HABER MERKEZİ –
Efrîn’den Xakûrkê’ye kadar her yer işgal edilmek isteniyor
Burada da kuşkusuz PKK’nin imha ve tasfiyesi esas ama yöntemi farklı, bunu bizim görmemiz lazım. Düşmanın bu konsept temelindeki saldırılarıyla öncekiler farklıydı. PKK’yi hedefliyordu, gerillayı hedefliyordu, ona darbe vurup ezmeyi öngörüyordu. ‘Çöktürme Eylem Planı’ ise, PKK’nin üzerinde var olduğu coğrafi ve toplumsal zemini yok etmeyi hedefliyor. Sadece PKK’ye, gerillaya darbe vurmayı, ezmeyi, tutuklamayı değil, onun dayandığı coğrafi ve toplumsal zemini yok etmeyi, dağıtmayı, işgal etmeyi öngörüyor. Dolayısıyla sadece bugün var olan özgürlük gücünü ezme, tasfiye etme hedefi yoktur. Öyle ki, özgürlük hareketinin gelişebileceği, var olabileceği, dayanabileceği coğrafi ve toplumsal zemini de yok etmek istiyor. Gelecekte de böyle bir hareketin ortaya çıkmasını imkansız kılmayı öngörüyor. Bu gerçeği görmemiz lazım.
Bu nedenle 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren başlatılan saldırılar farklı saldırılardır. İşgal saldırısı var, soykırım saldırısı var. PKK’nin imhası ve tasfiyesi ile sadece Kürt soykırımını yürütmeye uygun bir zemin yaratmayı değil, bu, PKK’nin imha ve tasfiyesiyle birlikte Kürt soykırımını da gerçekleştirmenin saldırısı oluyor. Bu birlikte, ortak yürütülüyor. Bunu görelim. TC devleti öyle bir planlamayı AKP-MHP ittifakı temelinde geçmişi değerlendirerek yaptı. Bu planlama için 22 Temmuz 2015’de ABD ile görüşüp ittifak da yaptılar, destek de aldılar. Bu nedenle 24 Temmuz 2015’ten itibaren yürütülen düşman saldırılarının askeri boyutu, coğrafi, toplumsal boyutu değişti. PKK’yi, gerillayı bulup vurma, ezmeyi değil, gerillanın var olduğu zeminleri ortadan kaldırma, toplumsal zemini dağıtma, coğrafi zemini yok etme, buraları işgal etme, burada PKK’yi, PKK’nin dayandığı değerleri yok ederek kendini yerleştirme, egemen kılma, konumlandırma çabası var. Bu kesinlikle yeni bir durum. Bunu önceden görememe ve buna karşı yeterli bir planlamayla mücadele edememiş olma ciddi bir eksiklik ama en azından şimdi görmemiz lazım. Eski saldırılarla karıştırmamak gerekir. PKK’yi imha ve tasfiye saldırısıdır.
Yeni konsept ve TC’nin BM’ye sunduğu harita
Başûrê Kurdistan yönetimi, “Saldırı sadece PKK’ye oluyor,” ya da “PKK nedeniyle oluyor” diyor. Zaten bunu önceden onlara ezberletmişler. O temelde kendilerine hayat verdiler. Hala bu şekilde “var oluruz” sanıyorlar. Fakat durum değişmiştir. Gerçekten Efrîn’den Xakûrkê’ye kadar her yer işgal edilmek isteniyor. Özellikle geçen yıl Girê Spî ve Serêkanî işgal saldırıları başladığı süreçte AKP-MHP basınında bu yönlü yoğun tartışmalar yürütüldü. Tayyip Erdoğan BM’ye Suriye haritasını sundu. Aslında benzer bir harita Başûr için de vardır. Şunu tartışıyorlardı; ‘Rojava’yı, Başûr’u ele geçir, işgal et. Botan’ı, Mêrdîn’i Kürtsüzleştir, buraya dünyanın dört bir yanından toplanan devşirme, o çete haline getirilmiş insanları yerleştirerek Kürdistan’ın kalbini, merkezini yok et.’ Yani ‘beynini ve yüreğini yok ettikten sonra o vücut zaten yaşayamaz. Bununla Kürt soykırımını da gerçekleştirmiş olursun, Kürdistan üzerinde de istediğin gibi denetim kurarsın.
Sadece Kürdistan için de geçerli olmaz, Ortadoğu’yu da böyle bir çete yapılanmasına dayanarak o temelde yürütülen saldırılarla rahatlıkla denetleyebilirsin, bütün insanlığı da terörle tehdit edersin, her tarafa terör ihraç ederek korkutursun, ürkütürsün, böylece kendi siyasetini yürütürsün.’
