HABER MERKEZİ- Bawer Agir’in Kaleminden
“27 Kasım 1978’de kuruluşunu ilan eden partimiz PKK’nin, başlatmış olduğu Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ile örgütlü bir güç haline gelmiş, kadın ve gençlik öncülüğünde yeni bir doğuşun adı olarak tarihte sarsılmaz bir yer edinmiştir. Özgürlük hareketimizden önce, Kürdistan tarihine bakıldığında da görülmektedir ki, her ne kadar aydınlanma çıkışları olmuşsa da bu çıkışlar, bir bütün toplumu etkisine alan bir toplumsal aydınlanmayı yaratamamıştır. Dar ve bireysel kalmışlardır. Bundan dolayı da söz konusu ‘aydınlanmayı’ yaşayan gençler ya sömürgeci Türk aydınlanmasına dahil olmuşlar ya da Kürt aydını denilen ancak marjinal bir duruşu aşmayan bir düzeyle sınırlı kalmışlardır. Bu da aydınlanma tanımına ters bir durum olmaktadır ki, Önder Apo 70’ler de bu durumu düşünsel sömürgecilik olarak değerlendirdi. Son manifestoda da zihniyet kırımı olarak tanımladı. Topluma bilin ve ön verecek aydın kuşağın oluşumunasistem hiçbir şekilde fırsat vermemiştir. Kendini toplumsallığıyla buluşturamayan ve kendi toplumunu soykırımdan kurtaramaya bir aydınlanmanın mümkün olmadığının örnekleri dünya halklar tarihinde de görülmektedir. Böylesi toplumsal tarihsel gerçeklik içinde Kürt toplumunun da uluslaşma sürecinde büyük sancılar yaşadığı bilinmektedir. Gençlik toplumun ve devrimin yaratım gücü olmakla, toplum ve devrime ruh, canlılık ve özgürlük kazandıran öncü güç olmayı her zaman başarmıştır. Bu da aydın gençlik olmayı gerektirmektedir. Dikkat edildiğinde görülecektir ki, bilinçlenen, örgütlenebilen kesim, gençliğin içinden çıkmaktadır. Bu anlamıyla gençlik aydınlanmayı ifade etmektedir. Ki Önder Apo bunu entelektüel görevler olarak önümüze koymaktadır. Dolasıyla kapitalist sistem gençliği kendisine karşı tehlike olarak gördüğünden kaynaklı da, özel savaş en vazgeçilmez silahı olmaktadır. Tarih boyunca bu bilindiği için sistematik olarak bu saldırılar Özel harp dairesinin bir konsept çerçevesinde kurulmasıyla birlikte, özel savaş politikalarını tüm Kürdistan’da bu biçimde yürütmüştür. Özel harp dairesi partimizin ilk temellerinin atması ile birlikte yeni bir soykırım politikasını devreye koyabilmek için KDP (STÊRKA SOR) ve HIZBUL-KONTRA (HÜDA-PAR) örgütlemesine gitmiştir. Partimizin kuruluşuyla daha da aktifleşen özel harp dairesi kendi ideolojik ve tetikçilik ekseninde kurduğu KDP ve HIZBUL-KONTRA çeteleri ile topyekûn özgür Kürdün imha ve soykırımını hedeflemiştir. Bu kontra yapısı özellikle gençlik ve kadın üzerinde özel savaş politikalarıyla ajanlaştırma, işbirlikçi hale getirme, fuhuşa, uyuşturucuya bağımlı hale getirip ülke, halk düşmanlığı yapar konuma getirmeyi kendisine ilke edinmiştir.
