HABER MERKEZİ – Halk Savunma Merkez Karargah Komutanlarından Amed Malazgirt Stêrk TV’de yayınlanan bir özel programda önemli değerlendirmelerde bulundu. Türk devletinin yıllardır Kürdistan’ı işgal ettiğini söyleyen Amed Malazgirt, aynı işgalin şimdi de Libya ve Akdeniz’de yapılmak istendiğini vurguladı.
Türk devletinin Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü zenginliğine göz diktiğini hatırlatan Amed Malazgirt, “Aynı şekilde Akdeniz ve Libya’ya da yöneldi. Osmanlıcılık hayallerini Misak-ı Milli gibi adlandırıp onu hedeflemiştir. Türk devleti nerede yer almak isterse buna taviz verilmemeli. Çünkü bir yeri işgal ettikten sonra başka yerleri de almayı amaçlıyor. Ortadoğu’da kendisini esas güç haline getirmek istiyor. Bu siyaseti el vermeyince askeri yola başvurdu. Eğer bu yolla da sonuç almazsa bir kırılma yaşayacak, Türk devleti kazanımlarını kendi eliyle yok edecek” diye konuştu.
Libya’ya götürülüp, savaştırılan çetelere Türk devleti tarafından kimlik verileceği bilgisini paylaşan Malazgirt, “Bunlar aslında Türk askerleri değil çoğunluğu DAİŞ çetesi ve oraya savaşmaya gidenlerdir. Türk devletinin önü şimdiden alınmazsa dünyanın başına bela olacak. Bu bilinçli olarak çetelerin resmiyete kavuşturulmasının hazırlığıdır. Bu insanlık için ciddi bir tehlikedir” diye uyarılarda bulundu.
Türkiye ve Kürdistan çerçevesinde son süreçte yaşanan siyasi gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devleti Ortadoğu’da yürüttüğü siyasette başarılı olamadı. Bu yüzden Ortadoğu’da amacını esas bir güç olarak göstermek için ve özellikle batı devletlerine varlığını göstermek adına siyasi anlamda onlarla bir kıyasa girmek istedi fakat bununla başarılı olamayınca askeri yönünü öne çıkardı. Türk devletinin yasaları da demokratik olmadığı için diktatör örgütleme üzerinden kendisini yasallaştırıyor. Şiddet ve askeri gücünü bu dayanak üzerinden pratikleştiriyor. Bu da dışarıdan kabul edilmedi. Bazı devletlerle çelişmesinin sebebi de bu. Bu yüzden bu çelişkilerini yeni siyasetinde başarı olarak göstermek için Türk devleti bu sefer askeri güçlerini öne çıkardı. Bununla etrafı tehdit ediyor biz de varız gücünü gösteriyor. Birkaç devlet dışında hemen hemen tüm devletlerle çelişkisi var.
Aslında Türk devleti eskiden beri bu adımları atmak istiyordu. O zaman Türk devletinin bu adımları atmak için gücü yoktu. Bu izlediği politikayla amacına ulaşmak istiyor fakat başaramaz. Son yıllarda eline geçirdiği teknik imkanlarla bazı güçlerden de cesaret alıyor. Dışarıdan verilen imkan ve cesarete güvenerek her yere hükmedebileceğini sanıyor. Siyasi amaçlarına ulaşmak için büyük bir örgütlemeye gitti. Halklar üzerinden çelişki çıkartıp her yere müdahale etme zeminini oluşturdu. Bu sefer askeri gücünü öne çıkarınca bu askeri gücün içinde planlı bir hareket geliştirmek istedi. Bu güçle bölgenin her yerine müdahale ediyor.
Nasıl ki yıllardır Kürdistan üzerine askeri yöntemle müdahale ediyor şimdi Akdeniz ve Libya’ya da aynı müdahaleyi ediyor. Biz bunu eskiden de söyledik Türk devleti Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü zenginliğine göz dikti. Aynı şekilde Akdeniz ve Libya’ya da yöneldi. Biz bunu söylerken boşa söylemiyorduk. Bununla bağlantılı olarak üst düzeyde bunu ilerletti. Osmanlıcılık hayallerini Misak-ı Milli gibi adlandırıp onu hedeflemiştir. Ne zaman ki Türk devleti onlara karşı zorba göründü, şimdi Türk devletinin ne kadar kötü amaçlı olduğunu anlamaya başladılar. Türk devletinin yaklaşımı açıktı büyük hazırlıklar yapıyordu. Birçok yeri işgal etmek istiyordu. Bunu adım adım siyasi olarak PKK’yi gerekçe göstererek diğer halkların da kazanımlarına göz dikmiştir.