Türkiye’de tamamen terör saldırılarına dayalı siyaset yapmayı öngören bir zihniyet ve sistem hâkim hale gelmiş durumda. Bugün AKP-MHP ittifakının varlığı bunu ifade ediyor. Bu temelde saldırı yürütüyorlar. Buna göre de askeri saldırılar yürüttüler. Peki, askeri saldırıları nasıl yaptılar? Hiç genel yapmadılar. Parça-parça, çok küçük alanları hedefleyerek, fırsat kollayarak, plan yaparak, güç yoğunlaştırarak, adım adım, parça parça ele geçirme biçiminde yürüttüler. İlk saldırıyı kendi sınırları içerisinde, Ertuş’tan başlattı. Oradan sınır dışına, Avaşîn hattına, önemli stratejik tepeleri tek tek almaya yöneldiler. Bir kaçına birlikte hiç yönelmediler. Ondan sonra bakın Rojava’ya da parça parça saldırdılar; önce Efrîn’e, sonra Girê Spî-Serêkanî’ye saldırdılar. Fırsat bulurlarsa bunu sürdürecekler. Bunu bilmemiz lazım. Eğer bu boşa çıkartılmaz, bu plan kırılmaz, başarısız hale düşürülmez, böyle bir plan yenilgiye uğratılmazsa TC’nin planladıkları pratikleşirse kesinlikle bunu yapacaktır. Bundan kesinlikle emin olmak lazım. Yani TC, BM’de gösterdiği o haritadaki bütün alanları ele geçirecek. Yeni konsepti, planlaması odur.
Kürt soykırımını gerçekleştirmenin pratik-askeri planlaması
Bunu birden yapmıyor. Adım adım yapacak. Bir yılda, altı ayda yapmayacak. Bu uzun yıllara yayılmış bir planlama oluyor. Fırsat oluştuğu an, oluşan yeri ele geçirme biçiminde yapacak. Aynı şeyi Başûrê Kurdistan’da yapacak. Xakûrkê’de bunu kısmen uyguladı. Daha da ilerletecek. Öyle anlaşılıyor ki Başûr’da Heftanîn, Kaşûra, Zap, Avaşîn hattından, Şîrwan’ın üzerinden Helgurt’a kadar uzanan alanı ele geçirmek istiyorlar.
Bakur’da da her halde şimdi Serê Kanî’yi (Ceylanpınarı) büyük ölçüde ele geçirdiler. Birçok insanı kaçırttılar. Yoğun bir çete yerleştirmesi yaptılar. Kimse orayla ilgilenemiyor, girip çıkamıyor. Kobanê ve Serêkanî’deki ilk savaştan bu yana Serêkanî’ye (Ceylanpınar’a) kimse girip çıkamıyor. Her şeye el koydular. Adım adım, tümüyle Kürtsüzleştirmeyi gerçekleştirip kendilerine bağlı çete topluluklarını yerleştirmeye çalışıyorlar. Aynı şeyi Nisêbîn’e, Cizîr, Şirnex’te de uygulamak istiyorlar. Yani planları var. Başarabilirse, fırsat bulurlarsa bunları yapacaklar. Şimdi Kürt soykırımını gerçekleştirmenin pratik-askeri planlaması bu çerçevededir. Bu hale gelmiş durumda.
Bunun bizce doğru anlaşılması lazım. Herkesin de doğru anlaması gerekli. Bu saldırı, “PKK’yi yok edeyim de başka Kürt kalsın” saldırısı değildir. Kürt soykırım saldırısını PKK’yi imha ederek yürütmektedirler. Daha önce PKK’yi imha edelim, Kürt soykırımını ise adım adım gerçekleştiririz diyorlardı, bu vardı. Bu şekilde birbirinden ayırıyorlardı. Bir zaman PKK’yi tasfiye ederiz diye Uluslararası Komplo’yla Önder Apo’ya saldırdılar. Bunların hiçbirisi başarılı olmadı. Hepsine karşı direnildi. Boşa çıkartılınca şimdi PKK imhasıyla Kürt soykırımını ve Kürdistan’ı işgal saldırısını ortak bir planlama dâhilinde birlikte iç içe yürütüyorlar. Bunu herkesin anlaması lazım. Bütün Kürtlerin anlaması gerekli. Rojava yönetiminin de, Başûr yönetiminin de, bütün Kürt partilerinin de doğru anlaması gereken gerçeklik kesinlikle bu oluyor.
Bu öncekilerden farklı. Artık 90’larda oluşturulan bir Başûrê Kurdistan statükosu yoktur. Öyle bir yönetimin itibarı kalmamıştır. Türkiye için hiçbir geçerliliği yok. Şu an PKK’yi zayıflatmak için öne çıkartıp biraz daha onlara dayanmak istiyor. Eğer ‘PKK’yi zayıflattım, kırdım, etkisiz hale getirdim’ diyebilirse o zaman onların hepsini bir günde yok edecek. Referanduma nasıl tavır aldı, Kerkûk saldırısında TC ne yaptı? Çok açık bir husus. Bunu böyle görmek gerekli.
