HABER MERKEZİ –
T.C özel savaş rejiminin Cinsellik üzerinden yürüttüğü politikalar gizli olduğu kadar kendisini karşıt olarak da göstermektedir. Sanki ahlak dışı politikayı kendisi yürütmüyormuş gibi davranmaktadır. Bir yandan Kürdistan’ın her yerine yayılan fuhuş evleri teşvik edilirken, yaşamın her alanında cinselliğe hitap edilip, güdülerin sapkınlık boyutuna ulaşmasını teşvik eden kendisi değilmiş gibi, tecavüz, çocuk istismarlarını öne çıkartıp, kendisinin sapıklığa karşı mücadele ettiğini iddia eder. Türk özel savaş rejiminin en başarılı olduğu konu yalana dayanarak hakikatleri çarpıtmaktır. AKP rejimi 16 yıllık süreç boyunca yüzlerce, binlerce fuhuş evinin açılması için teşvik politikaları yürütülmüş olmasına karşın görünürde kendisini namus bekçisi olarak göstermektedir. Devlet politikası olarak fuhuş pazarları son 16 yılda kat be kat artmıştır. Son üç yıl içinde sadece Amed’de açılan fuhuş evi sayısı 400’ün üzerindedir. Her gün onlarca yurtsever evi basan türlü gerekçelerle bastırmak amaçlı basan AKP çeteleri nasıl oluyor da fuhuş evlerinin farkına varmıyor. Kaldı ki bir çok fuhuş evi mit ajanları tarafından açılmış, yayılması teşvik edilmiştir. Yine mit ajanları tarafından aşk, sevgililik adı altında onlarca gencin kandırılıp, tecavüze uğratılıp fuhuş evlerinde çalıştırıldığı, ajanlaştırıldığı gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda sistemin ne kadar ahlaksız alçakça yöntemlerle özel savaşı sürdürdüğünü daha net görürüz. Yine liselerde eşcinselliğin AKP’nin polisleri tarafından tecavüze yada güdülere hitap edilerek geliştirilmesini göz önüne getirdiğimizde sistemin ne kadar ahlaksız kirli politikalar yürüttüğünü görebiliriz. Amed’de, Qoser’de, Gever’de yani mücadelenin yoğun olduğu yerlerde eşcinsel yönelime sevk edilen gençlerin tecavüze uğratılarak teşvik edildiği bilgisi çok az bilinir. Ancak bu gerçekliği görmediğimiz sürece özel savaş rejiminin kirli, sinsi ve ahlaksız politikalarının farkına bile varılmayacaktır.
Kapitalist sistemin 3S’lerden en rahat ve korkusuzca kullandığı alan spordur. Spor kapitalist sistemde adeta altın yumurtlayan sahipsiz tavuk gibidir. Eflatun döneminde dahi “bedeni ve zihni geliştirmek, topluma sağlıklı bir katılım için gereklidir” denilerek ele alınan spor, kapitalist modernite çağında Roma arenalarında yapılanlara dönüştürülmüştür. Kazanmak, yenmek, alkış almak ve kâr etmek temel amaç haline getirilmiştir. Onun için spor günümüzde bir sosyalleşme ya da bedenen güçlenme aracı değil, toplumsallığı ve bireyselliği tükenişe götüren seyirlik bir oyuna, yani ideolojiden kopartılmış, içi boş kişiliklerin tatmin alanına dönüştürülmüştür. Bu yönüyle spor esas olarak kitleleri, özelde ise gençliği kontrol etme ve baştan çıkarma aracıdır.
