HABER MERKEZİ – Arzu Demi̇r Yazdı
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden burjuva muhalefete yönelik 19 Mart’ta gerçekleştirilen faşist saldırıya karşı başlayan, boykot ve iş bırakmalarla devam eden kitle eylemlerinin nasıl bir seyir izleyeceği tam olarak kestirilemiyor. Ancak kimi notlar çıkartmak mümkün.
1- Geçtiğimiz Şubat ayında açığa çıkan 6 bini aşkın kişinin adının geçtiği HDK soruşturması ile yeni Gezi soruşturmalarının neyin hazırlığı olduğu, açığa çıkan kitle hareketiyle anlaşılmış oldu. Faşist şeflik rejimi, yeni bir kitle hareketinin mayalandığını ya da yapacağı yeni saldırıların yol açabileceği olası sonuçları öngördü. Her durumda da faşizmin “önleyici savaş doktrini” kapsamında, parça parça tutuklama ve gözaltı saldırılarıyla hareketi engellemeye, bu olmazsa geciktirmeye çalışıyordu. Ayrıca HDK’ye yönelik soruşturma ile ESP’ye yönelik kitlesel tutuklama saldırısının, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın özellikle Batı’da işçilere, ezilenlere ulaşmasını engelleme amacı taşıdığını da not edelim. Bugün gelinen noktada, özellikle de üniversiteli gençlik sokaklara aktı. Fakat iktidar bu kez, polis şiddeti ve gözaltına aldığı herkesi tutuklayarak sokaktaki isyanı bastırmaya çalışıyor. Ayrıca tıpkı Gezi direnişinde olduğu gibi “cami” provokasyonuyla hareket hedef gösteriliyor ve İBDA/C gibi kimi islamcı faşist grupların sosyal medyada yayınlanan videolarıyla tehdit ediliyor.
2- Hareketin başını üniversite öğrencileri çekiyor. Bugünün direnişçileri, Gezi direnişi günlerinde muhtemelen çocuktu. Ancak, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı alanlardan yükseliyor, Gezi direnişi sıkça hatırlatılıyor. Demek ki sadece iktidar değil, kitleler de Gezi’yi hatırlıyor. Haziran ayaklanmasının ruhu sokakları dolaşıyor. Ancak hareket Gezi’yi anımsatsa bile, başkaca toplumsal dinamikler üzerinden başka bir kulvardan ilerliyor.
3- Faşist partilerin tabanları da sokakta. Saraçhane, faşist şeflik rejimi ya da AKP ve MHP ile sorunu olan bütün kesimleri buluşturan bir yer oldu. Ancak bunun dışında harekete Kürt halkının da kitlesel olarak katılmasının önüne geçilmek isteniyor. Böylece hareket, sistem sınırları içinde tutulacak. Türk emekçiler ile Kürt halkının mücadele birlikteliği ve yoldaşlığı, kader birliği engellenmiş olacak. Faşist Mansur Yavaş’ın yaptığı o ırkçı açıklama da bu hedefe bağlanmış, özellikle ve özenle yapılmıştı. Aynı amaca bağlı olarak, Abdullah Öcalan ve Kürt halkının değerlerine yönelik ırkçı, küfürlü kimi pankart, döviz ve sloganlar da eylemlerde kullanılıyor. Bu gerçek, hareketin içindeki devrimci ve sosyalistlere, bu provokasyonlarla ve şovenizmle mücadele etme sorumluluğunu veriyor. Irkçı kimi sözler gibi cinsiyetçi pankartlar da görülüyor. Bu yönüyle Gezi direnişinin ilk günlerini de hatırlatıyor. O günlerde kadınların, “Küfürle değil, inatla diren” çağrısının etkisi hızlıca yayılmış, küfürlü, cinsiyetçi yazılamalar duvarlardan silinmişti.
4- Üniversite gençliği boykotla çok önemli bir çıkış yaptı. Eğitim Sen’in 25 Mart Salı günkü iş bırakma eylemi de çok önemli bir adım oldu. Hem boykot hem de Maçka’dan kayyum atanan Şişli Belediyesi’ne yürüyen gençlik, kendine yol açmaya çalıştı. “Akademik özerklik, demokratik üniversite” başlığı altında toplanabilecek çeşitli taleplerle, faşist şeflik rejimine karşı sokaklara çıktı.
5- Emekçi sol hareket de kent merkezlerindeki açıklamalar ve yürüyüşlerle hareketin bir parçası. Birçok kez Saraçhane’ye yürüyüşler yapıldı. İzmir, Ankara, Adana gibi büyük kentlerin yanı sıra Karadeniz kentlerinde ya da sokak eylemi geleneğinin olmadığı, az olduğu kentlerde de sokaklara çıkıldı. Bu yaygınlık, kitlesellik ve çeşitlilik hareketin olumlu yanı. Eksiklik olarak görülebilecek nokta ise, isyanın karargahı sayılabilecek, Gezi direnişindeki “Taksim Dayanışması” tarzı bir merkezin henüz oluşturulmamış olması. CHP, İstanbul Büyükşehir Belediye binasının olduğu Saraçhane’ye çağrı yaptı, diğer parti ve örgütler de katıldı. Aynı şekilde, üniversiteler arasında da henüz böyle bir merkez oluşturulmuş değil; merkezi üniversiteler koordinasyonu gibi örneğin. En acil ihtiyaç, gençliğin de dahil olduğu hareketin genel bir merkezini yaratmak. Aynı biçimde gençliğin de merkezini oluşturmak.
