HABER MERKEZİ –
“14 Temmuz çizgisi sadece mücadele etme çizgisi değil, aynı zamanda mücadeleyi zafere taşıma, zafere ulaştırma çizgisi oluyor. Bu anlamda tabii Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin eylem çizgisini, direnme çizgisini ortaya çıkartıyor, onun özelliklerini var ediyor. Önder Apo’nun yeterlilik dediği durum budur. Özgür ve demokratik yaşam için fedai çizgisinde direnmek gerektiğini ortaya koyuyor, gösteriyor.”
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi gibi tarihe mal olmuş, büyük gelişmelere yol açmış bu büyük eylemin yeni bir yıldönümünde eylemi var eden ve başarıya götüren nedenlerin, etkenlerin doğru anlaşılması, yeterli düzeyde bilince çıkartılması ve özümsenmesi kuşkusuz büyük önem arz ediyor. 38 yıl boyunca bu hep böyle oldu. Bu durum 39. yıla girerken yakıcılığını her zamankinden daha fazla koruyor. 39. yılda her zamankinden daha çok 14 Temmuz eylem çizgisini doğru anlamaya ve başarıyla temsil etmeye ihtiyacımız var. Her şeyden önce bu 38. yıldönümünde 14 Temmuz direniş gerçeğine bu temelde yaklaşmamız gerekiyor.
Tarihte öyle eylemler var ki, eskimiyorlar, etkileri hiç azalmıyor. Bireyi ve toplumu etkileme, eğitme, onları mücadeleye sevk etme özellikleri sürekli devam ediyor, gelişiyor ve büyüyor. Bu tür eylemlere tarihin büyük, anlamlı eylemleri, tarihin yapıcı eylemleri deniyor. İşte 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi de hiç etkisi azalmayan, eskimeyen, Hareketimizi, halkımızı, gençleri, kadınları, tüm insanlığı zaman geçtikçe daha çok etkileyen ve eyleme çeken tarihin söz konusu büyük eylemlerinden birisi olma özelliğini taşıyor. Yine tarihte bu tür eylemler bireyleri, toplumları etkiledikleri gibi düşmanları üzerinde de takdir edici etkide bulunuyorlar. Düşmanlarını bile eylemi inkâr edemez, haklılığını red edemez bir duruma getiriyor. Aynı zamanda tarihin büyük eylemleri bu tür etkiye sahip eylemler oluyorlar.
İşte 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi de böyle özellikler taşıyan büyük bir eylem olma konumunu arz ediyor. Daha gerçekleştiği andan itibaren başarısını, haklılığını, hakikatini karşıtına-düşmanına bile kabul ettiren, gerçekleri onlara itiraf ettiren bir eylem olma özelliğini taşıyor. Bunu 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’ni gerçekleştirmek zorunda bırakan siyasi-askeri zeminin yaratıcısı olan faşist şef Kenan Evren’in itiraflarında görüyoruz. Bu durumu 12 Eylül faşist darbe çizgisini günümüzde en katı bir faşist diktatörlüğe dönüştürmüş olan Tayyip Erdoğan’ın itiraflarında görüyoruz. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi bu karakteriyle sadece bizleri, Kürt toplumunu, hakları, insanlığı etkileyen, eğiten, örgütleyen, mücadeleye çeken bir büyük çıkış, duruş, tutum olarak kalmıyor, aynı zamanda düşmanını da etkiliyor, düşünmeye itiyor. Gerçekleri itiraf ve ilan eder noktaya getiriyor.
Bütün bunlara bakarak 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin nasıl tarihe mal olmuş büyük bir insanlık eylemi olduğunu net bir biçimde görüyoruz. Önder Apo bütün bunları değerlendirerek 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi için, onu var eden 1982 büyük zindan direnişi için, ‘Parti çizgimizi, onun eylem hattını temsil etmede yeterliliğe sahip bir eylemdir’ dedi. Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin eylem çizgisini 1982 büyük zindan direnişinin, onun içerisinde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin yarattığını belirtti. Dahası, her şeyin çok açık ve anlaşılır olduğunu da söyledi. ‘Ne düşündüklerini ve neyi amaçladıklarını hem söylediler, izah ettiler, hem de yaptılar, herkese gösterdiler’ dedi. Böyle bir durumda bize bu büyük direniş üzerine konuşmak değil, onu doğru anlayıp özümsemek ve başarıyla izinden yürüyüp bu çizginin uygulayıcısı olmak düşer diye ekledi. Bu anlamda zindan direniş gerçeğini, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi gerçeğini derinden hisseden, anlayan, yaşayan, sürekli değerlendirip onun gereklerine göre bir yaşam ve mücadele çizgisi geliştiren oldu. Önderlik yürüyüşü bu esaslar üzerinde gelişti. PKK mücadelesi, direnişi 38 yıldır böyle bir çizginin esas alınıp, pratikleşmesi olarak gerçekleşti.
