HABER MERKEZİ
Bilimsel Bilgi Cinsiyetçi Olabilir mi?
Tıpkı her alan gibi bilimsel alanda da ortaya çıkan eserlerin neredeyse tamamı cinsiyetçi bir dille yazıldığı gibi, o dilin de nedeni olan cinsiyetçi perspektife sahiptiler. Bu nedenle gerçek bilgiye, cinsiyetçilikle çarpıtılmamış, yok edilmeye çalışılmamış, değersizleştirilmemiş bilimsel bilgiye ulaşmanız için özel bir çaba harcamanız gerekmekte. Çünkü bilgi iktidara en yakın, iktidarın en çok ihtiyaç duyduğu temel güçtür. Kadın, erkek cinsleri arasında sömürü ve ezmeyi sürdüren iktidarın olduğunu aklımızda tutarsak, bilimsel alanda yapılan çalışmaların erkek egemen sistemce nasıl ve neden çarptırıldığını anlamak daha kolay olur. Çünkü resmi tarih yazıcılığı her alanda olduğu gibi kadın, erkek alanında da en sert haliyle kendisini göstermekte.
İnsanlığın geçmişi, yani tarihin nasıl yaşandığı önemlidir. Bir o kadar önemli olan, tarihin kimler tarafından, nasıl ele alınıp yazıldığı ve yeni kuşaklara nasıl ve kimlerce aktarıldığıdır. Tarih, ezenler/sömürenlerle, ezilenler/sömürülenler arasında cereyan eden olaylar bütünü ise bunun ele alınışı, bu iki karşıt toplumsal kesim tarafından önemli bir mücadele alanıdır. Çünkü adına resmi tarih denen ve toplumu kendi geçmişinin hakiki bilgisinden uzak tutan, ondan bihaber hale getiren, böylece toplumu kendisinden ve tarihinden kopartarak teslim alıp güçsüzleştiren devlet, paralı kalemşorlarına çarpıtılarak yazdırdığı ‘tarih’ ile topluma tamamen başka, uydurma bilgiler aşılar. Ders kitaplarından piyasa kitaplarına dek her alanda bu bilgi ve ondan türetilmiş fikirleri yaygınlaştırarak toplumu adeta uyuşturur. Bilim tarafsız değildir ve iktidar kimdeyse bilim ona hizmet eder. İktidar, kadınları sömüren/ezen erkeklerin elindeyse bilim de erkeklerin elinde olacaktı. Tıpkı bugün olduğu gibi.
Mesela toplumsal tarihimizde Babai İsyanı önemlidir ancak bu isyanın çarpıtılmadan gerçek nedenleri ve sonuçlarıyla araştırılıp yazılması da bir o kadar önemlidir. Toplumsal hafıza ancak böyle kurulabilir ve süreklileştirilebilir. Aksi takdirde iktidar toplumun hafızasını boşaltıp gereksiz ve birbirinden kopuk, birbiriyle ilişkilendirilmemiş bilgilerle çöplük haline dönüştürür. Bilgi güçtür. Var olmak, asimile edilmeden kendisi olarak yaşamak, güçlü olmak, kendi geçmişini bilmek, kendine ait bilgiyi araştırıp bulup bunu yaygınlaştırmak toplumsal kesimlerin önündeki zaruri görevdir.
Sömürülenler/ezilenler kendi tarihlerine sahip çıkmaz, resmi olmayan, iktidarın çıkarlarına hizmet etmeyen, gerçek olan tarih yazımını kurmayı başaramazsa, tarihin akışını gerçek zemini üzerinde kavrayıp aktaramazsa yenilmemesi mümkün mü? Bunu başaramamış bir toplumun bugüne kadarki halk isyanlarının, zaferlerinin, yenilgilerinin sömürülenler/ezilenler için ne anlama geldiğini fark etmesi mümkün mü? Tarih böyle okunmazsa Babai İsyanı’nın halkın emeğini sömürüp halktan aldığı ağır vergileri zevk ve sefahate harcayan devletin tarih sahnesinden silinmesinin nedenlerinden biri olduğu anlaşılabilir mi?
Resmi tarih kadınların mücadele tarihinden de bahsetmez. Çünkü o, tarihi egemen sınıfların yanı sıra egemen cins olan erkeklerin çıkarları doğrultusunda da ele alır. Mevcut iktidar sömürenlerin/ezenlerin iktidarı olmakla beraber cinsel açıdan da erkeklerin iktidarıdır. Erkek egemen sistem (patriarka) sadece egemen olanların değil, tüm sınıfların, inançların, ulusların erkeklerini kapsayan, bu erkeklerin hepsini birden bünyesinde toparlayabilen en güçlü ve bütünsel sömürü sistemidir. Yıkılması en zor iktidardır.
Kadınların kendi tarihlerini araştırırken tıpkı Aleviler, emekçiler, uluslar gibi kendi yol ve yöntemleriyle kendilerine ait bilgiye ulaşmaları gerekir. Çünkü kadınların yaşam alanlarından, mücadele yöntem ve biçimlerine, diline, inançlardaki yerine, din/inanç ile ilişkilenme biçimlerine ve gerekçelerine dek hemen her alanda erkek egemen bilimin yöntem ve bilgi üretme kriterlerine uymadığını nicedir akademi ve bilim dünyası bile kabul etmekte.
Bilginin gittikçe en büyük güç olduğu dünyamızda Alevi kurumlarının Alevi kadınlar hakkında araştırmaları var mı ya da hiç olmazsa bundan sonrasına dair bu alana ilişkin planları var mı diye sormak isabetli olacaktır. Bir toplumsal grubun, geçmişi, bugünü yoksa yarını da olamaz. Çünkü bir şey hakkında bilgiye sahip olmak, o şeyin farkına varmaktır. Ve bilmek sadece bilgi sahibi olmak demek değildir, geleceği oluşturacak yıkıcı ve yapıcı eyleme geçebilmenin ön koşuludur, zeminidir. Mevcut olanın eksiklerini, yanlışlarını görüp, onu değiştirmeye çalışmaktır.
Gülfer Akkaya
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/23/ana-tanricalardan-pir-analara-alevi-kadinlarin-praksisi-ii/
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/22/ana-tanricalardan-pir-analara-alevi-kadinlarin-praksisi-i/
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/24/ana-tanricalardan-pir-analara-alevi-kadinlarin-praksisi-iii/
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/25/ana-tanricalardan-pir-analara-alevi-kadinlarin-praksisi-iv/