HABER MERKEZİ
17’sinde genç bir kadın Rozerin… fotoğraf çekiyor, şiir okuyor, resim yapıyordu. Nazım Hikmet’in “Yaşamaya dair” şiirinden etkilenmişti en çok. Bu yüzden duramadı Sur’dan uzakta. Bir projesinde 5 ay sonra sonsuzluğa uğurlandığı köyü Herîdan’a yolculuğu anlatıyordu. Annesi Fahriye, onu “Güle güle kızım sen artık buralara ve köyüne emanetsin. Hakkımı sana sonuna kadar helal ediyorum Kürdistan’ın şehidi Kürdistan’ın kızı” diyerek uğurladı.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
17’sinde genç bir kadın Rozerin… fotoğraf çekiyor, şiir okuyor, resim yapıyordu. Hem öyle güzel resimler, fotoğraflar. Nazım Hikmet’in “Yaşamaya dair” şiirinden etkilenmişti en çok. Bu yüzden duramadı Sur’dan uzakta. 17 yaşındaydı. Bir kurşunla katledilmişti. Cenazesi neredeydi, o gencecik bedeni hangi toprağın altında annesine kavuşmayı bekliyordu. 8 Ocak günü Sur’da direnişin 38. gününde Fatihpaşa Mahallesi’ndeki Süleyman Nazif İlkokulu yakınlarında başından vurularak katledildi. Annesi Sur’u kadrajına taşıdığı fotoğrafları, çizdiği resimleri, eşyalarını saklıyordu Rozerin’in. Fahriye ana tam 5 ay bekledi Rozerin’in cenazesine kavuşmak için. İHD’de açlık grevine girdi kendisi gibi bekleyen İsa, Mesut, Hakan, Turgay, Ramazan, Gündüz, Cihat, Welat’ın anneleriyle. Zaman geçiyor her makama başvurup kızının cenazesini almak için çırpınıyor, bir yandan da direnişini sürdürüyordu. Direnişini kızını kaybettiği Sur’da, Dicle Fırat Kültür Merkezi’ne taşıdı. Nöbet tuttu gece gündüz. “Kızımın cenazesini istiyorum” dedi. Aylar sonra cenazesi teşhis edilip kızına ulaşan Fahriye Çukur, tüm acısına rağmen “Benim kızım öldü. Başka Rozerinler ölmesin. Barış istiyorum” diyebilmişti. İçini dökmek istiyordu Rozerin’e, 100 metre ötesindeydi ama alamıyordu. “Cenazesi 100 metre ötemdeydi ama gidip alamadım. Kavuşamadım, içimi dökemedim Rozerinime. Gözlerimizden akan yaş, kan olup döküldü Surlarda. Rozerinim gibi onlarca çocuk, genç katledildi. Çocuklarımızdan korkanlar, direnişlerini durduramayanlar çocuklarımızı katlettiler. Mezar var Rozerinim yok. Bir anne kızını toprağa vereceği günü bekler mi? Ama ben bekliyorum. Kızımın cenazesini alıp toprağa vermek istiyorum” demişti.
Güle güle kızım…
Rozerin için Diyarbakır’ın Dicle (Pîran) ilçesinde Kırkpınar (Herîdan) köyünde mezar açılmıştı. Dün sloganlarla defnedilen Rozerin’in ardından mezarına fotoğraf makinesi ve anı defteri bırakıldı. Fahriye son kez kızına “Güle güle kızım sen artık buralara ve köyüne emanetsin. Hakkımı sana sonuna kadar helal ediyorum Kürdistan’ın şehidi Kürdistan’ın kızı” dedi.
90’larda köyden göç
Rozerin’in ailesi 1990’lı yıllarda devletin köylerini yakması nedeniyle Diyarbakır’a göç ediyor. Yenişehir ilçesine bağlı Fiskaya Mahallesi’nde Dicle Nehri ve Hevsel Bahçeleri’ne bakan iki odalı bir evde 1999 yılında dünyaya geliyor Rozerin Çukur. Üç çocuklu bir ailenin ilk çocuğu Rozerin… Annesinin “ilk göz ağrım. Mutluluk kaynağım” dediği Rozerin…
“Rozerin’i nasıl anlatacağımı bilmiyorum” demişti Fahriye ana aylar önce bir röportajında. “O benim mutluluk kaynağımdı” diyor. Hatta Rozerin’in doğumundan sonra “Doğduğu zaman ondan sonra çocuk doğurmak istemiyordum. Çünkü ‘Başka çocuğum olursa Rozerin’i bu kadar sevmeyeceğim’ diyordum” diye düşündüğünü de paylaşıyor. Bu düşünce ile 4 yıl boyunca başka bir bebek dünyaya getirmiyor. Ardından iki çocuğu daha oluyor Fahriye’nin ama o, “mutluluk kaynağının” sevgisini bir başka taşımış içinde. Rozerin’in 5 yaşında okula gittiğini dile getiren Fahriye, “Okula başladığı ilk günden itibaren başarılı bir öğrenciydi” diyor.