6- Gençliğin boykot eylemiyle hareket yeni bir düzeye taşındı. Yıllar sonra gelen ve üniversitenin bileşenlerinden akademisyenlerin de katıldığı bu kitlesel boykot, hareketin gelişebileceği yolu gösteriyor. Bu hareketin, genel grev ve genel direnişle güçlendirilmesi, hareketin ve milyonların kaderini belirleyecek. Örneğin, esnafın kepenk kapatması, taksicilerin kontak kapatması, kadın hareketinin Taksim eylemi gibi çeşitli biçimlere henüz dönüşmedi. Üniversite gençliğinden genel grev çağrısı geldi. Özgür Özel de DİSK’e çağrı yaptı. 27-28 Mart için, kimi muhalif sendikaların genel grev, genel direniş çağrıları var. Bu yazının kaleme alındığı çarşamba sabahı itibariyle sınıfın ağırlığını oluşturan sendikalarda bu konuda henüz bir hareket yoktu.
7- Emekçi semtler de harekete geçti. Özellikle akşam saatlerinde İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere emekçi semtlerinde yürüyüşler yapıldı. Bu haliyle hareketi güçlendirdi, ancak alan tutma, mevzi oluşturma gibi biçimlere yönelinmemesi, hareketi zayıflatıyor.
8- Özgür Özel’in kimi çıkışlarına rağmen, CHP kitle hareketini “sistem sınırları içinde” tutmak istiyor. Bu yönüyle CHP, “devletin kurucu partisi” olarak “önce devletin bekası” çizgisinden kopmuş değil. CHP’nin 19 Mart’tan bugüne sokakta kalmasında, eylemlere devam etmesinde, sokağa dökülen kitlelerin ve devrimcilerin etkisi yadsınamaz. Özgür Özel, 25 Mart akşamı, Saraçhane’deki eylem biçiminin başka bir formata döneceğini söyledi. Kitlesel eylemlere son verileceği, temsili nöbetlerle devam edileceği anlaşılıyor. Cumartesi günü Maltepe’de yapılması planlanan büyük miting de belli ki eylemlerin finali olacak.
Bu alan seçimi ile kitle Taksim’e yakın bir noktadan uzaklaştırılıyor. Mitingin talebi de erken seçim. Yine, CHP, tarihsel ve güncel rolüne uygun olarak kitlelerin öfkesini sandığa kilitleyecek. Maltepe yönelimi, CHP tarafından bir geri çekilişin örgütlendiği anlamına geliyor. Bu durumda, ortaya yeni bir politik merkez çıkmazsa, hareketin sönümlenme riski ortaya çıkıyor.
9- Kürt halkı, “süreç akamete uğramasın” diye ihtiyatlı mı yaklaşıyor? Bu soru akla geliyor. İBB’ye dönük operasyonun ardından DEM Parti, “Bu bir darbedir” yorumu yaptı. DBP ve DEM Parti Eşbaşkanları, Newroz alanlarında yaptıkları konuşmalarda, İBB operasyonuna sıkça tepki gösterdi. DEM Parti Eşbaşkanları, belediyeyi ziyaret etti, Özgür Özel ile görüştü. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat, 24 Mart akşamı Medya Haber TV’de yayınlanan son değerlendirmesinde, iktidarın saldırılarına dikkat çekerek, “Bu koşullarda süreç mi olur” diye sordu, “İkircimliğe düşmeye gerek yok, faşizme karşı birleşik mücadeleyi örelim” çağrısı yaptı. Ancak bu açıklamaların pratik karşılığı henüz yok. Kürt halkının kitlesel olarak harekete katıldığını söylemek zor. Bu tutumda, “ihtiyatlı” olmanın yanı sıra, hareketteki faşistlerin varlığının, harekete “anti Kürt” karakteri kazandırma planlarının da etkisi olsa gerek. Ancak çok açık ki, kitle hareketleri aynı zamanda ideolojik ve politik mücadelenin de sürdüğü alanlar. Heterojen bir yapı yok. Yürüyüşün bir anında yollar da ayrılabilir. Ama öncelikle yola çıkmak gerekir. Ayrıca, Abdullah Öcalan’ın çağrısı, Türk halkının özneleşmesiyle güç bulacak ise o güç şimdi sokakta ve öznesini arıyor. Bu nedenle de dışarıdan izlemek yerine örgütlü bir parçası olmak gerekecek.
10- Madem mesele sadece CHP meselesi değil, bu bir halk iradesi gasbı, o zaman devrimcilerin, sosyalistlerin ve bir bütün olarak emekçi sol hareketin, “mağdurla dayanışmacı” pozisyonunu terk ederek, sürecin öznesi ve önderi olma sorumluluğu da açığa çıkıyor. Devrimci sosyalistlerin daha yüksek inisiyatif alması, hareket içindeki birleşik devrimci güçlerin, ortak mücadele etkinliğini artıracak örgütlenme ve mücadele biçimlerine yönelmesi de ihtiyaç olarak açığa çıkıyor.
11- Son olarak, kitlelerin politik duyarlılığı yüksek. Çünkü sokakta, yolunu arıyor ve şeklini de yolda alacak. Gezi isyanının bilinci var, fiili-meşru mücadele isteği var. AKP’ye karşı saflaşmış durumda. Faşistler var, ancak onların ideolojik siyasi etkisinden henüz uzakta.”