İnsan en büyük tekniktir, istese atom bombasından daha etkilidir. En büyük teknik derken, atom bombası kadar etkili derken, Peki, nasıl olur? diyeceksiniz. Bu, kişinin kendini örgütlemesiyle olur. Size hâkim olan düşman felsefesinden ötürü, bencillik dediğiniz aslında örgütselliği inkârdır.
HABER MERKEZİ
Biz Yaşamı Gerçek Anlamda Gençleştirmek İstiyoruz
Gençsiniz, bu genç yaşta hepinizden enerji fışkırır. O zaman bu donukluk, bu kuru kişilik nedir? Bu özellikleri kötü yetiştiğiniz hiçbir yüce değerin aşılanmadığı ortamlardan aldınız. Bunu üzerinizden atın. Sülaleniz güçlü olsaydı, imhacı güce karşı bu kadar aşağılık bir tutum içinde olmazdı. Size hiçbir sağlam değer aşılamamışlardır. Bununla kişileri, ana babalarınızı kastetmiyorum, elbette onlar da birer çaresizler. Bu kuruma, bu kurumun öldürücü geleneğine; yani sizi uyuşturan, kurutan ve sizi en temel değerler karşısında çaresiz bırakan ne varsa ona karşı durun. Bu çok açıktır. Ancak siz halen oralı bile olmuyorsunuz. Ben burada kendime de öfke duyuyorum ve hala neden bu kişilerle yürüyorum diye soruyorum. Kendimi zor tutuyorum, böyle kişiler benim arkadaşım olamaz, diyorum. Kendimi nasıl savunacağım konusunda öfkemi zor tutuyorum.
Bizde tek bir insanın bile çok büyük bir değer ifade ettiğini bilmek gerekir. Kimse kendi rolünü küçümsememelidir. Bunu çok çeşitli yönleriyle ortaya koyduk. Burada size önemli bir fırsat tanınmıştır. Belki güçlü bir emek sürecinden geçmediniz. Ama gençlik çağı devrime yatkınlık gösteren bir dönemdir. Emeğin değerini bilmeniz için, bir emek sürecinden geçmeniz zorunlu değildir. Bunu öğrenebilir ve doğru olanı yapabilirsiniz. Bu mümkündür. Yine daha fazla hayalciliğe, maceracılığa ve emek dışı konumlara düşmeden kendi gelişmenize hükmetmeniz önem taşımaktadır. Her genç arkadaşımızdan beklediğimiz şey budur ve bunun gerekleri yerine getirilmelidir.
Biz yaşamı gerçek anlamda gençleştirmek istiyoruz. Onun ulus ve toplum gözeneklerinin tıkanıklık halinden çıkarılmasına çalışıyoruz. Yaşama karşı sorumluluğumuzu nasıl yerine getireceğimiz önemlidir. Biz hepinize bütün yönleriyle karşılık vermeye çalışıyoruz. Ama hazır olanı bile özümseyemezseniz, bir eserin sahibi olabilir misiniz? Şaşkın olmamak gerekir. Biz iradeli insanlar olmak durumundayız. Kimse sizden düşüncenizi geliştirmemeyi ve boş yere çaba harcamanızı istemiyor. Tersine biz buna son derece sağlam bir çerçeve ve boşa gitmeyen bir işleyiş olanağı sunuyoruz. Kendini çok az geliştiren, çoğunlukla kapalı duran, öze inmeyen, kendini keskinleştirmeyen ve nasıl yürüyeceğini bilmeyen bir konumda kalmanız gerileme anlamına gelir. Bu durum ise kaybetmekle özdeştir.
Bir tarih yazılıyor, bir halk özgürleştiriliyor, bir ulus diriltiliyor ve kuruluyor. Bizim bundan esirgeyeceğimiz neyimiz olabilir? Daha genç olmanız, size daha canlı, daha atak, daha büyük cesaret ve fedakârlık ruhuyla buna öncülük yapma şansını verir. Yoksa bu size istediğiniz biçimde oynama ve keyfinize göre davranma şansını veremez. Bu konuda da kendilerini köklü olarak düzeltmek durumunda olanlar vardır. Biz işi sadece uyarılarla sınırlandırmayı düşünüyor, kendinizi bu kadar düşürmemenizi istiyoruz.
