NAVENDA NÛÇEYAN
Selahattin ERDEM yazdı —
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olurmuş. Newrozun gelişi de 8 Mart’tan belli oluyor. Gerçekten de 2022 yılı 8 Mart’ında kadınlar yeni bir özgürlük zirvesi yaratmayı başarmış bulunuyor. Özellikle de Kürt kadınları açısından bu gerçek rahatlıkla ifade edilebilir. Hem kitlesellik, hem ideolojik derinlik ve hem de tutum keskinliği açısından bu durum söylenebilir. Daha şimdiden 21. Yüzyılın kadın yüzyılı olduğu rahatlıkla belirtilebilir.
Demek ki 2022 Newrozu da özgürlük mücadelesinde yeni bir zirveyi yaratacaktır. Hem geçen mücadele sürecini doruğa çıkartacak ve hem de yeni bir mücadele süreci başlatacaktır. Kadın ve gençlik öncülüğündeki Kürt halkı sokaklara akıp meydanları doldurarak, özgürlük ve demokrasi taleplerini Önder Apo’nun özgürlüğü temelinde somut olarak ortaya koyarak, oldukça net ve keskin bir tutum sergileyerek bunu başaracaktır.
Bu Newrozla birlikte PKK ellinci mücadele yılına girmektedir. Bu Newroz, PKK ile yaşanan ellinci Newroz olmaktadır. Kürdistan’da Apocu Önderliksel Doğuş ve Apocu Hareketin ilk örgütsel temelinin atılışı bundan elli yıl önce bir Newroz sürecinde gerçekleşti. Apocu Önderlik ve Hareket bir Newroz önderliği ve hareketi olarak şekillendi. Dolayısıyla ortaya PKK gibi bir Newroz Partisi ve özgür Kürt halkı gibi Newrozlaşan bir halk gerçeği çıktı. Önder Apo ve PKK ile Newrozlar yeniden anlam bulup daha da güzelleşti.
Şimdi ellinci yıla girerken, Önder Apo ve PKK ile nelerin değiştiğini ve yaratıldığını kuşkusuz herkes kendine soracak ve de değerlendirecektir. Elbette elli yıllık bu tarihi gelişme süreci birçok açıdan ele alınıp gözlenebilir ve de incelenebilir. Ancak herhalde en anlamlısı ve somutu Newrozları gözleyip inceleyerek bulunur. Elli yıl önce Kürdistan’da Newroz ne hale gelmişti, şimdi hangi durumdadır? Açık ki mukayese etme çabasına bile gerek yoktur.
Kuşkusuz Kürt toplumunda Newroz bilinci hiçbir zaman yok olmadı. Bir direniş ve özgürlük ruhu olarak 2600 yıldan fazla yaşadı. Fakat bundan elli yıl öncesine, yani 1970’li yıllara gelindiğinde bu ruh ve bilinç iyice zayıflamış ve küllenmişti. İçten içe kor halinde yansa da bir türlü açığa çıkamıyor ve alev haline gelemiyordu. Çünkü faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset tarafından kanla bastırılıyordu. Söz konusu bu zihniyet ve siyaseti aşıp yenilgiye uğratacak bir bilinci, tarzı ve örgütü bir türlü ortaya çıkartamıyordu. İşte bu ruh, bilinç ve tarz Önder Apo oldu. Hiç kimsenin bulamadığı dermanı Önder Apo buldu. Söz konusu örgüt ve eylemin adı PKK oldu. Başarı ve zaferin yolu Önder Apo ve PKK ile açıldı.
Peki Önder Apo ve PKK bunu nasıl yaptı? Her şeyden önce, tarihsel özgür yaşam bilincine ulaşarak, bu ruha ve bilince tutku düzeyinde inanıp bağlanarak, sarsılmaz bir özgür yaşam iradesi edinerek yaptı. Önder Apo gerçeği, işte bu tarihsel özgürlük bilincini, tutku düzeyindeki inancı ve sarsılmaz iradeyi ifade etti. PKK ise, işte bu bilincin, inancın ve iradenin örgütsel ve eylemsel somutlaşması oldu.
Bir kez özgür yaşam bilincini, inancını ve iradesini edinirse ve bunlardan asla sapmazsa insan, gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Yani bu işin tarzı, taktiği, cesareti ve fedakârlığı peş peşe ortaya çıkıyor. Pratik gelişmeler art arda sıralanıyor. Önder Apo ve PKK, önce işte bu özgürlük bilincini, inancını ve iradesini oluşturdu, ardından da en ağır bedeli ödemeyi göze alan bir cesaret ve fedakârlıkla bu işin tarzını ve temposunu yarattı.
Demek ki tüm bu gelişmelerin başında hiç kimsenin öyle yaşamaya ve çalışmaya cesaret edemediği Önderlik gerçeği var. Onu somutlaştıran ve yenilmez kılan ise, en ağır bedel olan şehitler gerçeğidir. Bu da kadro ve militanın bilinci, cesareti ve fedakârlığı ile oluşmaktadır. Halkın kopmaz bağlılığı ve tükenmez desteği ise işte bunların tamamlayıcısı oluyor. Zaten böyle bir Önderlik, Şehitler ve militan duruş ortaya çıkınca halkın bağlılığı ve desteği bunlara bağlı olarak oluşuyor. Halkın kopmaz bağlılığı ve bitmez desteği ise Önderlik, şehitler ve partide somutlaşan öncülüğü sürekli güçlendiriyor.
