Sosyalist önderlerin tarih sahnesine çıkması ve sosyalizmin etkili bir ideolojik ve politik güce kavuşması gençliğin bilinçlenmesine ve örgütlenmesine ivme kazandırmıştır. Son iki yüzyılda gençlik bu yönlü bir bilinçlenme ve örgütlenme içinde olsa da reel sosyalizm buna cevap verememiştir.
HABER MERKEZİ – Gençliğin toplumsal mücadelelerdeki yeri, önemi; gençlik neye muktedirdir, toplumsal siyasal mücadelede nasıl bir etkiye ve devinime sahiptir konusu en çarpıcı biçimde kendisini 1960?ların sonunda göstermiştir. 68 kuşağında sembolize olan gençlik hareketleri, gençliğin durumu, gençlik hareketinin duyguları, düşünceleri, özlemleri, örgütlenmesi, hareketi, yarattığı sonuçlar gençliğin insanlık için tarih boyu nasıl bir öneme sahip olduğunu çarpıcı biçimde gözler önüne sermiştir. Gençliğin toplumsal ve siyasal mücadelelerde öneminin ne olduğunun en görünür hale geldiği zaman ya da bizlerin en görünür biçimde değerlendirebileceğimiz, ifade edebileceğimiz zaman 1968 kuşağının harekete geçmesi ve tüm dünyayı salladığı dönemdir.
1968 hareketleri ağırlıklı olarak Fransa, İtalya, ABD, İngiltere gibi emperyalist kapitalist ülkeler ve Türkiye, Yunanistan gibi yeni sömürge olarak tanımlanan ülkelerde kendini etkin olarak göstermiş olsa da esas olarak bu ortaya çıkış reel sosyalizmin, sosyalist hareketlerin gençliğin özne olma, özgür ve demokratik yaşama, toplum içinde etkin olma ihtiyacına cevap veremediği için gerçekleşmiştir. Bu ortaya çıkışın gerçekleşmesinde kapitalist ülkelerin ve reel sosyalizmin durumunun etkisi olmuştur. Hem kapitalist sömürünün derinleşmesi ve dünyada yarattığı ağır sorunlar, hem de yüzyıldır topluma, insana, gençliğe, kadına umut veren, örnek olan sosyalizmin bu özlemlere cevap verememesi 68 gençlik kuşağının devrimci hareketlere yönelmesi durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu, hem kapitalizmin yozlaşması, çürümesi, gençlik sorunlarını ağırlaştırmasıyla ilgilidir, hem de reel sosyalizmin gençliğin özlemlerine cevap verememesi sonucudur. Reel sosyalizmin gençliğin özlemlerine seslenmede yetersiz kalması, onlara umutlarını tatmin edecek bir etkiye ve çekiciliğe kavuşmaması, özcesi gençliğin özlemlerine cevap vermeyişinin görülmesi gençliğin yeni bir yönelmeye girmesini beraberinde getirmiştir. Özellikle kapitalist sistemin merkezlerinde gençliğin özgür ve demokratik yaşam mücadelesinin patlak vermesi durumunu ortaya çıkarmıştır. 68 kuşağının mevcut sistemlere isyan etmesi ve devrimci hareketlere yönelmesinin nedenlerini böyle görmek gerekiyor.
