HABER MERKEZİ –
Kürt Halkının Vicdanı Tecritle Mahkûm Edilmektedir
Rêber APO 22 yıldır İmralı adasında bir rehine olarak tutulmaktadır. 22 yıldır Önderliğimiz, önderliğini yaptığı onurlu Kürt halkından, özgürlük hareketinden uzakta ve rehine olarak İmralı’da tutulmaktadır. Bu 22 yıl süresince de çok kesik ve engelli gelişen kimi görüşmeler de MİT’in ‘belki Öcalan’dan faydalanırız, kullanırız’ temelinde başlattığı çözüm ve ateşkes süreçlerinde olmuştur. Önderliğimizin bu tür süreçleri demokrasinin inşası ve Kürt sorunun çözümü noktasında değerlendirdiği görülünce de adeta Önderliğimizden intikam alınırcasına adım adım geliştirilen ve şimdi insanlık suçu olarak ifade edilen tecrit rejimi devreye konulmuştur. Sürekli tehcir, tenkil ve nihayetinde soykırıma uğrayan Kürt halkının Önderi de bugün tecrit altında tutulmaktadır. Sürekli Kürtlere tecrit, asimilasyon, soykırım ve işgali reva gören Türk faşist devleti şimdi de tarihine yaraşır bir şekilde zulüm çarkını çevirmeye devam ediyor. Zamanla derinleştirilen bu tecrit, yasa, hukuk, insanlık bir yana bırakılarak tarihin görülmemiş bir tecrit ve izolasyon işkencesine dönüştürülmüştür. Her fırsatta tecridi ve İmralı gerçekliğini çözümleyen Önderliğimiz aslında bu tecridin kendi şahsında kırk milyonu aşkın Kürt halkına ve kadınlarına uygulandığını vurgulamış ve gerekli uyarıları yaparak aslında herkesin tecrit altında olduğunu önemle vurgulamıştır. Tecridi normalleştirmeye, meşrulaştırmaya ve alıştırmaya çalışmaktalar. 22 yıldır İmralı çarmıh sisteminde cezalandırılmaya çalışılan Kürt halkı, Kürt kadınları, Kürt gençleri ve aslında tüm Ortadoğu halkları olduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Önderliğimiz şahsında ve PKK öncülüğünde özgürleşen Kürt kadını ve özgürleşen Kürt halkı hedeflenmektedir. İmralı kayalıklarına Prometheus tarzı zincirlenen Önderlik gerçeğimiz şimdi tüm insanlığın özelde de Kürt halkının vicdanı tecritle mahkûm edilmektedir. Vicdanları dağlayan, vicdanlara seslenen bu Önderlik gerçeği adeta göğsünü tüm öldürücü saldırılara da siper etmiştir. Düşmanın teslimiyet dayatmalarına karşın tarihin tüm devrim önderlerine taş çıkartacak tarzda tek başına direnen Önderliğimiz, klasik bir direniş içerisine de girmemiştir. Aksine, düşmanı boşa çıkartmış, uluslararası komployu dolayısıyla Kürt soykırım planını boşa düşürmüştür. Onlarca devletin içinde yer aldığı uluslararası komployu İmralı direniş ruhuyla deşifre etmiştir. Önderliğimizin bitmez tükenmez üretkenliği, özgürlük arayışçılığı ile kapitalist modernist sisteme ağır bir darbe vurduğunu da belirtmek gerekir. Rêber APO Kürdistan ve Ortadoğu halkları için geliştirdiği Demokratik Konfederalizm modelini ve Demokratik Modernite kişiliğini aynı zamanda kapitalist modern sisteme karşı bir alternatif olarak sunmuştur. Önderliğimizin halen İmralı’da rehine olarak tutulması ve günden güne ağırlaştırılan tecridin altında bu hakikatin yattığını da unutmamak gerekir. İmralı’da Önderliğimiz şahsında çarpışan, savaşılan güç bir nevi kapitalist modernite ve demokratik modernite zihniyeti olduğunu da vurgulamam gerekir. Bu bir sistem, zihniyet ve düşünce savaşıdır da. Bu anlamda bu tecritçi zihniyetin dayandığı temel güç kapitalist modern zihniyetin ta kendisidir. Tecridin bu denli derinleştirilmesi ve toplumun tüm kesimlerine yayılması da bu anlamda tecridin derinliğinden ve nüfuz ettiği alanın genişliğinden de kaynaklanmaktadır.
