HABER MERKEZİ –
Siz Değerli Halkımız!
Çok iyi biliyorsunuz ki, hemen her yerde yaşam sizin için bir zindandı, savaştan daha zordu. Bilakis savaş yaşamı çekilebilir, kabul edilebilir haline gelmiştir. Savaş bu anlamda gerçekten kabul edeceğiniz bir yaşamdır artık. Bu anlamda da kabul edilebilir bir yaşama sizi çağırıyorum. Bunun zevkini, bunun tutkusunu duymaya çağırıyorum.
Savaş kurtuluştur, şereftir!
Savaş maddi-manevi olarak kaybettiklerimizi gün gün kazanmaktır.
Bundan daha değerli bir uğraş, bir meslek olamaz! Ne mutlu size ki, kendi öz savaşımınızı artık yıkılmaz, yenilmez bir biçimde elde etmiş bulunuyorsunuz. Benim size müjdem ve sizin adınıza bir savaşçı olarak vereceğim destek de veya katkı da değil, görevim budur.
Demek ki, siz bu temelde bu savaşa daha fazla katılacaksınız. Önümüzdeki yıllarda daha fazla savaş diyeceksiniz, daha fazla özgürlük ve vatan diyeceksiniz. Daha fazla özgürlük ve vatan; daha fazla iş demek, emek demektir, daha fazla manevi, ahlaki gelişme demektir. Bunu artık sonuna kadar anlamalı ve hiçbir şeyle değiştirmemelisiniz. Sizi, bunu her zamankinden daha fazla anlamaya ve gereklerini gerekirse en şiddetli savaşla yerine getirmeye ve kazanmaya çağırıyorum. Partimiz buna öncülük ediyor.
Partimiz hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar kendini içinden arındırmıştır. Savaş tecrübesini kazandığı gibi, belki de dünyada sosyalist temellerde kendini tüm engellemelere rağmen içte ve dışta geliştirerek kanıtlayan, zafere yürüyen bir parti olduğunu kesinleştirmiştir. Bu parti sizin savaşımınıza öncülük ediyor. Böylesine kendini kazanan, her koşul altında başarıya giden bir partiyi esas almaya devam etmelisiniz. Bu partinin öncülüğünü gereklerine uymaya ve hatta gereklerinin yerine getirilmesi için doğru parti kavrayışı, doğru parti öncülüğü istemelisiniz. Partililer de, gerçekten verdikleri savaşın bu anlamda bir halk savaşı olduğunu, geliştirilmesi gereken onur, özgürlük, bağımsızlık, maddi-manevi zenginlik olduğunu bilerek öncülük rollerini yapmaları gerektiğini kesinlikle bilmeleri ve öncülük rollerini oynamaları gerekir. Bunun dışında hiç kimse PKK adına öncülük iddiasında bulunamayacağı gibi, görevlerinizi kesinleştirmeye, tamamlamaya ve başarmaya çağırıyorum.
Hiç şüphesiz en temel gücümüz ordu gücümüzdür, ARGK’dir. Ordu gücümüz, halkımızın en savaşkan, en cesur ve fedakar öncü koludur. Ordumuz içinde de halk savaşının, hem stratejik, hem uzun vadeli, hem de kısa vadeli, “nasıl savaşmak gerekir” sorusuna geçen yıllarda büyük cevaplar bulduk. Yanlış ve hatalardan uzaklaşmak kadar, doğrularını da her zamankinden daha fazla egemen kıldık. ARGK artık kendi işlerini zafer temelinde yürütecek güce kavuşmuştur. Niceliğini ve niteliğini artık her tür düşmana göre başarıyla geliştirip pekiştirecek duruma gelmiştir.