Önder Apo’nun da belirtiği gibi ‘’kendisine ihanet etmemiş bir Kürt dahi bırakılmak istenilmiyor’’ tarihi çözümlemesi tamda bunların esas amaçları ve tapınırcasına yaptıklarına olan tanımlamanın ifadesinin yerini bulmasıdır Özelliklede İmralı tecrit, soykırım ve işkence sisteminde yürütülen savaş merkezi ekseninde tüm mahalle, il, ilçe, köy kısacası gençliğin olduğu her alanda ve özellikle yurtsever olarak bilinen alanlarda düşünce, duygu soykırımı gerçekleştirmek için her türlü kirli yol ve yönteme başvurmuştur. Bu anlamda özel harp dairesi bünyesinde kendini örgütleyen KDP, HIZBUL-KONTRA’nın gençliğe uyguladığı politikalar ile sonuç almaya çalışmıştır. Tarikatlar, din kurumları ve okullar yoluyla özelde Kürt gençliği olmak üzere tüm gençliği hedef almaktadırlar. Bu merkezlerin hepsi birer kışlaya dönüştürülmüştür. Yine devşirme yöntemleriyle esas amaçlanan, kendi sistemlerine boyun eğen, kendine ve kimliğine yabancılaşan bir gençlik kuşağı yaratmaktır. Tarih boyunca bu çok iyi bilindiği için eğitim adı altında tüm gençler akla hayale gelmeyecek uygulamalara tabi tutulmuştur. Bu soykırım merkezlerinde kendine hiçbir biçimde ait olmayan en üst düzeyde düşmana hizmet eden kişiler yaratılmak istenmektedir. Yine bu uygulamaları gerçekleştirebilmek için neredeyse her gün kadına saldırmakta ve kadın şahsında toplumu özgürlükten yoksun bırakmayı amaçlamaktadırlar. Bu düzeyde kadınlara karşı sistematik cinsiyetçi saldırılar uygulanmakta ve bu saldırılar özel savaş ekibinin en öncelikli görevi olmuş durumdadır. Kdp, hizbul-kontra ‘komplo bloku’ kadın toplumsallığını yıkıp egemen erkek zihniyet kalelerini inşa etmektedir.
Duyguların, sevginin olmadığı ve Önder Apo’nun da belirtmiş olduğu; “Ayaktaki ölüler topluluğu” yaratılmak istenmektedir. On binlerce Kürt gencinin Avrupa ya kaçmaları için özel bir çalışma yürütmekte, din adı altında kurumlarında cinsel istismar, fuhuş ve tecavüzü geliştirmektedirler. Diğer taraftan Roj peşmergeleri ve çetelerini Zap, Metina ve Sergelê gibi direniş alanlarında gerillaya karşı her türlü ahlaksız yöntem ile savaştırmaktadırlar. Kadın katliamlarını, tecavüz, işkenceyi önce ortadan kayboldu, ardından intihar süsü vererek kadın kırımını gerçekleştirmektedirler. Kuşkusuz bu kırım politikaları, komplo blokunun (akp-mhp-kdp-hızbul-kontra) savaş politikalarından kopuk değildir. Düşkünlük ve ahlaksızlıktan öte farklı bir durumu ifade etmeyen bu kırım politikaları çocuklara dahi saldırmaktadır. Çocuklar üzerinde de psikolojik bir baskı ve yalanlamaya dayalı eğitim sistemini kurmaktadır. Çok çeşitli yöntemlerle sistemin daha beşikten bağımlıları haline getirilmeye çalışılır. Yedisinde neyse yetmişinde de o olur deyişi bu gerçeği dile getirmektedir. Çocuklara doğal toplumun özgür yaşam tarzı ve yaklaşımı hep bir hayal olarak gösterilir ve bu hayallerini yaşamalarına hiçbir şekilde izin verilmez. Gerçekler hayallere sıkıştırılarak, sahte yaşam bu şekilde empoze edilmektedir. Bu anlamda yaşanılan ve aşılması için doğru yaklaşımın olması gençliğin önünde kaçınılmaz bir görev olarak durmaktadır.Esas olarak Önder Apo üzerinde yıllardır uygulanan komplo, tecrit ile bağlantılı her gün tecavüz, taciz, kaçırma,öldürme benzeri olaylara şahit olan bir gençlik tepki vermez ve izleyici pozisyonuna girmiş ise elbette bu olaylar daha çok artar. Çünkü gençliği hapsedilmiş bir toplumun, yaşam düzeni ve sürekliliği tehlikededir. İnsanlık nezdinde Narine karşı uygulanan özel savaş uygulamalarına benzer durumlara her gün şahitlik yapan ve birde bu katliamlara bir bütün aile, çevre olarak bu olaya dahil olanlarda var. Bu düzeyde yaşanan özel savaş kendisini göze bir diken batırır gibi tekrarlanmaktadır. Tepki ve refleks ile karşılaşma olmayınca egemenci erkek zihniyetini sonuna kadar yaşayan kdp ve hızbul-kontra bu şekilde kendisine her şeyi mubah görür. Önder Apo’nun bu durumlara ilişkin ‘kıyametler koparılması gerekir’ belirlemesi, şu an ki sessiz ve izleyici olan yurtsever gençliğe en ağır eleştiridir. Nasıl olurda her boyutuyla radikal olan Kürt gençliği bu kadar refleksiz duruma gelir? Sorunun kaynağı nedir? Elbette bu düzeyde her şeye normal bakan, her şeyi onaylayıp geçen duruma gelinmesi kendi gerçekliğinden kopuş anlamına gelecektir. Özel savaşın izlediği ve uyguladığı yol, yöntemlere karşı kendini koruyamıyor ve bu politikalardan etkileniyorsa, bu demek oluyor ki, özel savaş orada sonuç almıştır.