Gençliğin özellikle son iki yüzyılda daha fazla bilinçlenmesi, örgütlü olarak toplumsal mücadelelere katılması hem bilinç, hem örgüt, hem de mücadele düzeyinde bir birikim ortaya çıkarmıştır. Sosyalist önderlerin tarih sahnesine çıkması ve sosyalizmin etkili bir ideolojik ve politik güce kavuşması gençliğin bilinçlenmesine ve örgütlenmesine ivme kazandırmıştır. Son iki yüzyılda gençlik bu yönlü bir bilinçlenme ve örgütlenme içinde olsa da reel sosyalizm buna cevap verememiştir. Sosyalizm kendi yarattığı özgürlük ve demokrasi bilincini, kendi yarattığı gençliği özne yapma bilincini pratiğinde somutlaştırmadığı için kendisinin ortaya çıkardığı bilinç ve örgütlenme düzeyi daha sonra gençliğin reel sosyalizme karşı da bir tutum alma durumunu ortaya çıkarmıştır. Gençliğin 68 hareketliliğini sadece kapitalizme, kapitalist moderniteye karşı bir duruş olarak görmemek gerekiyor. Aynı zamanda komünist partilerden, sosyalist partilerden, sosyalist ülkelerden umudunu kesen gençliğin bilinç ve eylem olarak aktif ve radikal hale gelmesi durumu söz konusudur. Eğer sosyalizm gerçekten özlemlere cevap verseydi belki de 68 kuşağının radikal patlaması bu düzeyde olamazdı. Kapitalizme karşı bir mücadele olurdu, ama bir bütün olarak gençliğin o andaki bütün sistemlere karşı bir duruş içine girmesi söz konusu olamazdı.
68 kuşağının gençlik hareketi açısından önemi büyüktür. İrdelenmesi gereken bir gençlik hareketidir. Sonuçları da büyüktür. Gençlik hareketi kapitalizme çok büyük eleştiri olduğu gibi, reel sosyalizme de bir duruşu ifade etmiştir. 68 kuşağı en fazla da kapitalizmin, emperyalizmin Vietnam?da ya da başka yerlerdeki savaş politikalarına şiddetli bir karşı çıkış olmuştur. Bu yönüyle gençliğin emperyalizme ve emperyalist savaşlara karşı duruşu bu dönemde daha da keskinleşmiştir.
68 hareketlerinin kapitalist ülkelerde etkisi farklı olmuştur, sosyalist ülkelerde etkisi farklı olmuştur. Kapitalist emperyalizme bağımlı yeni sömürge ya da sömürge ülkelerde etkisi farklı olmuştur. Kapitalist ülkelerde kapitalizmin ekonomik, sosyal, kültürel yaşamına karşı ciddi bir itiraz ortaya çıkmıştır. Kapitalist ülkeleri sarsmıştır. Bu durum ister istemez kapitalist emperyalist ülkelerde biraz daha yumuşak rejimlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Sosyal demokrasi denen hareketlerin güçlenmesi bu temelde ortaya çıkmıştır. Sosyal demokratlar kapitalist ülkelerde daha fazla iktidara gelmeye, iktidarda görünmeye başlamışlardır. Yine kapitalist ülkelerde sol güçlerin, sosyalistlerin de güçlenmesi ortaya çıkmıştır. Ancak şu da var, bir taraftan sosyalist hareketlerin, solun güçlenmesi ortaya çıkarken, sol, sosyalist, komünist partilerin içinde Sovyet pratiğini eleştiren, biraz daha kendine özgü partiler haline gelmeye başlamışlardır. İtalyan komünist partisinin, Fransız komünist partisinin gençliğin özlemlerini dikkate alan bir açılım yapması durumu görülmüştür. Sovyetler Birliği, Çin, Arnavutluk arasında sorunlar çıkması da önemli düzeyde 1960’ların sonundaki bu yönlü gelişmelere rast gelir. Bu etkide hem kendi iç dinamiklerinin yarattığı sorunlar vardır, hem de gerçekten gençlik hareketinde somutlaşan, dünyada toplumların, özellikle gençlerin huzursuzluğunun yansımaları olmuştur. Bu yönüyle Sovyetler Birliği somutunda oluşan reel sosyalizmin toplumsal ihtiyaçlara ve gençliğin özlemlerine cevap verememesi Çin, Arnavutluk gibi kendine sosyalist diyen ülkelerin farklı yönelimlerini ortaya çıkarmıştır. Sovyetlere yönelik eleştiri ortaya çıkmıştır. Bu eleştiride başka siyasal ve toplumsal etkenler de vardır, ancak bu etkenleri teşvik etmede 60’ların sonundaki toplumsal hareketlerin, 68 kuşağı gençlik hareketlerinin de belli bir rolü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tabii ki bunu başlıca etken olarak görmek de mümkün değil. Siyasal etkenleri var, ekonomik etkenleri var, uluslararası kapitalist emperyalizmin ideolojik saldırılarının etkileri var. Başka birçok etken de sıralanabilir, ama o dönemdeki toplumsal sorunların gençlikte yarattığı etkilerin, bunun ideolojik ve sosyal etkilerinin bir sonucu olduğunu da görmek gerekir.
