HABER MERKEZİ –
Bin yıllardır sürdürülen, özelde Kürdistan olmak üzere Ortadoğu’da var olan savaş ve talan hep bir çözüm bekledi. Ancak çözümün muhattabı burada yaşayan halklar dışında başka paramiliter ve buna bağlı güçlerin ellerine bırakılarak, sürdürülen savaşı derinleşmekten başka bir aşamaya ulaştırmadı. Kendi çözümünü ve kaderini tayin etmeye çalışan halklar ve önderler ya katledilmiş, ya darağaçlarına gönderilmiş ya da kanlı bir biçimde bastırılarak, kalan kısımda sürgün edilip zamanla kimliksizleştirilmişlerdir. Saydığımız bu savaş biçimlerini en çok yaşayan halkların başında Kürt ve Kürdistan halkları yer almaktadır.
İşte 40 yıldan fazladır bu çözümsüzlüğe karşı bütün insani değer ve coğrafyanın kaderinin değişmesi için PKK hareketi, Önder Apo öncülüğünde ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere PKK hareketi salt bir teoriye yada coğrafyanın durumuna bağlı kalmamaktadır. İnsanın var oluşundan, üretimlerine, topluma ve toplumsallığa, kadına, yine kadının yaratımlarına dek Ahlaki-politik bir toplum arayışı ile yalnızca kaba bir askeri çizgiden ziyade öze dönüşün de alternatifi olarak ideolojik ve askeri bir tarzda yürümektedir. Özünde Kürd’ü yeniden ayaklandıran, ona kaybedilmiş ruhu tekrar kazandırma yolunda binlerce neferini yitirmiş bir partinin önderinin, bu hareketi tehlike bilmiş maskeli tanrılar tarafından hep girdaba alınmak istendiği, tarihten bugüne sürdüğü gibi 40 yıldan fazladır da Önder Apo şahsına hem fiziki, hemde insanlık ve ahlak dışı yöntemlerle uygulanmak istenmiştir. Çünkü Kapitalist Modernite güçlerinin yaymak istediği insan iradesini ve ahlakını yok sayan bu çözümsüzlüğe karşı Önder Apo ideolojik bir duruş sergilemiş Demokratik Modernite’yi insanlığa sunarak, bunun için amansız bir mücadele vermektedir. Nitekim Kürdistan coğrafyası insanlığın özünün yaşandığı yerdir. Haliyle burada gerçekleşen olay ve olgular insanlığın kaderinde de büyük rol oynamaktadır. Önder Apo’ya uygulanan komplo 15 Şubat’tan önceye dayansada fiziki olarak esaret alınma süreci hareketin nüvelerinin atıldığı vakitlere dayanır. Bundan önce hem içte, hemde dıştan imha edilmeyle yüz yüze bırakılmış Önder Apo gerçekliği yine vardır. Fiziki olarak yok etmek isteyen güçlere Ş.Zilan’lar en başında fedai çizgiyle cevap vermiş, düşmana net bir tavrı bedenlerini siper ederek ortaya koymuşlardır. Türkiye metropollerinden, Başur Kürdistan’ına, zindanlardan, Avrupa sahasına, yine özgür dağlara kadar sürdürülen eylemler ve fedaice gerçekleşen şehadetler bu Kapitalist Modernite güçlerinin ne kadar yanılgılı bir durumda olduklarını da açık olarak ortaya koymaktadır.
