HABER MERKEZİ
68 Kuşağına Yönelik Saldırılar
1970-80 arası dönem öyle kısa bir değerlendirmeyle geçiştirilecek bir süreç değildir. 1970-80 arasında büyük bir mücadele yaşanmıştır. Gençlik hareketinin, bu devrimcilerin ortaya çıkardığı sonuçlar karşısında emperyalizm, NATO harekete geçmiştir, Gladio harekete geçmiştir. Türkiye’deki bütün gericilik harekete geçirilmiş ve bu uyanış ezilmek istenmiştir. Bu öyle istihbarat örgütlerinin birbirine vuruşturması değildir. Kuşkusuz NATO gibi askeri ve siyasi bir güç ve onun Türkiye’deki örgütlenmeleri tabii ki Türkiye’nin kontrolden çıkmaması için, Türkiye’deki özgürlükçü ve demokratik hareketin etkili olmaması için her türlü provokasyonu da, yönlendirmeyi de yapmıştır. Ama bütün bunları ortaya çıkaran, bu tür müdahaleleri yapmak zorunda bırakan güç 68 Kuşağının yarattığı özgürlük ve demokrasi özlemidir. Bu hareketin toplumda ortaya çıkardığı özgürlük ve demokratik özlemleridir. Bu hareketin özgürlük ve demokrasi ruhu Türkiye’deki tüm gençliği harekete geçirme gücüdür. Bunlar olmasaydı Türkiye’de MHP de o düzeyde gündeme sokulmazdı, istihbarat güçleri o düzeyde harekete geçmezdi. Devlet de bu hareketlerle bu kadar uğraşmazdı. Yine bu hareketin gelişimini önlemek için provokasyonlarla devreye girmez, her türlü provokatif eylem ortaya çıkarmazdı. Ortamın o düzeyde karışık ve bulanık hale getirilmesini yaratan da bu kuşağın yarattığı özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yarattığı Türkiye’deki değişim ve toplumu harekete geçirme gücüdür. Bu görmezlikten gelinebilir mi?
Ecevit’in bu ortamı değerlendirerek ne ezilen ne ezen, insanca, hakça düzen sloganı ve bu tür söylemlere başvurarak ezilenlerin, mazlumun yanında duran bir lider gibi görünüp yüzde 42 civarında oy alması ve Türkiye’nin birinci partisi olması böyle bir mücadelenin yarattığı Türkiye siyasi ortamının sonucunda gerçekleşmiştir. Bu yönüyle 68 Kuşağının gücünü görmek gerekir. 68 Kuşağı çok güçlü bir zemin ortaya çıkardı. Denizler, Mahirler, İbrahimler, onların yarattığı zemin üzerinde gençlik öyle bir sol harekete eğilim gösterdi ki, bir değil, onlarca sol, sosyalist, devrimci örgüt ortaya çıktı. Bu aslında Türkiye’deki 68 Kuşağının yarattığı verimli topraktan dolayı, özgürlük ve demokrasi özlemine seslenmenin toplumu etkilediği bir Türkiye, bir Kürdistan yarattığı için bu kadar örgüt ortaya çıkardı, bu kadar eğilim ortaya çıktı. Birçok örgütün topluma seslenerek örgütlenebildiği, taban bulabildiği bir 70-80 arası yaşadık. Toplum bu düzeyde güçlü bir biçimde demokrasi ve özgürlük özlemlerine yöneldiği için hak, adalet kavramlarına sarıldığı için, sömürüye ve baskıya karşı çıktığı için Türk devleti de MHP’yi kullandı, istihbarat örgütünü güçlü biçimde devreye sokarak bu eğilimi durdurmaya, bastırmaya çalıştı. Bu hareketin etkileri o kadar güçlüydü ki, bu yol ve yöntemlerle tümden bastırılıp tasfiye edilemeyince 12 Eylül’de dört dörtlük bir askeri faşist darbeyle kökü kazınmak istendi. 68 Kuşağının yarattığı bütün değerlerin kökü kazınmak istendi. Onun etkisi tümden silinmek istendi. Böyle ağır bir saldırı ortaya çıktı.
