilmektedirler. Gençlik üzerindeki bu bağımlaştırma günümüze kadar derinleşerek devam etmiştir. Tecrübe ve ideolojinin üstünlüğü kolayca kırılamaz. Gençliğin özgürlük istemi kaynağını bu tarihsel olgudan almaktadır. Yaşlı bilgelerden günümüz bilim adamı ve kurumlarına kadar gençliğe stratejik, hassas denilen bilgilerin en can alıcı kısmı verilmez. Verilenler daha çok onu uyuşturan ve bağımlılığını kalıcılaştıran bilgilerdir. Bilgiler verildiğinde uygulama araçları verilmez. Sürekli bir oyalama değişmez bir yönetim taktiğidir. Kadın üzerinde kurulan strateji ve taktiklerle ideolojik ve politik propaganda ve baskı sistemleri gençler için de geçerlidir. Gençliğin her zaman özgürlük istemesi fiziki yaş sınırından değil, bu özgül toplumsal baskı durumundan ileri gelmektedir. Ayyaş, toy delikanlı kavramları gençliği küçük düşürmek için uydurulan temel propaganda sözcükleridir. Yine hemen cinsel güdüye bağlamak, serkeşliğe çekmek, ezbere katı doğmalara bağlamak, gençlik enerjisinin sisteme yönelmesini engellemek ve düzeni sağlamakla bağlantılıdır.
Günümüzde de toplumların gençlere yaklaşımı ilk kodlarından kaynağını almaktadır. Gençliğin bilinçlenmesi, sorgulayan pozisyona gelmesi ve örgütlü bir yaşam peşinde koşması bir bütün sistem tarafından tehlikelerin en büyüğü olarak görülmektedir. Bu durum eşitlik özgürlük ve hata sosyalizm adına yola çıkan hareketler açısından da benzer yaklaşımlarla karşılanır. Nasıl ki en iyi evlat Anne ve Babasının dediğinden çıkmayan evlat ise en iyi yurttaş devletinin belirlediği çerçevede yaşayan ve ona hizmet eden yurttaştır. Benzer durum sol hareketler açısından da geçerliğini korumaktadır. Sürekli verili kurallar ve belirlenmiş yollarda yaşam ön görülmekte aksi dinde günah, devlete yasak ve toplumdan dışlanma sebebi sayılmaktadır. Oysa günümüzde toplumlar ve inançların gelişimi, özgürlük arayışlarının derinleşmesinin temelinde sürekli verili sistemin dışına çıkarak var olanı eleştirmek ve hata ona karşı çetin mücadelelerden geçmektedir. Aile ve kurulan düzenlerin korunmasına ilişkin bütün öğüt ve kuralarına rağmen kendi çıkışlarının da dahil olmak üzere kurulu yaşamın reddi yada eleştirisi temelinde gelişmiştir. Hz Musa’nın en büyük savaşı verili Yahudi geleneklerine karşı olan savaşıdır. Bu savaşta babalar ve oğulların biri birini boğazlaması sonucu Musa kendi sistemini oturtmuştur. Aynı örnek Hz. İsa içinde geçerlidir. Eski toplumsal geleneklerin çürümüşlüğüne karşı en çarpıcı örneklerden biride Hz. Muhammed örneğidir. İslamiyet?tin zaferi arkasında gelenekçi topluma karşı verilen keskin mücadele yatmaktadır. Arap aşiret yapısını parçalamış ve Aile fertleri iki karşıt cephede gözünü kırpmadan bir biriyle savaşmıştır. Bunun sonucu toplumda yenilikler ortaya çıkmıştır.
Örneklerde de açığa çıkan ortak özelik savaştıkları geleneklere karşı savaşta başarılı olmalarına rağmen yine geleneğe sarılmaları durumu olmuştur. Günümüzde daha sistemli ve etkili bir şekilde gençliğe müdahale edilmekte ve gençlik sürekli kontrol altında tutulmaktadır.
