HABER MERKEZİ – Amed Serhat yazdı…
Gençlik kimliği toplumsal yaşamın en belirleyici kimliklerinden biridir. Bu belirleyicilik sadece gençliğin gelecek yaşama dair kaygıları ya da fikirleri ile değil, gelecek yaşamı güçlü bir şekilde inşa etmesi ile de alakalıdır. Çünkü gençlik kimliği sadece toplumun içerisindeki belli bir sınıfı ifade etmez. Bir çizgiyi, bir duruşu ve bir eylem halini de ifade eder. Gençlik toplumun içerisindeki en devrimci dinamiktir. Gençlik kimliği toplumun devrimci ve özgürlükçü ruhudur. Bu ruh özgürleşmeyi kendisini yaşam felsefesi haline getirmiş bir insanda rahatlıkla görüldüğü gibi; aynı zaman da toplumsal yaşama dağılan bir enerji gerçekliğine de sahiptir. Bu yüzdendir ki Önder Apo toplumsal inşanın ve özgür yaşamın en büyük öncülüğünü gençliğe vermiş ve gençliğe çok önemli rol ve görevler yüklemiştir. “Genç başladık genç başaracağız’’ şiarı bu misyonu en temel şifresi olarak hepimizin yaşamın da önemli bir yer kaplamış, özgürleşme yolunda bizlerin en temel pusulası haline gelmiştir.
Toplumdan kopma gerçeklikten kopmadır
Özellikle kapitalist modernite sisteminin gençliği yozlaştırmaya ve bu toplumsal özden uzaklaştırmaya çalıştığı böylesi dönemlerde insanın gençlik ruhuyla bütünleşme çabası, mevcut sisteme verilebilecek en önemli yanıtlardan biri olacaktır. Çünkü kapitalist modernite sistemi toplumsal gerçeklikleri sürekli darbeleyen ve çürüten bir sistemdir. En çok da gerçeklik adı altında insanın gerçeklikle bağını koparan bir hakikat dışılığı içermektedir. Hakikat gerçeğin bilince çıkarılmış halidir. Hakikat savaşçılığı gerçekliği tüm boyutları ile hissedip haksızlık karşısında tutum alma halidir. Kapitalist modernite sistemi böylesi bir hakikat savaşçılığından korktuğu için böylesine keskin ve incelikli ideolojik saldırılar gerçekleştirmektedir. Okul, üniversite, cami ya da farklı yurttaş imalat merkezlerinde yarattığı ideolojik egemenliğin sınırı yoktur. Ancak özellikle son on yıl içerisinde geliştirmiş olduğu sanal medya alışkanlığı ile bu ideolojik egemenliğini bütünlüklü bir manipülasyon aracına dönüştürmeye çalışmaktadır. Manipülasyonun en büyük amacı toplum zihninde muğlaklık yaratmaktır. İnsan zihnini bulandırmak ve insanın hakikat ile olan bağını zayıflatmanın en büyük yollarından birisi de karmaşık zihinler yaratmaktır. Özellikle sanal medya üzerinden yaratılmaya çalışılan bu ideolojik saldırılar hepimizin üzerinde belirli düzeylerde etkilere yol açmaktadır. Bunun en temel sebebi de hakikat ile olan bağımızın zayıflığıdır. Önder Apo kendisini en başından bu yana büyük bir hakikat ve anlam avcısı olarak tanımladı. Nitekim Önder Apo’nun yaşam felsefesi bizlere bu tanımın bir bedende nasıl anlam kazandığını defalarca gösterdi. Çünkü Önder Apo yaşamda kazanan bir hakikatin temsilidir. Hem yaşam gerçekliği ile sağladığı bütünleşme hem de toplumsal yaşamın özgür ifadesi olarak gerçekleştirdiği eylemselleşme hali onun anlamın ve hissin insanı olarak nasıl yaşam bulduğunun ifadesi oldu. Özellikle toplumsal yaşam alanındaki zayıflığımız bizlere bu konuda ciddi bir sorgulama kapısı aralamaktadır. Sanal medya alışkanlığımız bizleri sadece toplumsal gerçeklikten alıkoymak ile sınırlı kalmıyor, aynı zamanda yeni bir kişilik de yaratmayı hedefliyor. Her şeyin sanallık kazandığı böylesi bir sistemde insan da bir simülasyon nesnesi haline getiriliyor. Oysa insanı insan yapan toplumsallığıdır. Toplumsallığını yitirmiş insan ancak üzerine istediğin yazıyı yazabileceğin boş bir levhadır. Ki kapitalist modernite sisteminde bu yazıyı yazan da sistemin ta kendisidir. Bu levhada her şey sistemin istediğine göre şekillenmektedir. Levhada yazılan yaşamda yaşanandır. Özgürleştiren düşünceler özde köleleştiren düşüncelerdir. Anlam olarak yansıyan duygular özde köle duygulardır. Çünkü sanal medya yapay bir yaratımdır. Bu yapaylık da insan kendi sahici duygu ve düşüncelerinden kopmakta, yapay ve inşa edilmiş bir sıradanlığı yaşamaktadır. Oysaki sıradanlık kötülüktür. İnsanın hem kendisine karşı hem de yaşamın kutsallığına karşı kötülüğüdür. Çünkü insanın varoluş gerekçesi toplumsal yaşamın karşısındaki duyarlılığı ile anlam kazanır. Toplumdan kopma gerçeklikten kopmadır. Bu kopuş güçlü bir ayağı havadalığı ifade eder. Ayakları havada olan gerçekliği güçlü bir şekilde hissedemeyeceği gibi, gerçekliği tüm boyutları ile görme karşısında bir körelme de yaşar.