AVRUPA DEVLETLERİ ÇIKARLARI İÇİN KÜRTLERE YÖNELİK SALDIRILARA GÖZ YUMUYOR
PKK dışındaki diğer Kürtler de kendi iradeleriyle bazı adımlar atmak isteyince bunu tehlikeli görüp her yönüyle üzerine gitti. Kürdistan’ın tüm parçalarında da bu böyleydi. Zaten Kuzey’de Kürtler üzerinde her gün baskı uyguluyor, siyaset yapan suçsuz insanları tutukluyor. Başta Avrupa devletleri olmak üzere bazı NATO devletleri, esas çıkarları için Türk devletinin Kürtlere saldırısına göz yummuştur. Bunun için AKP-MHP hükümeti bunlardan cesaret alarak Kürtlere saldırmıştır. PKK militanları ve Önder Apo felsefesinde gelişme gösteren halklar bu zulme karşı direniş sergilemektedir.
Diğer bir yandan kendine göre bazı farklı yaklaşımlar öne çıkardı. “Kerkük Türkmenlerindir” adı altında MHP yoluyla Kerkük’e MİT ve çetelerini yerleştirdi. Bunu kısa vadeli değil uzun vadeli düşündü ve şu an ciddi hazırlıkları var. Şimdi aynı düzeyde Güney Kürdistan üzerinde Musul’a doğru askeri yönden üs noktalarını yapmakta. PKK direnişi olmasaydı Osmanlı hayalini gerçekleştirmişti. Türk devletinin PKK’ye karşı olan rahatsızlığı plan ve projelerinin önünde engel olmasıdır. Bununla bağlantılı olarak askeri yönden sonuç alıp uluslararası güçler arasında siyasi güç olup tüm Ortadoğu’da herkesi etkisiz kılıp kendisini tamamen yerleştirmek istedi. Bu sebeple Libya’ya el atmış, DAİŞ çeteleri ve diğer çetelerle orayı da işgal etmek istiyor.
Nasıl Kuzey Kürdistan’da işgali meşru ve yasal kılmak istiyorsa, aynı biçimde Libya ve Akdeniz’de de öyle yaptı. Son zamanlarda Yunanistan ve diğer bazı ülkelerle olan gerginliğine dikkat ederseniz önce bir gündem oluşturdu, güçlerini göndermiş gibi gösterip tartışmaya koydu. Onlara karşı herhangi bir tavır alınmayınca ardından kendi güçlerini gönderdi. Karşı taraftan bir refleks çıkınca yumuşuyor fakat aksi durumunda sert çıkışıyor. Bu da AKP-MHP hükümetinin bir taktiğidir. Türk devleti nerede yer almak isterse buna taviz verilmemeli. Çünkü bir yeri işgal ettikten sonra başka yerleri de almayı amaçlıyor. Ortadoğu’da kendisini esas güç haline getirmek istiyor. Bu siyaseti el vermeyince askeri yola başvurdu. Eğer bu yolla da sonuç almazsa bir kırılma yaşayacak, Türk devleti kazanımlarını kendi eliyle yok edecek.
EL NUSRA VE DAİŞ ÇETELERİNİ EĞİTİP SAVAŞTIRIYOR
Türk Dışişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde özelde de Türkmenler için ‘kim istiyorsa Türk vatandaşı olabilir’ diye bir açıklamada bulundu. Bu açıklamanın amacı nedir?
Günümüzde görüyoruz ki Türk devleti kendi tarihini tekrarlamaktadır. Zaten Türk dışişleri bakanı kendisini Türk ve Türkmen gören herkes Türk vatandaşı olabilir demişti. El Nusra-DAİŞ çetelerini eğitip savaştırıyor, tüm dünyayı bununla tehdit ediyor. Çetelere böylelikle yeni bir kılıf oluşturuyor. Bunları biraz daha resmileştirip Türk vatandaşı yapıyor. Daha sonra yurttaşı gibi savaştırıp işgal ettiği yerlerde onları kendi vatandaşı olarak yerleştirip uzun süreli kalıcılaştıracağı anlaşılıyor.
Şu an Libya’ya götürüp savaştırdığı çetelere sonradan kimlik verecek kendi vatandaşı yapacak, ki bunlar aslında Türk askerleri değil çoğunluğu DAİŞ çetesi ve oraya savaşmaya gidenlerdir. Bu yaklaşım uzun vadelidir bizim belirtmek istediğimiz Türk devletinin önü şimdiden alınmazsa dünyanın başına bela olacak. Bu bilinçli olarak çetelerin resmiyete kavuşturulmasının hazırlığıdır. Bu insanlık için ciddi bir tehlikedir.
ŞEHİTLERİMİZİN KANINI MUTLAKA ALACAĞIZ
Xakurkê alanında iki yıl önce büyük bir savaş yürütüldü. Bu yıl da Türk devletinin saldırıları devam ediyor. 11 Ağustos günü Türk savaş uçakları bir saldırı düzenledi. O saldırıda HPG komutanlarından Agit Garzan ve Irak Sınır Muhafızları’ndan komutan Zübeyr Hali ve Muhamed Reşit yaşamını yitirdi. Siz bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçen son iki yıl Xakurkê alanında çetin bir savaş yürütüldü. Türk devleti Xakurkê üzerinden uzun bir hattı kontrolü altına almak istedi. Xakurkê’deki gerillamız Türk devletinin alanda ilerlemesini durdurmak için büyük fedakarlıklar yaptı. Birçok etkili eylem geliştirildi. Bu yüzden Türk devleti planladığı gibi başarıya ulaşamadı. Gerillalarımız Türk askerlerine karşı etkili eylemler yaptı ve hala devam ediyor. Son günlerde Irak merkezi hükümeti özellikle sınır muhafızları Xakurkê’deki arkadaşlarımızla herhangi bir karışıklığın çıkmaması için görüşmek istediler. Bunun için onlar arkadaşlarımızı görüşmeye çağırdı ve görüşmeye sorumlu olarak Xakurkê Eyalet Komutanı Agit Garzan arkadaş gitti.
Arkadaşlarımız görüşmeye kendi araçlarıyla gitmediler, Irak devletinin sorumlu komutanının resmi aracıydı. Türk devleti o aracın PKK’nin olmadığını biliyordu. Irak’ın resmi bayrağı üzerindeydi. MİT’in yerel kaynaklarından aldığı istihbaratıyla bilgi sahibi oldu. Bunun üzerine saldırı gerçekleşiyor. Türk devleti bu olaydan bahsederken Irak komutanını vurduk demiyor sadece Agit arkadaşı vurduklarını söylüyorlar. Sonuçta vurulan ve arkadaşlarımızı çağıran Irak ordusunun bölgeden sorumlu komutanıydı. Yani hedef direk Irak devletiydi. Ya da o komutanlar bizim arkadaşlarımızın noktalarından birine gelseydiler orada o noktada arkadaşlarımızla birlikte vurulsalardı hedef PKK oluyordu ama doğrusu bu değildir. Arkadaşların alanı veya noktası değildir. Arkadaşlarımız onların yanına gitmiştir.
Agit arkadaşımız 28 yıldır işgalci Türk devletine karşı çetin savaşlar yürüttü. Dört defa yaralandı, yaralanmaları çoğunlukla saldırıdayken oldu. Ömrünün çoğunu Zagroslar’da zorlu savaş koşullarında geçirdi ve mücadele yürüttü. Birçok etkili eylemi koordine etti. Agit arkadaş zorlu ve çetin koşullarda büyük bir fedakarlıkla işgalci Türk devletine karşı mücadele etti. Botan’da Zagros’ta ve Güney Kürdistan’da büyük bir mücadele verdi ve biz Xakurkê eyalet komutanımızı o saldırıda şehit verdik. Onunla iki Irak komutanı da yaşamını yitirdi bunlar Zübeyir Hali ve Muhamed Reşit’tir. Hem Agit arkadaşımızın hem de iki Irak komutanının ailelerine başsağlığı diliyor arkadaşımızın ve Irak komutanlarının intikamlarını Türk devletinden alacağımızın sözünü veriyoruz.
ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARINA SAHİP ÇIKMAK HER KÜRDÜN GÖREVİ
Bu şehadetlerin intikamını almak için Çarçella’da arkadaşlar Skorsky’e pusu atıp düşürdüler. Daha fazla etkili eylemler yapıp verdiğimiz bu şehitlerin hesabını soracağız. Türk devleti ile olan savaşımız üst düzeydedir. Bütün halklar ve demokratik güçler Türk işgalci devletini yenmek için yanımızda yer alabilirler. Türk devletinden korkanlar ve onlara karşı duramayanlar o zaman sessiz kalıp devlete cesaret vermesinler. Ne oldu da bu devlet bu kadar vahşice zulmediyor. Özellikle de Kürt ve Kürdistan halkına yaptıklarını kendine hak görüyor. Görüyoruz ki kimse PKK ve yurtsever halkımız dışında Türk devleti karşısında duramıyor ve buna rağmen bazıları PKK ve gerillayı suçlu görüyorlar. PKK gerillasının hiçbir bireysel hesabı yok, zaten bir canı var onu da feda ediyor.