Eğer bizi Önder sayıyor ve bize inanıyorsanız, öyleyse Önderliğe ulaşmalısınız. Gelin diyorum, ama hiçbir şeyi zorla yürütmek istemiyorum. Her şeyi konuşarak çözelim. İnsan olan bunu anlar. Karar verin, derin ve geniş tahliller yapın. Bunu her şeyin üzerinde yapalım, kendimizi yetiştirelim. Güven tamdır. Sorunların üzerine yürüyelim. Bu doğru değil midir? Bizim için bundan daha iyisi var mı? Hayır. Gençsiniz, ama gençlik başıboşluk demek değildir. Gençler herkesten daha disiplinli ve düzenli yürürler. Yaşlıların buna kuvveti yetmez, çocukların buna kuvveti yoktur. Ama sizin gibiler herkesten çok disiplin üstünde yürüyebilirler. Kuvvetiniz herkesten çoktur ve bunun için partinin yaşam tarzını herkesten çok siz uygulayabilirsiniz. Bunun için başıboşluğu kendinize yaşam diye kabul etmeyin. Buna cesaret etmeyin. Kürt toplumunda başıboş tipler çoktur. Ama biz bunun tersiyiz. Bu PKK?de mümkün değildir. Ben yapabildiğim sürece, bunlara karşı koymak zorundayım. Korksaydım, kendimi buna göre yetiştirmeseydim, bu konuma gelemezdim. Karşımızda 60?tan fazla devlet vardı. Ama biz yine bu Önderliği yücelttik. Kürt ulusu yıllarca bizi kabul etmiyordu, ama biz sonunda kendimizi kabul ettirdik.
Bu kanıtlardan ve bunca ayaklanmadan sonra, kalkıp halka: şöyle oldu böyle oldu diyebilir miyiz? Bunu yapabilir miyiz? Yine de bazı şeyler yapmak istiyorsanız, dürüst olun, yeter ki çocukluk yapmayın, darlığa düşmeyin. Bunların hepsi yalandır. Daralmanıza, yüzünüzü ekşitmenize gerek yoktur. Her şeyimiz için bir yığın çözümleme yaptım. Bunların üzerinde durun. Hepinizin sorunları üzerinde genişçe durdum. Bunların içerisinde biraz olsun kendinizi görebilirsiniz. Ben bunun üzerinde yine kararlıca duruyorum. Kararlıyım, güçlüyüm ve üstüne yürüyeceğim. Ben var oldukça hesabınızı iyi yapın. Bizimle yürüyebiliyorsanız gelin, kötülük yapmak istiyorsanız yapın. Ama o zaman düşersiniz, çünkü buna gücünüz yoktur. Bunlar sizin için örnektir. Eğitiminizin üzerinde ciddi bir biçimde durun. Bizim üslubumuzdur. Biz düşmandan geleni de dost yapıyoruz. Bizim bu gücümüz vardır. Ama oyun yaparlarsa, üzerlerine yürüyeceğiz. Bunlar olanaksızdır. Bizimle baş edilemez. PKK?yi bu biçimde tanıyacaksınız. Eğer yetmezlikleriniz varsa, bu biçimde tamamlarsınız. Eğer güçlenmek istiyorsanız, bu biçimde güçlenirsiniz. Biz PKK?yi böyle yarattık ve böyle büyüttük.