Teslimiyet ihanete, pasifizm yenilgiye, direniş zafere götürür
Faşist Türk devletinin hedeflediği en yoğun bir şekilde hedeflediği amaçlardan biri de budur. Özellikle Kürt gençliğinde zihinsel körelme ve muğlaklık halini yaratmak için nerdeyse başvurmadığı özel savaş argümanı kalmamıştır. Gençliğin olduğu her yerde Türk devletinin özel savaş saldırıları da vardır. Hele ki bu durum sıradan zihinsel operasyonlar ile değil, direkt sistematik saldırılarla gerçekleşmektedir. Gençliğin doğasında var olan mücadele ruhunu dondurmak, gençliği gündelik yaşam alışkanlıklarıyla uğraştırmak ve onu toplumun politik öznesi rolünden çıkarmak için her yolu bir fırsata dönüştürmeye çabalamaktadır. Sanal medya alanı neden gençliği böylesine güçlü bir şekilde içine çekmektedir. Bu sadece kapitalist modernite sisteminin ideolojik egemenliği ile sınırlı değildir. Sanal medya günümüzde insanı kontrol ve denetim altına alma aygıtına dönüşmüştür. Yaşanan bağımlılık hali, Faşist Türk devleti de bu aygıtları kullanarak Kürt gençliğinin mücadele ruhunu dondurmaya çalışmaktadır. Pratik düzeyde mücadele etmesi yerine sadece sanal medya alanına hapsederek yoğun bir pasifizm yaratmaktadır. Kürt gençliği özgür Kürt varlığının en temel dinamiklerinden biridir. Bu özgücün pasifleşmesi faşist Türk devletinin en temel hedefidir. Partimizin geçmişte yapmış olduğu bir tespiti hatırlamak biz yurtsever gençlik açısından çok önemlidir. ‘’ Teslimiyet ihanete, pasifizm yenilgiye, direniş zafere götürür’’ bu noktada pasifizmi anlamak güçlü bir başlangıç yapmanın da temel zemini olabilir. Pasifizm yenilgili kişilik özelliğidir. Toplumdan silikleşmiş, varlığı ya da yokluğu belli olmayan bir sinmişlik halidir. Evrenin ve doğanın karakterinde bile pasifizm yok iken, insan gibi direngen bir varlık da bu durumun yaşanması, sadece kapitalizmin ideolojik saldırıları ile ilgilidir. Pasif olmak, güçlü bir irade haline gelememektir. Eylemden soyutlanarak eylemsiz kalmayı tercih etmektir. Oysa eylem demek hareket demektir. Hareketsizlik kendisine mücadele etmeyi temel felsefe haline getirmiş her insan için ölüm demektir. Mücadele biz yurtsever gençliğin mayasında vardır. 50 yılı aşkın mücadele tarihimiz biz gençlerin yaşam kıblegahı haline gelmiştir. Nasıl ki bir ayçiçeği yaşam bulmak adına yönünü güneşe doğru çeviriyorsa, bizler de yaşam bulmak adına yönümüzü Önderliğimize ve kahraman şehitlerimize çevirmekteyiz. Çünkü bizlerin varlık özünün oradan geldiğini iyi biliriz. Her varlık kendi özü ile anlam kazanır. Bizlerin özü de yurtseverlik bilincimiz ve Önderlik felsefemizdir. Özün özgürlük ile ilişkili olduğunu anlayıp hissederek mücadeleye yönelmek, bizlerin özgür varlık haline gelmesinde belirleyici olan en temel gerçekliktir. Önder Apo fikir, zikir ve eylem bütünlüğünü sağlayarak bu mücadeleyi bugüne kadar getirdi. Kürt’ün varlık konusunun tartışma haline geldiği bir süreçte özgür Kürt varlığını yaratarak bugüne kadar getirdi. Amaçta ve hedefte bütünleşmenin, yine amaca giden yolda büyük eylemler ile yürümenin en büyük örneğini Önder Apo gösterdi. Yurtsever gençlik Önder Apo’nun fedaisi olarak tüm mücadelesini Önder Apo’nun direniş felsefesine dayanarak gerçekleştirdi. Gençliğin toplumsal yaşamda özne haline gelmesi ve direnişin öncü konumuna erişmesi bu mücadele gerçekliğinin yarattığı değerler ile alakalıdır.