Kapitalist ülkelerdeki barış hareketlerinin ortaya çıkmasında, kadın hareketlerinin ortaya çıkmasında da 68 kuşağının önemli bir rolü vardır. 68 kuşağı bir zihniyet sorgulamasıdır. İdeolojik olarak çok sistematik bir gençlik hareketi olmasa da çok farklı ideolojik eğilimler bulunsa da başta kapitalist sitem olmak üzere dünyadaki sistemlere bir tepki olduğu açıktır. Bu yönüyle tepkisel boyutu vardır. Gençlik zaten tarihte genelde tepki eylemlerinin öncü gücüdür. Ama gençliğin tepkiselliğinin kesinlikle toplumsal sorunlarla bağı görülmelidir. Al çocuktan haberi derler. Yani çocuğun duygusu ve ruh hali aile içindeki duyguyu ve ruh halini yansıtır. Gençlik de aslında toplumdaki duyguyu yansıtır. Gençliğin tepkileri eninde sonunda belirli yönleriyle toplumun tepkileridir, toplumun rahatsızlığının gençlik şahsında dışa vurumudur. Tarih boyu böyle olmuştur. Toplumsal sorunlar ağırlaştıkça bunun somut etkileri gençliğin tepkilerinde görülür. Gençliğin duruşunda, duygularında görülür. Bu yönüyle 68 kuşağının hareketliliği ve tepkileri toplumun özlemlerinin, duygularının, yaşadığı sorunların gençlik şahsında dışa vurumu olarak kabul edilmek durumundadır.
68 gençlik kuşağının yarattığı bu hareketliliği sol ve sosyalist güçler belli düzeyde örgütlemeye çalışsa da kapitalist ülkelerdeki solun ve sosyalist güçlerin yaklaşımı yetersiz kaldığından gençliğin önemli bir bölümü örgütlü hale getirilememiştir. İtalyan komünist partisi, Fransız komünist partisi 1970’lerde güçlerini arttırsalar da diğer ülkelerde gençliğin bu hareketliliği sol içine çekilememiştir. İtalya ve Fransa’daki sol da toplumlarını ve gençliğin özlemlerine cevap verecek bir değişim yaratamamışlardır. Bunlardaki değişimler bu tepkiselliğe bağlı olarak örgütlü, bilinçli değil, pragmatik olduğundan giderek daha fazla reformist ya da kapitalizmle uzlaşma öğelerini ortaya çıkarmıştır. 68 kuşağının kapitalist ülkelerdeki etkisi böyle olmuştur.
1968 sonu ve 70’ler Sovyetler Birliği’nde giderek sorunların ağırlaştığı dönemdir. Devlet ve iktidar giderek çok katılaşmıştır. İktidar ve devletin katılaşması o sistemin gençlikten daha fazla uzaklaşmasını ifade eder. Sovyetler Birliği gençliğin 68 hareketinden doğru dersler çıkarmamıştır ya da sadece kapitalizme tepki olarak gören yüzeysel değerlendirmeler olmuştur. Ama 68 kuşağının kapitalist ülkelerdeki etkisi biraz daha sol, sisteme tepkisel olarak ortaya çıkarken, bu yönüyle sol güçler ondan yararlanmaya çalışırken, sosyalist ülkelerde ise tepkisel olarak gençliğin sağa kaydığı, sistemi sağdan eleştiren bir durum ortaya çıkmıştır. Reel sosyalizm eksiklerinden dolayı sosyalist ülkelerdeki tepkisellik ise sosyalizme, reel sosyalizme yönelik olmuştur. 68 kuşağının arayışları ve tepkileri kapitalist ülkelerde kapitalizme karşı olmuşken, reel sosyalist ülkelerde de reel sosyalizme karşı olmuştur. Bu da reel sosyalist ülkelerde sistem içi sağ unsurları güçlendiren, kapitalist modernist aydınlanmacı güçleri güçlendiren etki yapmıştır. Nitekim 70’lerden itibaren Sovyetler Birliğinde gençliğin tepkilerinden güç alan tutumlar ve çevreler ortaya çıkmıştır. Sovyetlerde 70’lerden sonra bazı aydınların, belirli kesimlerin sisteme karşı daha fazla eleştiri getirmeleri, sosyalizm karşıtı eğilimler ortaya koymaları, biraz da gençliğin bu tepkisel durumundan güç alınmasından dolayıdır. Bu yönüyle 68 kuşağının da Sovyetlerde önemli sonuçları olmuştur.