Tabii ki bu faşist darbe ABD’nin, NATO’nun desteklediği bir harekâttı. Ama bu kadar destek verilmesinin nedeni, bu dalganın NATO’nun uç bölgesi olan Türkiye’yi sarsmasıydı, Türkiye’deki siyasal sistemi altüst edecekti. ABD ve Avrupa Türkiye’yi kullanamayacak duruma gelmişti. Bu nedenle NATO’ya bağlı orduyu harekete geçirerek bir kök kazıma harekâtına giriştiler. Bu açıdan 68 Kuşağı derken özellikle onların şehadetleri sonucunda ortaya çıkan tüm bu gelişmeleri, 68 Kuşağının ortaya çıkardığı sonuçlar olarak değerlendirmek gerekiyor. Dünyadaki diğer 68 hareketleri bu denli sonuçlar yaratmamış, toplumu bu denli etkilememişlerdir. Türkiye’deki 68 Kuşağı, yani Denizler, Mahirler, İbrahimler ve onun çevresinde örgütlenenler ise Türk devletini, NATO’nun en önemli askeri gücü, uç beyi, uç karakolu olan Türkiye’yi sarsmıştır. Tek başına bu durum bile Türkiye’deki 68 hareketinin gücünün ne düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır.
68 Kuşağının Ortaya Çıkarttığı Devrimci Bir Genç; Önder APO
68 Devrimci Gençlik Hareketi kuşkusuz Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni de ortaya çıkaran temel etkenlerdendir. Önder APO da 68 kuşağındandır. Belki Önder APO bir iki yıl sonra bu hareketle tanışmıştır. 1970-71’de 1968 Kuşağıyla daha sıkı ilişki içindedir. 1968 Kuşağıyla tanışmış bir önderliktir. 1968 hareketinin belirli düzeyde etkilediği DDKO hareketi vardır. Kuşkusuz DDKO, Güney’deki KDP’nin de belirli düzeyde etkisindedir, ama dünyadaki gençlik hareketi de belirli düzeyde bu hareketi etkilemiştir. Önder APO, DDKO ile de belirli bir ilişki içindedir, oraya gidip gelmektedir. Yine 1960 sonu ve 70’lerin başında Türkiye’deki gençlik hareketiyle, devrimci hareketle tanışmıştır. Onları da yakından takip etmektedir. Zaten 1971 yılında üniversiteye girmiştir. Ondan önce de İstanbul’da ve Ankarada kalması söz konusudur. Bu süreçlerde de Türkiye’deki sol güçlerle tanışmıştır. Zaten Siyasala girdiğinde de SBF Mahir Çayan’ın okuludur. THKP-C’nin en önemli merkezlerindendir. Önder APO’nun Siyasal Bilgilere öğrenci olarak girmesi bu hareketle, THKP-C’yle ve sol güçlerle yakından tanışma, onları görme fırsatı olmuştur. Zaten bu gençlik hareketinden, 68 Kuşağının yarattığı Türkiye’deki siyasal ortamdan yararlanarak sosyalizme ve devrimci mücadeleye ilgi duymuştur. Artık 1970-71’de sosyalizmi benimsemiş olan bir gençtir. Belki herhangi bir grubun, hareketin üyesi değildir, ama devrimci gençlik hareketinin bir sempatizanıdır, ilgi duyan bir gençtir. Bu ilgisi de sıradan bir ilgi değildir. Bu gençlik hareketinin, sosyalizmin Türkiye açısından özgürlük ve kurtuluş getireceğine inanmıştır. Yine Kürt genci olarak sosyalizmin Kürt halkının sorunlarına da çözüm getireceğine inanmaktadır. Bu yönüyle sosyalizme güçlü inanç vardır. Böyle bir inanca sahip olduğu bir süreçte 1971’de Siyasal Bilgiler Fakültesine kaydolmuştur.
