Politik görevlerin bugünün sorunları üzerine inşa edilmesi gerektiğini söyleyen YDG, “Bizim o dönemin ruhunu ve mantığını yaşatabilmemiz gerekiyor. Nedir onlar; verili olanla yetinmeme, doğru olduğu kabul gören ve artık statükoya dönüşen anlayışları reddetme. Sınıf mücadelesinin açmazları noktasında bir yol bulma, yoksa bir yol açma. Dönemin bu görüşlerini kendimize rehber edinebilirsek, gençlik ve ezilen tüm kesimler olarak başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.”
HABER MERKEZİ – 68’in 50. yılı vesilesiyle “68 ve günümüzde devrimci gençlik hareketi”ne ilişkin Yeni Demokrat Gençlik (YDG) değerlendirmelerde bulundu. YDG ile ’68 hareketinin bugün gençlik için ne ifade ettiğin, 71 çıkışıyla açığa çıkan kopuşun gençliğe neyi gösterdiğini ve bugün gençliğin güncel politik görevlerini anlattı. Politik görevlerin bugünün sorunları üzerine inşa edilmesi gerektiğini söyleyen YDG, “Bizim o dönemin ruhunu ve mantığını yaşatabilmemiz gerekiyor. Nedir onlar; verili olanla yetinmeme, doğru olduğu kabul gören ve artık statükoya dönüşen anlayışları reddetme. Sınıf mücadelesinin açmazları noktasında bir yol bulma, yoksa bir yol açma. Dönemin bu görüşlerini kendimize rehber edinebilirsek, gençlik ve ezilen tüm kesimler olarak başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.”
– 68’in 50. yılını geri de bırakıyoruz, ‘68 bizim coğrafyamız açısında da önemli bir yıl. Bugünkü devrimci hareketin temellerinin ‘68 kuşağının ortaya çıkışı ve gelişimi içinde filizlendiği ve olgunlaştığını söylemek mümkün. o dönem açığa çıkan gençlik enerjisini ve ruhunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
68, dünya çapında biriken öfkenin her karış toprakta patlamalara neden olmasıdır aslında. Ezilenlerin evrensel bir başkaldırı yılıdır 68.
68’in genel dokusuna baktığımızda ise, “bu düzen değişecek” diyenlerin “başka bir dünya mümkün” diyenlerin hayalini kurdukları dünyayı yaratmak adına kendini sokaklara attıkları bir içeriğe sahip olduğunu görüyoruz. Bu açıdan düşündüğümüzde sokakların, toplumsal bir şekilleniş yaratmada, kitlesel anlamda yeniye evirilme sürecinde değiştirici ve dönüştürücü gücünden bu çapta ilk defa ‘68 döneminde yararlanılmıştır diyebiliriz. Yani bir demirci için demirine şekil kazandırma da uygun sıcaklık ne derece önemliyse, 68’de de kitlelerin yeni bir nitelik kazanmasında sokaklar o derece önemli olmuştur. Karşıt fikirler, sokaklarda yeni fikirlere dönüşmüş, geçmiş düşünceler sokaklarda sınanmış ve sokağın gerçeğine uymayan fikirler terk edilmiştir.
Dünya ekseninde baktığımız da 68’e gelene kadar bir birikim yaşandığını görüyoruz. Bir tarafta ABD emperyalizminin Vietnam’ı işgal saldırıları ve Vietnam halkının yılları bulan kararlı direnişi, Latin Amerika’daki gelişmeler ve Küba devrimi, Çin’de ise Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı yerinden oynatan etkileri. Denilebilir ki bu üç dinamik nokta bir sarsılmaya neden olmuştur. Gençlik ise bu sarsılmalardan beslenmiş ve aynı zamanda bu sarsılmaları büyütmüştür. Gençlik her dönem yeniyi ve yeni yaşamı temsil etmektedir. 68’de bu açıdan başat rol gençlikte olmuştur. 68; kültür sanattan, siyasete buradan insan ilişkilerin şekillenmesine kadar birçok meselede kırılma noktasıdır. Yani 68’e kadar birbirinin üzerine eklenerek gelişen toplumsal süreç, 68’de geçmişin reddi üzerine inşa edilmiştir. Bu açıdan her alanda aykırılık, sınır tanımazlık, dönemin neredeyse her sloganında kendisini hissettirmektedir.
Gençliğin dinamik ve atılgan ruhunu o dönem açısından, dönemin bu niteliğiyle birlikte değerlendirmek gerekir. Gençliğin esasen de öğrenci gençliğin kabına sığmayan özelliğini de bu dönemde görebiliyoruz. Liselerde, kampüslerde boykotlar ve işgallerle başlayan sürecin işçi direnişlerini tetiklediği ve daha sonra da bu iki direniş odağının mevcut sisteme karşı birleştiğini görebiliyoruz. Özellikle batıda, öğrenci ve işçi eylemlerinin iç içeliğinden bahsetmek mümkündür.