Bilgi çağı iddiasına rağmen, başta gençlik olmak üzere toplumun en çok bilme-bilgiden uzaklaştığı dönemi yaşamaktayız. Bilinç çarpıtılması, bilimin aşırı parçalı yapısı ve bilmenin aşırı formlara ayrılması var olanın anlaşılması, tıkanıklıkların aşılması ve alternatifinin açığa çıkarılmasını fazlasıyla önlemektedir. Gençlerin daha doğmadan onlar için hazırlanan ve planlanan bir yaşama gözlerini açması, anaokulu, ilk ve ortaokul, lise ve üniversite ve ardından iş ve aile sahibi olmaları dahi hesaplanmıştır. Artık verili toplumun başarılı bir üyesi olmak için iyi bir evlat, dürüst bir yurttaş olması, başarılı bir öğrenci ve iyi bir iş sahibi olması gerekmektedir. Çocukluktan başlayarak ona çizilen bu yolda sürekli çaba göstermesi gerekmektedir. Farklı arayışlar ayyaşlık, ahmaklık ve avarelik olarak tanımlanır ve toplumdan dışlanma sebebi sayılır. Bu koşullarda yetişen bir insandan özgür olmasını beklemek kadar yanıltıcı bir durum olamaz.
Önderlik; Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur. Gençlik sistemlerin başına en başta bela olan kesimdir. Tarih boyunca bu çok iyi bilindiği için, eğitim adı altında gençlik kurban edilmekten tutalım, akla hayale gelmez uygulamalara tabi tutulmuştur. Hiyerarşik toplumun yükselişinde kadından sonra gençliğin bu duruma düşürülmesi belirleyici rol oynar. Gençliği kontrole alan düzenin kendini en güçlü hisseden düzen sayması boşuna değildir. Daha sonraki devletçi toplum sistemlerinin tümü gençliğe benzer bir uygulamayı dayatacaklarıdır. Zihni böyle yıkanan gençlik her işe koşturulabilir. Savaş dahil en zor işi meslek edinebilir. En önde tüm zor işlere sürülür. Özcesi yaşlıların zaaf ve gücünden kaynaklanan gençliği bağımlılaştırma ve güdümleme ilişkisi hızından ve yoğunluğundan hiç kaybetmeden hakim sistemlerin en güçlü sürdürücüleri kılınmışlardır. Tekrar vurgulamalıyım: Gençlik fiziki bir olay değil toplumsal bir olaydır. Tıpkı kadınlığın fiziksel değil toplumsal bir olgu olması gibi. Bu iki olay üzerindeki çarpıtmaları kaynağına inerek açığa çıkartmak sosyal bilimin en temel görevidir.
Bu kapsama çocukları da almak gerekir. Zaten kadını ve gençliği tutsak kılan, çocukları da dolaylı olarak dilediği sistem altına almış sayılır. Çocuklara hiyerarşik ve devletçi toplumun yaklaşımının çok çarpık yönlerini açığa çıkarmak büyük önem taşımaktadır. Çocukların anadan ötürü doğru temelde eğitilmemeleri, sonraki tüm toplumsal gidişatı çarpık ve yalancı kılar. Çocuklar üzerinde de muazzam bir baskı ve yalanlamaya dayalı eğitim sistemi kurulur. Çok çeşitli yöntemlerle sistemin daha beşikten bağımlıları haline getirilmeye çalışılır. Yedisinde neyse yetmişinde de o olur deyişi bu gerçeği dile getirmektedir. Çocuklara doğal toplumun özgür yaklaşımı hep bir hayal olarak bırakılır ve bu hayallerini yaşamalarına hiç izin verilmez. Çocukları doğal hayallerine göre yaşatmak en soylu görevlerden biridir.?
