HABER MERKEZİ – Kemal Söbe’nin Kaleminden
Kürt düşmanı sistemin, AKP MHP faşizan rejiminin siyasi ve ekonomik olarak krize ve çıkmaza girdiği durumlarda taktik ağırlıklı olarak yasal demokratik zemindeki Parti’nin temsilcileriyle görüştüğü ve Önder APO’yla da doğrudan ya da dolaylı olarak görüştükleri oldu, oluyor. Uzun yıllardır Önder APO’nun tecrit altında olduğu ve son yıllarda tecridin daha çok katmerli hale getirildiğini biliyoruz. Kürt düşmanı rejimin, Kürdistan’ı bir bütünen kuşatma altına aldığı, hem yasal zemindeki çalışmalar üzerinde görülmedik baskıların ve tutuklamaların olduğu, hem de gerilla alanlarına her gün operasyonların ve yasaklı silahlarla saldırıların olduğu koşullarda İmralı’ya bir heyetin gitmesi siyasal çözüme yol açar mı? Daha önceki görüşmelerin bir tekrarı mı yapılmak isteniyor? Mevcut çatışmalı duruma bakılırsa, AKP MHP faşizan rejiminin oyalama taktiği içinde olduğu görülüyor. Çünkü siyasi çözümün gelişmesi için, gerillaya ve demokratik siyasete yönelik askeri ve siyasi operasyonların son bulması hatta Önder APO’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekiyor.
Zindanda, tecrit koşullarında yapılan görüşmelerde siyasi çözümün olmayacağını bilmek gerekiyor. Nelson Mandela, zindanda çıktıktan sonra müzakerelere başlamıştı. Bir devlet/hükümet, bir halkın önderini muhatap olarak kabul ediyorsa bu görüşmeleri zindanda tecrit koşullarında değil, güvenli ev koşullarında bunu yapması çözüm konusunda samimi ve ciddi olduğunu gösterir. Kürt halkı, kandırma amaçlı siyaseti çok iyi biliyor. Bundan dolayı kimse Kürt halkını bir şeyler olacakmış gibi görünüp kandırmaya çalışmasınlar. İnkâr zihniyeti ve kandırma siyaseti artık kendi sahiplerine zarar verir. Türkiye Kürt sorununu ne kadar çabuk çözerse o kadar çabuk rahata kavuşur. Türkiye’de, akıllı siyasetçilik, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bitirilemeyeceğini bilen ve biran önce Kürt sorununu çözmeyi gerekli gören siyasetçiliktir. Kim olursa olsun, kim ki, artık Kürt sorununu çözmeliyiz, Türkiye’nin demokrasiye ve barışa ihtiyacı var diyorsa ve bunun için harekete geçiyorsa işte o/onlar Türkiye’nin dostu ve dostlarıdırlar. Kürt halkına düşmanlık yapanlar aslında Türkiye’ye de düşmanlar. Madem ki, Kürt Türk kardeştir diyorsunuz, Kürt halkının kimliğini iade etmekle, ulusal varlığını kabul etmekle bu kardeşlik gelişim gösterir ve hukuken de bunun olması şarttır.
Bir halkın kimliğini ve ulusal varlığını kabul etmeyenler o halkla/ulusla neye göre nasıl kardeş olacaklar? Bir evde 2/3/4 kardeş varsa bütün kardeşlerin kimlikleri ve statüleri var ve buna göre kardeşler. Halkların kardeşliği kan ve genetik kardeşlik değildir, hukuki kardeşlikten yani eşit ulusal haklara sahip olma kardeşliğidir. Bunun dışında, Kürt halkıyla Türk halkı zaten yüzlerce yıldır belli ölçülerde iç içe yaşıyorlar, bazı evlilikler yapmışlar ve devletin bilinçli olarak yaptığı kışkırtma ve provakasyonlar ve saldırılar hariç Kürtlerle Türkler arasında bir sorun olmadı. Sorun devletin yüz yıllık inkârcı siyasetidir. Bu inkârcı siyasetin özellikle AKP MHP faşizan tabanını nasıl kafatasçı hale getirdiğini çok iyi biliyoruz. Kürt halkının genel olarak Türk halkıyla bir sorunu yok, Kürt halkının sorunu devletledir. Devlet Kürt halkını ulus olarak kabul ederse, Kürt halkına yüz yıldır haksızlık yaptıklarını açıkça ortaya koyarlarsa Türk halkı içinde çok küçük bir kesim dışında karşı çıkan olmaz.
Çünkü Türkiye’de kafatasçılık bir devlet politikası olarak ortaya çıktı, asimilasyon merkezleri olan okullarda körpe beyinlere zorla Türklük yerleştirildi. Dünyada, siyasal milliyetçiliğin en gelişkin olduğu ve etkilerinin onlarca yıla sarktığı ülke Türkiye’dir. Türkçülük devlet eliyle oluşturuldu ve MHP eliyle topluma yedirildi. Bu açıdan, Kürt sorunu çözülürse Türkiye demokratik ulus çizgisinde demokratik olursa devlet destekli MHP milliyetçiliği mum gibi söner, yok olur. MHP’nin siyasal milliyetçiliği şişirilmiş balondur bir iğne darbesiyle patlatılır, yeter ki Kürt sorunu çözülsün. Onlarca yıldır, siyasal Türkçülük yapanların ve siyasal dincilik yapanların korkusu Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmedir. Çünkü Türkiye Kürt sorununu çözerse demokratik olur ve kimse ülkeyi kendi babalarının çiftliği gibi kullanamazlar. Türkiye’yi gerçekten sevenler Önder APO’nun fiziki özgürlüğünü sağlamayı öncelikli gündem yaparlar ve Kürt sorununun çözümü için adım atarlar. Türkiye’nin tek şansı Önder APO’yla görüşme ve Önder APO’nun fiziki olarak özgür olduğu koşullarda Kürt sorununun çözümünü gerçekleştirmedir. Tabi bunun için çözümün çok yönlü koşullarının sağlanması gerekiyor. Zaten Önder APO, çözüm için her türlü birikime, tecrübeye ve güce sahip olduğunu açıkça belirtti. Bölge bir kaos yaşıyor. Kürt sorunu çözülürse Türkiye demokratik ulus paradigması ışığında demokratik olursa bunun Ortadoğu’ya etkisi oldukça büyük olur. İşte Kürtlerle Türklerin eşit ulusal haklar temelinde birlik olmaları Türkiye’ye, Kürdistan’a ve Ortadoğu’ya büyük kazandırır. Bunun tersi hareket etmek Türkiye’yi Osmanlı gibi yapabilir. Türkiye’yi yönetenlerin akıllarını başlarına almaları gerekmektedir.