HABER MERKEZİ
Kürtler ve Ortadoğu halkları yeni bir Newrozu yaşıyor. Kimilerine göre Newroz, yeni bir bahara açılma, doğanın canlanıp yeşermesi ve yeni bir yaşam yılına başlama anlamına geliyor. Kimilerine göre ise, Kürt Demirci Kawa öncülüğünde halkların birleşip direnişe geçerek Zalim Dehak’ın saltanatını yıkmasını ifade ediyor. Yani bir direniş ve özgürlük, zulümden kurtuluş günü oluyor. Halkların birliğini temsil ediyor. En genel anlamda birlik, direniş ve özgürlük bayramı anlamına geliyor. Bu anlam, yeni bir bahara açılma ve yeni bir yıla başlama ile de çelişmiyor.
Tarihi bir özgürlük efsanesi olarak Kürtlerin ve halkların belleğinde sürüp gelen Newroz, 1982 yılında yeni ve çağdaş bir anlam kazanmış bulunuyor. PKK Merkez Komite üyesi Mazlum Doğan, 1982 Newrozunda Diyarbakır zindanında 12 Eylül faşist-askeri zulmüne karşı “Direnmek Yaşamaktır” diyerek fiziki yaşamına son veriyor. Kuşkusuz bu tutum bir direnme çağrısı oluyor. Bir Newroz gününde yapılmış olması, özgürlük için direnmeye çağrı anlamına geliyor. Çağrıyı önce zindandaki tutsaklar alıyor ve 12 Eylül zulmüne karşı peş peşe direniş gelişiyor. Dörtlerin 17 Mayıs direnişini, tarihi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi izliyor. Dönemin Dehak’ı Kenan Evren’in zulüm düzenini, Çağdaş Kawa Mazlum Doğan öncülüğündeki direniş yıkıyor.
Mazlum Doğan’ın özgürlük için direniş çağrısını, zindanlardaki tutsaklar ardından dağdaki gerilla alıyor. Ölümsüz Komutan Mahsum Korkmaz öncülüğünde 15 Ağustos 1984 Eruh eylemini gerçekleştirerek zindan direnişini dağa taşıyor, açlık grevini gerilla savaşına dönüştürüyor. Zindanda ideolojik olarak yenilen zalim Kenan Evren düzeni, bu sefer dağda askeri olarak yenilgi yaşıyor. Bu nedenledir ki, dokuz yıl boyunca Türkiye’yi tam bir diktatörlük rejimi altında yönetmiş olan Kenan Evren, şimdi sessizce yatmakta olduğu mezara ardından teneke çalınarak yollanıyor.
Kürtler, kendilerine karşı tam bir faşist-soykırım uygulayan Kenan Evren rejimini ideolojik ve askeri yenilgiye uğratan Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz’ı “Ulusal Kahraman” olarak ilan ediyor. 21 Mart ile 28 Mart arasındaki haftayı “Ulusal Kahramanlık Haftası” olarak ilan etmiş bulunuyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Partidir” dediği Mazlum Doğan’ı “Çağdaş Kawa” olarak tanımlıyor. Bu temelde Newroz eylemciliğine “Mazlum Direnişçiliği” deniyor. Geçen süreç içerisinde başta Zekiye Alkan, Rahşan Demirel, Berivan ve Ronahi olmak üzere yüzlerce devrimci ve yurtsever Mazlumca direnerek Kürdistan özgürlük mücadelesini bugünkü yenilmezlik ve zafer çizgisine ulaştırmış bulunuyor.
Bugün Demirci Kawa’dan bu yana geçen 2631 yıl sonra, yine Çağdaş Kawa’dan bu yana geçen 37 yıl sonra sanki tarih yeniden canlanıyor. Bu sefer zulmün sarayında ruh ikizi Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli oturuyor. Direnişin başında ise Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven isimli bir devrimci kadın var. Önder Abdullah Öcalan’ın açtığı özgürlük yolunda ve 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucunda somutlaşan zindan direniş çizgisinde yürüyerek Erdoğan-Bahçeli faşist zulmünü yıkacağını söylüyor. Bu temelde 7 Kasım 2018 günü başlattığı açlık grevi direnişi tam 130 gününü dolduruyor. Leyla Güven hücre hücre eridikçe özgürlük direnişi dalga dalga yayılıyor ve etkisi Ortadoğu sınırlarını da aşarak dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Leyla Güven öncülüğündeki direniş bölge halklarını birleştirmekle de kalmıyor, tüm insanlığı faşizme karşı birleştirerek zulmün sarayını yıkmaya yöneltiyor. Tıpkı insanlık düşmanı faşist DAİŞ sarayının yıkılması gibi, faşist AKP-MHP sarayının yıkılma anının da iyice yaklaştığı görülüyor.
