BEHDÎNAN – Halk Savunma Merkezi (HSM) Karargah Komutanlarından Amed Malazgirt, Türk devletinin saldırılarına karşı 8 yıldır aralıksız bir şekilde mücadele ettiklerini belirtti. Düşmanın özellikle son 2 yıldır Medya Savunma Alanları’nda her türlü yasak silahı kullandığını hatırlatan Malazgirt, bedeli ne olursa olsun direnmeye devam edeceklerini söyledi.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına dikkat çeken Malazgirt, bu saldırılarda kadın ve çocuklar başta olmak üzere binlerce sivilin katledilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti. Malazgirt, Erdoğan ve Türk devletinin Filistin halkına sahip çıkıyormuş gibi davrandığını ama gerçekte ise İsrail devleti ile askeri ve ticari ilişkilerini sürdürdüğünü kaydetti.
Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlarından Amed Malazgirt, ANF’ye konuştu.
Malazgirt’in değerlendirmeleri şöyle:
“Öncelikle PKK’nin kuruluş yıldönümü Rêber Apo’ya, Kürt halkına, dostlarına ve şehit ailelerine kutlu olsun, selam ve saygılarımızı iletiyorum. Önderliğimiz 24 yılıdır işgalci Türk devletinin zindanında tutsaktır. Türk devleti, sözde bir hukuk devlet olduğunu söylüyor ama Önderliğimiz suçsuz bir şekilde zindanda tutuluyor. Eğer bir hukuk devleti olsaydı Türk devleti Önderliğimiz serbest bırakılırdı. Ama tam tersi Önderliğimize karşı yeni kanunlar çıkararak tecridi derinleştiriyorlar ve Önderliğin fikirlerinin halka, harekete hatta dünyaya ulaşmasını engelliyorlar. Avukatlarıyla ve aileleriyle görüşmesini engelliyorlar. Türk devletinin bu barbar yaklaşımına karşı hem halkımız, hem de hareketimiz Önderliğe sahip çıkıyor. Her alanda da mitinglere, eylemlere öncülük ediyor. Bunlar olumlu şeylerdir. Özellikle dostlarımız tarafından başlatılan son hamleye destek veren halklar dünyanın birçok ülkesinde mitingler düzenliyor. 4 parça Kurdistan’da, Avrupa’da ve Ortadoğu’da yaşayan Kürt halkı da yabancı dostlarımızın başlattığı bu hamleye katılıyor. Önderliğin fiziki özgürlüğü için mücadele eden, bu mitinglere katılan herkesi selamlıyorum, saygılarımı iletiyorum ve başarılar diliyorum. İnanıyorum ki; bu hamlenin daha da gelişeceğine inanıyorum.
İsrail ve Filistin savaşı şuan dünyanın gündeminde. 2 silahlı güç çatışıyor ama arada sivil insanlar katlediliyor. Filistin halkı yıllardır bedel ödüyor, direniyor, haklarını savunuyor. Gazze’ye yönelik bombardımanlarda katledilenlerin çoğunun çocuk, kadın ve yaşlı olduğunu görüyoruz. Bu vahşi saldırılara rağmen topraklarını terk etmiyorlar. Topraklarına, ülkelerine bağlı insanlar elbette bu saldırılar karşısında ağır bedeller ödüyorlar, acılar yaşıyorlar ama inanıyorum ki sonunda kazanan toprağını terk etmeyenler olacaktır. Filistin halkının Kürtlerle eskiden beri dostlukları var. Hareketimiz de bir dönem Filistin davası için bedel ödedi, çok değerli arkadaşlar şehit düştü. Türk devleti Filistin halkının davasına sahip çıkıyormuş gibi davranıyor ama bunlar doğru değil, sadece propaganda yapıyorlar. Örneğin Türkiye dışında dünyanın birçok ülkesinde Filistin için ayaklanmalar var. İktidar bir miting yaptı ama onu da kamuoyunu yumuşatmak için yaptı.
