BEHDINAN – KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır tecrit ve Şengal Katliamı’nın yıl dönümüne ilişkin ANF’ye konuştu.
Kürt Halk Önderi Öcalan’dan 28 aydır hiçbir şekilde haber alınmadığını vurgulayan Avesta, tecridin sona ermesi için bugüne kadar yapılan eylem ve etkinliklerin önemli olduğunu ama yeterli olmadığını ifade etti. İsveç’in NATO’ya üye olması için faşist AKP-MHP hükümetine ve Erdoğan’a birçok tavizin verildiğine dikkat çeken Avesya, bundan dolayı Kürt Halk Önderi Öcalan ve yanındaki tutsaklara NATO zirvesinden sonra tekrar ‘disiplin cezası’ verdiğini kaydetti.
DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos 2014 yılında katliam yaptığı Şengal’e yönelik saldırıların hala devam ettiğini hatırlatan Avesta, Êzidî soykırımını tanıyan devletlerin bu saldırılar karşısında sessiz kalmasına tepki gösterdi. 9 yıllık süre boyunca DAİŞ çetelerine karşı verdikleri şehitlerin 2 katını Türk devleti ve işbirlikçilerine karşı verdiklerinin altını çizen Avesta, özellikle 2017 yılından bu yana Türk devletinin ve KDP’nin aralıksız bir şekilde Şengal’e saldırdığını hatırlattı. Êzidî halkının da 9 yıl öncekinden çok daha güçlü olduğunu vurgulayan Avesta, Şengal’deki kazanımların korunması için herkesin daha örgütlü bir şekilde mücadele etmesi gerektiğini belirtti.
KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta şu hususlara dikkat çekti:
“Öncelikle Rêber Apo’yu, özlemle, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Tecridin sona ermesi için, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi yükseltenleri, Temmuz ayı şehitleri şahsında tüm Kurdistan özgürlük şehitlerini saygı ile anıyorum.
Rêber Apo’ya yönelik tecrit ağır bir şekilde devam ediyor. 28 aydır kendisinden haber alamıyoruz. İmralı zindanında tecrit 25 yıldır var. Bu tecrit birçok kez değerlendirildi, hareketimiz buna karşı 25 yıldır aralıksız bir şekilde mücadele de ediyor. Rêber Apo’nun duruşu ortada. Uluslararası Komplo’nun başarıya ulaşmasını engellemek için İmralı’daki tüm saldırılara karşı direnişini sürdürüyor. Bu tecritten sadece Türk devleti sorumlu değil, İmralı sisteminin inşasında komployu geliştiren uluslararası devletler de yer aldı. Bu süreçte Kürt halkı, özgürlük gerillası amansız bir direniş sergiliyor, Rêber Apo’nun duruşu göz önündedir zaten. Ama bu süreçte hiçbir şey değişmiyor.
Aldığımız duyumlara göre yine Rêber Apo ve yanındaki arkadaşlara disiplin cezası verilmiş. Rêber Apo, İmralı’da ne yapmış da disiplin cezası veriyorlar? Artık bu insanlık dışı suç olan tecride bir kılıf bulamadıkları için disiplin adı altında tecrit sürecini daha da uzatıyorlar. İsveç’in NATO’ya üye olması için belli ki faşist AKP-MHP hükümetine, Erdoğan’a birçok taviz verilmiş. Bu yüzden Rêber Apo’ya NATO zirvesinden sonra tekrar ceza verdiler. Yine Kurdistan gerillasına yönelik büyük saldırılara başladılar. Bu süreçte gerillanın da büyük bir direnişi söz konusu. Genel olarak yapılan bu saldırılar Kürt soykırım konseptinin bir parçasıdır. Lozan’ın 100. yılını yaşadığımız bu süreçte Kürt halkı ve dostları her yerde eylemlerini sürdürüyor.
Lozan’ın başarıya ulaşmasını engelleyen Rêber Apo ve PKK’nin mücadelesidir. Rêber Apo, 50 yıldır aralıksız bir şekilde mücadele ediyor. Yine PKK 50 yıldır Rêber Apo’nun çizgisinde bu mücadeleyi yükseltiyor. Bu yüzden Rêber Apo’dan intikam alıyorlar. Tarihi ve toplumsal yönleri olan soykırım konsepti Lozan’da onaylandı. Kurdistan coğrafyası parçalandı, işgal edildi, talan edildi, kültürel soykırıma uğradı, statüsüz ve kimliksiz bırakıldı. Bunları ortadan kaldıran kimdi? Rêber Apo. Bu yüzden tecridi bu kadar ağırlaştırıyorlar. Rêber Apo’yu nefessiz bırakmak istiyorlar.