Partinin yürüttüğü eylem çok büyük, fakat bunu anlayanlar çok küçük veya anlamak ve savaşmak durumunda olanlar adeta cücedir. Tabii burada suç kişinin değildir. Bu, temelini ulusal ve toplumsal gerçeklikte bulur. Özellikle aile gerçekliğinde bulur. Bu sizi öyle iddiasız ve anlamsız kılmıştır ki, bizim bütün yüklenmelerimiz de fazla sonuç vermiyor. Mesele iyi niyetli olup olmamak değildir; mesele savaşa cesaret etmek ve her şeyini sunmak da değildir. Mesele büyük yaratmak, büyük kavramak ve var olanı beğenmeden sürekli daha fazlasını düşünmek, istemek ve gerçekleştirmektir.
Bizde kesin devrim böyle olursa başarıya gider. Yoksa sizin var olanla yetinme anlayışınızın, bütün içtenliğinize ve fedakârlığınıza rağmen, kötü bir başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Kendini yaratan eylem adamı olmayışınız büyük talihsizliğiniz ve zavallılığınızdır. İnsan size baktıkça üzülüyor. Sizdeki iddia zayıflığı ve çaresizlik bas bas adeta bağırıyor; ?Ben bu kadarım, benden fazla umutlu olmayın? diyor. Bütün bunlarda da çok iyi niyetli olmanız işi daha da trajik kılıyor, acınası hale getiriyor. Örneğin sizler benimle heyecan duyabilirsiniz; düşünceniz, umutlarınız ve ruhunuzda hayat bulma gerçekleşebilir. Ama binlerceniz karşımda olduğu halde, ben büyük heyecan duyamıyorum. Çünkü buna yol açacak bir iddianız, hırsınız ve eyleminiz yoktur. Bu da tabii benim trajedimdir. Zorlanmam büyük, acılı yaşamım diyelim, kendi kendimle yetinmek zorundayım. Kendimi çare sahibi kılmak, kendimi idare etmek zorundayım. Yalnız düşmanla değil, kendimle de savaşı başarıyla vermek durumundayım.
Siz savaşı ne sanıyorsunuz? Gerçekten savaşın yanından bile geçemiyorsunuz ve bu da büyük bir üzüntü kaynağıdır. Durumunuzu benim on yaşımdaki halimle kıyaslıyorum; sizi daha da hareketsiz, arayışsız, heyecansız, arzusuz görüyorum. Tabii bunun sırrını çözmeliyiz. Bu bir kader değildir. Sizi bu hale getiren her şeyden hesap da sormalıyız. Gerçeğinize bakmaktan çok korktuğunuzu görüyorum. O kadar içeriksiz, o kadar silik, bitik ve verimsiz bir konumdasınız ki, kendinize bakmaya güç getiremiyorsunuz. Bunun üzeri yalanlarla örtülmüştür. Dikkat ederseniz toplumsal felsefeniz -umarım felsefe dersini gerçekçi işlersiniz- şudur: Kendini olduğundan farklı göstermek, hatta gerçeklikle çok ters bir söylem içinde yaşamak! Evet, bu sizde en temel felsefi özelliktir. Bizde felsefe eşittir, ?kendini farklı göstermeyi becer? oluyor. Bu talihsiz ve çok tehlikeli bir felsefedir. Aslında buna felsefesizlik de denilebilir; güçlü bir yaşam yaklaşımı olmayan, dünyaya bakış açısından yoksun olmak da denilebilir.
Sizleri etkilemek isterken her zaman kendimi sorgularım. Ben bu dünyada niçin varım? Ben neye dayanarak var olmalıyım? Benim varlık nedenlerim nedir? Beni var olmaya, kendimi kabul etmeye iten etkenler nedir? Ve ayrıca beni çok gereksiz kılan etkenler nelerdir? Bunları düşünmeden yaşamam mümkün değildir. Ama kendinizi düşünün; varlık nedenlerinizin çoktan bir inkârı içindesiniz. Sorgulamadan kaçındığınız gibi, yalanla, kandırmayla, gafletle örtbas etmeyi de bir yaşam felsefesi olarak ele alıyorsunuz. Siz temelde belki de sağlam bir felsefe anlayışından yoksun olduğunuz için kaybettiniz. Size dayatılan felsefe anlayışı fazlasıyla ataerkildir ki, bizde bu tamamen toplumsal düşüşün kaynağıdır. Yine yabancı hâkimiyetlerin her türlü köleleştirici etkisi altındaki boyun eğmeci kişiliktir. Bu da silikleşmenin ve yaratıcılıktan tamamen kopmanın bir anlayış temelidir. İstediğiniz kadar çalışın, bir köleden daha beter durumda kalmanız kesinlikle kaçınılmazdır.