Özgür ve demokratik yaşam için fedai çizgisinde direnmek
Dikkat edilirse bu çizgi 38 yıldır yenilmezliğiyle, kazanımlarıyla, başarılarıyla, aydınlatıcılığıyla doğruluğunu tekrar tekrar kanıtlamış bulunuyor. 38 yıldır dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında Kürt özgürlüğü adına yaratılan tüm gelişmelerin, sağlanan kazanımların altında kesinlikle 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin, 1982 büyük zindan direnişinin imzası bulunuyor. Söz konusu direnişlere dayanmayan, onlardan kaynaklanmayan her hangi bir özgürlükçü gelişme Kürdistan’da bulunmuyor. Bu gerçeğin de bu temelde görülmesi gerekiyor.
Demek ki 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi bir anlık bir eylem değil, zindanlardaki zulmü yıkmak için başvurulan bir direniş değil. Kürt sorunu denen küresel kapitalist sistemin mevcut hegemonik yapısının haksızlığını, soykırımcılığını, yine bu temelde Kürdistan’ın bölünüp Kürt varlığının inkâr edilerek imha edilme istem ve saldırısının Kürt halkı için olduğu kadar bütün insanlık açısından da ne kadar büyük bir haksızlık ve tehlike olduğunu gösteren ve bu sorunun çözüm yollarını, çözüm ihtiyacını ortaya koyan bir yaşam ve direnme çizgisini ifade ediyor. Bunun içindir ki etkisi süreklidir, eğiticidir, örgütleyicidir, yönlendiricidir. Sadece Kürdistan açısından değil, aslında Kürt özgürlüğünden öteye Ortadoğu’nun demokratikleşmesi, özgür insanlığın gelişimi açısından da nasıl yaşanıp mücadele edilmesi gerektiği gerçeğini açıkça ortaya koyuyor. Bunu da görmemiz gerekli. Böyle bir özgürlük çizgisi, demokrasi çizgisi, bölgesel ve küresel boyutları olan bir büyük demokratik devrim, özgürlük devrimi çizgisi oluyor.
Kuşkusuz 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, Mazlum Doğan Yoldaşın 1982 Newrozu’nda gerçekleştirdiği eylemin, onu izleyen Ferhat Kurtay ve arkadaşlarının 17-18 Mayıs direnişinin bir devamı olarak gerçekleşiyor. Daha öncesinde de 12 Eylül faşist-askeri darbesine karşı zindanlarda çeşitli biçimlerde yürütülen mücadelelerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Fakat dikkat edilirse onları tekrarlayan değil, tam tersine ilerleten, geliştiren, zirveleştiren ve bu temelde zafere taşıyan bir direniş olma özelliğini içeriyor. Dolayısıyla özgürlük için, demokrasi için, halkların kurtuluşu ve kardeşliği için bir büyük direniş olması kadar, zafer direnişi olma özelliğini de taşıyor.
O halde 14 Temmuz çizgisi sadece mücadele etme çizgisi değil, aynı zamanda mücadeleyi zafere taşıma, zafere ulaştırma çizgisi oluyor. Bu anlamda tabii Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin eylem çizgisini, direnme çizgisini ortaya çıkartıyor, onun özelliklerini var ediyor. Önder Apo’nun yeterlilik dediği durum budur. Özgür ve demokratik yaşam için fedai çizgisinde direnmek gerektiğini ortaya koyuyor, gösteriyor. Kuşkusuz aynı zamanda bunu büyük bir bilinçle, iradeyle, iddiayla planlı ve örgütlü bir biçimde yürütmek ve zafere taşımak gerektiğini de ortaya koyuyor.
Bu nedenle kim ki, “Kürdistan’da ulusal varlık ve özgürlük için mücadele edeceğim, ediyorum” diyorsa kuşkusuz 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin zafer çizgisine, fedai çizgisine bakması gerekiyor. Onu esas alması, ondan öğrenmesi, mücadelesini, eylemini onun özelliklerine ve ölçülerine göre örgütleyip, yürütmesi gerekiyor. Başarı için bu zorunludur. Böyle yapmayanların başarı kazanamayacakları, kendilerini kandırmaktan öte bir sonuç alamayacakları çok açık bir gerçektir.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direniş gerçeği doğru anlaşılmayı ve başarılı uygulanmayı gerektiriyor
Yine mücadelede eşitsiz koşullardan, dengesizliklerden söz edilir. Halkların mücadele tarihleri incelendiğinde önemli bir özellik olarak bu da görülüyor. Bu bakımdan da ele alındığında her halde sadece Kürdistan’da değil, insanlık tarihi açısından en eşitsiz koşullarda, şartların en fazla dengesizlik içerdiği ortamda gerçekleşen eylemin, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi olduğu açıktır. Deyim yerindeyse bir taraf her şeye hâkim, görüntüde hiçbir eksikliği yok. Bir tarafın ise bilinci, inancı, iradesinden başka elinde hiçbir silahı yok. Uygarlık denen tarihsel toplum gelişimin yarattığı bütün maddi imkanlarla yürütülen saldırı karşısında 14 Temmuz Direnişçileri sadece bilinç, inanç ve iradeye sahipler. Söz konusu saldırıya karşı bunlarla mücadele ediyorlar, direniyorlar ve de kazanıyorlar.
