AMED- Amed Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Rosa Kadın Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD) Kadın Komisyonu, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Mezopotamya Psikologlar Derneği, Amed Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKSUM), KESK ve Tabipler Odası’ndan oluşan Amed Şiddetle Mücadele Ağı, kentteki kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı. Rosa Kadın Derneği’nde yapılan etkinliğe, Halkların Demokratik Partisi (HDP) kadın milletvekilleri Dersim Dağ, Meral Danış Beştaş, Saliha Aydeniz, Remziye Tosun, Semra Güzel ve Ebru Günay, HDP ilçe belediye eş başkanları, HDP’nin kadın yöneticileri, ağ bileşeni sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldı.
‘ÜRKÜTÜCÜ BİÇİMDE ARTIYOR’
İHD Şube yöneticisi Gurbet Yavuz, kentte son iki ayda 3 kadının en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildiğini hatırlatarak, kadın cinayetlerinin politik olduğunu söyledi. Şiddet üreten sistemin kadını koruyamadığını vurgulayan Gurbet, “Kadın yargısal süreçte cezasızlık politikasının sonucu olarak güven duymadığı bir adalet sistemiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Son yıllarda tüm dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ürkütücü biçimde artmaktadır. Coğrafyamızda, bu genel durumun yanı sıra, devletin özel savaş politikalarının da etkisiyle şiddet topluma sirayet etmiş; kadın ve çocuğa yönelen şiddet evlere, okullara, iş yerlerine kadar yayılmıştır. Erkek ve devlet tarafından haksızlığa uğramış, şiddet görmüş her kadına ulaşmalı ve onu hakikatine kavuşturmak için çabalamalıyız” diye konuştu.
4 AYDA BİNE YAKIN BAŞVURU
Açıklamanın ardından Şiddetle Mücadele Ağı’nın Mart ve Haziran raporunu, Rosa Kadın Derneği üyesi Ruken Ergüneş okudu. Ruken, raporun Amed’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı bileşenleri içerisinde, şiddete maruz kalan kadın ve çocukların başvuruları dikkate alınarak hazırlandığını ifade etti. Çalışma alanı şiddetle mücadele olan kurumların 4 aylık bilançosunu açıklayan Ruken, şiddet ağı imzacı ve destekleyici kurumlara son dört ayda gelen toplam başvurucu sayısının 954 olduğunu belirtti. Bu süreçte 3 kadının katledildiğini ifade eden Ruken, “Kurumlara ulaşan kadınlar, aile içinde ve aile dışında erkekler tarafından fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik, sosyal ve dijital şiddete maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. 954 başvurucunun 701’i farklı şiddet türleriyle beraber ‘psikolojik şiddete’ sürekli olarak maruz kaldığını beyan etmiştir. 418 kadın fiziksel şiddete maruz kaldığını beyan etmiştir. 160 kadın cinsel şiddete maruz kalmıştır. 301 kadın başvuru gerekçesi farklı olsa da sürekli olarak ekonomik şiddet gördüğünü ifade etmiştir. 129 kadın sosyal şiddete sürekli maruz kaldığını ifade etmiştir. 9 kadın dijital şiddete maruz kaldığını beyan etmiştir. 258 kadın can güvenliği riski altındadır. 6 kadın hürriyetinden mahrum bırakılmıştır. Sığınakta kalma talebiyle 106 başvuru yapılmıştır” dedi.
716 ÇOCUĞA ŞİDDET
Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi verilerine göre, son 4 ayda bin 716 çocuğun şiddete maruz kaldığını dile getiren Ruken, kentte ise son dört ayda bin 526 çocuğun suça sürüklendiğini söyledi. Bu rakamların karakolların ve resmi kurumların verilerini içermediğini sözlerine ekleyen Ruken, şöyle devam etti: “Her bir rakam, bir veri değil bir kadının, bir çocuğun yaşadığı şiddeti ifade etmektedir. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede sivil toplum örgütleri etkin bir şekilde mücadele ediyor olsa da bu rakamların azaltılmasındaki başat aktör devletler ve hükümetlerdir. Can güvenliği tehdit altında olan kadınların büyük zorluklar altında bizlere ulaşabildiğini biliyoruz. Tedbir kararının alınması, koruma talebi ve şikayetçi olmak için başvurucularımıza refakat etmekteyiz. Karakolda herkese açık ortamda başvurucunun ve bizlerin ilk muhatap olduğu erkek polislerdir. Durumu anlamak adına kalabalık ve büyük çoğunluğu erkeklerden oluşan bu ortamda ilk başvuru gerekçesi sorulmaktadır.”
‘ACİL EYLEM PLANI’ ÇAĞRISI
Ruken, mağdur çocukların, adli yargılama içerisinde örselenmemeleri adına faaliyet gösteren çocuk izleme merkezleri ve adli görüşme odalarının niteliksizliğinin çocukları mağdur ettiğini söyledi. Kurumları ve tüm uzmanları sorumluluk almaya davet eden Ruken, şunları söyledi: “İntihar girişimlerinin en küçüğü 11 ve ağırlıklı olarak 15-16 -17 yaşta olan çocuklarda görüldüğünü ifade edebiliriz. Ayrıca kadınlarda 18 yaş üstü intihar girişimleri de 18-19 yaş aralığında ciddi bir artış göstermektedir. Sorumluluk gereği sayıyı kamuoyuyla paylaşmayı uygun bulmuyoruz. İntihar gerekçeleri genellikle evliliğe zorlama, gelecek kaygısı ve bunlar gibi toplumsal baskılar olmakta ve kişiyi çözümsüz bırakarak ölümüne alenen sebebiyet vermektedir. Devletin, ailenin ve toplumun ortaya çıkan bu sonuçlarda sorumlulukları vardır. Dolayısıyla her bir çocuğun maruz kaldığı şiddetten, geleceğe umutsuz bakmasına sebep olan gerekçeleri ortadan kaldırmamaktan kaynaklı başta devlet, aileler ve toplum sorumludur. Bu sebepten biz kadın örgütleri olarak, tüm demokratik çevreleri acil eylem planı oluşturup birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.”