Siz özgürlüğe bakış açınızı temelden kaybetmişsiniz. Adeta felsefesiz büyütülmüşsünüz veya felsefeniz düşmanın felsefesidir. Açıkça söylemeliyim ki, benim en büyük eylemim, daha kendimi tanır tanımaz, bu insan özüne en tehlikeli yaklaşıma karşı gösterdiğim tepkidir. Ve hatırımdadır: Çocuklarla ilişkilerimde, aile ile ve giderek köy toplumuyla çelişkiyi hemen yakaladım. Ben bunlar gibi olmamalıyım ve farkımı ortaya koymalıyım diye başladım. Herkes ailesinin, anasının, babasının yiğit evladı olmaya çalışırken, ben ona büyük tepkinin gerekli olduğuna inandım. Herkes diğerleriyle iyi geçinmeye, erkek egemenlikli ve çok düzenvari olmaya özenirken, ben büyük sorgulamaya giriştim. Biz bu temelde kendimizi var etmeye çalışırken, siz ise tersinden, düzen ne istiyorsa, erkek egemenlikçi sistem ne istediyse ona kendinizi yatırdınız.
Sonuç, işte bugün sizlerle savaştığımız kişilik, partileşmeye gelmeyen, ordulaşmaya gelmeyen, zafere gelmeyen, yaşama gelmeyen, güzelliğe gelmeyen kişilik oluyor; bunun büyük çekişme, çelişki ve kördüğüm haline gelmesi oluyor.
Büyük tehlike nedir? Esasta Türk sömürgeci devleti veya daha somut gücü olarak ordusu, faşist özel savaş ordusu diyoruz. Her şeyi elimizden almanın gücü var. İşte eskiden canavarlar diyorlardı, yılanlar, bilmem işgal orduları diyorlardı, şimdiki onlardan daha tehlikelidir. Canavarlar eskiden belki zayıf olanı yutarlardı. Ama bir başka yerde güçlüsü çıkıp o topraklarda, o halk için bir gelişmeyi sağlayabilirdi. Şimdiki topyekûn halkı bitirme ve bir ülkeyi harap etmedir; insanı da iliklerine kadar bütün düzeylerde düşürmedir. Mevcut teknik ve sömürgecilik tarzı bunu sağlıyor. Demek ki, tehlike çok daha büyüktür.
O zaman buradan ne sonucu çıkarırsın? ?Müthiş kendimi anlamalıyım, tanımalıyım, kendimi örgütlemeliyim? sonucunu çıkarman gerekir. Düşmanın büyüklüğüne göre bunu yaparsan, ?Düşmanım büyük, benim de bunu aşmam için gereken büyüklüğü kendimde yakalamam şarttır? sonucuna varırsın. Bu çok açıktır. O zaman uğraşını çok büyük kılman gerekiyor. Düşmanı yenecek kadar uğraş, hatta yerine de emellerimizi gerçekleştirecek kadar yenilikler yarat! Bunların çaresini kendinde bulacaksın, inanacaksın, bileceksin, yapacaksın, tutarlıysan mevcut düzene karşı ve de özgürlük anlayışı için bunları sağlayacaksın.
