HABER MERKEZİ – Ve artık tam olarak benim için zindan yaşamı başlamıştı. Bu arada zindan ile ilgili tek bilgim ya da anım dedemin bir defasında tutuklanması idi. Bir gün köyde yüzlerce işgalci asker basmıştı. Sonra malum herkesin bildiği bütün erkekleri okula topladılar. Sonra dedemi alıp götürdüklerini ah vah sesleri arasında anladık. Sonra uzun yıllar sonra bir sabah çantası elinde döndü. Beni için zindan birinin gidip çok sonradan dönmesi idi.
Velhasıl biz gelelim bizi D tipine. Git gide kitap okuma kurduna dönüşüyordum. Bazen diyordum şimdi o cafelerde olsam bu kitaplardan öğrendiğim biraz da prêze yapsam ne devrimci hikayeler ve hayaller kurup yıkardık. Ama artık bana çok uzak geliyordu.
Dışarıda bıraktığım yaşam tam anlamıyla geride kalmıştı. Geri de kalmak zorunda kalmıştı. Düşman ile her an burun buruna kalıyorsunuz. Yaşamınız bir anlamıyla onların elinde. Bütün yaşamsal haklarınız gasp edilmiş. Siz bunlara karşı alternatif bir yaşam örgütlemek zorunda kalıyorsunuz. Ama ben bir örgütleme yapmadım. Direk onun içerisindeki yaşama girdim.
Okuduğum kitaplardan bir yaşam biçiyordu kendime. Yaşar Kemal’in İnce Memed’i mi?, Botan Mir’i Berdirxan mı?, Dörtlerin Ferhat’ı mı?, Meleğin Mısralarındaki Erdal mı?, Dağ’ın Hal,l’i mi?, Yoksa kendin olup bunların hepsi olabilmek için mücadele vermek mi?
Tam anlamıyla ben Sur’u, devrimci cafeleri ve Amed’i bıraktım. Yaşamın diğer yönünü gördüm. Artık ben baan düzgün Türkçe ile devrimci mücadeleyi esas alarak dialog ve tartışmalara katılıyorum. Düzenli olarak annemin televizyon Kürtçesi dediği Kürtçe’yi artık iyi düzeyde konuşuyor. Bazen tartışmalarda yeni öğrendiğim kelimeleri kullanıp kimsenin anlamadığını fark edince feodal amed kişiliğinin gururlanması ile hınzırca bir gülüş ve bakış atıyorum etrafıma.
Ben baya zindanlı oldum. Arada mektup yazıyorum ve arada mektup geliyor. Siyasi tartışmaların en hararetli kısımlarında bir taraf oluyorum. Prêze yapmıyorum. Devrimci mücadele üzerine okuduklarımdan örnek ve alıntı yapıyorum.
Bir açlık grevi süreci de geçirdim. Çok kaba bir tabirle aç kalacağı işte diye kendime anlatmıştı. Çocukken sürekli kızar yemek yemezdim. Okula hiç beslenme çantası götürmez saatlerce aç kalırdım, inşaatta çalışırken bazen yemekler kötü gelir o gün aç kalırdım. Hepsi bu kadar demiştim kendime. Sonra bir gün baktım ki 10’ucu günün şekerli limon suyumu yudumluyordum.
Taleplerimiz henüz karşılanmamıştı. İkinci gruba bırakmıştık. Ama hiçte öyle okulda aç kalmaya benzemiyordu. Sonra günlerce kendimize gelmek için az az yemek yemeye başladık. Bazen şimdi Buket lahmacunda olacaktım dediğim zamanlarda oluyordu.
Bir deviri geride bıraktığımın farkına varıyordum. Bu böyle olmaz. Çıkarsam dışarıda eski yaşamımı sürdüremezdim. Artık burada yaşadıklarım, gördüklerim, öğrendiklerim ve okuduklarım… Yabana atılamazdı ben artık İnce Memed olmak istiyordum. Eşkiyalara karşı halkın ve halkının. Yani eşkıya işgalci devlete ben ve benim gibileri öylesine tutuklatma fırsatı vermeyecek bir mücadele tarzı geliştirmeliydim.
Ben Amed’liyim. Yaşamın biraz daha erken görmüş, politikleşmiş arada prêzelerde olsa devletin işgalciliğini fazlasıyla yaşamıştım. Prêzenin en güzel yerinde işgalci Türk polisinin cafenin en güzel yerinde sözümü kimlik beyler demesinin sinir ve hoşnutsuzluğunu aşan durumun içerisindeyim.
Ben Amedli bir gencim öylesine tutuklanma ile geçirdiğim aylardan sonra benim gibilerin varlığının benden önce de epey olduğu ve bundan sonra olmaması için direniş gerektirdiğini bilincini taşıyorum. Bunun gereklerini biliyorum. Artık Amed’teyim. İşgalci Türk devletinin işgalciliğini en çok ve en yakından hissediyorum. Artık cafelere gitmiyorum. Köşe başında duran TOMA ya da akrebin üzerine korkmadan gidiyorum. Bu toprakların sahibi benim onlar yabancı ve gidici.
Sizin anladığınız dilden söyleyeyim. Biz Cezayir’liyiz onlar Fransız. Onlar Batı’lı biz siyahiyiz. Onlar topraklarımızdan ve bizden yararlanıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bunun için yüzyıllardır ve son 40 yıldır silahlı gerilla mücadelesi var kırsal ve dağlık bölgelerde. Zaman zaman direniş şehirlere de taşınıyor.
Bunlar sadece zırhlılarıyla gezenler ve resmi devlet üniformasına tek değil. Bir bütün olarak devletedir direniş ve öfke. Bunlar tamamen haklı bir direniş ve öfke. Yeryüzünde bugüne dek tarihte kötüler hiç kazanamadı. Kazanamayacaktır da. Haklı bir direniş söz konusu. Yıllar yıllardır bu hakim Kürdistan’da. Bu arada bunları hep okudum ve öğrendim.
Ben Amed’li bir gencim bundan sonra ne yapacağım?