ÇOK TEHLİKELİ BİR SİYASET YÜRÜTÜLÜYOR
Bugün düşmana hizmet edenler dışında 4 parça Kurdistan’dan halkımız dostlarıyla birlikte bir araya geliyorsa, bu Rêber Apo’nun felsefesi ve fikirleri sayesindedir. Rêber Apo Kürtleri bilinçlendirdi, demokratik paradigmasıyla Kürt soykırımının önüne geçti. Kurdistan’da bugün Rêber Apo’nun geliştirdiği kadın özgürlükçü paradigma özgür yaşamın felsefesi olmuş durumda. Düşman bundan korktuğu için tecridi derinleştiriyor. Rêber Apo’yu sıradan bir tutsak gibi göstermek istiyorlar. Bu da uluslararası güçlerin konseptidir. Kürt halkı ve dostlarının da bunu kabul etmesini istiyorlar. Şunu çok iyi bilmemiz lazım; çok tehlikeli bir siyaset yürütülüyor. Rêber Apo’ya yönelik tecrit kırılmadığı sürece ve fiziki özgürlüğü sağlanmadığı sürece Kürt halkına yönelik hiçbir soykırım anlaşması tam olarak boşa çıkarılamaz.
Elbette bu soykırım anlaşmaları anlamsızlaştı, şu an 4 parça Kurdistan’da Kürt halkı demokratik ulus felsefesiyle bölge halklarıyla birlik olmuş durumdalar. Fakat bu fikir ve felsefenin sahibi şuan büyük bir tecrit altındadır. Rêber Apo şahsında Kurdistan halkını ve Özgürlük Hareketi’ni rehin almak istiyorlar. Bundan dolayı İmralı’da amansız bir direniş sergileniyor. Halkımız ve dostları yıllardır mücadele ediyor. Geçtiğimiz günlerde de Lozan Antlaşması’nın yok sayılması için İsviçre’nin Lozan şehrinde büyük bir miting ve konferans düzenlediler. Lozan’ın 100. yılında bu etkinlikler çok önemliydi. Bu da Kürt halkının birliğini gösteriyor. Fakat bu heyecan ve birlikle tecride karşı ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele edilmelidir. Aynı ruh, aynı istek ve aynı başarıyla yapılması lazım. Eğer bu yapılmadığı sürece dediğim gibi bu anlaşmalar boşa düşürülemez.
ACİL ŞEKİLDE ARALIKSIZ EYLEMLERİMİZ GÜÇLENDİRMELİYİZ
Özgürlük gerillası şuan büyük bir direniş sergiliyor ama tecridin kırılması ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması sadece gerillanın görevi değildir, tüm insanlığın görevidir. Özellikle de kadınların, gençlerin özgürlüğü bununla bağlantılıdır. Bu anlamda hem KJK, hem de gençlik örgütü hamleler geliştirdi. Yine Özgürlük Hareketi olarak 2020 yılından bu yana ‘Dem Dema Azadiyê ye’ hamlesini sürdürüyoruz. Fakat bunların tecridin tam olarak kırılması ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için yeterli olmadığını görüyoruz. Acil bir şekilde aralıksız olarak eylemlerimizi daha da güçlendirmeli, Rêber Apo ve Kurdistan gerillasına daha güçlü sahip çıkılmalı. Bizi başarıya götürecek olan budur.
Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı ayın 19’undan bu yana yine çok büyük saldırılar başladı. Kurdistan’ı ve Rêber Apo çizgisini koruyan HPG-YJA-Star gerillalarının direnişini selamlıyorum, hepsini kutluyorum. Gerillaya karşı hala yasaklı silahlar kullanılıyor. Bu konuda birçok belge, görüntü, uzmanların değerlendirmeleri var ama Kürtler söz konusu oldu mu herkes suskun. Geçtiğimiz sene Türkiye Tabipler Başkanı Şebnem Korur Fincancı bu durumu dile getirdiği için zindana attılar, bu sene de Merdan Yanardağ tecrit var dediği için tutuklandı. Yani kimse ahlak dışı, insanlık dışı uygulamalarımıza kimse bir söz etmesin.