ARGK savaşçılarına, özellikle komutanlarına artık diyoruz ki, bu kadar tecrübeden sonra sizi tarihimizde çok ucuzca kaybettiğimiz durumlara düşmemeye ve oldukça anlaşılır kazanım esaslarına bağlı kalmaya çağırıyorum. Gerçek bir halk ordusunun kişiliğine, özellikle onun disiplinine onun sabır, inat, dayanma gücüne, ustalığına her koşul altında doğru savaş biçimini, günlük, aylık, yıllık olarak geliştirmeyi bilen komutanlar olarak yine bilinçli savaşçı, savaşanlar olarak bu önümüzdeki süreçte, daha da önünde durdurulamaz bir ordu haline gelebilmek için kendimizi gerektiği kadar gözden geçirme, yeniden kararlaştırma, tam zafer temelinde bir militan haline getirmeye büyük özen gösterelim. Bunun gereklerini mutlaka yerine getirelim.
Ordu gücümüzü, tüm ARGK komuta ve savaşçı yapısını bu temelde kazanmayı her koşul altında esas alan, bunun engellerini, ister direkt düşmandan kaynaklansın, isterse başka sebeplerden kaynaklansın, hepsine karşı doğru tavır almaya, başarıyla aşmaya, kesin zafer doğrultusunda esas savaşımın kendi savaşımı olduğunu bilerek yüklenmeye ve kazanım adımlarını pekiştirmeye çağırıyorum.
Tüm Değerli Dostlarımız!
Başta Türkiye halkı olmak üzere, kirli savaşa karşı olan güçlere, kendi kurtuluşunu halkımızın kurtuluşunda gören bütün devrimci-demokrat ve sosyalistlerine, halkının temiz insanlarına şunu söylüyorum: Bu kirli savaş bizim halkımızdan daha fazla sizin halkınızın mahvedilmesine, sizin kirlenmenize yol açıyor. Kirlenmeyi durdurmak için bu savaşı durdurun! Bu savaş sizin savaşınız değildir. Ne ulusal, ne sınıfsal savaşınızdır. Bu, bir avuç işbirlikçinin, vatan satan, emeğinizi yok yere sizden çalan, bütün toplumsal yüce değerler üzerine en büyük kirli savaşı yürüten büyük vatan hainlerine, halk düşmanlarına karşı çıkmayı becermelisiniz.
Size dayatılan bu kirli savaşı, artık bir ulus savaşınız olarak, halk savaşınız olarak görmemeli; bir yanılgı olduğunu anlamak kadar, Kürdistan halkının savaşını da, kendi öz savaşımımıza dönüştürerek ve belki de tarihimizde, halkımız kadar çok isyan edip de başaramadığınız kendi savaşımınızı bu vesileyle bu büyük enternasyonal dayanışmayla verin. Göreceksiniz ki, sizin için de nihai kurtuluş bu savaştadır. Bunun günü gelmiştir, olanakları fazlasıyla vardır. Başta tüm devrimciler ve özgürlük isteyen Türkiye halkı bunu görmeli, anlamalı, gereklerini yerine getirmelidir.
Ben her zamankinden daha fazla açıkça söylüyorum ki, savaşımımız Türkiye halkının savaşıdır; başarımız Türkiye halkının başarısıdır. Bunu anlamaya ve gereklerini yerine getirmeye tüm Türkiye halkını ve onun öncü devrimci-demokrat, ilerici, aydınlık güçlerini kendi cephelerini örgütlemeye, başarıya olan inançlarını daha da kesinleştirerek önümüzdeki yılı ve yılları kendi öz savaşım yılları ve başarıyla savaşan bir halkı ve öncü gücü haline gelmelerine, gereklerini yerine getirerek başarmalarına çağırıyoruz.