Lafta sahip çıkıyorlar gibi davranıyorlar ama pratik öyle değil. Mitingin adın ‘Büyük Filistin Mitingi’ydi ama Erdoğan konuşmalarında 2 şeyi ön plana çıkardı. Birincisi; konuyu iç siyasete bağladı. Önümüzde belediye seçimleri var bu yüzden seçim propagandası yaptı. İkincisi ise; PKK üzerinden Kürt halkını, Kürt siyasetçilerini tehdit etti. Türk devleti özellikle Erdoğan-Bahçeli hükümeti İsrail’i sözde tehdit ediyorlar, mesela Bahçeli, ‘Ben Filistin halkının davasının yanındayım, orada zulüm var. Eğer halkım izin verirse ben de Filistin’e gidip İsrail’e karşı savaşacağım. Tabi devletim de bunu onaylarsa’ dedi. Kendisi zaten hükümet ortağı. Uzman çavuşların çoğu MHP’li, silahların çoğu da onların elinde. Eğer yapabiliyorsa gidip savaşsın bakalım. Biz de bir söz var, bazıları savaşıyor, bazıları da beni tutmayın ben de gidip savaşacağım diyor. Aslında kimsenin onu tuttuğu yok. Sonra ona zaten kimse seni tutmuyor git savaş denildiğinde ise ya beni tutun diyor. Bahçeli meselesi de budur. Madem konuşuyorsun o zaman pratiğe geçir. Hadi savaşa gitmeye korkuyorsun en azından devlet politikalarınızdan bahsedin.
GAZZE’DE KATLEDİLENLER TÜRK DEVLETİ VE ERDOĞAN’IN UMRUNDA DEĞİL
Örneğin birçok devlet İsrail’i boykot etti. Askeri, siyasi ilişkilerini kestiler, temsilcilerini çektiler. Türk devleti hangi askeri ilişkisini kesti, hangi siyasi temsilcisini tavır almak için geri çekti, hatta İsrail’in kendisi vatandaşlarını ve diplomatını geri çekti. Ama Türk devleti hala pratik anlamda bir adım atmadı. Filistin meselesi üzerinden laf kalabalığı yapıyor ama İsrail’le ilişkilerini daha da güçlendiriyor. Erdoğan ne zaman Filistin meselesini gündeme getirse İsrail’le ilişkilerini güçlendiriyor, İsrail de Filistin halkına saldırıyor. Geçmişten beri bu böyle. Erdoğan sürekli yandaş medyasına mazlumlardan yana olduğunu söylüyor ama Kürt halkı için ne söylediğine dönüp bakmıyor. Bence Özgür Basın Erdoğan Filistin halkı için konuştuğunda o konuşmayı vermeli yanında da Kürt halkı için söylediklerini yayınlamalıdır. Yada İsrail devletinin Gazze’de yaptıkları için konuştuğunda Türk devletinin Bakur’da Kürt halkına karşı yaptığı vahşetin görüntülerini yayınlasınlar. AKP-MHP hükümeti ile Türk devletinin Gazze’de katledilen insanları düşündükleri falan yok.
Türk devleti muhatap alınmak için zorla her şeyini içine giriyor, ben garantör olmalıyım diyor. Eğer Türk devleti garantör olursa Filistin’deki bu direniş de ortadan kalkar. Türk basını sürekli Erdoğan çok sert konuştu diye haber yapıyor ama içeriğine bakıldığında hiç bir şey yok. Ne bir tavır, ne bir pratik var. ABD VE AB başta olmak üzere kimse Türk devletini ve Erdoğan’ı artık ciddiye almıyor. Çünkü Türk devletinin amacı kendini ön plana çıkarmak ve mazlum Filistin halkının kanı üzerinden para kopartmak. Zaten Erdoğan konuşmalarında da, öncelik ülkemizin çıkarları diyor. Böyle bir tavır sergiliyor. Türk devletinin Kürt halkına yaptığının İsrail’in Filistinlilere yaptığından aşağı kalır bir yanı yok. Bu savaşta en fazla çocuklar, kadınlar ve yaşlılar katlediliyor. Kendisine insanım diyen herkes bu görüntüleri görünce acı çeker. Çocuk ve sivil ölümlerden dolayı dünyanın birçok ülkesinde halklar birleşti ve buna tepki gösterdi. Bu da Önderliğimizin halklara ilişkin sözlerinin ispatıdır. Önderliğimiz Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümüne ilişkin yıllardır halkların kardeşliğine dikkat çekiyordu. Bu sorunların çözümü Önderlik çizgisidir.
İLK TÜNEL SAVAŞI ÇARÇELLA’DA BAŞLADI
Türk devleti ile aramızda 8 yıldır yaz, kış, aralıksız bir şekilde savaş yaşanıyor. 2015 yılında bize saldırı başlattığında ilk tünel savaşımızı Çerçella’da verdik. 47 gün sürdü. Bazı yerler tünellerde savaş yürütülüyordu, bazı yerlerde ise arazide. 2016 yılından sonra Avaşin hattında tünel savaşı başladı ve her yıl tünel savaşını daha fazla geliştirdik. Tabi ilk süreçlerde biz de tecrübeli değildik, asıl hedefimiz Türk devletini arazide yenilgiye uğratmaktı. Bu yüzden tünel savaşı temel taktik değildi. Arazi savaşı temel taktikti, tünelleri de araç olarak kullandık. Ama savaş büyüdükçe tünellere ağırlık vermeye başladık. Tünel savaşını taktik olarak esas aldığımız ilk yer Garê’ydi. Türk devleti Garê’ye ilişkin bazı hedefler koymuştu önüne. İşte sürpriz operasyonla Garê’yi işgal edecek ve oraya yerleşecekti. Elimizde esirleri de vardı, o asker ve polisleri de kurtarıp bunun üzerinden siyaset yapacaklardı.
