HABER MERKEZİ
Dalkavuklar ve saray yanaşmaları hakkında yazdıklarımız buz dağının görünen kısmı kadardır. Sadece bu kısım bile dalkavukların ve saray yanaşmalarının özel savaşı ne şekilde kullandığını gözler önüne seriyor. Ve bunu hergün her saat her dakika her an ara vermeden yapıyor. Toplumun zihnini sürekli özel savaşla bombardıman altında tutuyor. Bunun için kurulan özel harp daire başkanlığı ise özel savaşın merkezidir. Ve bu merkezde hedef alınan her kesim için de ayrıca birer masa oluşturulmuş. Yani tam bir özel savaş ağı geliştirilmiş. Üniversiteler –öğrenciler için ayrı, siyasi partiler için ayrı, özgür basın için ayrı, gençlik ve kadın için ayrı, sendikalar ve işçiler için ayrı ayrı masalar oluşturularak bunların her adımları takip edilmekte. Ve hedef alınan kesim üzerinde medya aracılığıyla özel savaş yürütülmekte. Her masa kendi alanında tam bir özel savaş dalkavuğu olarak yetiştirilmekte.
Peki oluşturulan bu özel savaş ağı gerçekten amaçlamış olduğu hedefine bu kadar sıradan ve basit yaklaşımlarla ulaşabilir mi? Ya da toplumun hepsini gerçekten sindirip teslim alabilir mi? En temel hedefi olan gençlik üzerinde başarı sağlayabilir mi? Elbette bunu yapamaz. Eğer yapabilseydi bu işi çoktan yapardı. Toplumu sindirip teslim alabilseydi bunu Deniz Gezmiş’lerden başlayıp Amed zindanında çoktan bitirirdi. 12 eylül darbesiyle de zaferini kutlardı. Demek ki bunu yapacak güçte ve yetkinlikte değil. Özel savaş Kürdistan’da yıllardan beri devrede ve sürekli kendine bir şeyler ekleyerek devam etmekte. En son çetebaşının diktatörlüğü döneminde ise bu bir özel savaş ağı haline gelmekte. Ve bu ağ sadece Kurdistan’la da sınırlı kalmamakta. Artık Türkiye halkları da bu özel savaş ağının bir hedefi konumunda. Yani şimdi oluşturulan bu özel savaş ağı gerçekten başarılı mıdır? Hiçte öyle değil. Ne derler toplumda bir söz vardır; ”Sizin bugün yaptığınızı ağababalarınız yıllar önce yaptı başarılı olamadı siz mi başarılı olacaksınız!” Gerçekten daha önceki özel savaş ağababaları bunu çok denedi hatta bunu çok daha vahşi bir şekilde denedi. Başarılı olamadı. Ama bugünkü özel savaşın başarılı olduğu tek şey ise kendini bir ağ olarak örgütlemesi ve sürekli algı yönlendirme operasyonlarıyla toplumu illahlah ettirmesidir. Onun dışında şimdiye kadar başarı falan kazanmış değil. Ve başarı kazanacak gibi de görünmüyor. Daha önceki yazımızda da belirtmiştik. Şimdiki özel savaş sadece halkta bir kin ve öfkenin birikmesine neden oluyor. Ve hiçbir güç de halkın biriken öfkesinin önünde duramaz. Bu özel savaş dalkavukları olsa bile.
Evet özel savaş yenilmez değildir. Özel savaş şimdiye kadar halk ve gençlik nezdinde sonuç almış değildir. Özel savaş amacına ulaşmış değildir. Eğer özel savaş sonuç almış olsaydı gündemleştireceği haberler ve haber başlıkları çok daha faklı şeyler olacaktı. Halkı ve muhalif kesimleri terör ilan edip hedef göstermezdi. Eğer özel savaş sonuç almış olsaydı halk direnişten düşer muhalefet yapmaktan vazgeçerdi. Şuanda herkes faşizm bayrağını sallıyor olurdu. Çünkü özel savaş faşist bireyler yaratır. Özel savaş sonuç almış olsaydı bugün gençlik diye bir şey kalmazdı. Gençlik alanlarda eylemler yapmaz faşizme karşı birleşme çağrıları yapmaz, üniversitelerin özgün-özerk olması için mücadele etmezdi. Eğer faşizm sonuç almış olsaydı her gün onlarca genç sosyal medya hesapları yüzünden gözaltına alınmaz tutuklanmazdı. İşçiler grev yapmaz, kadınlar kaderlerine razı olup susardı, siyasi partiler TC meclisinde faşizmin zaferini kutlardı, sanatçılar siyaseti eleştirmez sanat sanat için hatta sanat faşizm için anlayışıyla sanatlarını sergilerdi. Yani diyeceğimiz odur ki özel savaş başarılı değildir. Tökezliyor, yalpalanıyor. Maskesi düşmek üzeredir.
Yapacak çok işimiz var. Özel savaşa karşı ”Devrimci Savaşla” karşılık vererek boşa çıkaracağız. Yazımızın başında da dedik. Öyle kafamızı patlatmaya beyinlerimizi çok yormaya gerek yok. Şunu bilmemiz halinde özel savaşı boşa çıkarabiliriz. Önder Apo’nun her zaman bizler için söylediği ; ”GEÇMİŞ Her Zaman Daha GERÇEKTİR” belirlemesi bizler için bir başlangıç noktasıdır. Her şeyimiz geçmişte saklıdır. Değerlerimiz, vicdanlarımız, duygularımız, sevmelerimiz, hayallerimiz ve insana dair ne varsa geçmişimizde saklıdır. Ve orda daha gerçektir. Anılarımızı bir hatırlayalım bakalım. Geçmişteki toplumsal değerlerimizde mi ahlaki boyutlar daha fazladır yoksa bugünkü özel savaş cenderesine alınan değerlerimizde mi? Hiç tartışmasız geçmişimizde ahlaki değerler çok daha canlı ve diridir. Yönlendirici ve yapıcıdır. Birleştirici ve adaletlidir. Paylaşımcı ve kolektiftir. Oysaki bugünkü değerlerde ahlak adına bir şey neredeyse bırakılmamıştır. İnsanlar ”BEN”ler dünyasında yok olup gitmiştir. Herşey ”BEN” merkezlidir. Ve ”BİZ” adına hiç bir şey yoktur. İşte o yüzden geçmişimizden güç alacağız. Onun yapıcı birleştirici değerlerinden güç alıp mücadele edeceğiz.
Andok Özgür