Mesela birçok profesörler, Avrupa’da milletvekilleri kimyasal silahların kullanıldığına dair ellerinde belge olduğunu belirtiyorlar ama ülkelerin siyasi çıkarlardan dolayı buna ses çıkarmadıklarını söylüyorlar. Bu yüzden halkımız AKP-MHP’nin soykırım siyaseti yürütmeye devam ettiğini bilmelidir. Buna karşı mücadele yükseltilmelidir. Eğer bu süreçte mücadelemizi daha da yükseltirsek AKP-MHP’nin yönettiği faşist devlet başarıya ulaşamayacaktır. Türk devleti savaşta ısrar ettiği için ekonomik olarak büyük bir krizdedir. Bugün yaşanan tüm sorunların ve ekonomik krizin sebebi AKP-MHP’nin ısrarla sürdürdüğü savaştır.
DAİŞ’E KARŞI VERDİĞİMİZ ŞEHİTLERİN 2 KATINI TÜRK DEVLETİ VE İŞBİRLİKÇİLERİNE VERDİK
Bundan 9 sene önce 3 Ağustos 2014 yılında DAİŞ çeteleri Şengal’e saldırdı. DAİŞ çeteleri o dönem Başur’a, Suriye’ye de saldırdı ama en büyük katliamı Şengal’de yaptılar. Êzidî toplumumuz katledildi. Eğer özgürlük gerillası tüm insanlık adına, Rêber Apo’nun perspektifi ile Şengal’e müdahale etmeseydiler şuan binlerce, on binlerce değil yüz binlerce Êzidî katledilmiş olacaktı. Bu yüzden daha büyük bir katliama engel olan özgürlük gerillaları herkesin DAİŞ’ten kaçtığı bir dönemde yönünü Şengal’e verdi. Bu vesileyle Egîd Civiyan, Dilşêr Herekol, Helin Mêrdîn, Nûjîn Sêrt, Genco Hewlêr, Evîn Dêrik, Dilgeş Rojhilat şahsında 9 yıldır Şengal’de direnen, şehit düşen, Berivan’dan tutun, Mam Zeki’ye kadar tüm arkadaşları minnetle anıyor, anıları önünde saygı ile eğiliyorum. Halkımız, toplumumuz ve Özgürlük Hareketi Şengal’de çok büyük bedeller ödedi.
Şengal’e yönelik saldırılar hala devam ediyor. 9 yıllık süre boyunca DAİŞ çetelerine karşı verdiğimiz şehitlerin 2 katını Türk devleti ve işbirlikçilerine karşı verdik. Özellikle 2017 yılından bu yana Türk devleti KDP’nin istihbaratıyla, Parastin’ın yardımıyla, MİT’i ile, ajanı ile, aralıksız bir şekilde Şengal’e saldırıyor. Êzidî halkı topraklarına döndüğünden beri bu saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırılarda Êzidî toplumu çok değerleri öncülerini şehit verdi. Bugüne kadar bu toplumda halkımız ilk defa Rêber Apo’nun fikir ve felsefesiyle, yine Demokratik Özerklik sistemiyle, öz savunma gücüyle Şengal’de direniyor. İmkansızlıklar içinde bir direniş sergilediler. Yıllardır hala çadırlarda yaşayanlar var, binlercesi Başur’a ve yurtdışına göç etmek zorunda kaldı hala topraklarına dönemediler. Dönmemeleri için de Türk devleti ve KDP, istihbarat gücü Parastin ile saldırılarını sürdürüyor.
Bu süreçte birçok devlet Şengal katliamını soykırım olarak tanıdı. Ama buna karşı bir şey yapmıyorlar. Bugüne kadar 12 devlet soykırım olarak tanıdı yaşananları ama hiçbir adım atmadılar. Sadece meclislerinde böyle bir karar almak yeterli değil. Êzidî soykırımının yıl dönümü vesilesiyle bu devletlere çağrıda bulunuyoruz; bu toplumun yaralarını sarması için, toprağında yaşaması için, soykırım saldırılarının sonuç almaması için destek olmanız lazım. Destek nedir? Şengal’e saldırılara engel olunsun. Faşist Türk devletinin Şengal’e, Êzidî halkına saldırmaması için bir koruma çemberi oluşturabilir. Fakat siyasi çıkarlarından kaynaklı bunu yapmıyorlar. Bir taraftan hem soykırım oldu diyorlar, diğer taraftan her gün yapılan soykırım saldırılarına sessiz kalıyorlar.