İşte Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin direnme çizgisi derken kast edilen bu oluyor. Böyle bir mücadele, ‘hangi temel özelliklere dayanılarak yürütülür ve başarılır sorusuna’ cevap vermeyi ifade ediyor. Kuşkusuz özellikle böyle bir mücadelenin yürütücüsü, militanı olan bizler açısından bu gerçeklik çok daha büyük bir anlam ve önem ifade ediyor. Neye dayanarak mücadele edip kazanacağımız gerçeğini önümüze koyuyor. Buradan baktığımızda, pratik mücadele içerisinde çok ağır, derin yanılgılar yaşadığımızı, hatalı-yanlış duygu, düşünce ve davranışlarda bulunduğumuzu rahatlıkla görebiliyoruz. 14 Temmuz çizgisinden baktığımızda, günlük olarak yürüttüğümüz pratiği ele alışımızın ne kadar hata içerdiğini, bizi yanılgıya götürdüğünü çok daha net bir biçimde görebiliyoruz.
O halde doğru olan ne? Kuşkusuz 38 yıldır tüm özgürlükçü gelişmeleri etkileyen, özgürlükçü kazanımların yaratıcısı olan 14 Temmuz direniş çizgisidir. Başarılarıyla, kazanımlarıyla kanıtlanmış bir çizgi. O halde bu çizgiyi doğru anlamak, onun tarzını, üslubunu, temposunu doğru özümsemek ve esas alıp, uygulayıcısı haline gelmek gerekiyor. Bunların sözde olmaması lazım. Kendimize göre yorumlanmaması gerekli. Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin nasıl eşitsiz-dengesiz koşullarda yürütülmekte olduğunu, başarının nelere dayanarak gerçekleştiğini, bu temelde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direniş çizgisine bakarak daha iyi görme, anlama imkanına sahip oluyoruz. Bizi eğiticiliği, doğruya çekiciliği işte budur. Bunu yaptığımız ölçüde doğru Parti ve Önderlik çizgisine ulaşıyoruz, pratik eylem çizgisini başarıyla geliştirebiliyor, başaran Apocu militan olabiliyoruz. Bundan uzaklaştığımız, bunu sözde ifade edip pratikte bundan koptuğumuz ölçüde de hata yapıyoruz, yetersizlik gösteriyoruz. Dolayısıyla kazanan olamadığımız gibi, zarar veren, kazanılanları kaybettiren durumuna da düşüyoruz. Bunlar pratikte yaşadığımız açık gerçekler.
O halde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direniş gerçeği doğru anlaşılmayı ve başarılı uygulanmayı gerektiriyor. Doğru anlaşılacak kadar bir açıklığı ifade ediyor. Onu kendimize göre anlamaya, yorumlamaya hiç gerek yok ve böylesi doğru da değil. Bu çerçevede her yıldönümü aslında 14 Temmuz direniş çizgisinin daha doğru anlaşılması, bu temelde eleştiri-özeleştirinin daha güçlü yapılmasını gerektiriyor, ifade ediyor. 38. yıldönümünde direnişi sahiplenme, anma, selamlama esas olarak 14 Temmuz direniş çizgisini doğru özümseyip bu temelde yeterli bir eleştiri-özeleştiri ile kendini her bakımdan düzeltip 14 Temmuz direniş çizgisinin bir militanı haline getirmeyi ifade ediyor.
Bu 38. yıldönümünde hareket ve halk olarak böyle yapmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İçinde bulunduğumuz mücadele gerçekliği bizden bunu istiyor. Önümüze bunu temel bir görev olarak koyuyor. Başka türlü 14 Temmuz’u anma, sahiplenme kesinlikle mümkün değil, o halde tüm parti militanları ve yurtsever halk olarak, kadınlar-gençler olarak bu 38. yıldönümünde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direniş çizgisini daha doğru ve derinlikli anlamaya, bu çizgi temelinde yeterli eleştiri-özeleştiri geliştirerek kendimizi düzeltmeye, yenilemeye ihtiyacımız var. Bunu mutlaka gerçekleştirmeliyiz.
Duran Kalkan