Bu özgürlük savaşçılarına sahip çıkmak her bir Kürdün görevidir. Bundan sonra büyük bir fedakarlıkla Türk devletinin planlamalarını boşa çıkartmak için PKK gerillası elinden geleni yapacaktır. Türk devletinin Kürdistan topraklarında rahatça yaşamasına ve işgalini sürdürmesine izin vermeyecektir. Şerefi ve onuru olan, kendini Kürt gören herkes gerillanın yanında yer almalı ve sahip çıkmalı ki işgalini yasallaştırmasın. Kürdistan’ın dört parçasında tüm siyasi ve askeri güçler bunu bilmeli ki eğer PKK zayıf olursa, Türk devleti Kürdistan’ın tüm parçalarına saldırır. 2017 yılında Erdoğan açıkça tüm Kürt partilerini tehdit ederek hata yaptıklarını ve bundan sonra hiçbir koşulda Kürtlerin bir statüsüne izin vermeyeceğini söyledi. Kerkük meselesinde de böyle söylemişti. Aynı zaman da Devlet Bahçeli her gün ‘PKK’yi bitirdikten sonra sıra diğerlerine de sıra gelecektir’ diyor.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi sadece Kürdistan’daki Kürtler değil, nerede bir Kürt yapılanması varsa, Kürtlerin var olduğu her yerde onları kabul etmeyip saldırıyor. PKK’lidir adı altında Kuzey’deki sivil halkımızı şehit düşürüyorlar ve herkesi tutukluyorlar. Kimse bir tepki göstermeyince cesaret alıyor. Sözde kendini Kürt sanan para karşılığında iradesini AKP hükümetine satan kişiler bu yaşananlardan sonra halen Türk devletinin Kürtlerle herhangi bir sorunu olmadığını söylüyorlar. 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki yaşlı insana kadar şehit düşürüyorlar. Kimse bunlar nasıl PKK’li oluyorlar diye sorgulamıyor. PKK’li olsa bile sonuçta bir Kürdistanlı değil mi? Bir Kürt genci ister PKK’li ister yurtsever olsun düşman eliyle vurulup şehit düşürülünce ben Kürdüm diyenler bunun acısını hissetmeli. Kürtlerin kanı o kadar ucuz değildir. Tüm Kürtler ve Kürdistanlıların şehitlere sahip çıkmaları en temel görevleridir.
GERİLLA BAŞARACAK, TÜRK DEVLETİ YENİLECEKTİR
Türk devleti, her yıl farklı isimlerle Kuzey Kürdistan’da bazı operasyonlar yapıyor. Güney Kürdistan’da da gerillalara karşı yoğun teknik aracılığıyla saldırılar devam ediyor. Bu operasyonlara karşı gerilla mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devleti her yıl kendine göre bir gündem oluşturuyor. Eline bazı yeni teknikler geçirdi ve bununla sonuç alabileceğine inandı. Dikkat edilirse 2015 yılında Kuzey Kürdistan’da başlattığı yoğun saldırılarını Colemerg, Çelê ve Çarçella’da devam ettirdi. Biraz tekniğini geliştirdiğinde savaşı Güney Kürdistan’a taşıdı. O zaman kendini bilmez sözde bir bakan çıkıp basın açıklamasında, ‘PKK’nin belini kırdık, 2017 Newrozu’nu göremeyecekler’ diye iddia etti. Buna karşı PKK tüm Kürdistan’a görkemli bir Newroz Bayramı yaşattı. Ve Kuzey Kürdistan’da yoğun bir savaş yürüttü. Daha sonra iddiasından geri adım atarak, az kaldılar 2018 yılında bitireceklerini ve kimsenin PKK’nin adını ağzına almayacağını dile getirdiler. Bunu söyleyenler şimdi herkesten daha fazla PKK’den bahsediyorlar. Neden? Çünkü her gün askerine ve özel paralı güçlerine yönelik eylemler yapılıyor. Hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde PKK onların esas gündemleridir.