Yaklaşan sonu geciktirmek için Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü de tıpkı Zalim Dehak gibi daha fazla genç insan kanı içmeye çalışıyor. TC sınırları içerisinde faşist baskı ve katliamı en üst düzeye tırmandırmakla yetinmiyor, başta Kürdistan’ın Rojava ve Başur parçaları olmak üzere tüm insanlığa saldırıyor. Tam bir yalan ve demogoji ile her türlü ahlak ve hukuk dışı uygulamaya başvuruyor. Türkiye toplumunun bütün imkanlarını başta ABD, Rusya ve İran olmak üzere herkese peşkeş çekiyor. Tıpkı İttihat ve Terakki paşaları gibi Kürtleri anayurtlarından sürmeye çalışıyor. İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığı işkence ve tecrit sistemini bir yönetim biçimi haline getirerek herkes üzerinde uygulamak istiyor.
Ancak zulümle abad olunmaz; dolayısıyla AKP-MHP zulmünün de sonuna geliniyor. Korkunun ecele faydası yoktur; Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü yaşadığı derin korku içinde boğuluyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlük ve direniş düşüncesiyle donanmış ve Mazlum direnişçiliğini edinmiş olan Kürtler, Newrozlaşan halk olma bilinciyle AKP-MHP faşizmine karşı kahramanca direniyor ve zafere kadar direnme ve dayanma kararlılığını da ortaya koyuyor. 2631 yıl önce Demirci Kawa öncülüğünde Ninova’ya yürüyen insanlık, bugün de Leyla Güven öncülüğündeki “Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım” direniş hamlesi ile İmralı işkence ve tecrit sistemini kırmaya yürüyor. Zulüm saraylarını sahiplerinin başlarına yıkarak her alanda özgürlüğü ve demokrasiyi kazanmaya yürüyor.
Hiç kuşkusuz direnişi daha derinden anlamak için tekrar tekrar üzerinde yoğunlaşmak gerekli ve önemlidir. Gerçekten de Leyla Güven 130 gündür bu biçimde nasıl direnebilmektedir? Eğer çok yüce amaçlar ve bu temelde çelikten bir irade olmasa, böyle bir direniş gerçekleşebilir mi? Demek ki bir amaca kilitlenirse, hele hele bu amaç özgürlük gibi bir yüce değer olursa, insan iradesini alt edecek ve yıkacak hiçbir güç yoktur. En büyük güç insan bilinci, inancı ve iradesidir. Herhalde özgür insan böyle bir bilinç, inanç ve irade ile donanmış ve bu temelde kendini örgütlemiş olan insandır.
Şunu hep kendimize sormamız gerekir: 12 Eylül rejimi tarafından on binlerce insan tutuklanıp zindanlara konmuş ve insanlık dışı işkence altına alınmış olmasına rağmen, neden bir başkası değil de Mazlum Doğan böyle bir direnişi gerçekleştirmiştir? “Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür” diyerek böyle bir direnişe yönelirken, acaba Mazlum Doğan başka neler düşünmüştür? Kürdistan’da 37 yıldır yaşananlar ve bugün yaşanmakta olanlar bir bir gözlerinin önünden geçmiş midir? Kendisinde böyle bir cesaret ve kararlılığı nasıl ortaya çıkarmıştır? Öyle ya, eğer 37 yıldır yaşananları önceden göremeseydi ve doğru yaşamın bu olduğuna kesinlikle inanmasaydı, böyle bir eylemi kesinlikle başaramazdı, böyle bir cesaret ve kararlılık ortaya koyamazdı. Eğer çok derin bir bilinci ve çok güçlü bir inancı olmasaydı, doğru yaşamın bu temelde gerçekleşeceğini bilemezdi.
O halde Mazlum Doğan’ı düşünüp Leyla Güven öncülüğündeki Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım hamle direnişçilerini anlamaya çalışalım. Bugünkü açlık grevi direnişçilerine bakıp Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz çizgisine ulaşalım. Bu temelde derin bir özeleştirel yaklaşımla özgür yaşam gerçeğini edinip tarihi görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkalım. Böylece direnişi daha çok sahiplenelim, daha çok güçlendirip her tarafa yayalım. 2631’inci Newrozu tarihi anlamına uygun olarak daha büyük bir özgürlük ve direniş Newrozu haline getirelim. Newroz kutlamalarını Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım hamlesi ile birleştirerek özgürlük direnişini doruğa çıkartalım. Bu temelde Leyla Güven şahsında tüm açlık grevi direnişçilerinin ve özgürlük mücadelesi veren herkesin Newrozunu kutluyor, yeni mücadele yılında üstün başarılar diliyoruz!
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Selahattin ERDEM