HABER MERKEZİ
Türkiye, her açıdan sürdürülemez politikaların girdabına kapılmış hale geldi. 2000’li yılların Türkiye’sinde ihtiyaç duyulan değişim istemine cevap olma iddiasıyla ortaya çıkan AKP, arkasına aldığı değişim rüzgarı ile yelkenlerini şişirip yol aldı. Birçok konuda oyalama taktikleriyle umut yaratıp, gerilim siyasetiyle, saldırgan dış politikalarıyla, dini ve milli duyguların istismarıyla, iktidarın nimetlerinden de yararlanarak uzun süre iktidarda kalmayı başardı. Ciddi bir güç zehirlemesi yaşadıkları aşikardır. Zamanla kuruluş ilkeleriyle çelişen bir konuma düşmesinden dolayı, birçok kurucu üyenin de aralarında olduğu kilit isimler akıntının kıyısına vurdular.
İnşa etmek istedikleri sistem çok ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya geldi. Tek adam rejiminin doğurduğu despotik yönetim anlayışı, tahakküm, baskı, hukuksuzluk, hayatın her alanına, toplumun her kesimine sirayet etmektedir. Benzer durum dış politikada da kendisini göstermektedir. Çatışmadan, savaştan beslenmeyi strateji bellemiştir. Altından kalkamayacağı yığınla sorun üretmektedir. Özellikle de Kürt sorunundaki savaş halinin Türkiye ekonomisine bindirdiği yük çok ağırdır. Ekonomik sıkıntılar çarşıya, pazara, mutfağa yansımakta; işsizlik intiharlara yol açmaktadır.
Türkiye, AKP ile gidilmesi gereken yere kadar gitmiştir. Heybesinde ne varsa tüketmiştir. Topluma verecek yeni bir şey kalmamıştır. Topluma verdiği ise sıkıntıdır, kandır, gözyaşıdır. Demokrasiden uzaklaştıkça diktatörleşen bir Türkiye’nin ceremesini bölge halkları da çekmek durumunda kaldı. Efrîn işgalinin benzerini Güney Kürdistan’da da yapmaktadır. Çağdışı yöntemlerle klasik tip sömürgeciliği hortlatmaktadır. Sivil savunmasız yerleşim alanlarını da içine alan medya savunma alanlarına düzenlediği aralıksız saldırılarla, sonuç almaya çalışmaktadır.
AKP, çözümsüzlüğü bir çözüm olarak dayatmakta ve bunda da ısrar etmektedir. Yapılan yerel seçimlerde yaşadığı hezimet bir uyarıdan ziyade çöküşe işarettir. Bu mesaj yeterince alınmış değildir. Dinci-milliyetçi çizgide estirdiği terörle halkı korku iklimine sürüklediği denetleme yöntemleri ve taktikleri artık fayda vermediği bilinmektedir. İç çürümeyi ve yozlaşmayı ‘metal yorgunluğu’ olarak formüle etseler de gövdeyi taşıyan kolonlar çürümüştür. İçi boş retoriğin halkta karşılığı olmadığı açığa çıkmıştır. Daha şimdiden AKP sonrası Türkiye konuşulmaya başlanmıştır.
Bu baş aşağı gidişi durdurmak için baş vurdukları ya da başvurmak istedikleri palyatif çözümler bu ‘efsanenin’ çöküşünü durdurmaya yetmeyecektir. Kabinede revizyon, sistemde ki aksaklıkların giderilmesi, yargıda reform, ekonomide aperatif tedbirler, faizin aşağıya çekilmesi vb. Sözde demokratik iyileştirmeler de dahil bir takım onarım işleriyle su alan geminin batışını engelleyemezler.
Eski AKP kadrolarının yeni parti arayışları ‘ümmeti bölme’ olarak algılayan Erdoğan, partisinden muhtemel kopuşları önlemek için parti teşkilatlarıyla bolca zaman geçirmesi ve fazladan mesai yapması gerekecektir. Ali Babacan ve beraberindekilerin çıkışı AKP’yi daha da dibe çekecektir. Önümüzdeki 4 yıllık AKP ömrünün daha da kısalacağına dair kuvvetli emareler bulunmaktadır. Bütün bu sıraladığımız faktörler AKP için işin bir yönünü oluşturmaktadır. AKP’ye asıl bitirici vuruşu vuracak olan muhalefettir. Muhalefetin göstereceği demokrasi performansıdır.
Muhalefetin oluşturduğu millet ittifakı, ittifak yelpazesini daha da geniş tutarak, demokrasinin gelişmesinde adımlar atarlarsa AKP’yi tarihin çöp sepetine atacaklardır. Türkiye’nin kronikleşmiş en temel sorununa dair ortaya koyacakları projeler bu nedenle çok önemlidir.
Demokratik mücadelenin kanallarını sonuna kadar açarak, demokratik siyasetin önünü tıkayan engelleri ortadan kaldırarak bunu başaracaktır. Dönüp dolanıp Kürt sorununa gelmek ve çözüm üretmek zorundadırlar. Çünkü ana sorun Kürt sorunudur. Muhalefet başta Kürt sorunu olmak üzere, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına alacak yeni bir anayasayla sorunlara köklü ve kalıcı çözümler üretebilmelidir. Bunun dışında başka seçeneğin olmadığını geçmiş tecrübelerden ve acı deneyimlerden öğrenmek mümkündür. Kürtlere yönelik başlatılan imha operasyonları aralıksız sürerken onurlu bir barıştan ve demokratik çözümden bahsetmenin zemini ortadan kaldırılmaktadır. AKP’ye seçimi kaybettiren Kürtler olduğu için RT Erdoğan Kürtlerden intikam alıyor. Ama nafiledir. AKP iktidarında sona yaklaşılmıştır.
Reisin karizması çizilmiştir, Abbas yolcudur.
Türkiye halkları yerel seçimlerde irade beyanını demokrasiden yana ortaya koymuştur. Demokrasi çatısı altında bir arada olmanın, yan yana durmanın feraseti gösterilmiştir. Halklarımızın demokratik tercihi somut uygulana bilinir projelerle ortaya konmalı ve pratikleştirilmelidir.
Rauf KARAKOÇAN/Yeni Özgür Politika