Demek ki felsefe soruna böyle yaklaşmayı emrediyor. Daha doğrusu özgürlük felsefesi böyle emrediyor. Bunun için insan kendine güvenebilir. İnsan en büyük tekniktir, istese atom bombasından daha etkilidir. En büyük teknik derken, atom bombası kadar etkili derken, ?Peki, nasıl olur?? diyeceksiniz. Bu, kişinin kendini örgütlemesiyle olur. Size hâkim olan düşman felsefesinden ötürü, bencillik dediğiniz aslında örgütselliği inkârdır. Düşüncede, duyguda ve bizzat pratikte kendisiyle sınırlı kalma söz konusudur. Bu felsefe bize kaybettirir. Amacı küçük, örgütü küçük, eylemi küçük; kendisini ya kurtarır ya kurtarmaz. Özgürlük felsefesi peşinen bu bencillikle, bu bireycilikle hiçbir şey başarmayacağını bilir. ?Büyük savaşmak gerekir? diyeceksin. Büyük uğraşı gerekir, büyük gücü gerekir, büyük ordusu gerekir.
Büyük ordu nasıl oluşur? İkna gücüyle, eğitimle oluşur. Özgürlük ordusunun sopalarla gerçekleşmesi düşünülemez. Büyük propagandayı, büyük ikna faaliyetini gerektirir. İlişkileri açığa çıkarmayı, ilişki geliştirmeyi emreder.
Düşünün, siz böyle yapıyor musunuz? Hayır. Büyük özgürlük felsefesiyle bağlantınız zayıftır. Hatta unutmayın ki, kendinizi idare etmekten bile acizsiniz. Demek ki düşman felsefesinin tamamen etkisi altındasınız. ?Ben ne düşmandan, ne özgürlük savaşımından yanayım, ben kendimden yanayım? havasındasınız. Bu da büyük bir yalandır. Kendinden yana olmak, düşmanın objektif ajanları, askeri olmaya oynamaktır.
Bunlar çok açıktır. Bunun silahı nedir? Kendini kandırmadır, gaflettir. Düşüncesi son derece silik ve dağınık, arzuları çok geridir. Düşünün; bir sigara felsefesi, basit bir çorbayla yetinme, bir iki ahbap-çavuşla yetinme ve ilişkide güzelliği ve kaliteyi aramama? Çoğunuzun durumu bu değil midir? Bu büyük bir eylem yaratır mı? Büyük duygulara yol açar mı? Dolayısıyla bu, politikaya ve askerlik sanatına yol açmaz. Yine büyük yurtseverliğe de yol açmaz. Size kalırsa bu kaderdir; ?Böyle yaratılmışız, böyle gideriz? dersiniz, ama ben öyle olmadığını açıkladım. İnsanın temel özgürlük özlemine tamamen aykırı bu durum, kökenleri yüzyıllar ötesine giden yabancı işgaller altında şekillenmiş feci şekildeki toplumsal gerçekliğimiz söz konusu olduğunda, çok çarpık, çok içeriksiz, aşırı bencil, bencil olduğu kadar da çok güçsüz bir felsefenin veya toplumsal gerçekliğin bir sonucudur. Siz istediğiniz kadar çeşitli kılıflara büründürün, bu yargıdan kurtulamazsınız. Özellikle içinizde ?Parti saflarında bir türlü gelişmiyorum, tıkandım? diyen bencil, bencil olduğu kadar da örgüte gelmeyen duruşların hepsinin altında düşmanın bu temelde yaklaşımı söz konusudur.
Bunu kabul etmemek, özgür felsefemizin bir gereğidir. Nitekim ben kabul etmiyorum. Yalnız sizleri değil, dayatılan dünyayı da kabul etmedim. Bunu anlamanız gerekir. Hele yoldaşlık adayı olarak kendinizi ortaya koyuyorsanız, hiç şuraya buraya sığınmayın. Bunların hepsi yalanlarınıza bizi ortak etmedir. ?Şu nedenden ötürü gelişemedim, düşünce gücümü geliştiremedim, şu nedenden ötürü zavallıyım, tıkanmışım? türünden sızlanmaların hepsi yalandır ve bu yalanları da bize dayatma cüretidir. Kaldı ki, bu büyük saygısızlıktır. Saflarımızda bu aslında en olmaması gereken bir tutumdur, fakat aynı zamanda en çok görülen tutumdur da.