O tünellerdeki arkadaşlarımız hem düşmana darbe vurdu, hem de Türk devletinin başarı sağamasına engel oldu. 2021 yılından sonra ise Avaşin’e saldırdılar, orada aylarca tünel savaşı yürüttük. Türk devleti o dönem çok zorlandı. Birçok alanda büyük darbeler yedi. Türk devletinin işgal planlarını tünel savaşlarıyla boşa düşürdük. Örneğin Tepe Sor’a tüm güçlerini yığdılar ama başarılı olamadılar. Türk devleti şuan İsrail için köpeklere bomba bağlayıp tünellere sokuyor diyor ama aslında taktik veriyor. Biz PKK’ye karşı böyle yaptık siz de yapın diyor. İsrail’in aklına gelmeyen şeyleri de Türk devleti söylüyor. Türk devleti gerilla direnişi ile baş edemeyince köpeklere bile kamera bağlayıp, tünellere yolluyordu. Bunların görüntüleri de var. Bu yöntemler Türk devletine ait. Tüm dünyanın gözü önünde kimyasal ve yasak silahları kullandılar gerillaya karşı. Yani Türk devletinin barbarlığı İsrail’den beter.
Heftanîn’e saldırılar başladığında tünel savaşından ziyade hareketli timlerle cevap verdik. Daha sonra temel taktiklerimiz ne olmalıdır diye aramızda tartıştık. Tek yönlü kalmasın diye savaş tünelleriyle birlikte hareketli tim taktiklerini de kullanarak Türk devletinin operasyonunu ya durduralım, ya da boşa çıkaralım dedik. 2021 yılında Avaşin savaşında Türk devleti de tünellere nasıl tedbirler alacaklarına ilişkin değerlendirmeler yaptılar. Tabi ki bizim de hazırlıklarımız vardı. 14 Nisan 2021 yılında Türk devleti önce havadan büyük saldırılar başlattı ardından da 17 Nisan’da kara saldırısına geçti. Dikkat edin İsrail de aynı taktikleri uyguluyor. Mesela Hamas’ın eyleminden sonra İsrail hemen kara saldırısı başlatmadı, önce yoğun bir şekilde şehirleri bombaladı daha sonra tanklarla Gazze’ye girdiler. Bu taktiği 2021 yılında ilk Türk devleti denemişti. 2 yıldır Zap’ta ve Avaşin’de büyük bir savaş var. Türk devleti sürekli Medya Savunma Alanlarını işgal edip, PKK’yi bitirdiğini söylüyor. Ama Türk devleti ile her alanda savaşımız devam ediyor. Doğrudur; Türk devleti bazı alanları işgal etmiş, bazı stratejik bölgeleri tutmuş ama o bölgelerde gerilla da var ve Türk devletine karşı her gün eylem yapıyor. 2 yıldır Türk devleti hala bir arazinin kontrolünü ele geçirmiş değil.
HEVAL ROJHAT VE ERDAL TÜRK DEVLETİNİN KALBİNDE EYLEM YAPARAK DÜŞMANA MESAJ VERDİ
Tüm dünya Türk devletinin barbarlığına göz yummuş durumda. Türk devleti de gerillaya karşı ne kadar kimyasal silah varsa kullanıyor. Güçlü bir tepki verilmediği zaman meydan Türk devletine kalıyor. Bazı ihanetçi Kürtler de düşmanla işbirliği yapıyor ama buna rağmen hala da Türk devleti başarılı oldum diyemez. Bu savaş daha da çetin bir şekilde devam edecektir. 2 güç var şuan. Bir güç çıkarları için savaşıyor, bir güç de toprakları için inançla direniyor. Topraklarına bağlı ve kararlı olanlar kazanacaktır. Doğrudur, çok ağır bedeller ödüyoruz, acılar yaşıyoruz, son yıllarda birçok kahramanımızı şehit verdik ama verdiğimiz bedellerin de cevabı var. Mesela Türk devleti PKK bitti diyor ama her gün Bakur’da bilmem ne kadar operasyon yaptıklarını söylüyorlar. Madem sen bitirdin bu operasyonları kime yapıyorsun, yada asker kayıplarını nasıl veriyorsun? Demek ki orada bir güç var ki sana karşı eylem yapıyor, kayıp verdiriyor, sen de operasyon yapıyorsun. O zaman yaptığın propaganda yalan. Bakur’un kontrolünün ellerinde olduğunu söylüyorlar ama her gün askerleri öldürülüyor. Türk devletinin kamuoyuna yaptığı propaganda başka, gerçekler başka.