Önderliğimize Yaklaşım Özgür Kadın Hareketine Yaklaşımdır
Reber APO, geçmiş Kürt isyanlarından dersler çıkarmış, dünya devrim hareketlerini araştırmış-incelemiş ve çağın önder devrimcisi olmayı başarmıştır. Hatta önderliğimizi diğer Kürt Önder ve şahsiyetlerden yine dünya devrim tarihlerinde yer alan önderlerden farklı kılan temel özelliği de kesinlikle kadın sorununa yaklaşımı olmuştur. Önderliğimiz kadın sorunun dar, klasik sol anlayışla yaklaşmamış, Marksist bakışla ele almamış ve pozitivist bir zihniyetle değerlendirmemiştir. Önderliğimiz, İbrahim Kaypakkayalardan, Mahirlerden, Denizlerden, devraldığı devrim bayrağını taşımış ve tüm devrimcilerin hayali olan sosyalizmi Ortadoğu hakikatine, özüne uygun şekilde demokratik modernite çizgisinde, ruhunda geliştirmiştir. Kadın sorununu kelimenin tam anlamıyla kadın sorunu olarak görmemiş ‘kadın özgürlük sorunu’ çerçevesinde değerlendirerek sürekli ivme kazanan PKK hareketi içerisinde özgün özerk örgütlenmesini sağlayarak geliştirmiştir. Kadının kısa bir zamanda partileşmesi, ordulaşması ve sistem kazanması için erkek egemen zihniyet ve kişilik yapılarıyla mücadele etmiştir. Önderliğimiz PKK’yi kadın özgürlük partisi olarak örgütlemiştir. PAJK, bu felsefe ile örgütlendirilmiş ve bugün tüm kadınlara kadın kurtuluş ideolojisi temelinde perspektif verecek, ön açacak durumdadır. Önderliğimiz, Demokratik ulus bilinci ve perspektifi ışığında İmralı’da uzun yıllara dayanan yoğunlaşmalarını süzülmüş bal kıvamında damıtırcasına derinleştirerek demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayı ilan etmiştir. Aslında tüm Ortadoğu ve dünya insanlığının yararlanacağı toplumsal, siyasal ve askeri sorunların çözüm perspektifini geliştirmiştir. Önderliğimiz bu nedenle tecrit altında tutulmaktadır.
Tecrittin bir tek nedeni yoktur. Birden fazla nedenden ötürü Önderliğimiz kilit altında tutulmaktadır. Önderliğimiz kapitalist modern sistemin zehirli, kirli pençelerinin ulaşamayacağı derinlikte bir hakikat savaşçısı olmuştur. Önderliğimiz gerçek anlamda kadın özgürlük paradigmasını ve ideolojisini geliştirdiği için tecrit edilmektedir. Bu anlamda kapitalist modernite sisteminin Ortadoğu temsilcisi konumundaki TC devleti kullandığı hiçbir yöntemde başarılı olamayınca Önderliğimize sonsuz, sınırsız bir tecrit uygulamıştır, uygulamaktadır. Önderliğimizin sesinin duyulmaması, Önderliğimizin suretinin görülmemesi için elinden geleni yapmıştır. Çünkü bu Önderlik ki betona gömülmüş halkı yaşama döndürmüş, adı ve kimliği bile bilinmeyen bir halkı yeşertmiştir. Sesi, dili, kimliği değil varlığı bile tartışmalık olan kadını en özgür öğe konumuna getirmiştir. Bir özgürlük meşalesine dönüşen kadınlar şimdi hem kendi özgürlüğü hem de Önderliğinin özgürlüğü için dağlarda, şehirlerde ve ovalarda mücadele etmektedir. Adeta tarihteki tüm kadın direnişçilerin cesaretini, yüreğini, kılıcını, silahını kuşanmış gibidir. Kürt kadın gerillaları; Ortaçağ cadı kültürünü, manastır, kilise, tekke ve ocak direnişçiliğini, rahibe ve bilge, bilim kadınlarının ana tanrıça kültünü temsil edercesine bu mirası gerilla savaşımında birleştirmiştir. Şimdi Ortadoğu’ya özelde de Kürdistan topraklarına ölümcül seferler düzenleyen erkek faşist güçlerine karşı öz savunma temelinde savaşan kadın gerillalar Önder APO’nun geliştirdiği paradigma temelinde mücadele etmektedir. Tüm bu gelişmeler kesinlikle Önderliğimizin geliştirdiği kadın kurtuluş ideolojisiyle doğrudan bağlantılıdır. Önderliğimizin ilmek ilmek ördüğü kadın merkezli toplumsal mücadele erkek yapımı ulus devlet yapılarını ciddi anlamda ürkütmektedir. Bu nedenle bilinçli geliştirilen kimi yabancı ideolojiler yoluyla kadın mücadelesi de manipüle edilmeye çalışılmaktadır. Yanı sıra kadın özgürlük hareketimiz ve kadın kurtuluş ideolojisi ile militanları da hedeflenmektedir. En küçük bir kadın değeri ve kazanımı da baskı, şiddet ve tutuklama yoluyla gasp edilmeye çalışılmaktadır.
Ortadoğu’da artık kadın öz savunma gücü, kadınların meşru savunma örgütlülüğü olağan hale gelmiştir. Rojava devrimi ve Kobani zaferiyle de Kürdistanlı kadınlar hem kendi gerçekliklerini hem de Önder APO felsefesini dünyanın en ücra köşesine bile ulaştırmayı başarmıştır. Bu anlamda Önderliğimizin kadın özgürlük mücadelesine ve kadın kurtuluşuna dönük savaşımı yeni değildir. PKK’nin ilk çıkış yıllarından bu yana kadının gelişimi, değişimi ve erkek egemen zihniyetle mücadelesine öncülük etmiştir. Kadınları mücadelenin en ön saflarına taşımıştır. Şimdi kadın özgürlük felsefesini, ideolojisini ve paradigmasını geliştiren Önderliğimiz ağırlaştırılmış tecrit altındadır. Önderliğimiz şahsında kadınlar yargılanmaktadır. Kadınlar tecrit altına alınmaktadır. Bu anlamda Önderliğimize yaklaşım özgür kadın hareketine ve tek tek tüm Kürt kadınlarına yaklaşım olduğunun altını çizmek istiyorum.
Önderliğimizin Güvenliği Her Şeyden Daha Önemli Ve Önceliklidir
Aslında Önderliğimizin gerçek durumu hakkında bilgi sahibi değiliz. Önderliğimizle ne avukatları ne ailesi ne de talep ettiği hiç kimse görüşememektedir. Hatta CPT’nin bile görüştürülmediğini ya da CPT’nin görüşme yapmak için bir çaba sahibi olmadığını belirtmek gerekir. Önderliğimizin tüm dünyayla bağlantısı kesilmiş durumdadır. Çünkü Önderliğimizin temas ettiği her şeyi tehlikeli bulmaktalar. Önderliğimiz TC faşist devletinin elinde rehine olmasına rağmen Önderliğimizin temas ettiği her insanı, her gücü etkileyebilme gücü olduğunu biliyorlar. Bu nedenle hem kendilerinden korkuyorlar hem de kendileri dışında görüşecek herkesten korkuyorlar. İmkanları olsa Önderliğimizin havayla temasını bile kesecekler. Dünyanın en korkunç yöntemlerini deniyorlar. Önderliğimizin yaşamına dair bazı spekülasyonların gelişmesi üzerine Kürt halkı ve