İşte üzerindeki külü silkerek alttaki koru alevlendiren bu gerçeklerdir. Yani Önder Apo, kahraman şehitler ve PKK gerçeğidir. 1970’li yıllarda Kuzey Kürdistan’da içten içe yaşanan ve diğer Kürdistan parçalarında ise ideolojik-siyasi anlamından boşaltılarak bahar pikniği konumuna düşürülen Newrozu Önderlik ve şehitler gerçeği açığa çıkardı ve gerçek anlamına kavuşturdu. Daha 24 yaşında bir gençken Önder Apo’ya örgüt kurdurtan ve Kürdistan özgürlük mücadelesine yönelten gerçeklik Newroz ruhu ve bilinci oldu. Daha 27 yaşındayken Mazlum Doğan’ı 12 Eylül karanlığını aydınlatan kahramanlık direnişine Newroz ruhu ve bilinci sevk etti. Eğer çok güçlü ve derin bir Newroz özgürlük bilincine sahip olmasaydı, Mazlum Doğan öyle bir eylemi hiç yapabilir miydi?
Geçen elli yılda Newroz bilincini içinde gizli tutup yaşatma, çok gizli ve ürkek biçimde bazı kuytu yerlerde Newroz ateşi yakma ve bir piknik havasında yaşamaktan, bugünkü dört parça Kürdistan’da ve dünyanın dört bir yanında on milyonlarca insanın özgürlük eylemine kalktığı Newroza böyle ulaşıldı. Bunun yaratılmasına Önder Apo ve kahraman şehitler ordusu komutası altında savaşan gerilla direnişi öncülük etti. Eğer böyle bir Önderlik gerçeği ve fedai çizgisindeki kahraman gerilla direnişi olmasaydı, bugün insanlığa özgürlük umudu yayan söz konusu gelişmelerin hiçbirisi olmazdı.
Çok açık ki şimdi de aynı Önderlik ve gerilla direniş gerçeğiyle ellinci mücadele yılına giriliyor. Önder Apo ve PKK ile yaşanan ellinci Newroz, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Dem Dema Azadiyê hamlemize yeni bir ivme kazandırıyor. AKP-MHP faşizmine karşı zafer çizgisinde yeni bir direniş sürecini ilan ediyor. Bu temelde tüm Kürt halkı ve dostları çok daha coşkulu ve anlamlı bir Newroz kutlamaya ve yeni direniş yılına girmeye çağrılıyor.
Kuşkusuz ellinci zafer yılı direnişine de Apocu zihniyet ve siyaset öncülük ediyor ve de her şeyin yaratıcısı oluyor. Yine kahraman gerilla savaşı, her zaman olduğu gibi, bugün de söz konusu mücadeleyi ete kemiğe büründürerek zaferin yaratıcısı oluyor. Bununla birleşen kadın ve gençlik direnişi, halk direnişi söz konusu zaferin garantisini oluşturuyor. Kürdistan’da tüm bu gelişmeleri yaratan devrimcilik ve yurtseverlik işte böyle şekillenmiş bulunuyor. Bu gerçeği görmeyen ve de kabullenmeyene Kürdistan’da gerçek devrimci ve yurtsever denmez.
O halde ellinci Önderlik, parti ve Newroz yılının zaferini yaratabilmek için hepimiz antifaşist özgürlük direnişine seferber olmalıyız. Önderliği doğru anlamalı, gerilla direnişine sahip çıkıp sürekli beslemeli ve tüm imkânları özgürlük mücadelesi için seferber etmeliyiz. Zaferin Apocu çizgide gelişen gerilla direnişinin öncülüğünde sağlanacağından asla kuşku duymamalıyız. Tarihin en haklı ve anlamlı savaşı olan gerilla savaşını kötüleyen ve ondan uzak duran yaklaşımlara hiçbir zaman itibar etmemeliyiz. Hamaset düzeyindeki barışçılığa ve savaş karşıtlığına kulak kabartmamalıyız. “Her türlü savaşa karşıyız” diyerek, AKP-MHP faşizminin yaptıklarıyla kahraman gerilla savaşımızı aynılaştıran sözlere kulaklarımızı kapamalıyız.
Açık ki bu tür sözler ve anlayışlar, aslında sahipleri tarafından bile yeterince anlaşılmazdır. Biz savaşları haklı ve haksız olarak ayırmayı, haksız savaşlara sonuna kadar karşı çıkarken, haklı özgürlük savaşlarını geliştirmek için de seferber olmayı bilmeliyiz. Bu temelde hem gerilla savaşımızı ve hem de gerilla öncülüğündeki halk direnişimizi büyüterek ellinci yılın zaferini yaratmayı mutlaka başarmalıyız. Bu ruhla herkesin Newrozunu kutluyor, Mazlum Doğan şahsında tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz!
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA