HABER MERKEZİ
Kendisini faşizmin filozofu olarak tanımlayan Giovanni Gentile, Mussolini için (La dottrina del fascismo) “Faşizmin Doktrine”ni yazan kişidir. Mussolini için kaleme aldığı doktrinden kısa alıntılar yaparsak:
(…) “Devletin dışında ne bireyler ne de gruplar (siyasi partiler, dernekler, sendikalar ve sınıflar) var olabilir (…)
(…) “Kişiliğin en yüce ve en kuvvetli biçimi olan Faşist Devlet bir güçtür. Bu güç, insanın ahlaki ve entelektüel hayatının her halini kontrolü altına alır.”
(…) “Kısaca faşizm, sadece kanun koyucu ve kurumların kurucusu değil, insan hayatının biçimlerini değil, onun içeriğini, insanı, karakteri, inancı yeniden oluşturmayı amaçlar ve bu amaçla, disiplini ve insan ruhuna işleyebilen otoriteyi ve de bunların orada karşı konulmadan hüküm sürmesini gerektirir.”
Yukarıda Mussolini için kaleme alınan “Faşizmin Doktrini”nden bir kaç alıntı yaptık. Merak eden okuyucular bu doktrinin bütününü araştırıp-inceleyebilirler. Görecekler ki başından sonuna kadar her kelimesi insanı hayretler içerisinde bırakacaktır. İnsanlığa, dünyaya, doğaya vs. insanlığın tüm değerlerine saldırının somut bir belgesi olduğu görülecektir.
Bu belgede geçen her bir maddeyi Tayyip Erdoğan’a indirgediğimizde günümüzde bu doktrini bire bir eksiksiz ve kendisinden de birçok şey katarak uygulayıcısı olduğu tartışma götürmeyen bir gerçekliktir. Çünkü Tayyip Erdoğan kişiliği, İttihat ve Terakki’den Mussolini’ye uzanan, Hitler’e varan ve dünyaya yayılan faşizme zirve yaptırtmak istiyor. İkinci Dünya Savaşından sonra Hitler’in faşizmi dünyaya hükmetme istemi gibi yeniden faşizmi bölgeye ve dünyaya egemen kılmak istiyor.
Faşizm kavramı öyle bir söylenip geçilmemelidir, esnetip gevşetilmemelidir. Faşizm topyekün bir saldırı konumuna geçmiştir. Faşizm sadece Kürt halkına karşı yapılmış bir saldırı değildir. Tayyip Erdoğan faşizmi kapsamında günlük olarak işkence, terör ve katliamlarla sürekli bir saldırı konumundan geri durmamaktadır. Tayyip Erdoğan faşizmi çok yönlü hesaplarlar, a-b-c planlarıyla hayata geçirilmek istenmektedir. Toplumun bir kesimine katliam dayatarak, bir kesimini hapse atarak, bir kesimini yoksullaştırıp işsiz bırakıp kendisine muhtaç eder hale getirerek, birilerinin ağzına bal çalarak, birilerine aba altından sopa göstererek faşizmin yaşamını uzatmaya çalışıyor. Daha on yıl öncesinde üzerine giyecek don bile almakta zorlanan bu kişilik insan katliamları üzerinden şimdi dünyanın zenginleri arasına girmiştir.
Nasıl ki, TC’nin oluşumu, varlığını sürdürmesi Kürt inkarı üzerine şekillendiyse, şimdi de faşizmin bölgeye hakim olmasını sağlatmak için yine bütün faşist uygulamalarının hepsini Kürtler üzerinden inşa etmeye çalışmaktadır. Çünkü faşizmin doktrinini esas alıyor, ‘faşist devlet bir güçtür ve bu güç insanın ahlaki ve entelektüel hayatının her halini kontrol altına alır.’ Tayyip Erdoğan’ın en temel özelliği işte devletin de tüm imkanlarını da kullanarak bu şekilde açığa çıkıyor.
Kürt varlığı ve özgürlüğünün irade kazanması karşısında bütün faşist uygulamaları devreye koymuş bulunuyor. Tayyip Erdoğan’ın Kürtlere hareket etmediği bir dakikası, bir saati, bir günü var mı, hayır yoktur. Her gün faşizm uygulamalarına biat eden basın-yayın organlarıyla bunu yapmıyor mu, evet yapıyor. Bunu hem de herkesin gözünün içine baka baka yapıyor.
Faşizmin borazanlığını yapanlar, şu anda Türkiye’de faşizme boyun eğmiş, Tayyip Erdoğan faşizmine teslim olmuş kişiler dönüp dünyada faşizmi hakim kılmak isteyen kişilerin sonuna bakmalılar. Çok uzaklara gitmelerine gerek yoktur, yakın tarihimizde bunun onlarca örnekleri bulunmaktadır.
Mevcut durumda Türkiye bir yalanlar yumağına büründürülmüştür. Tayyip Erdoğan’ın güdümüne giren bütün devlet organları, Tayyip Erdoğan’ın iktidar ve faşizminden nemalanan bütün çevreler, Türkiye’nin yalanlarla yönetilmesine hizmet ettirilmektedirler.
Kürt halkı zaten kendi üzerinde uygulanan faşizmi bire bir günlük olarak yaşamaktadır, faşizme karşı en ileri düzeyde mücadele edeceğinden de hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Zaten Kürt halkı faşizme karşı en onurluca duruşu sergiliyor. Bu da gün gibi açıktır. İnsanlığa karşı en temel görevini yerine getirmekten geri kalmıyor, bu uğurda her türlü bedeli vermekten de geri kalmıyor. On binlerce insan cezaevinde değil mi, on binlerce insan yaşamını yitirmedi mi, hala günlük olarak bu faşizmi geriletmek ve yıkmak için canını veren Kürt gençleri, çocukları, kadınları, anaları, yaşlıları olmuyor mu, evet oluyor. O halde tuhaf olan Türk halkının bu yalanlar yumağı içerisinde yaşaması oluyor.
Kürt halkı üzerinde uygulanan faşizm, aslında Türk halkının üzerinde iki kat daha fazla uygulanmış oluyor. Çünkü özgürleşen Kürt, özgürleşen Türk’tür. İrade kazanan Kürt, İrade kazanan Türk’tür. Dahası özgürleşen Kürt, dünya insanlığının özgürleşmesidir. İster inanılsın ya da inanılmasın çok uzun bir zaman değil, çok yakın bir zamanda Kürt’ün özgürlük mücadelesinin zıpkını faşizmin kalbine saplanacaktır. Hayır belki ıskalayabilir de denilemez, çünkü kırk yıldır bunun provası yapılıyor.
Şiyar PİR