kadınları ayağı kalktı. Toplumda gelişen refleksleri dindirmek için kardeşiyle telefon görüşmesi yapmasına izin verir gibi göründüler. İzin verir gibi diyorum çünkü telefon görüşmesi birkaç dakika sonra kesilmiş. Basından öğrendiğimiz kadarıyla Önderliğimiz henüz kardeşiyle doğru düzgün konuşamadan, durumunu, sağlığını öğrenemeden telefon görüşmesine müdahale edilmiş. Bunun anlamı nedir? Bu siyasi bir mesajdır. Önderliğin sesinin birkaç dakika duyulması ve ‘bakın işte Önderlik yaşıyor, bu da size yeter’ denilmektedir. Kürt halkının iradesi, Kürt halkının varlık gerekçesi olan Önderliğimize bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz ve hiçbir zaman da kabul etmeyeceğimizi göstermemiz gerekiyor. Dikkat edilirse gittikçe bu konuda yaptırımlar, yönelimler, saldırılar artmaktadır. Bu anlamda Önderliğimize dayatılan sadece bir tecrit değildir. Kürdistan tarihinde Kürdistan halklarına dayatılan tüm yok etme, bitirme saldırıları bugün Önderliğimiz üzerinde bir bir denenmektedir.
Önderliğimiz yarıda kesilen telefon görüşmesinde mutlaka avukatlarıyla görüşmek istediğini belirtmiştir. Önderliğimizin avukatlarıyla görüşmesi için kadınlar ve gençlerin ellerinden geleni artık yapmasının zamanı gelmiştir. Mevcut eylemler ve itirazlar yetmemektedir. Ne avukatların itirazları ne de yurtsever halkımızın tepkileri görüşme olmasına yetmemektedir. Bu anlamda artık Önderliğimizin özgürleşmesi ve Önderliğimizle buluşma zamanı gelmiştir diyoruz. Önderliğimiz avukatları ile görüşünceye dek eylem ve etkinliklerin giderek radikalleştirilmesi ve süreklileştirilmesi lazım. Her şey çok normalleşmiş gibi gözükmektedir. Uzun yıllardır Önderliksiz bir yaşama ve mücadeleye alıştırılmaya çalışılıyoruz. Önderliğimiz avukatları ile görüşmek istiyorsa o zaman bunun imkanlarını ve koşullarını sonucu ne olursa olsun sağlamamız gerekir.
Önderliğimizin özgürlüğü, Önderliğimizin sağlığı ve Önderliğimizin güvenliği her şeyden daha önemlidir daha önceliklidir. Bu konudan daha önemli bir konu yoktur, olmamalıdır. Önderliğimiz bizi yaratan, özgür yaşamın önünü açan ve onunla var olduğumuz bir gerçektir. Önderliğimizi savunamayacaksak, sağlığını, güvenliğini ve özgürlüğünü sağlayamayacaksak o zaman ne yapacağız? Bizlerin Önderliğimizin özgürlüğü dışında daha önemli bir görevimiz ve daha önemli bir çalışmamız yoktur. Bizim Önderliğimiz eksenli bir mücadelemiz vardır. Önderliğimiz olmadan hiçbir şeyin anlamı da manası da yoktur. Bu anlamda Önderliksiz yaşamı yaşamayacağımızın ve yaşatmayacağımızın bilinmesi gerekir. Düşmanın hiçbir gündem saptırmasına aldırmadan, kendi gündemimiz ve ihtiyaçlarımız çerçevesinde hareket etmemiz gerekir. Bunun için de öncelikle Önderliğimizle ilişki ve irtibatın geliştirilmesi acildir. Önderliğimiz konuşursa, Önderliğimizin görüşleri açıklanırsa bu tüm toplumun, halkların faydasına ve çıkarlarına olacaktır.
