BEHDİNAN – Kulağınızı bana, benim toprağıma, benim taşıma, yağmurlarıma, rüzgârlarıma… Kulağınızı bana verin. Bana! Çar Kendal’a, beni taşıyan, yaramı saran Dicle’ye, Birca Belek’e, gözlerini aşka ve ihanete diken duruşlara; Mem û Zin’e ve Beko Ewana.
Kulaklarınızı beni ayakta tutan, serhıldanlarımın öncülerine, halkıma, Silopi’yle, Nısebinle, Derikle, Hezexle sardığım çevreme verin kulaklarınızı. Acılarımı, öfkelerimi akıttım Ava Mezin’e, Dicle’ye verin kulağınızı. Etrafımda dolanan, savaşlarımda meydan okuyan Xelef’i genişletin, ele ele tutuşun.
Bana verin sesinizi! Toprağıma düşen, kanlarıyla beni kızıllara boyatan, hep canlı tutan, kurumama izin vermeyen kızlarımın, oğullarımın kanlarına verin sesinizi, alnıma sürün kanlarının kırmızılığını, intikam diye yazın alın yazımıza. Gözlerinizi Çar Kendal’e dikin, beni doksanlardan şimdiye serhıldanlara aktıran alana. Elinde taşla zalimi gözeten çocuklara, gözlerine kîl (sürme) süren kızlara, avuçlarına kına süren oğullardan, qıras û xıftaniyle belime dolanan Kürdistan analarına bakın!
Kulaklarınızı açın! Dağlarımı tililleriyle karşılayan, gözlerini bana diken Cudi’ye, Gabar’da benim özgürlüğüm için savaşan özgürlük savaşçılarıma bakın. Beni Kürdistan yapan, beni Kürdistan halkının avuçlarına Kürdün kalbidir diye bırakan berxwedanlarıma kulak verin. Beni ben yapan, başkaldırılarıma, isyanlarıma, fedailiğime, yiğitliğime can veren tarihime kulak verin. Zalimi korkutan, sömürüyü topraklarımda def edecek olan, bana intikamın adını kazandırtan duruşuma bakın! Öfkemi dinleyin. Zalimden, zulüm edenden, ekmeğimizi bölenden, parçalayandan, bizi yok sayan, öldürmek için toprağıma ayak basana, bizi yasak kılanın yüzüne vurduğum tokadın sesini dinleyin.
Ey Kürdistan! Aç yüreğinin ve beyninin gözlerini, kulaklarını! Etrafımı tanklarıyla, toplarıyla, en yoğun, ağır silahlarıyla saran gövdeme; namerdin, teslimiyetçinin, zalimin ve alçağın eliyle bana mermi sıkan düşmanın düşüşüne bak! O beklediğim an’da, beklediğim gün ve ayda yaşıyorum. Devrime gebeliğimin arifesindeyim. İşte Kürdistan’ı yeryüzüne çıkaracağım günün gecesi. Etrafıma toplanan halkımın özgürlük haykırışlarına bak. Özgürlüğü gören sokaklarıma, duvarlarıma, hendeklerime, barikatlarıma, toprağıma bak. Özgürlüğü karşılayacak olan halkımın duruşuna bak! O gün dost-düşman belli oldu. O gün köleliğe tükürenler, namlunun ucunda yüzyılların intikamını saplayanlar, en ön cephede bedenlerini yaşama yatırdılar. O gün düşmanın gelişini zılgıtlarıyla karşılayan analar, ak sütlerini helal kıldılar doğurdukları yiğitlere. O gün inanç yerini buldu imanın safhasında, o gün azim ve irade Amed’in duvarlarını yıkarak yürüdü toprağıma. O gün Mazlumun, Sakinenin, Kemalin, Berivana Cizirenin, Hakinin, Xeyrinin ayak bastığı güne uyandı Kürdistan. O gün Dörtlerin ateşle yeniden yaratıldığı günü karşıladı bereketli Botan’ın toprağı. O gün ihanetin Kürdistan tarihinden silindiği, fedailiğin özüne kavuştuğu gündü. O gün Kürdün varoluş destanı, kadının öz yüzü, direnişçi gözlerin kendini yeşerttiği gün. O gün, On Dört Aralık!
Kulağını sesime, gözlerini duruşuma, yüreğini avucuma bırak Kürdistan! Toprağıma can verecek olan yiğitler geldi. Yüreğim Mehmet Tunç, avuçlarım direniş oldu.
Sesim Kürdistan gençliği, özlemim özgürlük oldu. Duruşum kadın, kulağım halkım oldu. Toprağım Cizir, adım Botan oldu. Ve ben doğdum PKK’nin halkaşan sloganlarında, hakikatin dilinde ve fedailiğin elinde. Ben doğdum kutsallığın toprağında, Kürdistan’ın döl yatağında. Ben teslimiyetin yüzüne tüküren, ihaneti kendi elimle boğanım. Ben direnişin ta kendisi, intikamın adı Cizira Botan’ım!
Laleş Rênas