HABER MERKEZİ –
Duruma dair bazı tesbitler;
1 – İsyanlar, sonuçları her ne olursa olsun, yaşandığı ülkelerde işçi sınıfı ve ezilenler için büyük bir mücadele okulu olmuş, buralarda kapitalizme ve siyasal gericiliğe karşı mücadelede çeşitli mevziler kazanılmıştır. Buralardaki isyanlar, dünya işçi sınıfı ve emekçi kitleleri için büyük bir esin kaynağı olmuştur. İsyanın en değerli ideolojik kazanımı, Ortadoğu’nun ezilenlerinin, işçi sınıfı ve emekçilerinin, tarihi kendilerinin yapabileceklerini, kadınların sokaklara çıkmasının önemini ve egemen sınıfları alaşağı edebileceklerini görmeleri olmuştur. Ancak ayaklanan kitleler, bu isyanlara öncülük edecek gerçek bir devrimci örgütlülük olmazsa, tüm kazanımların sömürücü sınıflar, gerici bölge devletleri ve emperyalistler tarafından kendi çıkarları için ters yüz edilebileceğini de görmüş ve acı bir biçimde öğrenmiş oldular. Rojava pratiği ve buradaki devrimci öncülük, Ortadoğu’daki isyanların zaferi için, öncü örgütlenmenin, devrimci amaçlara bağlı hareket ederse, sonuç alabileceğini, düzen içi arayışların ya da iki gerici kesimden birine yedeklenmenin kader olmadığını da ortaya koydu. Proletarya, emekçi kitleler ve tüm ezilen halklar açısından, başka türlü bir öncülüğün de imkan dahilinde olduğunu gösterdi. Latin Amerika’daki devrimci yoldaşlarımızın belirttikler: Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez! sözü buradaki isyanların da gerçeğidir.
2 – Ortadoğu ve Kuzey Mağrip’teki isyanlar, emperyalistlerin bölgesel çıkarları için, her türlü yola başvurabileceklerini, kendi işbirlikçilerinin devrilmesi kaçınılmaz hale geldiğinde, hızla saf değiştirebildiklerini, halkın demokratik hak ve özgürlük özlemlerini kullanabileceklerini ortaya koymuştur. Bu isyanlar, aynı zamanda emperyalistlerin sanıldığı gibi her şeye hakim ve muktedir olmadıklarını ayaklanan kitleler karşısında nasıl da çaresiz kaldıklarını da göstermiştir.
3 – Ortadoğu ve tüm bölgedeki isyanlar, emperyalist saldırganlığın öne çıkan bir argümanlarından biri olan Samuel Huntington tarafından uydurulan Medeniyetler Çatışması tezini yıkmıştır. Ortadoğu işçi sınıfı ve ezilenlerini barbarlar olarak aşağılayan, hor gören; emperyalizmin desteğiyle ayakta tutulan işbirlikçi faşizan diktatörlüklerden dahi Ortadoğu halklarını sorumlu tutan ABD emperyalizminin, işbirlikçi diktatörler nezdinde bölgede demokrasi sorununun başlıca nedeni olduğunu teşhir etmiştir. Bu nedenledir ki, ABD ve onunla rekabet halindeki diğer emperyalist güçler, şimdilerde bölgede demokrasi havarisi kesilmişlerdir.
4 – Halk meclisleri ve halk komiteleri bu isyanlarda bir kez daha boy göstermiş, Paris Komünü’nde nüvelenip Ekim Devrimi’nde sosyalist iktidar aygıtının hücreleri olarak şekillenen bu sovyetik örgütlenme biçimleri, geleceğin iktidarının üzerinde şekilleneceği örgütler olduklarını bir kez daha kanıtlamışlardır. Rojava devriminin temel kitle örgütlenmesi kurumları haline gelen komün ve meclislerin, aynı zamanda halkın devrime katılımının başlıca imkanarından biri olduğunu göstermiştir.
5 – İsyanlar süresince Facebook benzeri sosyal medya araçlarıyla burjuva medyanın ve sansür kurumlarının ağır kuşatması altında ajitasyon propagandanın yolunun açılmasından, meydan işgallerine dek sayısız konuda örgütlenme ve mücadele araçları ve yöntemleri açığa çıkarmıştır. Bu araçların sadece kitleleri uyutmaya hizmet etmediği, doğru ilişkilenilirse, kitlesel buluşmaların, sansür duvarlarının aşılmasının ve ana akım medya dışında gerçeklere ulaşmanın imkanlarına dönüşmüştür.
6 – İsyanların sonucu olarak, pek çok ülkede yasalarda ya da uygulamalarda yaşanan değişimler halklar açısından yeterli olmamış, emperyalistler ve işbirlikçileri bu rejimleri kimi farklılıklarla sürdürmeye çalışmıştır. Buna rağmen, bu ülkelerde sendikal ve demokratik haklar temelinde örgütlenme anlamında çok somut örgütsel mevziler kazanılmıştır. Siyasal parti, dernek ve sendikalara ilişkin yasalarda ciddi yarıklar açılmış ya da değiştirilmiştir. Ne var ki, bir çok yerde bu mevziler, işçi sınıfı ve emekçilerin gelecek mücadeleleri bakımından çok değerli ve uluslararası destek, deneyim aktarımı ve sahiplenme temelinde büyütülmesi gereken kazanımlara dönüştürülememiştir.
7 – İşçi sınıfı, bu isyanların ön sürecinde ve isyanlar sırasında kitlesel katılım bakımından önemli, süreklilik ve ısrar bakımındansa belirleyici roller oynayarak siyasal önderlik gücünü bir kez daha kanıtlamıştır. İsyanların bu boyutu, burjuva medyanın da uluslarararası düzeyde en fazla karartmaya çalıştığı yönlerden biridir.