PKK bir vicdan devrimi hareketidir
Faşist Türk devletinin Kürt varlığını topyekûn imha konsepti bugün etkisini yoğunca göstermektedir. Önderliğimiz üzerinde uygulanan insanlık dışı tecridin yanı sıra Önderliğimizin özel savaş politikalarına konu edilmesi düşmanın ne kadar kirli ve insanlık dışı hedeflerinin olduğunun göstergesidir. Bir yandan çözüm safsatalarıyla toplumun zihnini bulanıklaştırıp rehavet oluşturma, diğer yandan da bu rehavet ortamında soykırım zeminini yaratarak insanlık dışı saldırılar uygulamaktadır. Kuşkusuz tüm bunların sebebi faşist Türk devletinin duyduğu korkunun yansımasıdır. En hunharca saldıran, özünde en çok korkandır. En çok korkan, karanlıktan korkup ıslık çalanlar gibi hareket eden faşist Türk devletidir. Korkusunun kaynağı bellidir. Halkımızın özgürlük istemi kendisini artık tüm dünyaya göstermektedir. Faşist Türk devletinin saldırısı özünde bu özgürlük istemine saldırıdır. Yanına Kürt işbirlikçi yapıları da alarak Kürt varlığını yok etmek kendi devlet gerekçesidir. Haliyle bu süreç biz gençliğin en çok çalışması ve en büyük öncülüğü yapma sürecidir. AKP-MHP özel savaş rejiminin Rojava’ya dönük saldırıları ve Rojava’yı işgal planları özellikle biz gençliğin başkaldırı sebebidir. Rojava devrimi tarihin en önemli insanlık devrimlerinden biridir. Kapitalist modernite sistemi ve tüm sömürgeci güçlerin boyunduruğu altında kalan halkların umut ışığıdır. Her şeyden evvel Önder Apo’nun emeği ve kahraman şehitlerimizin mücadelesinin sonucudur. Bu sonucu korumak ve büyütmek her Kürdistan gencinin ve her devrimcinin boyun borcudur. Bu süreç özellikle biz gençlikten böylesi bir öncülük beklemektedir. Gençliğin görevi mücadeleyi büyütmek ve özgürlük mücadelesinin tüm sorumluluklarını her an üstlenmektir. Kendini sadece sanal medya ile sınırlamayan, meydanları dolduran, gerillayı en üst düzeyde sahiplenen bir gençlik Apocu gençlik kültürünü en iyi yaşayan gençliktir. Kürdistan’dan Türkiye’ye, Avrupa’dan dünyanın her tarafına bu mücadele felsefesini taşırmak ve mücadele gündemi ile yaşamak, faşist ve işgalci Türk devletine verilecek en büyük yanıt olacaktır. Böylesi bir yanıt insanın tarih karşısındaki tutumudur. Tarihin vicdanında güçlü yer edinmek, vicdanlı, ahlaklı ve politik yaşamın sahibi olmakla mümkündür. PKK bir vicdan devrimi hareketidir. Dolayısıyla PKK’ye yürek bağı ile bağlı olan her genç, bu vicdanın eylemci bir neferidir.