Özcesi önceden çizilmiş egemenlikli ataerkil toplumun birer erkeği ve kadını olma temelinde bir yaşama gençler adım atıyor. Önceden bir genç erkeğin sınırları, konuşma tarzı, giyimi ve yemek yeme tarzına kadar belirlenmiştir. Her şeyi ile tam bir erkek olması egemen toplumun bir erkeği olması için toplum ve devleti çalışmaktadır. Babasının oğlu, devletinin iyi bir yurttaşı, askeri, işçisi-memuru özcesi hizmetçisi olabilmesi içindir. Aileden, okula bir bütün toplumsal cinsiyetçiliğin hakim olduğu koşullarda gençler şekilleniyor. Kadın içinde aynısı geçerlidir. İyi bir kadın nasıl olur, nasıl yürür, ne giyer ve nasıl konuşur özcesi ayağındaki tırnağından, saçının teline her şeyi toplum tarafından belirlenmiş durumdadır. Bir genç kadının başı bağlanma sürecine kadar ağır bir kontrol ve gözetim altında kalır. Sonrası da artık kocanın sınırsız hizmetçisi konumudur. Aksi bir düşünce bile cezalandırılması için yeterli bir sebeptir. Onun için toplumsal yapı içerisinde gençliğin şekillenmesinden söz ederken genç kadılar açısından daha zorlu bir süreçten söz etmek ve daha ağır bir toplumsal baskını var olduğunu bilmek gerekir. Hem erkeğin hem de kadının giyiminden yürüyüşüne her şeyleri cinsiyetçi yaklaşımlarla belirlenir. Önceden belirlenmiş yaşamları yaşamaları onların iyi evlat, doğru yurttaş oldukları anlamına gelir. Bu duruma aykırı bir davranış ya da özgürlük arayışı toplumdan kovulma yada aforoz ve hata öldürülme sebebidir. Hele hele devrimci seçeneklere yönelme günahına girmiş ise kesin öldürülme sebebidir.
Bütün özgürlük ve demokrasi iddiasına rağmen Avrupa’da toplumsal sorunlar ala bildiğine ağırlaşmıştır. Özellikle gençliğin yaşama katılımı toplum içerisindeki yeri ve rolü aşırı nesneleştirilmiştir. Bütün özgürlük ve özellikle birey özgürlüğü iddiasına rağmen batı liberalizmi koca bir aldatmacadır. Özgürlük adına gençliğe sunulan proje yaşamlarla, kapitalizmin hiçbir sistemde olmadığı kadar gençliği zapturapta altına almaktadır. Daha derinlikli bakıldığında bütün özgürlük ve demokrasi adına söylenen sözlere rağmen Hindistan kast sisteminden daha ağır bir kast sistemiyle karşı karşıyayız. Devlet bürokrasisi ve şirketler arasında oluşan ihtiyaçları karşılayacak kişiler yetiştirilmektedir. Daha doğumdan ölüme çizili bir yaşam ve proje ürünü olan insan yani makineleşen insan yetiştiriliyor. Makineleşen insan en iyi kapitalizme hizmet etmektedir. Oluşan rol modellerine dahi baktığımızda falanca şirketin CEO ya da falanca futbolcu, Hollywood yıldızı biçiminde sunulmaktadır. Bu durumda gençliğin hedefi ve enerjisi sistem için ve sisteme hizmet temelinde yönlendiriliyor. Buna karşı farklı yaşam arayışlarını etkisizleştirmek ve sistem karşıtına dönüşmesini engellemek için sahte özgürlük alanları sunulmaktadır. Buna en bariz örnek gençlerin uyuşturucu kullanma alanları vb. alanlar.
Özellikle geleneksel toplumun parçalanması gençlerin daha da savunmasız kalmasını beraberinde getirmektedir. Devlet koruması ve yasal güvence adına ortaya atılan iddiaların özünde gençliği her türlü sistemin içinde ve hizmetinde tutmak amaçlı yasalar ve uygulamalardır. Öne sürüldüğü gibi ilerici değil, aksine birey özgürlüğü denilen olgunun uygulaması bireyi savunmasız ve çaresiz bırakmaktadır.