HABER MERKEZİ –
Sonay olarak çıktığı Diyarbakır’dan 7 yıl sonra Sur’a Roza olarak döndü. Kürdistan Dağlarının ve Kobanê’nin Nucan’ı. Sonay yıllarca basın alanında Özgür halk çalışmalarını da yürüttü Amed’te
Sur Direniş Şehitlerinden Nucan Malatya (Sonay Engin) Arkadaşın Anısına…
Uzun zaman önce duyduğum, unuttuğum, belki de unuttuğumu sandığım sözcükleri onun dilinden duydum. Uzun zaman diyorum çünkü çocukluğumla bugün arasındaki zaman, bir ömrün sayısal zamanının ötesinde soykırım rejiminin yarattığı uçurumun sığdığı bir zamandır. Ondandır uzun zaman deyişim. Evet, uzun zaman önce yaşlıların dilinden duyduğum ve unuttuğum sözcükleri genç bir kadın gerillanın dilinden duydum yıllar sonra. Onun dilinden çocukluğuma, annemin henüz köyünden kopmadığı zamanlara, henüz kendimizi karanlık sokaklarda kaybetmediğimiz ve kendimiz olma arayışına çıkmadığımız zamanlara gittim onunla. Annemin gerçek zamanına… Geri gelmeyecek olan kaybedilmiş bir zamana, kaybedilmiş bir ömre ve kaybedilmiş anlamlara…
Bir türkü tutturmuş gidiyor Nucan kendi zamanına.
Tu fistana la xa maka,
Bi sar xa da mezê maka,
Emrê min daw penç salî
Ta du xa da tawa maka
Husna Canê şarkısının sözleri dökülüyor Nucan Malatya arkadaşın dilinden. Onun sesinin ardından bir memleket, bir sıradağ ve kendisi olmanın oldukça uzağına düşürülmüş kadınlar yürüyor. Dağlı duruşuyla, kırmızı yanaklarıyla ve herkesi sığdırdığı yüreğinin her an taşmasına tanık olduğumuz dopdoluluğuyla giriyor dağ yamaçlarına durmuş kadın gerillaların yüreğine. Anlamı kaybetmemenin ısrarı, yeni anlamlara ulaşarak varlığı zenginleştirmenin, kendindeki hakikati özgürlük dağlarıyla bütünleştirmenin çabasını yaşamının her anında veriyor. Dil oluyor, dil kazanıyor, can kazanıyor, hepimize can oluyor, yeni bir can buluyoruz hepimiz.
Nucan arkadaşı 2010 yılında Özgür Kadın Akademisi’nde tanıdım. Ondaki yaşam enerjisinin yoldaşlarını bir tanrıça ana yüceliğiyle sarıp sarmalayışına tanık oldum. Beni de sarmaladı onun yüreği. Nucan yoldaş, Kürdistanlı kadının doğallığını, özünü her anıyla yaşıyor, yaşatıyordu. Güler yüzünde, yüzünden öte yüreğinin güldüğünü anlamak zor değildi.
Yoldaşlarına gülümsemek için gerekçe bulmaya ihtiyacı yoktu onun. Kendisini ülke kılmış, yüreğini küçük bir Kürdistan’a dönüştürmüş olan gerillaların yüzleri hep güler. Onlar, yaşamın her anında ve her koşulda yaşamı, anlamı ve güzellikleri çoğaltmanın büyük emekçileridir. Nucan, gerilla yaşamının aşkla çalışan bir emekçisiydi.
Gerilla yaşamıyla hızla bütünleşmesi, gerillanın Kürdistani doğal yaşamını tanımasından, onun güzel bir temsilini oluşturmasından ve en doğal haliyle pratikleştirmesinden kaynaklıydı. Nucan arkadaş, yaşatmakta ve büyütmekte ısrar ettiği doğal ve özgür yaşamı, gerilla yaşamıyla bütünleştirmişti. Henüz bir yılı dolmamışken, yıllardır bu dağlarda bu yoldaşlarla yaşadığı hissiyatını oluşturacak kadar gerilla yaşamını özümsemiş ve kendini gerilla yaşamına özümsetmişti. Bazı insanlar ilk karşılaşmada tanıdıklık hissi verir ve sizde oluşabilecek yabancılığın zerresine yer vermez. İşte öyleydi.
Kuzeybatı Kürdistan şivesiyle konuştuğu Kurmanci kulağa farklı gelse de Nucan yoldaş anasından emdiği sütle birlikte özümsediği kültürünü ve dilini korumayı başarmış ve alıp dağ başlarına getirmişti. Kendi şivesiyle konuşurken yoldaşlarına Kürdistan’ın zenginliğini taşımanın cisimleşmesi oluyordu. Bir anlamda da Kürdistani olan ile Kürdistan’daki yerelliğin bütünleşmesiydi O.
Nucan bununla yetinmedi. Güneşi kucaklamış ve ülkesinin her bir yanına ulaştırma heyecanıyla yönünü ülkesinin her parçasına vermişti. Adım adım ülkesini özgürleştirmenin savaşında Nucan hep kızıl yanaklarıyla, kıpkızıl yüreğiyle kızıl zamanlardaydı.
En son Sur direnişinin kalbindeydi. Nasıl ki damarlarda kan kalbe gider ve oradan arınarak yayılır bütün bedene. Nucan yoldaş da Sur direnişini Kürdistan’ın kalbi bilmişti ve oradaki direnişle bütünleşip ülkesinin her bir yanına kan olmaya, can olmaya yürümüştü. Kendi kalbinin kızıllığıyla Sur direnişinin kızıllığını bütünleştirmenin yollarındaydı. “Yaşamanın bir diğer adı da Sur için ölmesini bilmektir” demişti bir gazeteci arkadaş yazısında. İşte Heval Nucan, bu yaşam tanımını yaratandı.
Genç kadın gerillaların sesleri yükseliyor. Sur’a sesleniyorlar. Nucan’a sesleniyorlar. Sur direnişinin öncülerinin dili oluyorlar. Dizeleri körpe yüreklerinden süzülüp bizim zamanımıza dokunuyor ve ardından beyaz yapraklarda yer buluyor.
“Ülkemin güzel çocukları
Nereye gidiyorsunuz
Şimdi gitme vakti değil
Şimdi intikam vakti”