Üçüncü Dünya Savaşı’nın içerdiği çelişkili ve çatışmalı ortamdan yararlanarak, var olan imkanları kullanarak bunu yapmak istiyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan Kürt soykırım saldırısı şimdi böyle bir konsept temelinde, böyle bir planlamayla yürütülüyor. Rojava’da da, Başûr’da da, Bakur’da da bazı adımlar atılmıştır. Hepsinde tabi direnişler de var. Henüz böyle bir planın gerçekleşmiş olması durumundan uzağız ama Efrîn, Girê Spî, Serêkanî, Zap, Avaşîn-Xakûrkê ve şimdi de Heftanîn’de yürütülen saldırılar bu temelde gerçekleşmektedir. Cizîr, Sûr etrafındaki katliamlar bu temelde yapıldı. Bab, Cerablus işgali bu temeldeydi. Bunların hepsi peş peşe gelişen uygulamalar oldu. TC bazı mesafeler kat etti. Kendini hazırladı. Siyasi ortamını yarattı. İttifaklarını oluşturdu. Çeşitli güçlerden destek alabildi. Aldığı desteklerle bu saldırıları yaptı, yapıyor.
Medya Savunma Alanları Irak devleti ve Başûr yönetimi tarafından TC’ye verilmiş durumda
Kuşkusuz Türkiye’nin geleceğini ipotek ediyor. İmkanlarını kullanıyor. Bunları kendi başına yapmıyor. Bu saldırıları yaparken küresel ve bölgesel düzeyde aktör olan güçlerin onayını, desteğini alarak yapıyor. Bu da bir gerçek. Her şey TC gücüyle olmuyor. İşte Cizîr, Sûr katliamları olurken dikkat edelim hiç kimseden ses çıkmadı. Cerablus, Bab işgali olurken ABD başkan Yardımcısı ile Mesut Barzani Ankara’daydı. Cerablus’a ve Bab’a dönük ilk işgal hareketini TC devleti törenle başlattı. Törenin konukları ABD başkan yardımcısıyla, Başûrê Kurdistan bölge başkanıydı. Bunların da ne kadar ortak olduklarını, rol sahibi olduklarını görmek açısından bu önemli bir durum oluyor. Avaşîn’e, Zap’a, Xakûrkê’ye işgal saldırıları yaparken bölgesel ve küresel güçlerden nasıl onay aldıkları ortadadır. Ne Avrupa, ne ABD, ne Rusya, hiç kimse ses çıkarmıyor. Bu kadar işgal saldırısı oldu kimse bir şey demedi. Irak devleti biraz zorlanınca zevahiri kurtarmak için ‘karşı çıkıyoruz’ diyor ama bütün bunları anlaşmalı yürüttüklerine dair elimizde bilgiler var. Bugün bizim Medya Savunma alanları olarak tanımladığımız alanların hepsi Irak devleti tarafından, Başûrê Kurdistan bölge yönetimi tarafından TC’ye verilmiş durumda. Bunlar onaylanmış. Bu konuda hiç hata yapmayalım.
Fakat toplumsal baskı oluşunca karşı açıklamalar yapıyorlar. Bunların hiçbir gerçekliği yok. Zevahiri kurtarmak için açıklama yapıyorlar. Dolayısıyla hiçbir etkide bulunmuyor.
Dikkat edelim, Türkiye’de çok fazla ondan etkilenmiyor. Fakat şu risk vardır; Türkiye bunları yaparsa ondan sonra nereye gider ondan korkuyorlar. Musil, Kerkûk’te Türkmenlere dayalı çete örgütlenmeleri var, bütün buraları ele geçirme planı yapar, böyle bir saldırıda bulunur diye korkuları var. O korkuyla da biraz karşı çıkıyorlar. Çünkü mevcut öngördüğü yerleri ele geçirip işgal ederse bu Türkiye için büyük bir güç olacak. Bu alanlarda Kürt direnişini ortadan kaldırırsa, PKK’yi yok ederse bunu başarmış olan bir Türkiye’nin Suriye’ye dönük, Irak’a dönük, bütün Arap sahasına dönük yapmayacağı ne kalır? Bunları geliştirirken aynı zamanda bunlara bakıyorlar.
Katar ile ilişkileri gerçekten de koloni oluşturma, sömürgeleştirme ilişkisidir. Katar’ın bütün askeri güvenliği Türkiye’nin üzerine kalmış. Türkiye orayı işgal etmiş gibi. Libya’yı işgal etmeye çalışıyor. En azından bir bölgesini işgal etmeye çalışıyor. Orada da koloni oluşturmaya çalışıyor. İdlib-Hatay hattında benzer işgal durumu var. Bütün bunları görerek korkuyorlar. Aslında biraz tepki gösteriyorlar. Bunun yarattığı korku da var. Bakıyorlar ki sorun sadece PKK ve Kürtler değil, özellikle bölgesel ve küresel güçlerle ilişkilerinde hep bunu öne sürüyorlar; ‘İşte PKK için, teröre karşı operasyon yapıyoruz’ diye, her şeyi oraya bağlamaya çalışıyorlar ve şimdiye kadar herkese bunu kabul ettirdiler ama birçok çevre gerçeğin öyle olmadığını artık görüyor. Bunun ötesine geçen bir durum var. Biraz korku o temeldedir. Yoksa diğer türlü gerçekten de onay vermişler. Artık Türkiye karşılığında neler vermiş ise herkes kendi çıkarı çerçevesinde belli bir destek, onay veriyor.
Duran Kalkan