Spor, gençliğin kendi yaşam sorunlarını düşünüp tartışmaya, çözüm bulmaya başlayacağı vakitleri dolduran, gündem saptıran bir olay haline getirilmiştir. Bu amaçla spor müsabakaları gençliğin ve toplumun zamanını kontrol altında tutmak için ayarlanır hale getirilmiştir. Özellikle futbol maçlarının gece oynatılmasının bir nedeni de budur. Dünyada üç milyar insanın futbol izlediğini düşündüğümüzde sporun gençlik üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlayabiliriz. İnsanların en azından aile içi ilişki ve sorunlarını tartışabileceği saatler, yine daha kolay düşünebilecekleri ve tartışabilecekleri vakitlerine futbol, basketbol, voleybol gibi spor etkinlikleri TV ekranlarında yayına verilerek bu zaman dilimleri de denetime alınmaya çalışılmaktadır. Yaşamın özellikle ekonomik sorunlarının sözde çözümleri için de iddia, at yarışı, milli piyango, bahis gibi şans oyunlarını geliştirip hem izle hem kazan hilesine başvurulmaktadır. Onca sorun ve psikolojik gerginlikten sonra kişiye ‘tuttuğun takımın maçını izle ki rahatlayasın’ reçetesi sunulup, sisteme karşı tepkisi ve öfkesi dindirilmek hedeflenmektedir. Böylece bir anda yaşanan sıkıntılar, bir robot gibi çalışılan saatler unutulup giderilmeye çalışılmaktadır. Kapitalist çalışma koşullarının doğurduğu muazzam fiziksel yorgunluk ve psikolojik çöküntü bu yolla hafifletilip bitip tükenen vücut yeniden çalışabilecek duruma getirilerek, ertesi günkü sömürü zamanı için yeniden hazır hale getirilmiş olmaktadır. Kürdistan’da da sporun, özellikle de futbolun kar amaçlı bir sektör olarak geliştirilmek istenmesini böyle algılamak gerekiyor. Gençlik bu biçimiyle kendisinden başlamak üzere her şeye yabancılaşmış oluyor. Kürt toplumunun özgürlük sorunu yokmuş gibi, o maçtan bu maça koşuşturma adeta gençliğin yaşam felsefesi haline getiriliyor. “Benim takımım, benim futbolcum… vb” gibi sözler de, özel savaşın spor konusunda ne denli etkili olduğunu anlatmaya yetiyor.
Kürdistan’da özellikle gençlik üzerine yürütülen özel savaş uygulamalarını sadece belirttiğimiz politikalarla ele almak konuya dar bakış açısını getirir. Yozlaşmayı besleyen ve derinleştiren türlü türlü uygulamalar söz konusudur. Genel anlamda medya alanı özel savaş politikasını en çok besleyen alan olmaktadır. Gerek tvlerde diziler aracılığıyla gençlik yoz yaşama teşvik edilmekte, yaşamı maddiyatla tanımlamayı da beraberinde getirmektedir. Dizilerde yaratılan her karakter tek tek özel savaş rejimi tarafından kontrol edilmektedir. Öyleki dönemde nasıl bir tip yaratılmak isteniyorsa dizinin karaktarleri ve yaşam tarzı ona göre belirlenmektedir.Gençliğin ütopyası medya aracılığıyla kontrol altına alınmaya çalışılır. Cinsel güdülerin arttırılması, ensest ilişkilerin meşrulaştırılması ve yaygınlaştırılması tv dizileri üzerinden yapılmaktadır. Son yıllarda yaygınlaşan hint dizilerinde aşkın içi boşaltıldığı gibi, her kesi evliliğe teşvik etmektedir. Gençliğin toplumsal sorunlara bakış açısı bu dizilerle daraltılmakta, toplumsal vicdanın yitirilmesi bu diziler aracılığıyla yaratılmaktadır. Yine devletin eli kanlı, paralı cellatları olan polis ve askerlerini Kürdistan gençliğine sevdirmek için yayınlanan dizilerin haddi hesabı yoktur. Böylelikle cellatlarına özenen bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Arka Sokaklar adı altındaki polis dizisinin en çok Kürdistan’da izleniyor olması özel savaş politikalarının ne kadar sonuç aldığını bizlere göstermektedir. Yine kurtlar vadisi esasında özel savaşın paralı cellatlarını kahraman gibi gösteren dizilerden biridir. Böyle onlarca dizi ele alınabilir. Diziler tarihteki mitolojiler gibi kullanılmaktadır. Nasıl ki mitolojiler üzerinden toplum kandırılmış ve hakikat çarpıtılmışsa bugün de özel savaş rejimi diziler aracılıyla hakikati çarpıtmakta, olanı tam tersinden yansıtmaktadır. Özel savaş rejimi bu alana tonlarca lira harcaması boşuna değildir. Medyadan kastımız sadece diziler olmamaktadır. Diziler sadece medyanın bir parçasını ifade etmektedir. Medya toplumun genelini uyutma, kandırma ve yönlendirme aracı olarak kullanılmaktadır. Esas hedef her zaman gençlik ve kadınlar olmaktadır. Kadın ve gençliği istediği çizgiye getiren sistem toplumu çok daha rahat sömürecektir. Bunu bildiği için medyada çeşitli yol ve yöntemle denenmektedir. Gerilla aleyhine işlenen özel haberler, tüm gazetelerin hareketimizi karalamak amacıyla tek manşetle çıkması, özgürlük mücadelesini her gün bittiğine dönük nutuk spikerleri hergün tv’lerde görürüz. Buradaki esas amaç gençliğin özgürlük hareketine sempatisini azaltmak, mücadeleye karşı umudunu bitirmektir. TV’lere biçilen misyon toplumun üzerinde özel psikolojik savaş yürütmektir. Tv. Programlarını yönlendirenlerin özel savaş elemanları olduğu yakın süreçte hareketimiz tarafından tutuklanan mitin üst düzey yetkilileri ilk ağızdan itiraf ettiler. Yapılan haberler psikolojik savaş elemanlarının kontrolünden geçirilerek topluma sunulmaktadır. TV’ler bir yandan özel savaş rejiminin kirli yüzünü örterken diğer taraftan da özgürlük mücadelesi hakikatini çarpıtmaktadır. Medya üzerinden yaratılan suni gündemlerle toplumun asıl gündemi görmesi engellendiği gibi, sisteme itaat eden, sistmenin çizgisi dışına çıkmayan bir gençlik yaratmak için büyük bir medya ordusuyla savaş en acımasız ve ahlaksız bir şekilde yürütülmektedir.