Yazmayı seviyordu fotoğraf çekmeyi
Rozerin herkesin zihnine boynunda fotoğraf makinesi olan fotoğrafı ile kazındı. Annesi ise onun yalnızca fotoğrafla değil farklı alanlarla da ilgilenen çok yönlü bir genç olduğunu belirtiyor: “Şiir yazmak, okumak, fotoğraf çekmek, tarihi yerleri gezmek ve gezerken anlatmak. Okumaya karşı ise ayrı bir hobisi var, kitaplara çok bağlı. Sürekli kütüphaneden kitap alıp okuyor, kardeşlerine de okutuyordu. Diğer hobisi ise resim çizmek. Bir de anı yazmayı seviyordu. Gezdiği yerlerden sonra anı yazardı. Hayvanları çok severdi. Hayvan sevgisinden dolayı eti sevdiği halde yemezdi.”
‘Hem kızım hem arkadaşımdı’
Rozerin bir de ailesini maddi yönden rahatlatmak için çalışmaya başlıyor. Fahriye o süreci de şöyle anlatıyor: “Geçen yaz tatilinde 15 gün bir kafede çalıştı. Kazandığı parayla kendine kitap aldı. Daha çok çalışmak istiyordu, ancak kalp hastası olduğu için babasıyla çalışmasına izin vermedik. Ona verdiğimiz okul harçlığını harcamaz, biriktirirdi, bazen biriktirdiği parayı tekrar bana verirdi. Kardeşlerine düşkündü. Onun ölümümden sonra kız kardeşi çok etkilendi. Hiç kimseyle konuşmuyor. İçine kapanmış. Rozerin bizim için çok değerliydi. O benim sadece kızım değil, arkadaşımdı.”
Ruken de katledilmişti
Annesinin arkadaşı Rozerin ileride psikolog, fotoğrafçı ya da ressam olabilme hayallerini büyütüyor içinde. Arkadaşlık konusunda seçici olan Rozerin’in en yakın arkadaşının da devlet tarafından katledildiğini söyleyen Fahriye, bu durumu ise şöyle anlatıyor: “Fotoğrafçılık kursunda tanıştığı arkadaşı Ruken Demir 12 Eylül 2015’te Bağlar’da devlet tarafından katledilmişti. Ondan sonra Rozerin çok değişti. Sürekli Ruken’in mezarına gidiyordu. Onu zorla eve getiriyorduk. Çok ağlıyordu. Bekli de ilk kez sevdiği bir arkadaşını kaybetmişti.” Rozerin’in en son evden çıkarken üzerinde okul üniforması olduğunu hatırlıyor Fahriye ve ekliyor: “Gittiği zaman Sur’da bir günlük yasak kalkmıştı. Orada arkadaşları mı vardı bilemiyorum, ama bir daha çıkamamış. İki gün sonra ölüm haberi geldi. Onun ölümüyle benim hayatım da bitti. Eğer kızımın cenazesini alsaydım belki bu kadar içim yanmaz, acım taze kalmazdı…”
Rozerin feminist Rozerin şair Rozerin şiir
Rozerin’in evde çizdiği çok sayıda kara kalem çalışması, yazdığı anı ve şiirler, çektiği onlarca fotoğraf ve okuldaki başarılarından dolayı aldığı belgeler bulunuyor. Kısacık yaşamında erkek egemen zihniyet sarmalına karşı mücadele yöntemi olarak kadın kurtuluş ideolojisi üzerinde duruyor Rozerin… Rozerin’in feminist bir kişilik yapısına sahip olduğunu dile getiren Fahriye’nin söylediklerini de doğruluyor Rozerin’in resimleri. Çizdiği resimlerin pek çoğunda kadın figürleri, odasında ise belki de henüz bitiremediği jineoloji kitapları bulunuyor.
Herîdan’a yolculuk
Rozerin’in yarım bırakmak zorunda kaldığı yalnızca çizdiği resimler ve okuyamadığı kitaplar değil. Bir de lise 3. sınıftayken hazırladığı bir proje var. Rozerin projesi için şunları kaleme alıyor: “Bence bu projedeki amacı en iyi şekilde anlatmak, bunu gerçekten görüp yaşamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için gerçekten heyecanla köyümüze yani yemyeşil bir doğa harikası olan Heridan, diğer bir adıyla Kırkpınar’a doğru yol aldık. Yolculuğumuz arabaya binerek başlar. Arabayla gidiyoruz, çünkü yolda karşılaşacağımız diğer harikaları kaçırmak istemeyiz. Şehirden yavaş yavaş ayrılırken; o koca koca güzelim güneşin önüne geçip bizi güneşten mahrum eden binalar gitgide azalıyor ve önümüzdeki adeta bir gelinliğin bembeyaz duvağı gibi karlı dağların güzelliğini daha iyi görebiliyorduk. Köye yaklaştığımız sırada yeşillikler artıyor. Kuş cıvıltıları ve şırıl şırıl akan şelalelerin, derelerin sesleri kulağımızda müthiş bir müzik keyfi yaratıyordu. Böyle müthiş güzelliklerin şehirde görülmesi kesinlikle imkânsızdı. Eğer merak ediyorsanız gelip görebilirsiniz eminim çok eğlenirsiniz.”
Rozerin belki de doğaya özlemini anlattığı bu projeyi 5 sayfa yazmış. Proje de pek çok hayali gibi yarım… Rozerin’i fotoğraf ve resimden, şiir ve tarihi mekânlardan, kadın mücadelesi ve psikolog olma hayalinden ayıran zihniyet, annesinin ise yas tutma hakkını elinden almıştı.