Gerillanın yaptığı etkili eylemler sonucunda öldürülen paralı askerlerini kamuoyundan saklayarak aksine farklı bir gündem ortaya atıp hava saldırılarını abartarak yapılan eylemleri sıradan bir eylemmiş gibi yansıtmaktadır. Türk toplumu medyanın doğrulardan uzak ve birbirini tutmayan olaylarını sorgulamalı. Madem bitirdik dediğiniz PKK’ye neden bu kadar imkan ve teknikle saldırıyorsunuz sorusunu sormalılar. Burada anlaşılıyor ki kamuoyunda topluma, istedikleri yalanları doğru diye inandırmaya çalışıyorlar. İlk başlarda tekniğe karşı kendini korumakta bazı tecrübesizliklerimiz olsa da ilerleyen süreçlerde gerillanın imkan ve yöntemleriyle yüzde 85 oranıyla boşa çıkartılmıştır.
Bazı eksiklikler olsa da bunların aşılması için çalışmalarımız devam etmektedir ve çok güvendikleri tekniklerini tamamen boşa çıkarıp askerlerini gece-gündüz istedikleri yerlerde serbest hareket ettiremeyeceğiz. Heftanin’de kullandıkları en gelişmiş teknik ve çok sayıda askerlerine rağmen gerillalar modern gerilla tarzıyla eylemselliklerini gerçekleştirmektedirler. Aynı zamanda Xakurkê’de yaklaşık 2 yıldır arkadaşlar büyük bir fedakarlık ve kahramanca aynı tarzda Türk ordusuna darbe vurmaktadır. Xakurkê’de geçen yıl tuttukları Şekif tepesinde sürekli kayıp verdiklerinden dolayı bu yıl tutamadılar. Şimdi de Yıldırım-1, Yıldırım-2 vs. operasyonlarını başlattık diyorlar. Bu faşist hükümet halkını iyi tanımış ve propagandasını buna göre yapmaktadır.
TÜRK DEVLETİ ABARTILI PROPAGANDALARLA GERİLLAYI BİTİREMEYECEK
Örneğin Cudi’de bir tepeyi tutmak istiyor önce uçaklarla tepenin etrafını vurup ardından gelip Skorsky ile askerlerini indiriyor. Sanki bir hareket başlatmış gibi 2 gün boyunca kamuoyunda gündemleştiriyor. Tersine bunlar küçük operasyonlardır. Cilo’da Yıldırım-3 adıyla başlattıkları sözde operasyon aslında sadece Mergezerê bölgesini içine alan burada 3 arkadaş göreve giderken işbirlikçiler tarafından verilen bilgi doğrultusunda bölgeye Skorsky’lerle indirme yapılıyor ve arkadaşlarla aralarında çıkan çatışmada çok sayıda asker öldürülüyor. 3 arkadaşımız da burada şehit düşüyor. Bu operasyon çok geniş ve başarılı bir operasyonmuş gibi kamuoyuna yansıtıldı.
Yapılan bu operasyonların hepsi de propaganda amaçlıdır. Dersim’de, Botan’da, Serhat’ta, Gever, Şemzînan ve Çelê’de her gün eylemler gerçekleşiyor ve askerleri öldürülüyor. Gerilla TV bunların görüntülerini paylaşmasına rağmen inkar ediyor ve kayıplarını saklıyor. Aslında gerilla savaşımız Kuzey Kürdistan’dadır fakat Türk devleti Güney Kürdistan’a göz dikmiş ve ısrarla bu savaşı Güney Kürdistan’da yürütmek istemektedir. Sınır hattı boyunca yürüttüğü savaşı ilerletip yeni bir sınır hattı yapıp bu sınırı Türkiye topraklarıyla bütünleştirmek istemektedir. Oysaki bu bizim istediğimiz savaş değildir.
Eğer Türk devleti Güney Kürdistan’a girmezse burada savaş çıkmaz. Biz de Kürdistanlı bir hareketiz, her nerede üzerimize gelirse işgalci Türk devletine karşı orada savaşırız. Abartılı ve hayali propagandalarla hiçbir zaman gerillayı bitiremeyecekler. Onların dediklerine kalsaydı gerilla 2017 yılında bitmiş olacaktı. PKK ve gerilla Kuzey-Güney Kürdistan ve gerekli yerlerde varlığını koruyor. Her zamankinden daha güçlü savaşıyor. Düşmanın elinde bulunan bunca teknik ve imkana rağmen Türk devleti askeri boyutta ciddi zorlanıyor. Ve kesinlikle başarılı olan gerilla olacaktır. Yenilen ise Türk devleti olacaktır.