Kapitalizme bağlı yeni sömürge ülkelerde ya da ulusal kurtuluş sorunu olan ülkelerde ise 68 devrimci kuşağının etkileri daha farklı olmuştur. Daha militanca, daha sol, kapitalizme ve emperyalizme daha fazla tepkisel düzeyde olmuştur. Nitekim ulusal kurtuluş savaşlarının Vietnam?da, Kamboçya’da, Laos’ta, Afrika’da birçok alanda güçlenmesi, etkili hale gelmesi bir yönüyle de gücünü, enerjisini bu gençlik hareketlerinin sisteme karşı tepkisinden almıştır. Yine Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelerde ve başka ülkelerde gençlik gerçekten önemli düzeyde sola kaymıştır. 68 kuşağının sola kaymasının, sol tepkisel bir gelişmenin ortaya çıkmasının en somut yeri ise Türkiye’dir, Kürdistan’dır. Ortadoğu’da Filistin hareketlerinin yükselişe geçmesidir. 68 kuşağının sisteme tepkisi, Türkiye?de solun, sosyalistlerin yükselişe geçmesini beraberinde getirmiştir. Yeni sömürgelerde yönetimlere öfke artmıştır. Yeni sömürge ülkelere öfke, kapitalizme öfkedir, kapitalist sisteme öfkedir. Sömürge ve yeni sömürgelerin arkasındaki kapitalizme öfkedir. Bu bakımdan 68 kuşağının sömürgelerde, yeni sömürgelerde, bağımlı ülkelerde etkisi solun ve sosyalist hareketlerin güçlenmesi biçiminde ortaya çıkmıştır. Çünkü oralarda kapitalist emperyalizmin etkisi var, toplum sömürülüyor, gençlik olumsuz etkileniyor. Toplum ağır sömürü altında olduğunda toplumun en önemli parçası olan gençliğin daha tepkisel, daha radikal, daha sistem dışı ve sisteme karşı mücadele eder duruma geleceği açıktır. Nitekim Türkiye?de ortaya çıkan durum budur. Türkiye?deki 68 kuşağının çok radikal devrimci bir hareket olarak tarih sahnesine çıkması, Türkiye?nin siyasal tarihinde bir dönüm başlatması bu nedenledir. Türkiye siyasal tarihinde yeni bir dönem açılması 68 gençlik kuşağının Türkiye?deki devlete ve iktidara karşı cepheden radikal duruş almasıyla ilgilidir. Bu yönüyle devrimci demokrasi mücadelesinin gelişmesi açısından dönüm noktası 68 kuşağıdır. Bu kuşağın Türkiye?deki iktidarlara, devlete ve arkasındaki emperyalist güçlere karşı tepkisi Türkiye açısından kesinlikle yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Türkiye’deki gençlik hareketi gerçekten radikal olmuştur. Özellikle de Türkiye?nin kapitalist emperyalizmin ileri karakolu olması, kapitalist emperyalizmin en fazla etkilediği ülkelerden olması doğal olarak buradaki gelişen hareketin de daha fazla antiemperyalist olmasını beraberinde getirmiştir. Bu antiemperyalistlik içinde millilik de vardır. Bu yönüyle radikaldir. Ancak Türkiye?nin kuruluşu sırasında batının Türkiye?ye karşı politikalarına tepki gösterilmesi, bu hareketlerin belli düzeyde milli yanlarının daha fazla ağır basmasını ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz devrimci ve sosyalist yönleri güçlüdür, toplumcudurlar, ama belli düzeyde milli yanları da vardır. Antiemperyalistlik anlamında milli yanları