WAN – Avukat Demir, “Türkiye ve Kurdistan’ın her yerinden, her merkezden bu yürüyüşün Gemlik’e doğru kitlesel bir şekilde yapılması, bu eylemin aynı zamanda bir sonucunu da, etkisini de ortaya çıkartacaktır. Bu mutlak, insan haklarına aykırı, Türk hukuk sistemine aykırı, uluslararası sözleşmelere aykırı olan uygulamaların bir an önce sonlandırılması gerekir. Bu mutlak tecrit öyle bir aşamaya geldi ki, artık tecrit değil fiziksel özgürlüğün gündeme gelmesi gerekir” dedi.
Önder Apo 32 aydır haber alınamıyor. Ağırlaştırılmış mutlak tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’a, son olarak 31 Ekim’de diğer 3 tutsakla birlikte 6 aylık disiplin cezası verildi. Avukat Cemal Demir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı bağlamında Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gerektiğine dikkat çekti.
‘MUTLAK BİR TECRİT SÖZ KONUSU’
Abdullah Öcalan’ın 1999 Şubat ayından itibaren İmralı Adası’nda, tek kişilik ada hapishanesinde mutlak bir tecrit altında olduğunu söyleyen Avukat Cemal Demir, 25 yıla yaklaşan bu mutlak tecritle birlikte süre gelen zaman içerisinde daha çok ağırlaşarak devam eden hak ihlalinin söz konusu olduğunu vurguladı.
Baştan itibaren avukat görüşme hakkının ihlal edildiğini söyleyen Demir, “İlk yıllarda koster bozukluğu, çeşitli hava muhalefeti gerekçesiyle bir takım avukat görüş yasakları ve ihlaller söz konusuyken, bu son yıllarda da buna da ihtiyaç duyulmayacak bir şekilde avukat görüşme olanakları için ortam hazırlanmadı. Bununla birlikte aile görüş ziyaretleri aynı şekilde ihlal edildi. 5 yıla yaklaşan bir süredir Abdullah Öcalan ile ailesi ve yakınları arasında hiçbir şekilde iletişime ve görüşmeye dair bir temas kurulamadı. Hakeza yaklaşık 4 buçuk yıldır aynı şekilde avukatlarıyla görüşme sağlanamadı. Bugüne kadar görüş yasaklarının nedeni genellikle bir gerekçeye dayandırılmaktaydı ama son yıllarda bu noktada bir gerekçe üretmeye bile ihtiyaç duyulmuyor. Şimdi 2 yıl 8 aya yaklaşan bir süredir de Abdullah Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit söz konusu. Bu mutlak tecrit ne anlama geliyor? Telefon ve mektup hakkı tamamen ihlal edilmiş, kendisinden hiçbir şekilde haber alınamamaktadır. Bu ciddi anlamda bir kaygıyı ifade etmektedir. Toplumun anlamdaki hassasiyeti bilinmekteydi” dedi.
‘EYLEM VE ETKİNLİKLER YETERLİ DEĞİL’
Bugüne kadar yapılan eylem ve etkinliklerin yeterli düzeyde olmadığına dikkat çeken Demir, şu ifadelerde bulundu: “Bundan sonra biraz daha pratiğe dönük çalışmalar yapılmalıdır. CPT ve bağlı olduğu kurumlar ile Avrupa Parlamentosu gibi kurumların önünde eylem ve etkinlikler yapılması lazım. Yani somuta dayalı adımlar atılması lazım. Çünkü geçmişte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Abdullah Öcalan hakkında vermiş olduğu çok ciddi karar var. Bu karar ‘Umut Hakkı’ içeren bir karar. Umut Hakkı ne anlama geliyor? Bunu sürekli dile getiriyoruz. Umut Hakkı, bir kişinin ömür boyu cezaevinde kalmamasını ortaya koyan bir karardır, bir haktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda bir içtihat oluşturdu. Türkiye devletinin hukuk sistemi de bugüne kadar 30 yılını dolduran müebbet hapis cezalarını alan kişilerin tahliye olması ve özgürlüklerine kavuşmasını öngören bir hukuk sistemiydi. Aslında bu hukuk sistemi Abdullah Öcalan’ı da kapsıyor. Çünkü ağırlaştırılmış hapis cezasını ön gören düzenleme, 2005 yılında yapılmıştı fakat Abdullah Öcalan, 2005 yılından önce böyle bir cezayla karşı karşıya bırakıldı. Dolasıyla bu cezanın da eski sistem, infaz rejimi üzerinden Abdullah Öcalan’a yönelik oluşturulan özel bir infaz sistemi varsa da bunun baştan itibaren hukuka aykırı olduğu herkes tarafından ifade ediliyor. Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı bağlamında Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gerekir. Fiziksel özgürlüğünün ortamının oluşturulması gerekir.”
‘GEMLİK YÜRÜYÜŞÜ’NÜN CİDDİ BİR ANLAMI VAR’
Gemlik Yürüyüşü’nün ciddi bir anlamı olduğunu ifade eden Demir, “Bu tür eylem ve etkinlikler bağlamında Gemlik Yürüyüşü’nün olumlu sonuçları olacağını düşünüyorum. Bu yürüyüşün engellenmesine dönük birtakım kararların alınması tamamen hukuka aykırı olur. Çeşitli idare mahkemeleri tarafından bu kararların iptal edildiğini biliyoruz. Wan Valiliğinin, Wan’dan doğru yapılacak yürüyüş, eylem ve etkinlikleri engellemeye dönük bir karar alması hukuka aykırı bir karar olacak. Çünkü geçmişte Wan Barosu’nun bu noktada başvurduğu yargı mekanizmaları vardı ve olumlu sonuçları da vardı. Halkın böyle bir kararı fazla dinlememesi gerekir. Çünkü bu kararlar hukuka ve yasalara aykırı oluşturulacak bir karardır. Türkiye ve Kurdistan’ın her yerinden, her merkezden bu yürüyüşün Gemlik’e doğru kitlesel bir şekilde yapılması, bu eylemin aynı zamanda bir sonucunu da, etkisini de ortaya çıkartacaktır. Bizim çağrımız bu noktada. Bu mutlak, insan haklarına aykırı, Türk hukuk sistemine aykırı, uluslararası sözleşmelere aykırı olan uygulamaların bir an önce sonlandırılması gerekir. Bu mutlak tecrit, öyle bir aşamaya geldi ki, artık tecrit değil fiziksel özgürlüğün gündeme gelmesi gerekir. Çünkü mevcut pozisyonu, içerde geçirdiği infaz süreci artık bunu gerektiriyor. Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.