15 Şubat komplosuna giden süreç başlarken, Önder Apo 1 Eylül 1998 tarihinden itibaren başlattığı üçüncü tek yanlı ateşkes sürecini ilan etmişti. Yine Kürt sorunuyla ilgili herkese, bu sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözüm bulması için ortak çalışma çağrısı yapmıştı. Yine Roma’dayken, 8 maddelik Kürt sorununa demokratik çözüm bildirgesini yayınladı. Aslında bu bildirge bir halkın temel haklarının tanınması temelinde, barışçıl-demokratik çözümün gerçekleştirilmesini ifade ediyordu. Kürt halkı için olduğu kadar, Türkiye halkı ve bölge halkları açısından da yararlı olacak, olumlu sonuçlar verecek bir bildirgeydi. Bütün bunlara rağmen, “uluslar arası komplo” diye tanımladığımız saldırı başlatılıp, yürütüldü. Komplo 15 Şubat’ta gerçekleşmedi. Esas olarak 9 Ekim 1998’de başlatıldı. Temel amacı Önder Apo ’nun imhası temelinde, PKK’nin tasfiye edilmesiydi. Eğer bu biçimde PKK tasfiye edilebilirse, buna dayanarak Kürt toplumu üzerinde uygulanan inkâr ve imha siyasetinin başarıya götürülmesi hedefleniyordu. Bu amaçla da ABD-İngiltere ve İsrail öncülüğünde planlanıp-yürütülen ve esas amacı Önder Apo ’nun imhası olan bu komplo saldırısı başlatıldı.
Bu sürece ek olarak ABD öncülüğünde 17 Eylül 1998 yılında KDP-YNK-Türkiye’nin içinde bulunduğu Washıngton Antlaşması için dönemin YNK başkanı Celal Talabani ve KDP başkanı Mesut Barzani Washıngton’a giderek PKK’nin terör örgütü ilan edilmesi başta olmak üzere süregelen komplo ve kirli siyasi maddelere imza atmışlardır. Bu imza ile birlikte de 9 Ekim komplosunun da startı verilmiş olur. Yine aynı yıl Türk ordusu ‘’Murat Operasyonu’’ adıyla Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik büyük bir operasyon başlattı. KDP peşmergeleride bu operasyonda yer aldı. Önder Apo şahsında PKK’yi imha etme süreci bu süreçte kirli güçlerin elleriyle daha fazla hızlandırılmaktaydı.
6 Ekim 1998 yılında eski Yunanistan Ulaştırma Bakanı ve PASOK Milletvekili Kostas Baduvas Şam’a giderek, 109 Yunan Parlamenterin Önder Apo’yu Yunanistan’a davet ettiğini bildirir. Sonradan İngiltere’de NATO ajanı olarak yetiştiği anlaşılan Baduvas, Yunanistan’a dönüp gelişi için hazırlık yapacağını söyler. Önder Apo bu sayede 9 Ekim 1998’de Suriye Havayollarına ait bir uçak ile Şam’dan Atina’da bulunan Hellikon havaalanına gider. Komplonun belirtileri burada gün yüzüne çıkar, ki Önder Apo uçaktan indiğinde Baduvas yerine, Savvas Kalenderidis ve istihbarat üst yetkilisi Stavrakakis karşılama için havaalanında bulunur. 8 saat havaalanında bekletilen Önder Apo, Numan Uçar aracılığıyla Rusya’dan bir davet alır ve Yunanistan Dışişleri Bakanlığına ait bir uçak ile 9 Ekim günü Moskova’ya gider. Rusya, Avrupa, Kenya üçgeninde devam eden bu süreç 15 Şubat’a dek gizli güçler eliyle devam ettirilir. Bu ihanet ve 130 gün süren amansız yolculuğu bir şiirinde Önder APO şu şekilde ifade eder.
‘’Seninle yaşamak için,
aramızda Adem ve Havva’dan beri
ekilen kara çalıların sökülmesi
yükseltilen duvarların kaldırılması gerekir.
Bunun için,
ilk sınıf, ilk hakim,
yalancı ve zalim erkekliğin yenilmesi
ve
uygarlığın çaldığı ateşin alınması gerekir.
Prometeus’lara bedel bir kavgayı göze aldım.
Dünyayı karşımda buldum
Promete’nin memleketinde
haince esir düşürüldüm
ey kutsal ana
ve
sevda kadınıı…
Feride TOLHİLDAN