HABER MERKEZİ
R.T. Erdoğan’ın Almanya “ziyaretinin” gerçekleştiği günlerde A. Merkel tarafından basına yönelik olarak yapılan açıklamada Almanya, Fransa, Rusya ve TC devletleri arasında yapılacağı açıklanan Suriye sorunu konu alan toplantı; 27 Ekim günü, Vilademir Putin- R.T. Erdoğan, Angela Merkel ve Emmanuel Makron’un katılımı ile İstanbul’da gerçekleşti. Toplantı sonucunda yapılan açıklamalarda bugüne kadar dile getirilen görüşlerden farklı herhangi bir şey dile getirilmedi.
Toplantıya katılan devletlerin remi temsilcileri Suriye üzerine daha önce dile getirdiklerini tekrarlamış oldular. Siyasal çözüme ağırlık verilmesi, DAİŞ, Cephet El Nüsra ve veya DAİŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler, oluşumların vb. ortadan kaldırılması için mücadelenin devam etmesi”, Anayasa hazırlık çalışmalarının hızlandırılarak bir sonuca bağlanması, İdlib’de yaşananlar ve ABD’nin Kuzey Suriye’de askeri üstlerinin varlığı konusunda duydukları “rahatsızlıklar” vb. ise bu dile getirilen konular arasında yerini aldı.
İstanbul’da gerçekleşen bu dört devletin resmi temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşen bu toplantının sonucunda bundan farklı bir açıklama da bulunulması da mümkün değildi. Bu anlamda toplantı resmi anlamda beklendiği gibi sonuçlandı. Fakat burada önemli olan, üzerinde durulması gereken toplantının bu şekilde sonuçlanmış olması değildi. Asıl olarak yapılan bu toplantı ile verilmek istenen mesaj ve mesajın muhataplarıydı. Başta da ABD’ye verilmek istenen mesajdı. 27 Ekim’de gerçekleştirilen İstanbul toplantısı ile de bu mesaj verilmiş oldu.
Böylece Almanya, Fransa, Rusya ve TC; ABD’nin Ortadoğu’ya verilmeye çalışılan “yeni düzen” içerisinde kendilerinin de dikkate alması ve hesaplanması gerektiğini dile getirmiş oldular. Yine, ABD’den kendileri olmadan Ortadoğu’ya yeni bir biçimin verilemeyeceğini hatırlatmasını istediler.
ABD bu mesajı ne kadar üzerine alır? Tabii bu ayrı bir tartışma konusudur. Fakat bu mesajın şöyle bir sonuç ortaya çıkaracağı da açıktır. O da ABD’nin bu mesajı almaması halinde bu devletlerin Suriye’de yeni oyunlar tezgahlayacakları ya da sorunları daha farklı boyutlara taşıyacakları gerçekliğidir. Ki, daha şimdiden bunun belirtileri de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Toplantının İstanbul’da yapılmasının, Almanya, Fransa ve Rusya’nın bu toplantıya TC’nin de dahil olmasını kabul etmesinin asıl nedeni de bu gerçeklik oluşturmaktadır.
Almanya’nın, Fransa’nın, Rusya’nın; TC devleti üzerine olan politikaları bilinmektedir. Yine aynı şekilde bu devletlerin birbirleri karşısında izledikleri politikalar da bilinmektedir. Burada dikkat çeken bu devletlerin Ortadoğu’da süren Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde Suriye’nin yeniden biçimlendirilmesinde “ortak çıkarları” doğrultusunda bir araya gelmiş olmaları ve buna dünden razı olan TC devletini de bir koçbaşı olarak kullanmaya hazır olduklarını ilan etmiş olmalarıdır.
Bu gerçeklik, her ne kadar İstanbul toplantısında net bir şekilde belirtilmemiş olsa da, verilmek istenen mesaj itibarıyla çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu da beraberinde Suriye’de yaşanan sorunların ve müdahale biçimlerine yeni enstrümanların dahil olacağını ya da kullanılmakta olan bazı enstrümanların daha etkili bir şekilde kullanılacağını göstermektedir. Ki, bir süredir de bunun hazırlıkları içerisinde olunduğu bilinmektedir.
Burada TC devletinin kendi çıkarlarını güvence altına almak için, kullanılan enstrümanlar içerisinde bugüne kadar kullanılma biçiminden daha etkili bir şekilde kullanılmaya hazır olduğunu da görmek gerekmektedir. Hatta denilebilir ki, TC bunun pratik hazırlıklarını önceden yapmış ve harekete geçmiş bulunmaktadır. Roajava’ya, Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırı ve provokasyonların nedenini de bu gerçeklik oluşturmaktadır.
TC devletinin 27 Ekim’de İstanbul’da gerçekleşen toplantıyı en fazla da bu yönüyle kendi çıkarına gördüğü ve bu toplantı ile de uluslararası alanda aradığı “desteği” bulduğunu söylemekte mümkündür. İstanbul toplantısının hemen ardından Kobané’ye, Tel Ebyad’a, Kamışlo’ya, Dre Spi’ye yönelik tank ve top atışlarında bulunması, çeşitli provokasyon arayışları içerisine girmiş olmasının asıl nedeni de bu gerçeklik; Almanya, Fransa ve Rusya’dan almış olduğu güç/destek oluşturmaktadır.
27 Ekim’de Almanya, Fransa, Rusya ve TC devletleri arasında Suriye konulu gerçekleşen toplantı dan çıkarılması gereken asıl sonucun da bu olduğunu görmek gerekmektedir. Bahsi geçen bu toplantı ile; 1950’ler sonrasında Ortadoğu’da belirleyici iki uluslararası güç olan ABD ve o zamanki adıyla çözülen SSCB yerine şimdiki adıyla da onun mirasını devraldığı iddiasında olan Rusya’nın yeniden sahaya inmesiyle yaşanan çelişki ve çatışma ortamına Almanya ve Fransa’nın dahil olmasını, TC devletinin de bunu kendi çıkarına kullanma istemi çok belirgin olarak açığa çıkmış olmaktadır. 27 Ekim de gerçekleşen toplantı da bu konularda kendi aralarında uzlaşmışlardır. Bu gerçeklikler anlaşılmadan da 27 Ekimde Almanya, Fransa, Rusya ve TC’nin katılımı ile İstanbul’da gerçekleştirilen toplantıya doğru anlam verilmesi de mümkün olmaz.
Kaynak: Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi/Cemal ŞERİK