ŞENGAL’DE 9 YILDIR AMANSIZ BİR DİRENİŞ SERGİLENİYOR
Êzidî halkı 10 yıldır sadece kendilerini değil aynı zamanda Irak’ın da, tüm insanlığın da onurunu savundu. Daha büyük bir soykırımın yaşanmasına engel oldular ama Irak devleti şimdiye kadar ne bu saldırılara engel oldu, ne de Êzidî toplumunun, Şengal’in haklarını savundu. Êzidî toplumunun hakları nelerdir? Askeri gücü ve öz yönetiminin tanınması. Êzidî halkının bir daha soykırımla karşı karşıya kalmaması için bir garantileri olması lazım. 9 yıl boyunca halkımızın, gençlerin, kadınların verdiği direnişi kutluyorum. Şengal halkı yıllardır amansız bir mücadele yürütüyor. Bu çok önemli. Soykırımının yıldönümünde düşmana verilecek en büyük cevap halkların birliğini güçlendirmesidir ve tüm saldırılara karşı bu birlik ruhuyla engel olmaktır.
Şengal’de siyasi ve toplumsal güçlerin kurdukları Ulusal Bileşen ve Güç Koordinasyonu sadece teoride kalmamalı. Bu yüzden mücadelelerini daha da yükseltmeliler. Hem uluslararası güçler, hem Irak, hem de Güney Kurdistan Şengal’den elini çekmelidir. Eğer Êzidî toplumundan özür dilemek, kendilerini affettirmek istiyorlarsa önce bu uygulamalarına son vermeliler ve Şengal’de ortaya çıkan iradeyi tanımlılar. 2020 yılında Şengal’e karşı bir anlaşma yaptılar. Êzidî halkının içinde yer almadığı 9 Ekim anlaşması. Bu anlaşması mecbur kılmak istiyorlar. 3 yıldır başaramadılar bu yüzden vazgeçmeliler.
Bu anlaşmayı kabul ettiremedikleri için uluslararası devletleri devreye koyuyorlar. BM, Türk devleti, ki Êzidî halkına en büyük düşmanlığı yapan da Türk devletidir, bunları anlaşmaya dahil etmişler. BM’nin bu anlaşmayı iptal ettirmesi lazım. Çünkü soykırımın yıldönümünde bu toplumun iradesinin ve savunma gücünün tanınması lazım. Eğer vicdani, ahlaki, siyasi olarak bakılırsa her şeyden önce bu toplumun haklarının teslim edilmesi lazım. Bu yüzden de bu sürecin başarıyla sonuçlanması için Êzidî toplumumuzun her şeyden önce kendine inanması lazım.
ÊZİDÎ HALKI 9 YIL ÖNCEKİNDEN 100 KAT DAHA GÜÇLÜ
Êzidxan’da ve yurtdışında bulunan Êzidî halkımız daha güçlü örgütlenmeli, daha inançlı bir şekilde mücadele etmelidir. Êzidî halkımızı bugün büyük kazanımlara sahip olmuş durumda. Artık mağdur yaklaşımından uzak durmalılar. Bilmeliler ki 9 yıldır kimse onlara boyun eğdiremedi, kimse kazanımlarını yok edemedi. Êzidî toplumu 9 yıl öncekinden 100 kat daha güçlü. Bu da Rêber Apo’nunu fikir ve felsefesi sayesindedir. Rêber Apo’nun Şengal üzerinde çok emekleri var. Ferman yaşanmadan yıllar önce Êzidî toplumunun inancıyla, kimliğiyle, diliyle, kültürüyle yaşaması için çok büyük çaba sarf etti.
Bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunuyorum; kamplarda olan Êzidî halkı topraklarına dönmelidir ve tüm soykırım saldırılarına karşı mücadele etmelidir. Yine yurtdışında olan Êzidî halkımız, diplomatik, siyasi tüm çalışmalarını geliştirmeli ve Şengal Özerk Yönetimin hizmetine sunmalıdır. Dediğim gibi Şengal halkı kendine inanarak mücadele ettiği sürece tüm kazanımlarını koruyacak ve kalıcılaştıracaktır. En zor süreçleri geride bıraktılar. Nasıl ki Kürt halkı eskisi gibi değil, bilinçli, örgütlü, öz savunma gücüne, fedai gerillaya sahipse, aynı şeyler Êzidî toplumumuz için de geçerlidir.
Êzidî halkı artık eskisi gibi değil, bir felsefeye, bir sisteme sahipler, bilinçliler, savunma güçleri var bunlar önemlidir ve bununla gurur duymalılar. Bütün bunlara özellikle Êzidxan kadınları öncülük etti. En son KJK, Şengal ve Afgan kadınlarına yönelik saldırılara karşı 3-15 Ağustos arasında yürütülecek bir hamle başlattı. Bu da önemlidir. Bu temelde Êzidî toplumuna, tüm Kurdistan halkına ve dostlarına çağrıda bulunuyorum; yeni fermanların yaşanmaması için, tecridin sona ermesi için, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün kalıcılaşması için mücadeleye daha fazla katılmalıdır.”