Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan saldırıda onlarca Müslümanın katledilişi, tüm dünyayı sarstı. Tüm dünya yaşanan bu vahşeti kınayıp anlamaya çalışırken, Erdoğan-Bahçeli ikilisi bu katliamın üzerine atlamaları, doğrusu insanı düşündürtüyor.
HABER MERKEZİ
İster dini olsun ister mezhepsel olun, ister ırki olsun isterse cinslere dönük yapılan katliamlar olsun, yaşanan tüm bu katliamların zihniyet taşlarına bakıldığında, altında kapitalist modernitenin Ulus Devlet anlayışı yattığı kesinlikle görülecektir.
Mezhep kavgalarını, din kavgalarını en çok tahrik eden zihin yapısı kapitalist modernitedir. İttihatçı faşist yapıların Ermeni-Süryani-Rumları soykırımda geçirmelerinin altında, yüzde yüz bu ulus devlet zihniyeti yatıyor. Daha sonra Hitler faşizminin milyonlarca Yahudi’yi soykırımdan geçirmesinin de altında bu zihniyet yatıyor.
Benzer bir şekilde İttihatçı ve Kemalistlerin ve bugünde AKP-MHP faşist yapısının Kürtlere karşı uyguladığı soykırımın altında da ulus devlet zihniyeti yatıyor.
Hiç şüphe yok ki, kadınlara karşı günlük olarak, Türkiye başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde uygulanan soykırımın altında da, aynı zihniyet yatıyor. Cinsiyetçilik kapitalist modernist zihniyetin en belirgin bir karakteridir.
Eğer bugün dünyanın birçok yerinde Müslümanlara karşı insanlık dışı uygulamalar yaşanıyorsa, katliamlar yapılıyorsa, bunun altında yatan zihniyet bu faşist zihniyettir. Faşistler kendi çıkarları için yapamayacakları bir şey yoktur. Yeter ki çıkarlarına uysun, faşistlerin tümü en azgın saldırılarda buluna bilirler.
Örneğin, 15 temmuz 2016 yılında, Erdoğan ve Bahçeli’nin ortak hazırladıkları sözde darbelerinde gördük ki, gözü karaca meclis bombalana biliyor, köprülerde insanlar tarana biliyor.
Çıkarları neyi gerekiyorsa, o yapılabiliyor. AKP ve MHP’nin dayandığı kültür zamanında 30 bin Yeniçeri’yi 1826 yılında hem katletmiş hem de bu katliamı Vaka-i Hayriye diye de adlandırmıştır.
Özcesi, bu zihniyet her şeyi yapabilir. Yeter ki, kendi çıkarları söz konusu olsun.
Yeni Zelanda’daki katliamın altında yatan katliamı ifade ettik, ancak bu katliamın Erdoğan ile Bahçeli ile bağı nedir diye sorulabilir.
Erdoğan ismindeki ruhsal sorunları bulunan kişilik ile ruhen her zaman sorunlu olan Bahçeli ismindeki kişiliklerin konuşmaları, tümden vurma ve kırma üzerine, halklara ve dinlere hakaret üzerine kuruludur. Bu zehirli dillerinin altında yatan kas katı ulus devlet zihniyetidir. Yani milliyetçiliktir. Dinciliktir. Cinsiyetçiliktir.
Bu dil nerede varsa, nerede olduğu önemsizdir, orada mutlaka ölüm vardır, tecavüz vardır, hakaret vardır ve insan onurunu küçük düşürme vardır.
En son Yahudilere, Haçlı Seferlerine derken, istediğiniz dilden ders veririz söylemlerine karşı, aynı zihniyet ile bezenmişlerin verecekleri cevaplar da aynı dil ve pratiklerle olacaktır.
Örneğin, tüm Almanları Nazi olmakla hakaret eden birine karşı Almanların verecekleri cevap, her türden akıl ve mantıktan uzak cevaplar olacağı kesindir.
Bu bağlamda, Yeni Zelanda’da ya da dünyanın her hangi bir yerinde bir Müslümana hakaret yapılmış ise buna yol açanların başında kesinlikle Erdoğan’ın kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı dilinin yattığı kesindir. Bir yerde Müslümanlar hunharca katlediliyorsa, buna yol açan yine Erdoğan ismindeki ruhen hasta olan kişinin dilidir. Bunun böyle olduğunu daha dün Hollanda’da Kayserili olan bir Türk’ün metroda yaptığı saldırı iyi bir örnektir.
Eğer bugün İsrail devleti, Filistinlere akıl almaz bir düzeyde saldırıyorsa, bunun altında yatan en temel neden kesinlikle Erdoğan’ın İsrail’e karşı hakaret ve tahrikleridir.
İsrail’in Siyonist yaklaşımları biliniyor. Siyonizm’e karşı olanlar, Siyonizm’e karşı mücadele ederler. Ancak biz biz biliyoruz ki, İsrail ile ileri düzeyde ticari ilişkileri olan devletlerin başında Erdoğan’ın Türkiye’si gelmektedir. Hem güya İsrail’e saldırılacak ancak diğer yandan ise her türlü ticaret yapılacak! Bu iki yüzlülüğün de daniskasıdır.
Gerçekler böyle olduğu halde, iç siyasette kendi tabanını konsolide etmek ayrıştırıcı, kışkırtıcı dil ile Filistinlilerin katledilmesine hem yol açıyor hem de siyasetini yapıyor.
Aynen bugün Yeni Zelanda’da olup biten gibi. Hem aynı faşist zihniyet ile bezenmişler tahrik ediliyor, harekete geçiriliyor ardından ise katledilenlerin hamisi olarak ortaya çıkılıyor.
Katlettir, sonra da cenaze törenlerine git! Bu zihniyet kadar kirli bir zihniyet herhalde dünya da yoktur.
Bilinsin ki, bugün dünya da Müslümanlara en çok zarar veren, Müslümanların böyle hunharca katledilmesine yol açan baş kişi Erdoğan’dır.
Ancak Yeni Zelanda katliamının bir de başka yönü vardır. Erdoğan ismindeki ruhen hastalıklı ve yaşamıyla da tümden kir ve pas ile bezenmiş bir kişiliğin, yaklaşan seçimlerde kendi propagandasını yapmak için bu vahşeti-bizatihi kendisinin yaptırdığını iddia etmek-çok de abes olmayacaktır.
Dikkat edilirse, Yeni Zelanda’daki katliam geliştiğinde ilk refleks gösteren, bu katliam üzerinden ilk muhalefete yüklenen, hakaret eden ve de hızla kalas gibi olan Dış ilişki bakanı ile bir yardımcısını Yeni Zelanda’ya gönderen Erdoğan’dır. Bu insanı, doğrusu düşündürüyor.
Eğer yarın, Yeni Zelanda’da katliamı yapan kişinin Erdoğan’a çalıştığı ortaya çıkarsa, şaşmamak gerekiyor. Bilelim ki, Erdoğan ismindeki kişi, iktidarı için, eşi Emine Erdoğan’ın söylediği gibi; ”Anasını da, Tanrısını da satar” düzeyinde ahlaktan yoksun bir kişiliktir.
Kasım Engin