8 – Gençlik, isyanların ateşleyicisi olmuş ve kitlesel biçimde katılmıştır. Hemen hemen tüm isyanlarda, en önde yürüyen, eylemlere dinamizm katan kesim gençlik olmuştur. Mevcut sistemlerin gençlik bakımından hiçbir gelecek imkanı sunmadığı, düşkünleştirerek yönetmekten başka bir seçenek sunmadığı koşullarda, gençliğin geleceğine sahip çıkması söz konusu olmuştur. Ancak isyanlardan sonra, gençlik saflarında yaratılan “Avrupa ya da Amerika” özlemi, milyonlarca gencin göç yollarına düşmesine yol açmış, bu eğilim emperyalist metropollerin her türlü yol ve yöntem kullanarak geliştirdikleri bir özel savaş pratiği olmuştur. Avrupaya veya batıya gidemeyenler arasında, yeniden “radikal islam” adı altında eğilimler geliştirilmeye, gençliğin umutsuz bölükleri, bu politik islamcı güçlerin kitle ve savaşçı yatağı olarak kullanılmaya çalışılmıştır.
9 – Kadınlar, gericiliğin tarihsel, toplumsal ve kültürel hegemonyasını taşıyan bu ülkelerde kitlesel biçimde isyanlara katılmış, kadın kitle önderleri özellikle öne çıkmıştır. Genç ve işçi kadınlar nicel ve nitel boyutuyla kadın katılımının ana unsuru olmuştur. Genç kadınlar bakımından, bireysel özgürlük talebiyle toplumsal/siyasal özgürlük talebinin buluşması öne çıkan bir olgudur.
10 – Esasen kentlerde gerçekleşen bu isyanlarda, kapitalizmin gelişimi bakımından görece geri ülkelerde gerçekleşmesi itibariyle de, kentlerin tayin edici rolü bir kez daha görülmüştür. Nüfusun yarısından fazlasını oluşturan köylülüğünse hareketsiz kalışı, isyanın yolunu açması gereken handikaplarından ve zayıf halkalarından biridir.
11– İsyanların, Mısır ve Tunus gibi; gerici siyasal rejimlerin varlığına rağmen, Arap ülkeleri içinde gerek uzak, gerek yakın tarihte işçi sınıfı ve emekçilerin, kadınların ve gençliğin en fazla mücadele okulundan geçmiş ve birikim sağlamış bulunduğu ülkelerde patlak verişi de bir tesadüf değildir. Bu gerçek, isyanları alabildiğine deforme ederek, tarihsel sürekliliğinden, dünya çapında işçi sınıfının
yaratmış olduğu mirastan kopararak sunmaya çalışan tezleri çürütmek için önemlidir. Siyasal özgürlüklerden yoksunluk, eşitsiz kapitalist gelişmeye bağlı, zengin yoksul arasındaki uçurum, insani değersizleşme gibi haller, isyanda harekete geçirici roller oynamıştır.
12 – İsyanların bölgesel niteliği belirgindir. Hareket, hızla bölgeselleşmiş, emperyalistlerin böldüğü halklar, benzer gerekçelerle harekete geçmiştir. Bu anlamda tek tek ülkelerin yanı sıra bölgesel devrimlerin de zemininin ne denli güçlü olduğu bir kez daha görülmüştür. Ancak, bu mücadeleleri ortaklaştıracak, birleşik bir güce dönüştürecek enternasyonal ya da bölgesel düzeyde bir birliğin olmaması hareketlerin parçalı kalmasına yol açmıştır. Bu gerçeklik mücadelenin bölgesel düzeylerde ortaklaştırılması ihtiyacına bağlı olarak, bölgesel koordinasyon, birlik ya da benzer oluşumların eksikliğini çarpıcı biçimde göstermiştir.
13 – Emperyalist güçler ve işbirlikçi rejimler, işçi sınıfı ve emekçilerin değişim seli karşısında tutunamamış ve geri adımlar atmış, ancak süreci lehlerine çevirme yönünde hamlelere girişmiştir. Burjuva medyanın isyanların niteliğini çarpıtarak ideolojik ve siyasal değerinin azaltılmasında etkin görev alışı, isyanların kendiliğinden niteliğinden faydalanılarak işbirlikçi siyasetçilerin ve örgütlerin devreye konuşu, Tayyip Erdoğan ve AKP şahsında ılımlı İslamcı “model ülke” sunumu ve Libya’da sürecin toplamına yönelen doğrudan emperyalist müdahale, sürecin yönünü değiştirme çabasının çeşitli biçimleridir.
14 – İsyanlar sürecinde Mısır başta olmak üzere bu ülkelerde en derli toplu ve örgütlü muhalif güç olan siyasal İslamın evcilleştirilmiş versiyonları emperyalizmin açık veya hayırhah desteğini alan seçenekler olarak öne çıkmıştır. Bununla birlikte bu kuvvetlerin sistem içi niteliği de kitleler nezdinde daha fazla teşhir olmuştur.
15 – İsyanlar önderliksiz ve kendiliğinden niteliktedir. Bu isyanlarda yer alan parti ve örgütler ise güçlü bir seçenek haline henüz gelememiştir. Bu nedenle süreç içerisinde halk iktidarı, çatlatılan, sarsılan işbirlikçi gerici rejimlerin karşısında somut bir alternatif olarak belirememiş, bu durum iktidar sorununu çözmede büyük bir zafiyet oluşturmuş ve giderek emperyalizmin işaret ettiği kişiler, siyasal güçler ve modeller öne çıkmıştır. Bu durumun istisnası yine Rojava ve Kuzey Suriye olmuş, bu mücadelenin öncüleri, dünya halklarının da gündemine giren bir devrime imza atmıştır.
Beritan Destan