olumluyken, diğer yandan dönemin devletinin ulus devlet olması, ulus devletin toplumu çok fazla etkilemesi, milliyetçiliğin ulus devlet temelinde şekillenmesi ister istemez bu milliliğin ulus devletçi genler taşımasını beraberinde getirmiştir. Ama yine de devlete, devletçiliğe, iktidara karşı sert tutum alınması aynı zamanda ulus devletçiliğe ve ulus devletçiliğin politikalarına karşı da belli düzeyde tutum alınmasını beraberinde getirmiştir. Nitekim bu yıllarda Kürt sorunu gündeme gelmiştir. Kürt sorununun somut, etkin gündeme gelmesi 68 kuşağının radikal devrimci zihniyet ve pratiğinin sonrası olmuştur. Bu yönüyle 68 kuşağının emperyalizme karşı mücadelesini önemserken, bu kuşağın Kürt sorunu konusunda da o güne kadar görülmedik biçimde açık bir tutum koyması da belli bir gelişmeyi ifade etmektedir. Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı konusunda ulusların kendi kaderini tayin hakkı temelinde Kürtlerin özgür ve demokratik yaşamı konusunda önemli bir düşünce gelişimi ve tartışmalar olmuştur.
68 kuşağının Türkiye açısından da Kürtler açısından da değeri çok büyüktür. Türkiye?de devlete karşı cepheden ilk tavır alınması nedeniyle de 68 kuşağının duruşu önemlidir. Osmanlı tarihi boyunca da, Türkiye tarihi boyunca da devletle toplumun ilişkilerinin yoğun olması ya da toplumun devlet tarafından şekillenmesinin yarattığı zihniyet anlamında olumsuz sonuçları vardır. Devletçi düşünce Osmanlıda da Türkiye toplumunda da ağır basmaktadır. Bu bakımdan 68 kuşağının devlete doğrudan tutum alması, devlete karşı mücadele içine girmesi, devletle savaşması ve bunun karşılığında devletin bu devrimci gençleri katletmesi; Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların idam edilmesi, toplumdaki devlet baba, yani devlete fazla dokunmayan, devlete karşı tutumlarda her zaman ikircikli olan Türkiye toplumunda önemli bir zihniyet değişikliği yaratmıştır. Bu bakımdan 68 kuşağının Türkiye toplumunda yarattığı dönüşümü, etkileri kimse küçümsememelidir. Bazen Kürt hareketleri içinde milliyetçi ve dar yaklaşımlarla neden Kürt sorununa doğru yaklaşılmadı ya da Kürtler özgürleştirilmedi, Kürtlerin özgürlüğünde öncülük yapmadılar gibi olumsuz yaklaşımlar gösterilmektedir. Hem bu sosyalist hareketlerin Kürt sorununa ilgisini yanlış görmekte, hem de neden Kürtlere öncülük etmedin gibi beklentiler ortaya koymaktadırlar. Bu bakımdan 68 kuşağına, devrimci kuşağa Kürt cephesinden yanlış ve eksik yaklaşımlar gösterilmektedir. Kuşkusuz o kuşak sonrası ortaya çıkan ideolojik yaklaşımlarda, gruplaşmalarda eleştirilecek önemli eksiklikler ve yanlar bulunmaktadır. Bunlar, Kürt Özgürlük Hareketi tarafından da çeşitli vesilelerle ortaya konulmuş ve eleştirilmiştir. Ama bu eksikliklere dayalı tepkisel ve duygusal olarak 68 kuşağını ve Türkiye solunu küçümseyen yaklaşımlar kesinlikle doğru değildir ve bizim tarafımızdan kabul edilemezdir.