Medya alanı kapsamında Kürdistan gençliği üzerinde sanal bir alem yaratılmıştır. Sanal alemle gerçeklik ters yüz edilmiştir. Gençlerin zamanlarının büyük bir kısmını internet ağı telefon uygulamaları gibi soyut bir dünyada geçirmeleri gençler üzerindeki sanal yaşamı ifade ediyor. Sanal yaşam kapitalist sistemin uydurma, ulaşılması imkansız hayallerle dolu, özentili bir kişiliğin oluşturma alanıdır. İnternet ortamında düşünce üretme, toplumsal sorunlarla ilgilenme, örgütlenme ve en önemlisi de eyleme geçme yoktur. Buralarda ancak melankolik, lafazan bir insan yaratılabilir. Gerçek ve sanal olanı ayırt edemeyen, ruh sağlığı bozulmuş pembe hayallerle yaşayan bir insan! Kürdistan’da özellikle son yıllarda internetsiz hiç bir yerin kalmaması, kapitalist özel savaş sisteminin gençliği çeperine alma çabasıdır. Tayyip Erdoğanın internet alanındaki gelişmeleri dünyanın en büyük gelişmesi olarak götermesi boşuna değildir. Gençliğin özünü boşaltan, sistemin çarkına hizmet eden bir çizgiye gelmesinde büyük etkisi olan, devletin tankı, topunun yapamadığını yapan internet alanı elbetteki özel savaş rejiminin en büyük silahlarından biri haline gelmiştir. Sanal medya öyle bir düzeye gelmiştir ki artık aynı evin içindeki bireyler bile birbirinin yüzünü görmeyecek hale getirilmiştir. Asosyal bireyci bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Maalesef yaygınlaşan android telefonlarla sonuç da alınmaktadır. Öyleki bir mesaj paylaşımıyla kendi vicdanını tatmin etme alanına dönüşen sanal medya gün geçtikçe çeşitlenmektedir. Bazı gençler gün boyu yemek yemeden gece gündüz internet üzerinde gereksiz zaman harcamakta, kafası gereksiz bilgilerle dolmaktadır. Bir anlamda pratik yaşamdan kopartılan gençlik yaratılmaktadır. Sanal medya bilgilenme, bilinçlenme aracı gibi gösterilsede özünde kof, boş ve soyutlanan gençliği yaratmak hedeflenmektedir. Sanal medya üzerinden toplumsal mücadele bilincine katkı sunan bilgiye ulaşım direk özel savaş rejimi tarafından engellenmektedir. Kaba bilgiler sunularak gençliğin bilinçlendiği aldatmacası yaşanmaktadır. Sanal medya üzerinden edinilen bilinç değil bilinçsizliktir. Nitekim mücadele-yaşam gerçeğiyle tanışan ve mücadeleye dahil olmak isteyen gençlik birden bilinçsiz ve pratikten yoksun olduğunu en derinden hisseder. Deyim yerindeyse duvara çarpan gençlik mücadeleye dahil olmada ciddi bir zorlanma yaşar. Yine sanal medyayla yaşamdan tam bir kopuş gerçekleştirmek hedeflenir. Böylece her genç kendi telefonuna hapsedilmiş olacaktır. Sanal medyayla hedeflenen her gencin beynini kendi zindanına çevirerek gençliği pasifleştirmektir. Özel savaş rejiminin sanal medyayı yönlendiren ve sanal gündemler yaratması için trol adı verilen bir örgütlemeye gittiğini her kes bilmektedir. Sanal medya alanı bir mücadele alanı değildir. Sanal medya zihnin esir alındığı bir alandır. Günümüzde insanı esir almak için binlerce cezaevi inşa etmektense her kesin cebine(telefon-internet) zindanı yerleştirmek çok daha sinsi ve özel bir yöntem olmaktadır.