Dışımızdaki çok çeşitli Kürdistanlı güçlere de, diğer parçalar dahil olmak üzere, ulusal birlik, dayanışma günlerine anlam vermelerini, artık neredeyse kesin bir Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan öteye, varlık-yokluk haline gelmiş bu savaşımımızı anlamaya, ona karşı durmamaya, eğer istiyorlarsa gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Onlara sonuna kadar destek sunacağımızı da belirtiyorum. Askeri cephesine katılmıyorlarsa siyasi cephesine, yurt içindeki cepheye katılamıyorlarsa yurt dışındaki cepheye katılmaya, ama asla engel teşkil etmemeye, yurtseverlik görevlerini bu savaşla çelişmeden yerine getirmeye, bu temelde geçmiş olumsuzluklar hangimizden kaynaklanırsa kaynaklansın bir daha düşmemeye, büyük bir ulusal ruhla bu önümüzdeki kutsal direnme savaşlarına kendi güçlerince katkıda bulunmaya ve gereklerini yerine getirmeye çağırıyorum.
Dünyadaki dostlarımızın da her zamankinden daha fazla bu savaşımımızı anladıklarına ve destek olmak istediklerine eminim. Savaşımımızın en anlamlı bir enternasyonal savaş olduğu kesindir. Günümüzde Kürdistan savaşı, devrimin şeref savaşıdır, sosyalizmin onur savaşıdır, demokrasinin savaşıdır. Bu temelde değerlendirdiklerinde ve bundan gurur duyduklarına eminken, bundan sonra kendi desteklerini, dayanışmalarını daha da geliştirmeye, onların da küçümsenemez adımları, daha da sıkça atmalarına ve başarılı olmaya çağırıyoruz.
Siz Değerli Halkımız!
Kendi cephemden de şunu söylemek isterim ki, biz savaşı artık onsuz yaşanılamaz, nefes bile alınamaz bir gerçeklik olarak görüyoruz. Yorgunlukmuş, yıpranmaymış, bunlar bizim için hiç önemli değil. Tam tersine, bizim yorgunluğumuz, yıpranmamız savaş durursa olur. Ben sizlere şunu hemen açıkça söyleyeyim ki; savaş geliştiği için zorlanmıyorum, savaşta engeller çıktığı için zorlanıyorum, savaş zayıflatıldığı için zorlanıyorum, yıpranıyorum.
Şunu çok iyi gördüm ve size göstermeye çalışıyorum; savaşın gelişmesi, kişinin gelişmesidir. Bir hiç olan benim böylesine gelişmem, savaşı biraz bilmemden ve gereklerine uymamdan ötürüdür. Buraya gelmeyi bilen bir kişi olarak, savaşın neye kadir olduğunu ve halk savaşının ne destanlar yazabileceğini görerek, bunu kendi gerçeğimize göre, halkımızın özelliklerine göre, nasıl olması gerektiğini hem çok iyi bilince çıkarıp, hem de gereklerini her yerde ve dönemde yerine getirerek ve şimdiye kadar buraya gelmeyi başararak söylüyorum bunları.
İnsanoğlu bir taş düşer başına, yere yıkılır, fiziksel olarak gidebilir her an, ama bir kurum olarak Önderlik, biz olsak da, olmasak da bu savaşı başarıyla yürütecek noktaya gelmiştir. Fazla kişilere kalmak yerine, işlerin teşkil ettiği kişilik tarzına, savaş tarzına bağlı kalmak sizler için çok önemlidir. Bizim fiziki varlığımızdan ziyade, temsil ettiğimiz düşünce gücü, moral gücü, siyasi ve askeri savaş tarzımızı anlamayı bilin. Bu sizin kendinizi kazanmanız demektir. Bana bağlanmaktan ziyade, bu gerçeklere bağlanın. Bunlar sizin zafer gerçeklerinizdir. Sadece fiziki olarak yaşamak değil benimki, öyle bir tarz yarattık ki, mezarda bile olsak bu ülkede bu savaş yürüyecektir. Doğal sonuçlarına, amaçlarına ulaşıncaya kadar sürecektir.
Biz bu temelde bu savaşa anlam verdik, buraya getirdik. Bundan sonra da götüreceğiz. Bunu herkes böyle anlamalıdır. Dünya da böyle anlamalıdır, siz halkımız olarak da anlamalısınız ve en başta da parti-ordu gücümüz de anlamalı. Bizimle bu savaşı yürütmek durumunda olan bütün önde gelen kadrolarımız artık kesinlikle anlamak zorundadırlar.