Önder APO’nun Siyasal Bilgiler Fakültesine kaydolduğu süreç, aynı zamanda 12 Mart askeri darbesinin gerçekleştiği süreçtir. Darbe olduğunda Türkiye’de; Ankara’da, İstanbul’dadır. Bu süreçleri yakından takip etmektedir. Böyle bir bilinçle Siyasal Bilgiler Fakültesinde sosyalizmi; Mahirlerin, Denizlerin, Türkiye’deki devrimci gençlik hareketinin mücadelesini yakından takip etmiştir. Yine 12 Mart darbesini yakından görmüş, buna karşı Türkiye’deki devrimci güçlerin mücadelesini, duruşunu da takip sürekli takip edebilmiştir.
İşte bu süreçte 1972’nin 30 Mart’ında Mahir Çayan ve arkadaşlarının, Deniz Gezmişleri kurtarmak için yaptıkları eylem sonrası Tokat-Niksar’ın Kızıldere köyünde katledilmesini protesto etmek için Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenci boykotu düzenlemiştir. 12 Mart darbesinin o ağır faşist baskı koşullarında bir okulda boykot düzenlemek tabii ki büyük ve devrimci bir eylemdir. Bu büyük devrimci eylemin esas örgütleyicisi de Önder APO’dur. O zaman 23 yaşında bir gençtir. Herhangi bir örgütün yöneticisi değildir. Ama devrimci örgütlerin dağıtıldığı, 12 Mart askeri darbesi sonucu faşist baskıların arttığı dönemde gerçekleşen bu katliam sonrası sorumluluk bilinciyle, devrimci güçlere bağlılığıyla, sosyalizme inancıyla devrimci gençlik hareketinin merkezlerinden olan Siyasal Bilgiler Fakültesinde gençleri örgütlemiş ve boykot gerçekleştirmiştir. Böyle bir boykota 23 yaşında genç bir öğrenciyken devrimci bir sorumlulukla, ciddiyetle öncülük yapması, örgütlemesi Önder APO’nun karakterini, kişiliğini ortaya koymaktadır. Bir düşünceye bağlandığı zaman ona karşı nasıl sorumluluk duygusu taşıdığını; herhangi bir olay karşısında nasıl ciddi yaklaşım içinde olduğunu ortaya koymuştur. Önder APO’nun sorumluluk duygusunu, olaylara ve olgulara ciddiyetle yaklaşılmasını Mahir Çayan ve arkadaşlarının hemen katledilmesinden sonra bir boykot düzenlenmesinde görmekteyiz. Tabii ki büyük bir eylem olduğu için 12 Mart askeri darbesi, 12 Mart faşizmine karşı bir direnişçi tutum, bir meydan okuma gibi bir eylem olduğu için hemen bu boykotun üzerine gidilmiştir. Boykotu örgütleyenlere yönelik bir tutuklama kampanyası başlatılmıştır. Bu kampanyanın sonucu Önder APO ve birçok öğrenci arkadaşı tutuklanmıştır, Mamak cezaevine atılmıştır. Tabii Siyasal Bilgiler Fakültesinde olduğu için boykot THKP-C’nin bir eylemi olarak değerlendirilmiştir.
Bu gerçeklik, Önder APO ile 1968 Hareketi arasındaki bağı yakından göstermektedir. Önder APO da 1968 hareketinin ortaya çıkardığı devrimci bir gençtir. 1968 gençlik dalgasının etkilediği ve kendine çektiği bir Kürt genci; bir öğrencidir. Bu açıdan, Önder APO dünyada gelişen ve Türkiye’de kendini çok etkili bir biçimde dışa vuran 68 Kuşağının bir parçasıdır. Önder APO’nun 68 Kuşağıyla ilişkisini böyle değerlendirmek gerekir. Önder APO boykottan sonra tutuklanmıştır ama bir örgüt lideri değildir; hatta bir örgüt üyesi bile değildir. THKP-C’ye sempatisi vardır; ilişkisi o kadardır. Ama bütün devrimcilerin illegaliteye geçtiği, tutuklandığı 12 Mart faşizmi altında kimsenin devrimci örgütlenme ve eyleme cesaret edemediği bir dönemde, bir devrimci genç olarak böyle bir eylem geçekleştirmesi, Önder APO’nun devrimci siyasal mücadeleye öncülük düzeyinde aktif katılacağını, yaşamının yönünü böyle çizdiğini ortaya koymuştur. Çünkü o zor koşullarda böyle bir boykot gerçekleştirmek ve bunun öncülüğünü yapmak böyle bir kararlılığı, böyle bir duruşu ve yaşamına bu doğrultuda yön vermesini ifade etmektedir.