Örneğin Ankara’daki fedai eylem; heval Erdal ve Rojhat, Ölümsüzler Taburu’nun üyeleriydi. Düşmana bir mesaj verdiler. Türk devleti gerillanın Bakur’da etkisiz olduğunu söylüyordu. Bu arkadaşlar ise ben gelip senin kalbinde eylem yapabilirim mesajını verdi. Tam da düşmanın kalbinde eylem yaptılar. Amaç mesaj vermekti ve eylem amacına ulaştı. PKK fedailerinin istediği yerde eylem yapabileceğini gösterdiler. Heval Erdal ve Rojhat fedai eylemleriyle bunu ispatladılar. Birçok PKK fedaisi de istediği taktirde gerek duyduğu, Türk devletinin kendini güvende hissettiği her yerde eylem yapar. Ankara eylemi hedefi, zamanlaması, mesajı tam yerindeydi. Dikkat edin Türk devleti sallandı. Türk devleti teknik olarak güçlendiği, her tarafa MİT’i yerleştirdiği için kendine çok güveniyor ama durum öyle değil. Bakur başta olmak üzere birçok alanda etkili eylemler oluyor. Doğrudur basın iktidarın denetiminde ama alanda da bir gerçeklik var.
Savaş her yerde devam ediyor. Türk devleti ‘Ben teröre karşı savaşıyorum’ diyor ama en büyük terörü Türk devleti yapıyor. İnsan haklarından bahsediyor, kanunlara göre harekete ettiğini söylüyor. Ama zozanda gördüğü yaşlı bir insanımıza işkence edip onu helikopterden attı, köyünün etrafında dolaşan çocukları katledip, şehit ediyor, diyor ‘Teröristlerdi.’ 70 yaşındaki insanı herkesin gözü önünde katlediyor diyor PKK’lidir. Amerika’nın, Avrupa devletlerinin bize destek verdiğini söylüyor. Türk devleti NATO’nun şımarık bir üyesidir. Tüm kanunları bir tarafa bırakıp, Kürt halkına her türlü zulmü yapıyor, tüm desteğini NATO’dan alıyor, üstüne de savaşı başka bir noktaya çekmeye çalışıyor. Türk devletini NATO destekliyor, AB ülkeleri çıkarları üzerinden Türk devletinin barbarlığına göz yumuyor, destek veriyor, bütün bunların yanı sıra Türk devleti gerillaya karşı her türlü savaş suçunu da işliyor ama üstüne hala şikayet ediyorlar. Eğer dünya menfaat dünyası olmasaydı, devletler insani olarak durumu ele alsaydı, tarafsız baksalardı, Türk devletinin Kürt halkına yaptıklarını görüp tepki koysalardı o zaman Türk devleti ne yapardı acaba.
PKK MİLİTANLARI ZALİM TÜRK DEVLETİNDEN HESAP SORACAKTIR
Türk devleti, AB’ye gireceğim diyor tek bir tane kanunu yerine getirmiyor, hatta onlar benim kanunlarımı uygulasın diyor, NATO üyesiyim diyor tek kanunu esas almıyor, NATO benim hizmetime girsin diyor. Kürt halkına ne yaparsam yapayım sessiz kalacaksınız diyor. Zaten sessiz de kalıyorlar. Üstüne de şikayet ediyor. Bir tanesi çıkıp sen Gazze’ye ilişkin bunları söylüyorsun ama bir dönüp Kürtlere yaptıklarına bak demiyor. Erdoğan değil miydi; silahsız, savunmasız sadece miting yapan Kürt halkı için ‘Kadın da olsa, çocuk da olsa vuracaksınız’ diyen. Bunu dedikten sonra kaç tane çocuk şehit edildi. Yine İsrail’’in savaş kanunlarına uymadığını söylüyor ama Rojava’da yaptıkları göz önündedir. Efrîn’de neler yaptılar, hala da yapıyorlar. Serêkaniyê’de neler yaptılar. Yasaklı silahlar kullanarak insanları katlettiler. Efrîn’de hastane bombaladılar, Serêkaniyê’de çarşıyı bombaladılar, yüzlerce sivili katlettiler. Efrîn’de, Serêkaniyê’de kaç defa fosfor bombası kullandı, dünyanın gözü önünde 11 yaşındaki bir çocuğun tüm bedeni yandı. Daha sonra başka yere götürülerek tedavi edildi.