Toplumsal olarak gençliğin hakikatinin böyle olmadığını herkes biliyor peki öze, radikal yaşama dönüş nasıl olacak? Gençlik bu soykırımcı, tetikçi, tecavüzcü, kontralara karşı nasıl ve hangi yol-yöntemler ile savaşacak? Kısacası yurtsever gençliğin özel savaşın her türü politikalarına karşı görev ve sorumluluklarını bilmesi ve yerine getirmesi gerekir. Yoksa buradaki amaç sadece soru sormak değildir. Fakat kendimize bu soruları yöneltmezsek, tam da sistemin istediği bir genç oluruz. Doğru sorular sorarak kendimize yönelmeli ve cevap olunmalıdır. Önder Apo gençliği tanımlarken ‘‘Gençlik fiziki bir olay değil toplumsal bir olaydır’’ demektedir. Gençliğin hakikati ve yine gelmiş olduğumuz halk gerçekliği düşmana karşı mücadele eden, direnişçi bir kişiliği açığa çıkartmıştır. Önder Apo’nun özgür yaşam mücadelesi ile kendi hakikatinin farkına varan Kürt gençliği, en büyük silaha sahip olduğunu bilmesi gerekir. Gençliğin sahip olduğu bu gerçekleri köklü ele alması ve güncel olarak nasıl uygulandığını görebilmesi için ilk başta kapitalist sistemin dayattığı yaşam biçimini ve istemlerini reddetmelidir. Önder Apo’nun ilk çıkışı da geri, geleneksel feodal aile zihniyetini ve sistem yaşamını red etmesiyle başladı. Öze dönüşün, yaşamı ve eylemi bu biçimde gerçekleşti ve halada PKK bu ölçüler temelinde mücadele etmektedir. Bu anlamıyla ideolojik, örgütsel olarak mücadele edebilmek için ilk adım özel savaşı reddetmedir. Aynı zamanda bu işbirlikçi, hain hizbul- kontra, kdp zihniyetinin, yaşam adı altında dayattığı köleciliğin de reddi olacaktır. Kürdistan’da bunlara karşı devrimci savaş mücadelesi verildiği oranda özgürlük mücadelesi yaşanılır. Bunu yapacak olan da kendinde değişim, dönüşümü özgürlük temelinde yaratan gençlik olacaktır. Kürdistan dağlarında devrimci savaşın öncülüğünü genç yürekli yoldaşlar özel savaşa karşı direnerek başardı.
Partimizin kurucu üyelerinden ve Önderliğimizin gizli ruhum olarak tanımladığı Hâki Karer yoldaşın hakikatinde gençlik özüne mücadeleye olan inanç ile kavuşmuştur. Hâki Karer yoldaşın Apocu ruhu, bilinci ve Kemal Pir yoldaşın eylemci çizgisinde kendini donatan Apocu gençlik devrimci savaşta ısrar ve inanç ile başarıya ulaşacaktır. Önder Apo’nun belirtiği gibi; “Dolayısıyla baştan beri şu sloganımız anlaşılırdır; gideceğiniz her yerde doğruları önce sözle ifade edin,
ardından silahınızı gösterin! Her yeri ayağa kaldırın. Yeterince açıklayıcı olacaksınız. Eğer hâlâ ayağa kalkmazsa, senin bu yaşam dediğin şeyi başına yıkacağım” deyin. Aslında bu bir emirdir. Emire cevap Kürdistan’ın özgür dağlarında Zilan ve Egitce özgür yaşamak ve özgür yaşamak için savaşmaktır.