Önder APO bu sorumluluk ve ciddiyetle boykota katıldıktan sonra tutuklanmış, zindanda da devrimci duygusunu, düşüncesini pekiştirmiş, yoğurmuştur. Zindana THKP-C’ye sempati duyan bir devrimci genç olarak girmiş, ama kaldığı altı ay içinde kesinlikle sorumluluk duygusu daha da gelişmiş, sorunu daha ciddi ele almaya başlayan bir önder adayı olarak çıkmıştır. Özellikle de Mahirlerin katledilmesi, ardından Denizlerin idam edilmeleri, Önder APO’da 68 Kuşağının geliştirdiği bu devrimci mücadeleye bağlı kalarak onların anılarını gerçekleştirmek kararlılığı ve duruşunu geliştirmiştir. Bu yönüyle Önder APO Mamak cezaevinde kendini tümden devrimci mücadeleye adama kararı vermiştir. Daha Mamak’tayken öyle bir devrimci ve mücadele başlatmalıyız ki, Mahirlerin, Denizlerin mücadelesi gibi kesintiye uğramasın sonucunu çıkarmıştır. Düşmanın yarattığı koşullarda değil de devrimcilerin, devrimci güçlerin kendi yarattıkları ortamda ve zamanda mücadeleyi geliştireceği bir hareketin ortaya çıkarılması gerektiği düşüncesine ulaşmıştır. Öyle bir hareket geliştirmeliyiz ki kesintiye uğramasın, yenilmesin ve başarıya gitsin kararlılığı ortaya çıkarmıştır. Yedi ay sonra Mamak cezaevinden çıkarken Önder APO’nun gelişmesi ve ortaya koyduğu kararlılık bu çerçevede olmuştur.
Yedi ay, o dönemin Türkiye koşullarında az bir cezaevi yatma değildir. Sempatizan bir öğrenci olarak boykot yapmıştır. THKP-C ile organik bağı olan bir boykot değildir. Sadece devrimci gençlerin sorumluluk duyarak gerçekleştirdiği bir eylemdir. Böyle bir eylem sonrası yedi ay cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakılmıştır. Devrimci bir genç olarak, devrimci sempatizan olarak girdiği cezaevinden, 68 Kuşağı gençliği şehitlerine bağlılığın gereği olarak devrimci mücadele geliştirme kararlılığıyla zindandan çıkmıştır.
Önder APO zindandan çıkar çıkmaz gerçekten de 68 devrimci kuşağına bağlılığını ortaya koymuştur. Çıkar çıkmaz hemen devrimci gençliği örgütleme çabası içine girmiştir. 1972’nin sonunda çıktıktan sonra boş durmamıştır. En başta da devrimci sempatizan gençlerin yoğun olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesinden yanına aldığı birkaç THKP-C sempatizanıyla birlikte, Siyasaldaki THKP-C’ye yakın gençleri örgütlemeye çalışmıştır. Bu konuda önemli bir çaba göstermiştir. 1973’ün sonundaki seçim öncesi ve sonrasında örgütlenme çabalarını daha da arttırmıştır.