Bütün bunlara karşı Türk devletini teşhir edecek, hesap soracak, insan hakları mahkemelerinde yargılatacak kim var? PKK’ye terörist diyor ama asıl terörist kendileri. Türk devletinin kullandığı tüm yöntemler terör yöntemleridir. O kadar Kürt insanını, sivilleri, çocukları, kadınları şehit etti, Kürt halkı bunun intikamını almayacak mıdır, hesap sormayacak mıdır? Türk devletinin Kürt halkına yaptığı zulüm İsrail’den beterdir. Evet, tüm devletler vahşidir, halklara zulüm etmiştir ama Türk devleti yaptığı her zulme bir kılıf uyduruyor, dünya da seyrediyor, tavır koyan yok. Yaptığı tüm kötülükler yanına kalıyor ama PKK militanları bu zalim devletten hesap soracaktır. Tüm şehitlerimizin intikamını alacağız. PKK’nin tüm militanlarının sözü budur.
BEDELİ NE OLURSA OLSUN DİRENECEĞİZ
Türk devleti Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyorum yalanıyla bazı bölgeleri işgal etti. Tüm çetelerden bir güç kurdu, rejime karşı savaşıyor ama Suriye’nin bütünlüğünü savunuyorum diyor. Kim inansın bu yalanlara. Kendileri söyleyip, kendileri inanıyor. Erdoğan 11 sene önce ‘Lozan Antlaşması’nı tanımıyoruz’ dedi. Bunu boşuna söylemedi. Önüne bir proje koymuştu. ‘Petrolün olduğu şehirleri bizden alıp, dar bir coğrafyayı bize verdiler. O dönemki koşullarda kabul edildi ama şimdi Lozan’ın çizdiği sınırları kabul etmiyoruz’ dedi. Örgütlenmesini o dönem yaptı daha sonra Misakı Milli’yi gündemine aldı. Tabi ki bu planlarım var diyerek savaşmıyor kendisine bahaneler yaratıyor. Bu bahanelerle KDP gibi bazı Kürt işbirlikçileri yanına alıyor, bazılarını kendine muhalefet olarak görüyor, tabi PKK’ye de terörist diyor. Sonra da PKK’nin olduğu yerlere gireceğim diyor. Zaten açık bir şekilde Kerkük ve Başur’un bir kısmının Kurdistan’a, Kürtlere ait olmadığını, Türkmenlerin olduğunu söylüyor. Zaten birçok MHP’liyi silahlandırıp Kerkük’e yollamışlar.
Türk devleti PKK’yi etkisizleştirdikten sonra sırayla diğer Kürt güçlerine saldıracaktır. Bunun böyle olmayacağını kim söyleyebilir. Bazıları korkudan bunu dile getirmiyor. Nereye kadar bu korku? Bir taraf diğer tarafın kendisinden korktuğunu anladığı anda karşı taraftan her şeyi istiyor. Türk devleti şuan KDP’ye bunu yapıyor. 1 buçuk ay önce Türk devleti askerlerini KDP’nin desteğiyle Barzan’a indirdi ve orayı işgal etti. O bölgede arkadaşlarımız ki, bazı şeyler doğru anlaşılmalı. Türk devleti iradeli, varlığını, kimliğini savunan, bunun için siyaset yapan, mücadele eden Kürtlere saldırıyor. Bir taraftan da bazı işbirlikçi Kürtlere boyun eğdirmiş, bazılarına belli imkanlar sağlamış ki istediği zaman yine elinden alacaktır o imkanları, kamuoyuna da bakın benim Kürtlerle sorunum yok mesajı veriyor.
Medya Savunma Alanları’nda savaş devam ediyor. HPG zaten savaşla ilgili her gün kamuoyunu bilgilendiriyor. 2 yıldır Avaşin, Zap, Metina’da tünel savaşları da çetin bir şekilde sürüyor. Türk devleti de sonuç almak için özellikle son 2 aydır bombardımanlarını arttırdı, yine kimyasal silah ve yasa silah kullanıyor. Türk devleti öyle kolay sonuç alamayacaktır. Biz gerilla hareketiyiz, bedeli ne olursa olsun ihtiyaç duyulan her yerde direneceğiz.”