“71 çıkışı, Türkiye’de sınıf hareketlerinin silahlı mücadeleyle buluşarak, devrimci bir nitelik kazanmasıdır”
– ‘68 hareketinde bir sıçrama yaratan ve ‘71 çıkışıyla açığa çıkan kopuşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
68’in etkileri hemen hemen her ülke de görülürken, ayrı ayrı ülkelerdeki hareketler kendi dinamik noktalarından tutunarak 68 dalgasını büyütmüşlerdir. Bu açıdan Türkiye’nin özgünlüğünü, gerçekliğini ortaya koymamız gerekiyor. Topraksız köylülerin, toprak sorunu üzerinden örgütlenmesi; işçi sınıfının sendikal haklar çerçevesinde başkaldırısı, Kürt ulusuna yönelik ulusal baskıya karşı ulusal bilincin gelişmesi (bu bilinç daha sonra PKK’nin doğuşunu da sağlamıştır). Ve tüm bu sorunlara karşı devrimcilik adına gerçekleştirilen dönemin yegane mücadele biçimi, sistem içi mücadele.
Çeşitli sebeplerle sokağa çıkan tüm kesimler, faşist devlet yapılanmasının her defasında şiddetiyle, polis gücüyle, asker gücüyle karşı karşıya geliyor. Bu durum tabi ki, sistem içi mücadelenin köklü bir biçimde sorgulanmasını da beraberinde getiriyor. ‘71 devrimci çıkışını ve kopuşmanın işte bu sorgulamanın bir sonucu olarak açığa çıktığını görebiliyoruz. Kitlelerin, dinamik kesimlerin önüne devrimcilik olarak sunulan sistem içi mücadele reddediliyor, iktidar mücadelesinde şiddet eyleminin rolü mücadele biçiminin esası haline getiriliyor.
‘71 dönemindeki kopuş denilince şüphesiz akıllara gelmesi gereken şey Türkiye devrimci hareketinin silahlı mücadeleye merhaba demesi durumudur. Daha doğru denklemle ifade edersek, Türkiye’deki sınıf hareketlerinin silahlı mücadeleyle buluşarak, devrimci bir nitelik kazanmasıdır. Bu döneme kadar iktidar mücadelesinde bölük pörçük olan şiddet eylemleri ‘71 ile birlikte iktidar mücadelesinin esas aracı olarak örgütsel formlara bürünüyor. Bu dönemde de üç ana akım olarak; Deniz Gezmiş çizgisinde kurulan THKO, Mahir Çayan çizgisinde kurulan THKC ve İbrahim Kaypakkaya çizgisinde kurulan TKP(ML) örgütlenmeleri görüyoruz.
Buradaki nitelik farkı Kaypakkaya’da yaşanmıştır. Kaypakkaya’da çok net bir sınıf tahlili, ezen sınıfın yönetim biçimi olarak Kemalizmin niteliğini ortaya koyması onun en belirgin özelliklerindendir. Yine bunun dışında Kaypakkaya’da önemli olan bir diğer mesele de kurduğu hareketi, ülkenin temel problemleri; köylülerin toprak sorunu, sınıf sorunu ve ulusal sorun ekseninde kurmasıdır. Bu açıdan herkesin gözü önünde göklere çekilen bayrak, bu temel üç sorun üzerinden dalgalanmıştır. Bugün bu sorunların üzerine bir de erkek egemen düzenin yaratmış olduğu sorunlar da eklenmiş durumda. Eğer bugün bu temel sorunlardan bir tanesi yok sayılırsa o bayrak da dalgalanmayı kesecektir.
“Görevimiz, müdahil olmak ve onun içerisinde yetkinleşmek olmalıdır”
– Bu kopuş, bugün gençlik için nasıl bir yol göstermektedir, gençliğin önüne nasıl bir güncel politik görev koymaktadır?
‘71 devrimci kopuşunu, bugün için direk bir yol gösterici olmaktan ziyade, dolaylı bir yol göstericiliğinin olduğunu düşünüyoruz. Çünkü politik görevlerimiz bugünün sorunları üzerine inşa edilmelidir. Bizim o dönemin ruhunu ve mantığını yaşatabilmemiz gerekiyor. Nedir onlar; verili olanla yetinmeme, doğru olduğu kabul gören ve artık statükoya dönüşen anlayışları reddetme. Sınıf mücadelesinin açmazları noktasında bir yol bulma, yoksa bir yol açma. Dönemin bu görüşlerini kendimize rehber edinebilirsek, gençlik ve ezilen tüm kesimler olarak başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.
Bugünün politik görevlerine baktığımızda, elbette çok fazla mesele sayılabilir ancak en dinamik ve yakıcı olan, sınırları aşan sorun Kürt ulusal sorunudur. Bu sorun bize oldukça fazla görev yüklemektedir. ‘68 döneminde tabelasında komünist yazan sistem içi partiler, insanları dinamik meselelerden, sokaktan uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Bu sadece ülkemizde değil dünya genelinde de böyle olmuştur. Bugün, “çatışma da neymiş kardeşim; işte barış, kardeşlik, huzur” denilerek de bu yapılabilir tam tersine çok radikal söylemlerle “ulusal sorun esas olarak şöyle çözülür/böyle çözülür” denilerek de yapılabilir. İşte bugün buna dikkat etmemiz gerekir. Görevimiz, müdahil olmak ve onun içerisinde yetkinleşmek olmalıdır.