Yokluk yolunun çocuğu pirlik etmeye girişince ardına düşenler, devletsizlik gulyabanisine çatarlar. / Mevlâna Celâlettin Rûmî
Türkiye toplumsal sorunların en derinleştiği adeta kördüğüm haline getirildiği bir dönemi yaşıyor. Kürt düşmanı Erdoğan liderliğindeki Akp iktidarının yürüttüğü baskı, zulüm, imha ve inkâr politikaları ekseninde yapılanlar, dönüşümü olmayan hukuk dışılığa, büyük bir toplumsal adaletsizliğe yol açmaktadır. Tüyler ürperten uygulamalar insanlık tarihinde faşist diktatöryal yönetimlerin uygulamalarına adeta taş çıkarıyor. İktidar şarabını içtikçe sarhoş olan, sarhoş oldukça saldırganlaşan Kürt düşmanı Erdoğan liderliğindeki Akp iktidarı adını şimdiden tarihe nefret hareketi olarak geçirmiş bulunmaktadır. Nitekim güzel olan her şeye saldıran bir oluşum ile karşı karşıyayız, güzel olan her şeyden nefret eden bir oluşum.
Sayın Öcalan’a dönük geliştirilen mutlak tecridin kaldırılmasına dönük geliştirilen Türkiye tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemi olan açlık grevi direnişlerine, polisler tarafından geliştirilen sokak infazlarına, polislerce kaçırma ve tehdit vakalarına, her türlü demokratik eylemselliğin yasaklandığı, polislerce halkın seçilmişlerine dönük fiziki şiddete varan uygulamalara, polislerce oluşturulmuş iddianameler ile insanların tutuklanıp yıllarca hapis cezasına çarptırıldığına tanıklık ettiğimiz bu günlerde Kürt düşmanlığı, nefret söylemleri ve tehditkar nidalarıyla göze çarpan, tüm bu yasadışı uygulamaların emrini veren, sahiplenen, teşvik edeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geliştirilen bu vahşet politikalarının yaşama geçirilmesinde adeta lokomotif rolü oynuyor. Öğrencisi olduğu faili meçhullerden sorumlu insanlık suçlusu eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ı gölgesinde bırakan Soylu adeta hocasının insanlık dışı uygulamalarını geliştirerek yaşama geçirmeye çalışıyor.
Mehmet Ağar Genel Başkanı olan Kürt düşmanı faşist Tansu Çillere layık olabilmek için binlerce Kürdün sokaklarda polis güçlerince katledilmesinin, Kürt köylerinin yakılmasının, milyonlarca Kürdün topraklarından edilmesinin, binlercesinin cezaevlerine atılmasının başlıca sorumlusu olarak tarihe geçti. Tarih yeniden tekerrür ediyor, öğrencisi olan Soylu hamisine o kadar çok sadık olmalı ki, Kürt düşmanı Tayyip Erdoğan’a layık olabilmek için hocasından öğrendiklerini, daha bir geliştirerek adeta hocasına vay be dedirtircesine Kürt halkına ve demokratik güçlere saldırıyor. Ağzını açtıkça tehdit ediyor, nefret salyalarını etrafa çirkince salıyor. Yaverliğini yaptığı Kürt düşmanı Tayyip Erdoğan’a yaranmak için Kürtlere dönük öncülüğünü yaptığı polis güçleriyle her türlü insanlık dışı zulüm politikalarını uygulamaktan çekinmiyor. Yaverliğini layıkıyla yapıyor, emirleri layıkıyla yerine getiriyor ve büyük bir zevkle uyguladıklarından haz alıyor. Çocuklar öldürülüyor, siviller sokak ortalarında katlediliyor, gencecik bedenler yaşamına son veriyor, insanlar bedenini açlığa yatırıyor, cansız bedenlerin defnedilmesine müsaade edilmiyor, yaşamını yitiren gerillaların cansız bedenleri sadistçe teşhir ediliyor. Tansu Çiller’in gözdesi, Mehmet Ağar’ın öğrencisi, Tayyip Erdoğan’ın yaver-i hası Kürt düşmanı Soylu tüm bu uygulamaların öncülüğünü yapıyor.
