HABER MERKEZİ
İnsan sadece maddi bir varlık değildir, insan her şeyden önce toplumsal bir varlık olduğu için, maneviyattır. Maneviyatı olmayan bir insana varlık demek yerine yaratık demek daha yerinde olur.
Bugün yaşadığımız coğrafyada insan gibi görünüp de hiçte insan olmayan bir çok yaratık vardır. Maneviyat ki, binlerce yılda süzülüp gelen bu değerleri, bir çırpıda ayaklar altına alan, bunlarla alay eden ve çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre davrananlar, özü itibariyle insan olma gerçekliğinden kopanlardır.
Ve bunları ülkemize ve insanlarımıza karşı yapılan onca saldırılarda günlük olarak görüyoruz ve yaşıyoruz. Tam da Nuri Dersimi’nin zamanında ifade ettiği gibi, hem de Medeniyet denilen kahpenin arkasına sığınak bunu yapıyorlar.
Evet, insan her şeyden önce manevi yönü ağır basan bir varlıktır. ”İnsan, toplumsallaşmaya başladığında kesinlikle düşünce yönü ağır basan bir var olma olayıdır” diyor Başkan Apo. Düşünce ile toplumsallık, düşünce ile maneviyat ise birebir birbiriyle bağlantılıdır.
Biliyoruz ki; ”Moral diye tabir ettiğimiz kavram gerçekleşmeden insanın sağlıklı gelişmesi ve hatta yaşaması oldukça sorunlu olacaktır.” Ve yine biliyoruz ki, nerede moral değerlerinden kopma yaşanılmış ise orada insanlık ayak altına alınmıştır. İnsanlık tarihi bize gösteriyor ki, ne kadar moral değerlerinden kopma yaşanmış ise, insan o derece insan olmaktan çıkarak dört ayaklı bir yaratık haline gelmiştir. Moral değerleri dediğimiz değerler, insanı var eden toplumsal değerleridir. Ortak yaşamıdır. Paylaşımcı ilişkileridir. Eşit ve özgürce yaşamasıdır. Toplumun oluşturduğu ahlaki ölçüleri temelinde bir yaşamın oluşturulmasıdır.
İşte bundan kopulursa, orada insanlık dışı her şey yaşanabilir, aynen bugün sömürgecilerin Kürt halkına saldırırken yaşadıkları yaşam gibi. Öyle ki, ağızlarında sadece vurma, katletme, ezme, bitirme ve yok etme sözlerinin çıkması gibi.
Dikkat edersek, karşımızda moral değerlerinden kopan bir güruh her yönüyle bize saldırıyor. Saldırmanın da ötesinde bize ölümlerden ölüm beğenmemizi istiyorlar. Kültürel Soykırım diye tabir edilen insanı kendi özüne karşıt hale getiren soykırım türünü bize layık görüyorlar. İnsan olmaktan çıkmanın dip noktası olan, kültürel erozyonu bize tek yaşam biçimi olarak önümüze koyuyorlar.
Ama bilelim ki, insan en fazla da ütopyalarına bağlı yaşadıkça, varlığını koruyabilir, kendisi olabilir, bu toprakların hayırlı bir evladı olabilir.
Eğer biz de dünya halklarının yaşadıkları yaşamı kendimize layık görüyor isek, kültürel soykırım gibi soykırımların en beteri olan katletme biçiminin en kötü kurbanları olmak istemiyorsak, hayallerimizde yaşadıklarımızı pratik sahaya geçirmek için mücadelenin en sertine göz dike bilmemiz gerekiyor.
Hayalleri gerçekleştirmenin yolu ”İradeye kavuşmuş, programlaştırabilen, içinden strateji ve taktik çıkartılabilecek irade, düşünce sistematiği” olan ideolojik duruşumuzu gözden geçirmemiz gerekir. İdeoloji özü itibariyle; iradeleşmiş düşüncedir.
İradeleşmiş düşünce, inandıklarına, ulaşılmak istenenlere sonuna kadar pratikleştirilmesi için asılmaktır. Zorluklar ne olursa olsun, hayallerine ve bunları ifadeye kavuşturan düşüncelere bağlı yaşamaktır. Güzel düşünceler, güzel hayaller kendi kendine gerçekleşmez. Bunların gerçekleşmesi için devasa bir iradi duruşu gerektirir. İrade dedikleri ise özü itibariyle, ısrarla, anı anına-engeller ne olursa olsun-bunları aşmak için kendimize yüklenmedir. Bir an bile bu mücadelemizi gevşetmemizdir.
Dikkat edersek, yaratık seviyesinde seyredenler bizi katletme ve yok etme projelerinden, kültürel olarak dejenere ederek bitirme saldırılarından bir yumuşatma gitmedikleri gibi, günlük olarak daha çirkin ve kirli planlarla bizi biz olmaktan çıkartmak için onca hileye baş vuruyorlar.
Örneğin en son geliştirdikleri Çöktürtme Plan’ında; ”Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde terör örgütünün bertaraf edilmesi, yerleşkelerin geri dönülemez şekilde tahrip edilmesi, yerleşim birimlerinin boşaltılması, kamu görevlilerinin bölgeyi boşaltmalarının hızlandırılması, özellikle okul çağındaki çocukların harekatın bitimine mukabelen yatılı okullara, Anadolu Liselerine ve Özel okullara yerleştirilmesi, Anayasal işleyişin bölgede olağanüstü hal şeklinde sürdürülmesi, terör örgütü ve yandaşlarının bertarafının kesin bir şekilde sağlanması için tüm imkanların seferber edilmesi, İç İşleri Bakanlığı ve konu ile ilgili Bakanlıkların güvenlik kuvvetlerimizin tüm ihtiyaçlarını anında temin etmesi, olabilecek yaralanmalar için helikopter ve zırhlı araçların yanı sıra mahalle aralarına girmeleri için alınan zırhlı ambulansların kullanılması, yine mahalle aralarındaki çatışmaları belirlenen birimlerin üstlenmesine önemle dikkat edilmelidir” denilmektedir.
Evet, karşımızda duran sömürgeciler sözün tam anlamıyla insan olmaktan çıkmışlardır. Artık yaratık haline gelen bu sömürgeciler iyi görülmek durumundadır.
Sömürgeciler, halkımıza ve değerlerimize bu düzeyde pervasızca saldırmalarının arkasında yatan nedenler elbette vardır.
Özgürlük hareketi, moralden kopmuş bir halkı yeniden moral değerleriyle buluşturmuştur. Yeni yaşam değerleri ortaya çıkarmıştır. Kendisine ait olması gereken bir toplumu açığa çıkarmak için inanılmaz ölçüde bir mücadele yürüterek, kolay kolay boyun eğmeyecek bir insanı açığa çıkarmıştır. Ve bu açığa çıkan gerçeklik Kürdistan’da kültür haline getirildiğinde yeni bir insan ortaya çıkacaktır. Hem de kendisine ait, boyun eğmeyen, kendine güvenen, kendisi olan bir insan.
İşte, Yeni Bir İnsan tipolojisinin ortaya çıkacağını bilen, bu sömürgeciler, ortaya çıkan değerlerin kültür haline gelmemesi için yeniden saldırıya geçmişlerdir.
Sömürgeciler de biliyorlar ki, devrimlerde kalıcı olacak olan ortaya çıkan kültürdür. İsterse bu manevi kültür olsun isterse maddi kültür olsun, yaşayacak olan esasta budur.
Ve yine sömürgeciler biliyor ki, özgürlük hareketinin oluşturmaya çalıştığı kültür, sonuna kadar kimseye ait olmadan sonuna kadar inandıkları için yaşayan kendisi olan insandır.
Sömürgeciliğin hedeflediği Kürt, ütopyalarına bağlı yaşayan ve yaşamak isteyen Kürt’tür. Ve bir kere böyle bir Kürt oluşursa, ortaya çıkarsa, bu Kürt’ün bir daha prangalara bağlanması mümkün olmayacaktır. Saldırılar, insan olmaktan yaratık haline gelmelerin, temel nedeni budur.
Bu bilinçle, yaşam olacaksa ütopyalarımıza göre bir yaşam ya da hiç olmamalı!
HAYRİ ENGİN