HABER MERKEZİ
Türkiye ve Bakurê Kürdistan’da, Yerel Seçimler daha önce belirlenmiş olan tarihte gerçekleşti. Ortaya çıkan tablo ise hiçte AKP-MHP faşist diktatörlüğünün kurguladığı şekilde oluşmadı. Kesin olarak belirtmek gerekir ki, gerçekleşen bu seçimlerde kaybeden AKP-MHP faşist diktatörlüğü oldu.
MHP’nin tarihinde hiçte olmadığı kadar illerde belediye başkanlığını elde etmiş olması da bu gerçekliği değiştirmedi. Çünkü AKP-MHP faşizminin Yerel Seçimlere biçmiş olduğu rol, yerel seçimlerden de öte, kendi ifadeleriyle de “bekalarıyla” ilgiliydi. O nedenle de tam bir özel savaş planlaması kapsamında, Yerel Seçim hazırlık çalışmalarını yürüttüler. Bu çalışmaları yürütürken de birer parti olarak ve onun imkanlarına dayanarak değil, tamamen devlet imkanlarına/gücüne dayanarak hareket ettiler. Tüm bunlara rağmen AKP-MHP faşist diktatörlüğü, istediği hedeflediği sonuçlara ulaşamadı.
AKP-MHP faşizminin hedefinde Kürdistan halkına, özgürlük ve demokrasi hareketine büyük darbeler vurmak ile Türkiyeli devrimci, demokrasi güçlerini büyük bir hezimete uğratmak vardı. Bunun ölçüsü olarak da neredeyse Türkiye ve Bakurê Kürdistan’daki tüm belediyeleri gasp etmeyi hedeflemişti. Bir nevi 1 Kasım 2015’de gerçekleşen ve tarihe “2. eli sopalı seçimler” olarak geçen darbe seçimi ile hedeflediklerine ulaşmak istemişti. Fakat nasıl 1 Kasım 2015 darbe seçiminde hedeflediklerine ulaşamamışlarsa, aynı şekilde 31 Mart Yerel Seçimlerinde de ulaşamamışlardır.
MHP 11 ilde belediye başkanlığı elde etmiş olsa da, AKP elinde bulundurduğu İstanbul, Ankara, Antalya büyük şehir belediyelerini kaybetmiştir. Yine seçimlere birlikte katıldığı MHP Adana ve Mersin Büyük şehir belediyesini kaybetmiştir. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığını ise ancak şaibeli bir şekilde elde tutabilmiştir. Tüm bu kaybettikleri şehirler Türkiye ve Bakurê Kürdistan’ın toplam nüfusu içinde önemli bir yer tutmaktadır. Sadece bununla da kalmamaktadır. Siyasal açıdan da önemli bir yere sahiptirler. Bakurê Kürdistan’da bazı şehir ve ilçelerdeki Belediye yönetimlerinin gasp edilerek, HDP’nin buralarda halkın iradesini etkili kılmalarının fiilen ve resmen engellenmiş olması da bu gerçekliği değiştirmemektedir.
AKP-MHP faşist diktatörlüğü 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde HDP’yi tamamen bitirmek istemiş fakat bunu başaramamıştı. Tüm engelleme, baskı ve teröre rağmen HDP yüzde 10 seçim barajını aşarak meclise üçüncü büyük parti olarak girmeyi başarmıştı. 31 Mart Yerel Seçimlerinde de böyle olmuştur. Seçim öncesinde Kürdistan’da HDP adeta nefes alamaz bir hale getirilmek ve halkın meydanlara çıkmasının önüne geçilmek istenilmiştir. Fiili soykırım ve siyasal soykırım saldırıları birlikte yürütülmüş, binlerce HDP’li seçim sandıkları kurulduğu ana kadar polis tarafından alıp- götürülmüş, seçim çalışması yürütmeleri ile birlikte seçimlerde oy kullanmalarının bile önüne geçilmiştir. Buna karşılık taşıma oylarla bazı yerleşim merkezlerinde seçim sonuçları etkilenmeye çalışılmıştır. Öyle ki buralarda yaşayan halktan daha çok; asker, polis, korucu ve dışardan “oy kullanmak” üzere getirilen devlet görevlileri, işbirlikçi- paramiliter faşist güçler savaşa gider gibi zırhlı araçlara bindirilerek sandıkların başını doldurmuşlar ve bunların “seçimi” ile başta belediye başkanlıkları olmak üzere belediye yönetimlerini belirlemişlerdir. Bu şekilde, devlet darbesi ile belediyelerin başına getirilen kayyumların buralarda kalmasını sağladılar. Bunun dışında da hiçbir “sonuç” elde edemediler.
AKP-MHP faşist diktatörlüğünün Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin kameraların karşısına geçerek, Kürdistan’da bazı yerleşim merkezlerinde kayyumların belediye başkanlığı koltuklarında oturmaya devam edecek olmalarını elde ettikleri en büyük başarı olarak dile getirmiş olmaları da bunu göstermektedir. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden sonra da böyle olmuştu. O zaman bugünkünden farklı olarak, Bakurê Kurdistan ve Türkiye’nin tamamında cuntanın belirlediği, çoğunlukla da emekli askerlerden oluşan belediye yönetimleri oluşturulmuştu.
Tüm devlet imkanları ve militer güçlerini kullanarak, 12 Eylül’ün askeri faşist generallerinin yaptıklarının on da birini bile gerçekleştirilememiş olmasını büyük bir başarıymış gibi göstermiş olmaları da bu şekilde Erdoğan-Bahçeli faşizminin içerisine düşmüş oldukları aczin yaşanan en somut bir ifadesi olmuştur.
31 Mart 2019 Yerel Seçimlerini HDP ve onu şahsında Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimci, demokratik, özgürlükçü güçler, AKP-MHP karşıtı olan muhalif güçler kazanmıştır. Bu niceliğe değil niteliğe ve neden olduğu siyasal sonuçlara dayalı bir kazanımdır. Daha etkili olduğu belediye yönetimlerinin nicelik olarak oranı düşmüş olmasına rağmen asıl üzerinde durulması ve görülmesi gereken de bu gerçekliktir.
Kuşkusuz, HDP 31 Mart 2019 seçimlerinde, mevcut elde etmiş olduklarından daha fazlasını elde edebilirdi. Özgüce dayanarak bunu gerçekleştirme koşulları da vardı. Neden bunun sağlanamamış olması değerlendirme konusu olabilir. Fakat bunu seçim sonuçları değerlendirilirken esas almak, “ağaçlardan, ormanı görmemek” gibi bir yaklaşımın sahibi olmak anlamına gelecektir. Buna karşılık burada görülmesi gereken, Türkiye ve Bakurê Kürdistan’da siyasetin etkin bir ögesi olan HDP’nin Yerel Seçimler de belirlediği asıl hedefine ulaşmış olduğudur. AKP-MHP faşizmini geriletmiş ve darbelemiştir. Türkiye zeminin de başta büyük şehirler olmak üzere etkili oldukları belediye yönetimlerini kaybetmelerini sağlamıştır. En önemlisi de 31 Mart öncesi Türkiye ile 31 Mart sonrasının Türkiye’sinin aynı olmayacağını göstermiştir.
31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde kazanan Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci, demokrasi, özgürlükçü güçler, AKP-MHP muhalifleri en başta da Kürdistan ve Türkiye halklarıdır. Kaybeden de AKP-MHP faşizmidir. Asıl olarak da burada görülmesi gereken bu gerçekliktir.
Cemal ŞERİK