Yaver-i Has Kürt düşmanı Soylu öncülüğünde gelişen uygulamalarla Türkiye şu an itibariyle çok ciddi bir siyasi krizle yüz yüzedir. Başta Kürtler olmak üzere tüm toplumsal kesimler tarihte görülmemiş insanlık dışı bir baskı ile susturulmak istenmektedir. En temel hakların kullanımı bile hukuksuz bir şekilde engellenmeye çalışılıyor. Git gide hukuk devletinin normlarından uzaklaşma ve hak ihlalleri toplumu ciddi bir şekilde kaygılandırıyor. Bu durumun toplumsal barışta, demokraside ve insan haklarında tamir edilemeyecek yaralar açtığı aşikardır. Tüm bu gelişmeler ile Kürt düşmanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye artık geriye dönüşü olmayan bir yola girmiş bulunmaktadır.
Faşist, dikta yönetimlerinin tek tek yıkıldığı bu süreçte, zalime, diktatöre karşı gelişen toplumsal direnişler artarak yayılıyor. Faşizmin duvarı temellerinden çatırdıyor. Çatırdayan duvarlarda oluşan yarıklar gittikçe genişliyor. Tarih yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik ediyor. Dönemin ruhunu anlayamayanlar, barış ve demokrasiden, hak ve hürriyetten, adalet ve özgürlükten uzak kalanlar, savaş politikalarında ısrar edenler tek tek tarihin çöp sepetine gidiyor.
Son yerel seçimlerle birlikte yara alan Kürt düşmanı, baskıcı Erdoğan öncülüğündeki çeteleşen AKP hızlıca kan kaybediyor. Erdoğan faşizmi, aldığı yarayı gidermek ve destek kitlesini arkasında saf tutmada sıkılaştırmak, kadrolarının moral bozukluğunu gidermek için yeniden saldırıya geçmeyi deneyecek ama desteği daha zayıflamış olarak. Üstelik, kendisini göstermeye kapı açan ekonomik krizin etkisi hemen yakın süreçte daha şiddetli olarak kitlelerde yansıyacak, iyi değerlendirilirse Erdoğan’ın kitle desteğinde heyelanlara yol açacaktır.
Erdoğan faşizminin kitle desteğinde aldığı yaranın boyutu, öncelikle Kürdistan’da ortaya çıktı. Faşizm, soykırımcı saldırı, devrimci ve demokratik hareketi tasfiyeci, Rojava ve diğer Kürt bölgelerine savaşçı işgalle, boyun eğdirmek istedi. HDP, sömürgeci kayyum gaspıyla el konulan belediyelerin büyük çoğunluğunu geri alarak, Kürt halkının demokratik direnişçiliğini yeniden ortaya çıkardı. Panzerlerle, PÖH-JÖH’le, hilelerle Erdoğan’ın aldığı birkaç yeri, Kürt halkında kendisine boyun eğmenin kanıtı göstermesi, yalnızca mezarlıktan geçerken ıslık çalması anlamına geliyor.
Bu olanakları değerlendirmenin, faşizme ve sömürgeciliğe karşı mücadelenin geliştirilmesi bakımından yaşamsal önemi var.
Leyla Güven öncülüğünde zindanlarda ve dışarıda devam eden kitlesel direnişi büyütmek, kadın, gençlik direnişlerini tutuşturmak, saldırılara karşı kitlesel ve bireysel direnişte inatçı ısrar, işgalci savaşa karşı direnişi Türkiye metropollerinde de yaymak, sözü edilen olanakları değerlendirmenin giriş kapısıdır.
Kitlesel direnişlerde, ekonomik taleplerden, hak ve özgürlük taleplerine, mevzileri koruma taleplerinden savaşa karşı demokratik birlik taleplerine uzanan yelpazede talepleri ileri sürmek, kitlelerin diline çevirerek formüle etmek gerekir.
Erdoğan faşizminin saldırılarını püskürtecek, geniş kitlelerin antifaşist tavrını kalıcılaştırıp devrimcileştirecek, tecridi kıran, demokratik, toplumsal muhalefeti anti-faşist bir cephede buluşturan, Kürt düşmanı Erdoğan ve yaver-i hası Soylu’nun Kürtlere, Sol ve Sosyalist Hareketlere, Alevilere, Demokratik İslami Camiaya, Kadınlara ve Emekçilere dönük geliştirdiği nefret hareketini ve vahşet uygulamalarını devrimci ve antifaşist yolda önleyecek olan bu direnişler olacaktır. Bu direnişler temelinde kocaman yarıklar açılan, aldığı yara ile kan kaybeden Erdoğan faşizminin ve uygulayıcı yaver-i hası Kürt düşmanı Soylu’nun yenilgisini yakınlaştıracak ve kendilerini tarihin çöp sepetine gönderecektir..!
Yeni Özgür Politika/ H. Yekta EREN