Tüm Sorunların Çözümü İmralı’dadır
Gerçekten de kadınlar ve gençler ne zaman istediyse amacına ulaşmıştır. Eğer bilinçli ve örgütlü hareket edilirse her şey mümkündür. Yeter ki isteyelim. Mevcut durumda herkesin harekete geçmesi gerekir. Kadınlar ve gençler sistemi, düzeni, devleti zorlayacak eylem ve etkinlikler geliştirmesi gerekir. Uluslararası alanda yapılan mektup, email gönderme gibi eylem ve etkinlikler anlamlıdır. Ancak bu tür eylemlerin Kürdistan boyutunun da örgütlendirilmesine ihtiyaç var. Milyonlarca Kürt, kadın ve genç bu kampanyayı küreselleştirebilir. Örneğin sadece Avrupa ülkelerinde değil dört parça Kürdistan ve Ortadoğu eksenli de bu mektup ve dilekçe kampanyalarının yaygınlaşması gerekir. Eğer AB, AK, CPT ve diğer uluslararası kuruluşlar bu tecrit sisteminin ve uluslararası komplonun bir parçası değilse o zaman milyonlarca insanın en demokratik ve doğal hakkına resmi bir cevap vermek durumundadırlar. En azından dünya insanlığına sesimizi duyurmuş olacağız. Dolayısıyla bu tür eylemlerin yanında kimi sivil itaatsizlik eylemlerinin de her yerde gelişmesine ihtiyaç vardır. Biz de herkes de biliyor ki TC devletinin gardiyanlığındaki İmralı kapıları uluslararası güçlerin denetimindedir. Bunun için dünyanın her yerinde eylemler, tepkiler, protestolar geliştirmek gerekir. Önderliğimiz ‘avukatlarımla görüşmek istiyorum’ dedikten sonra bunun koşullarının oluşmasını sağlamak her Kürt kadını, gencinin bir görevidir. Bu noktada benim yapmam gereken nedir diye düşünmeli ve üstüne düşeni yapmalıdır. Önderliğimiz sesini topluma duyurduğu zaman Türkiye toplumu da görecek ki aslında tüm sorunların çözümü İmralı’dadır. Çünkü gerçekten Önderliğimiz devreye girince herkes rahatlıyor, huzur buluyor ve umut gelişiyor.
Türkiye yapay inşa edilen suni gündemlerin etkisi altına alınmıştır. Türkiye de ki her sorunun altında Kürt sorunu vardır. AKP-MHP faşist soykırımcı devleti Önderliğimiz üzerindeki tecridi gündemden düşürmek ve Kürt sorununu kendi yöntemleriyle ortadan kaldırmak için yapay-suni gündemler oluşturmaktadır. Şimdi Türkiye toplumu işsizlik, yoksulluk, ekonomik kriz, kadın cinayetleri, korona virüsü gibi temel sorunlarla tek başına mücadele etmektedir. Sistem toplumu öyle bir hale getirmiş ki insanlar önünü göremez durumdadır. İnsanlar gerçek sorunlarını bile tartışamamaktadır. Oysa devrimcilerin, toplum öncülerinin halkı aydınlatma, bilinçlendirme gibi bir görevi vardır. Bu anlamda tüm bu toplumsal sorunların İmralı’da verilen savaşla bağlantısını görmek ve anlamak gerekir.
Önderliğimizin avukatları ile görüşmeleri düzene girerse, Önderliğimiz Türkiye’nin sorunlarını çözecek, demokrasiyi geliştirecek güçtedir. Çözülmesi gereken tüm sorunların ana kaynağının İmralı gerçekliğinde yattığını görmek gerekir. Bu anlamda AKP-MHP faşizminin baskısı altında ve faşizme karşı mücadele etmek isteyen herkesin öncelikle Önderlik etrafında birleşmesi, tecridin kırılması için mücadele etmesi gerekir. Demokratik kesimleri, kadınları ve gençleri özgürlüğümüz, varlığımız ve kimliğimiz için İmralı’da uygulanan insanlık suçuna dur demeye çağırıyorum. An Önderliğimize, aynı zamanda Özgürlüğümüze sahip çıkma anıdır. Tecridi bu karanlık anlarda kırarsak aydınlığa hep beraber doğacağız!
Şimal Ülkem Güne/PAJK Online