Kesinlikle bilinmelidir ki, 12 Mart’tan sonra Türkiye’de, devrimci gençliğin örgütlenmesine öncülük eden, devrimci gençliği ilk örgütleyen Önder APO’dur. Kuşkusuz İstanbul’da, Ankara’da, başka yerlerde Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin anısına bağlılığın gereği olarak gençliği örgütlemeye çalışan, bu devrimcilerin anısına devrimci mücadeleyi örgütlemek ve geliştirmek isteyen başkaları da olmuştur. Ama bunların başında Önder APO gelmektedir. Bu gerçeklik çok iyi bilinmemektedir. Ancak 1972-73-74’te Ankara devrimci gençliğin, özellikle de THKP-C’lilerin ağırlıkta olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesindeki gençlerin kim tarafından örgütlendiği araştırılırsa, yanıtın Önder APO olduğu açığa çıkacaktır.
Özellikle 1974’teki Ecevit affıyla bazı THKP-C üyelerinin dışarı çıkmasından sonra THKP-C’lilerin örgütlenmesinde başka isimler de ortaya çıkmıştır. 1974 affına kadar Ankara gençliğinin, özellikle de THKP-C’ye bağlı gençliğin, sempatizanların örgütlenmesinde birinci derecede rol oynayan Önder APO’dur. Bunu o dönemde Siyasal Bilgiler Fakültesinde ya da başka okullarda okuyan THKP-C sempatizanı, THKP-C’ye bağlı gençler bilmektedir. Bunu Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenci olan Ali Arfatlı, Nasuh Mitap; yine o dönemde Siyasal Bilgiler Fakültesinde etkili olup THKP-C’ye sempati duyanların hepsi bilmektedir. Sadece THKP-C değil, diğer örgütlerin de, THKO, TİKKO sempatizanları da iyi bilmektedirler. 1974’te TKP, TİP, TİSİP geleneğinden gelenlerin, o geleneğe yakın olanların kurduğu ADYÖD’nin devrimci gençlerin eline geçmesi, ADYÖD’nin devrimci gençliğin odağı haline gelmesinde Önder APO’nun rolü belirleyicidir. Önder APO kurulan ADYÖD’nde devrimci gençliğin etkin olması için yeniden yapılanması ve kongreye gitmesi sürecinde Önder APO, ADYÖD Üst Kurulu denen oluşumun içindedir. Onun sorumluluğunu yapmaktadır. ADYÖD’te devrimci gençler etkili hale gelmişse, daha sonra ADYÖD’te THKP-C’nin etkinliği artmış, sonunda ADYÖD; AYÖD biçiminde yeni bir oluşuma dönüşmüşse, bu süreçte en etkili öncülük yapan devrimci kişilik de yine Önder APO’dur. Bu gerçekliğin herkes tarafından bilinmesi gerekir.
Önder APO’nun Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi içinde yeri nedir? diye sorulursa, 1968 Kuşağına bağlılığın sürdürülmesinde en büyük rolü oynayan devrimci kişiliktir demek kesinlikle bir gerçeği ifade etmek olur. Hiç kimse Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin anısına bağlılığın gelişmesinde, onlara bağlılık temelinde 1970’lerde güçlü bir devrimci gençlik hareketi ortaya çıkmasında Önder APO’nun emeğini, çabasını inkar edemez. O dönemde devrimci gençlik hareketinde yer alanlar bu gerçeği bilmekteler ve bu gerçeği takdir etmeleri gerekir. Şimdi çok dillendirilmiyor. Ama eğer 1973-74 affıyla THKP-C üyeleri çıkana kadar Ankarada devrimci gençliğe, özellikle THKP-C’ye bağlı gençlere kim öncülük yaptı, onları kim örgütledi, onların örgütlü hale gelmesinde esas rolü kim oynadı? denilirse, bunun Önder APO olduğu açıktır. Ama ne yazık ki o dönemde THKP-C içinde yer alan sorumlu kişiler bu gerçeği açıkça ortaya koymamaktadırlar.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
https://www.nuceciwan18.com/2019/05/02/68-genclik-kusagi-ve-apocu-genclik-1/
https://www.nuceciwan18.com/2019/05/03/68-genclik-kusagi-ve-apocu-genclik-2/