Silikliğin, köleliğin zift gibi her tarafınızı kaplamasını savunamazsınız. Buna bahane arayamazsınız, bunun savunuculuğunu hiç yapamazsınız. O zaman ne yapacaksınız? Zor da olsa ona karşı savaşım vereceksiniz. Çok zor olabilir, ama bana göre mücadele en gerekli olanıdır. Düşünüyorum, mücadele her şey diyorum. Bunun dışında yaşamla ilgili olan her şey, hiçbir şeydir. İlle mücadele, ille mücadele diyorum. Başka bizi zenginleştirecek, kendimize getirecek hiçbir şey yoktur. Hatta mücadele, devrim mücadelesidir. Devrim mücadelemizde bu savaş tarzı her şeydir. Diğer yaşamla ilgili olan hiçbir şeydir. Felsefe budur.
Tanımaya çalışıyorum; ben neyim, kimim, nasıl bu duruma geldim? Mücadele ile bu duruma geldim. Büyük uğraş verdim; öyle büyük bir uğraş ki, şu anda kendi başına bir büyük patlamadır, bir bomba gibidir. Örgütlenmiş düzeniyle, eylem tarzıyla, yaşam tarzıyla görüyorsunuz, her gün adeta bombalar üretir ki, bunu ben böyle söylemiyorum, düşman da her gün söylüyor; ?Terör üretiyor? diyor. Emperyalizmin de son söylemi budur: ?Büyük terör üreten kişilik, merkez?. Bu şu anlama geliyor; büyük mücadele veren kişilik. Ve bu yaratılıyor. Bizde, toplum gerçekliğimizde başka türlü hiçbir şey yaratılamaz. Mücadelesizlik en kötüsüdür. Bu bahsettiğimiz uzlaşmacılık, uyurgezerlik, iddiasızlık, yoğunlaşmama, hepsi mücadelesizliği ifade eder. Bu da hiçbir şey olma anlamına gelir. Buna benzer çok çarpık sorunlarınız var. Mücadele kişiliğini esas almadınız; bu esas alınsaydı, her gün mücadele etseydiniz, çare ortaya çıkabilirdi.
Her şey mücadele için ve mücadeleci olmak biçiminde olmalıdır. Bu düşüncede, pratikte, örgütte, ilişkide, yani her anlamda mücadeledir. Sonuçta bu mücadele sizi yeniden yaratabilirdi. Çok geri olanınızı bile güçlü kılabilirdi. Mücadele tarzlarınız, bazı yaklaşımlarınız, yaşam tarzlarınız var. En tehlikelisi de buradadır. Sanki yaşamayı bilecekmişsiniz gibi, sanki yaşamanın imkânı varmış gibi kendini aldatma var ve bu çok yaygındır. Sanki mücadele gerekmezmiş gibi davranılıyor. Hayır. Mücadele bizde tek yaşam tarzıdır. Savaşa bağlanmamış bir mücadele, örgütü veya kişileri hiçbir sonuca götüremez.
O halde partimizin ve savaşımızın temelinde egemen olan Önderliksel anlayışı mutlaka sonuna kadar düşüncemize, ruhumuza ve eylemimize mal edelim ki, büyük önderler ve dolayısıyla savaşçılar çıkarmayı başaralım.
Ben bunun için kendimde zamanı durdurdum. Gençlik kazanıncaya kadar gençlik özgür yaşayıncaya kadar zamanın ilerlememesi için durdurdum. Ve bunu devam ettiriyorum. Sınırsız bir cesaret ve fedakârlıkla bu işe başlanması gerektiğini biz daha o günlerde kabul ettik ve bugün de devam ediyor.
Hiç bir güç hiç bir oyun böylesine ateşten kendini yaratan, kahramanlarına ve tanrıçalarına sahip olan bu gençlerimizin zafer yürüyüşünü önleyemez. Mutlaka ülkemize sahip çıkmalıyız, unutmamalıyız ki ülkemizin her ne kadar adı, insanlık defterinden silinmek isteniyorsa da bu insanlığın en eski ülkesidir. Ateşin ve güneşin ülkesidir. İlk tanrı ve tanrıçaların ortaya çıktığı ülkedir. İnsanların uygarlaştığı ülkedir, ilk insanların insanlık, için her tür temeli attığı bir ülkedir. Bugün bu ülkemiz harabeye döndürülmüştür. Hepimizi önce baskı ve işkence ile sonra aç bırakarak dünyanın dört tarafına savurmak istediler. Şimdi buna karşı vereceğimiz yanıt hem de bu silahı tersine çevirmenin bir gereği olarak sonuna kadar ülkemizi seveceğiz. Burası insanlığın beşiğidir ve tüm din kitaplarında insanlığın cenneti olarak adlandırılır. Bu beşikte insanlık büyümüş ve cennet yaratılmıştır. Bu umudumuzu hiçbir zaman yitirmeyeceğiz.
Siz sevgili tüm gençlerimize, bundan sonra sonuna kadar sizinle birlikte olduğumu söylemek istiyorum. Tekrar vurguluyorum ben asla kendimi yaşlandırtmayacağım bu size nasıl bağlı olduğumuzu ortaya koyuyor. ?Genç başladık bu işi genç bitireceğiz? bunun başka yolu biçimi olamaz. Dolayısıyla sonuna kadar siz gençlerin hizmetinde olduğumu belirtmek istiyorum. Bizim için yaşam eğer kabul edilecekse ülkesinde özgür olmak temelinde kabul edilecektir. Bunun dışında biz hiç bir yaşamı tanımayacağız. Zamanı durduracağız, içine özgür yaşamı yerleştireceğiz, bu temelde bu açıklıkla sizinleyiz diyorum. Sıkıntılarınız olabilir, zorluklarınız olabilir, benim içinde vardı ama biz yarattık kendimizi. Ateşle, özgürlükle, büyük tutku ile yarattık. Eminim ki, bunun önünde hiçbir güç direnemez Dolayısıyla bir kez daha sonuna kadar hizmetinizde olacağımı belirtiyorum, zorlu bir savaş yürütmekle birlikte, bizde şehit düşebiliriz bu hiç önemli değildir. Bir taneniz bile bu amaçlarımıza, bu yürekle bağlı olursa o kesin zaferi getirebilir. Ve çok önemli olanda, her birinizin her zaman ve her yerde böyle ortaya çıkmasıdır zaferin garantisi bundan başka bir şey değildir. Bunun için hiç demeyelim bizim neyimiz, kimimiz var, bizim kendimiz varız yeter, gençliğimiz var yeter demeliyiz. PKK?nin gerçeği budur. PKK?nin gençlik partisi olmasının gerçeği budur. Biz bütün dünyaya da yeteriz ve bunu kanıtladık. O açıdan hiçbir zaman yalnız değilsiniz, bizim için en büyük birlik, siz özgürlük için savaşan gençlerle birlikte olma birliğidir ve bu yaratılmıştır. Şunu söylemeliyim ki bende tüm gücümü sizin bu inanmış gençliğinizden alıyorum ve şimdiye kadar buna inandık, bununla başardık. Önderlikte, bu konuda kesinlikle sonuna kadar yüreğinizde özgürlük için tutuşan ne kadar değer varsa, beyninizde yine ne kadar çakan bilinç kıvılcımı varsa onların bileşimidir, onların aydınlığı, onların keskin iradesidir. Onun dışında Önderlik yoktur, yani Önderlik sizin özgürlük tutkularınızın ve bilinç kıvılcımlarınızın ta kendisidir, Önderlik sizsiniz. Bir kez daha bu temelde hepinizi olağanca coşkum ve sevgimle selamlıyorum, üstün başarılar diliyorum?
Halklar Önderi Abdullah Öcalan