Biz herhangi bir kişi olarak değil, adını bile ağzına almaktan çekinilen bir ad olarak anılmalıyız. Yıllarca tek başına bir savaşı kendi içinde yürüten kişisi olarak bu savaşı buraya getirdik. Bunun nasılını artık anlamalısınız. Bir Önderlik kendini buna nasıl verdi ve gerçekleştirdi. Görüp değerlendirmeli ve gerçekten yol arkadaşlığını doğru yapmalısınız. Yapmazsanız kabul göremezsiniz.
Çok açıkça kendim için söylüyorum; benim halka sorunum yoktur. Hatta düşmanla da fazla sorunum yoktur. Onun anladığı dilde ne yapması gerekirse onu yapıyorum. Benim sorunum, sözüm ona bizimle yol arkadaşlığı yaptığını sananlarladır. Savaşçılarla da değil, benim onlarla sorunum yoktur. Savaşın kurmaylığını paylaşmaya, komuta, kadro gücü olmaya çalışanlara sözlerim var. Ben en çok onlara yükleniyorum; Önderlik gerçekliğini, komuta gerçekliğini doğru kavramak zorundasınız. Bizimle doğru bir savaş yaşamını paylaşmayı bilmelisiniz. Burada asla aldatma, aldanma olmamalıdır. Ciddi yetersizlikler kabul edilemez. Zamanında, yerinde komuta kişiliği sergilenmeden komuta gücü haline gelinemez. Çoktan lanetli ağalık, bürokratlık hastalıklarına tutularak hiç mi hiç komutanlık militanlık yapılamaz.
Bu anlamda bütün önder güçlerimizi, kadrolarımızı doğru Önderlik tarzını kesinlikle anlamaya, gereklerini mutlaka yerine getirmeye çağırıyorum. Size çok müsamaha ettik, yanlışlıklarınıza belki göz yummadık, ama sinemize yedirdik. Bunu daha fazla böyle sürdüremeyiz. Savaşın acımasız kurallarını sizler için de yürütmek zorunda kalacağız. Hazin sonuçlarla karşılaşmak, ucuz kaybetmemek için insanlığınıza güvenin, kendinize güvenin, kişiliğinize güvenin. Kazanabilen bir komutan olun, her sahada kendisiyle mücadele eden bir önder kadro olmanın gereklerini artık kavrayın. Bunun için çok kapsamlı çözümlemeler kadar, olanaklarını da seferber ettik. İsteyen onunla dev bir yürüyüşün sahibi olabilir.
Sizleri bu temelde Önderlik gerçeğini kavramaya, özellikle komuta, önder kadro olmaya, onun gereklerine derinden büyük bir ciddiyet ile, sorumlulukla kavramaya, gereklerini de yerine getirmeye bu vesileyle çağırıyorum. Siz bu temelde bu önümüzdeki savaş yılının üzerine yürürken, hem heyecanlı, hem coşkulu kazanmak için hazırlıklarınız büyüktür. Hemen her cephemiz savaş yürüyüşü halindedir. Bu devam edecektir. Düşman ya çağdaş çözüm yollarından anlar, bunu siyasetle halletmek ister, ya da kör şiddetle direniyorsa, halkların amansız şiddetin ne olduğunu anlayıncaya kadar devam edecektir.
Ben bu temelde halkımızın 15 Ağustos Atılımı’nın 11. yılını kutlarken, 12. yılının da üstün başarılarla dolu geçmesini; her zamankinden daha fazla bağımsızlık ve özgürlük için savaşan bir halk haline gelme yolunda, kendi öz savaşımıyla bu yılı da kazanması için, daha fazla fedakarlık, daha fazla cesaret ve daha fazla savaş için, ileriye atılmasını ve başarmasını dilerken, sonsuz selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
-Yaşasın Halk Savaşı!
8 Ağustos 1995/Halklar Önderi Abdullah Öcalan