Herkesten farklıydı. Düzeni disiplini, bağlılığı insanı derinden etkiliyordu. Diş kliniği tertemizdi. Bir de bir müzesi vardı. Arkadaşların el emeği ile yaptığı kizvanlı tesbihler, Avaşin, Kato, Cudi taşları, Gabar ceviz ve bademlerinden yapılan birçok hatıra vardı.
HABER MERKEZİ
14 Mart 2017’de Medya Savunma Alanlarında geçirdiği kalp krizi sonucu şehit düşen HPG Komuta Konseyi Üyesi Dr. Ferzende (İbrahim Xelîl Hudo) anısına.
İlk katıldığım süreçlerden bir süre sonra Güney grupları geliyordu. Farklı bir duyguydu grupları karşılamak. Gözleri ışıl ışıl parlayan yoldaşları tanımak. Yaşam sevinçlerinin yüzlerine vurduğu ayın şavkı misali sıcağı sıcağına tartışmak. Gelenlerden en çok duyduğum bir isim vardı, “Ferzende.” Arkadaşlar onu anlata anlata bitiremiyordu. Hep merak ettim.
Uzun bir süre sonra Güney alanına geçtiğimde diş sorunlarım vardı. Dişçiye gitmem gerekiyordu. Heyecanlıydım, meraklıydım. Ve nihayetinde iki yıldır ismini duyduğum, Ferzende arkadaşı görme zamanı gelip çatmıştı. Yola çıktığımda kafamda bir sürü soru işareti vardı. Acaba nasıl yaklaşsam, ne yapsam! Ona söylemeli miydim daha sizi görmeden tanıdığımı? Farkında olmadan kapıya varmıştık. İçeri girdiğimizde büyük bir kamelya, kamelya değil de kocaman bir müze de denilebilir. Yüzlerce şehit arkadaşın fotoğrafları vardı. Gözlerimi alamıyordum bu fotoğraf karelerinden. Yüzlerce farklı fotoğraf ve farklı yüzler. İçim bir tuhaf oldu. Hüzün doldu yüreğim. Sonra baktım ki birçok arkadaş var. Hepsiyle selamlaştık. Oturdum bir süre sonra Ferzende arkadaş geldi, selam verdi tek tek. Saçları ağarmış mavi gözlü, güler yüzlü, yüreğindeki yoldaşlık sıcaklığı yansıyordu yüzüne. Sanki nur saçıyordu etrafına. O gün sayı fazlalığından bakmadı dişime. İkinci gün beni çağırmıştı, sohbet ettik, “nereden geliyorsun” dedi. “Botan” deyince gözbebeklerinin içi parıldadı. Yüzünde anlam dolu bir gülümsemeyle “Gabar’da kaldın mı?” diye sordu. “Evet” deyince daha da bir büyüdü gözbebekleri sanki ışık saçıyordu o gözler. Tanışmamız böyle oldu.
Kendimi çok şanslı hissetmiştim. Yıllarını PKK hareketine adayan, bıkmadan usanmadan yoldaşlarının dişlerini sevgiyle özenle yapan biriydi. Ve militanca duruşu bambaşkaydı, Egitçeydi. Değerlere yaklaşım felsefesi “bir lokma bir hırka”ydı.
Yanında iki arkadaş yardım amaçlı kalmaktaydı. Fakat PKK’de nereye gidersen git misafirlik yoktur. Bu da farklı bir anlam katıyor yaşamımıza. Herkes mutfağa giriyor, etrafta var olan çalışmalara katılıyordu. Heval Ferzende mutfağı kontrol ederdi, bir parça ekmek veya herhangi bir şeyin atılmasına müsaade etmezdi. “Her şey sizin, istediğiniz kadar yiyin, için ama bir şey atmayın çarçur etmeyin” derdi.
Herkesten farklıydı. Düzeni, disiplini, bağlılığı insanı derinden etkiliyordu. Diş kliniği tertemizdi. Bir de müzesi vardı. Camdan yapılmış bir müze içinde arkadaşların el emeği ile yaptığı kizvanlı tesbihler, Avaşin, Kato, Cudi taşları, Gabar ceviz ve bademlerinden yapılan birçok hatıra vardı. Gözü gibi koruyordu. Bir de kliniğe her girenin gözüne çarpan Sara yoldaş ile olan fotoğrafı. Çalıştığında ara verir, sevgi dolu gözlerle uzun uzun bakardı fotoğrafa.
Bir de kliniğinde Sezen Aksu sesi hiç eksilmezdi. Çok severdi Sezen Aksu’nun sesini. Tabi bir de hikayesi vardı, Gabar’da iken bir arkadaş hep dinliyormuş. Heval Ferzende Efrînli olduğu için Türkçe’yi anlamıyormuş. O arkadaş şehit düştükten sonra hep dinlemiş, her dinlediğinde anılarını tazelerdi. Dalardı uzaklara Gabar’a, Botan’a.
Bir gün bana dedi ki, “keşke bir daha Gabar’a gidebilsem…” Bir süre sustu. Ona baktım, hissedebiliyordum, yüreğinde fırtınalar kopuyordu. Özlem ve hasret doluydu. İçimden keşke gidebilsen, Gabar’ın senin gibi kadir kıymet yoldaşlara çok ihtiyacı var. Uzun bir süre susmasından sonra “ben gidemesem de yoldaşlarım gidiyor ne fark eder. Hepimizin amacı ve davası aynı değil mi, o nedenle ha ben gitmişim ha yoldaşlar…” Gözleri nemlenmişti.
Şehitler hakkı verilmiş bir yaşamın sahibidirler. Bize düşen canımızla kanımızla onların anılarına sahip çıkmak. Gerçekten hakikatlice yüreklice yaşatmaktır.
AMARGİ GABAR