HABER MERKEZİ – Kendal Baz yazdı. Önder APO derin bir tarihsel, felsefik ve sosyolojik yoğunlaşma ile geliştirdiği ve formüle ettiği Demokratik, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü Toplum Paradigması, insanlık için kurtuluş umudu olmuş durumdadır. Nasıl ki Nuh’un gemisi kurtuluş ve yeni yaşamı sembolize ediyorsa bugün Önder APO’nun yarattığı değerler ve özgür yaşam projesi de çarpıcı bir şekilde aynı anlamı içermektedir.
2000 yılında Türkiye ve Kurdistan’da 20 cezaevine 10 bin kişilik bir kolluk gücüyle saldırılar olmuştu. Basına “Hayata Dönüş”olarak duyurulsa da gerçek adının ” tufan operasyonu” olduğu öğrenilmiş ve uzun zamandır hazırlığı yapılan bu kanlı saldırıların sonucunda cezaevlerindeki 30 mahkûm katledilmiş ve 2 asker hayatını kaybetmişti. Dönemin medyası; toplu intihar, kaza ve isyan gibi manşetler kullanırken resmi gazetelerde devlet otoritesi ve bekası söylemlerini aşmayan kan donduran resmi açıklamalar yapıldı. Askerlerin mahkûmlar tarafından öldürüldüğü öne sürülse de bunun da gerçek dışı olduğu, askerlerin ölüm sebebi yine asker mermileriyle gerçekleştiği anlaşıldı. Cezaevindeki hükümlülerin mevcut muhalefet üzerindeki etkileri ve devlet otoritesi gerekçe gösterilip yapılan operasyon esasen yeni ceza infaz modelini uygulama zeminini oluşturmak içindi. Amaç; koğuş tipi ceza infaz modeli yerine, hücre tipi izolosyon modeline geçiş yapmaktı. Siyasi tutsaklar ise bu uygulamaya en başından beri karşı çıkıyorlardı. Avrupa ve Amerikan projesi olan F tipi hücre ve izolasyon modeline uzun zamandır geçmek isteyen Türk devleti, 1999’da 6 adet F tipi cezaevinin yapımına başladı ve 1 yıl içerisidinde yapımı tamamlandı. 19 Aralık 2000’de yapılan kanlı saldırılardan sonra uygulanmaya başladı. F tipi izolasyon sisteminin pilot bölgesi İmralı adasıydı.
İlk infaz modeli, Türkiye’de en temel, en sert tecrit modeli İmralı hapishanesiyle başladı. Denilebilirki uluslararası gizli anlaşmalar temelinde yapılan bu soykırım operasyonlarının kaynak kodu tartışızmasız İmralı Adası oldu. Önder APO komployla esir alınıp tek başına o vahşet adasında rehin tutulmasıyla birlilte , hemen “kriz yönetim merkezi” adında bir masa oluşturuluyor. Ardından imralıya özgü, yeni bir yönetmelik ve anayasal haklara dayanmayan, işkence ve tecriti yasallaştıran bir soykırım hukuku yarattılar. Aslında “Tufan Operasyonu” 19 Aralık 2000 tarihi ile sınırlı değil, bu sadece buzdağının görünen yüzüdür. Önder APO’nun suriyeden çıkarılması, Avrupa’da “istenmeyen kişi” ilan edilmesi ve ahlaksızca gerçekleşen 15 Şubat Komplo’su gösteriyor ki tufan operasyonu da komplo kapsamında yapılan bir NATO operasyonuydu. Tüm devrimci güçlere yönelik olsa da Esas olarak Kürt Özgürlük Hareketine karşı, kirli pazarlıklar karşılığında NATO devreye sokulmuştu. Özcesi devlet ve hegemon güçlerin dayattağı çözüm mantığı; Önder APO şahsında Kürt halkını etkisizleştirmek ve devrimci özünden boşanmış, direngenliğini yitirmiş köle Kürt yaratmaktı. Mümkünse Kürt soykırımı temelinde Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulunacaktı. Böylece Birinci Dünya Savaşında İtilaf devletlerinin ellerine-yüzlerine bulaştırdıkları Lozan Anltlaşması tartışma konusu olmayacaktı. Çünkü bu anlaşma ahlak dışı bir şekilde; Kürt sorununu bir halkın 4 parçaya bölünerek çözülmesini öngören aciz bir klasik sömürgeci devlet yöntemiydi. APOCU öğreti tarihsel olarak Ulus-devlet canavarını ve kapitalist sömürge sistemini deşifre etti. Bu kapitalist moderniteye büyük bir darbe ve aynı zamanda ciddi bir tehditti. Dolayısıyla Kürt halk önderi Rêber APO hedef olarak seçildi.
Nitekim “Hayata Dönüş” planı olarak duyurulsa da en başından beri “Tufan Operasyonu” olarak uygulanmış bu insanlık dışı operasyonun ismi oldukça manidardır. Kutsal kitaplarda Büyük Tufan olarak geçen olayın 21’nci yüzyıl versiyonunu yaşıyoruz.
Esas olarak Kapitalist modernite sistemi ve Hegemon güçler; Önder APO şahsında halkların özgürlük eğilimine ve sosyalist değerlere karşı “Büyük Tufanı” aratmayan bir komplo tezgahı kurdular. “Tufan” adını verdikleri bu onursuz tezgaha karşı Önder APO’nun büyük direnişi ve tufana verdiği cevap destansı olmuştur. 26 yıldır Faşizme kök söktüren olağanüstü direnişiyle devletçi paradigma mantığını hizaya getiren Önder APO; Tufana karşı, Nuh’un kurtuluş gemisini canını dişine takarcasına güncelleyerek yeniden geliştirdi. İmralıda gerçekleştirdiği zihinsel ve entellektüel devrimle, Kapitalist Moderniteye alternatif olan Demokratik Modernite projesini ortaya koydu. Önder APO derin bir tarihsel, felsefik ve sosyolojik yoğunlaşma ile geliştirdiği ve formüle ettiği Demokratik, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü Toplum Paradigması, insanlık için kurtuluş umudu olmuş durumdadır. Nasıl ki Nuh’un gemisi kurtuluş ve yeni yaşamı sembolize ediyorsa bugün Önder APO’nun yarattığı değerler ve özgür yaşam projesi de çarpıcı bir şekilde aynı anlamı içermektedir.