HABER MERKEZİ
- Apoculuk, Süreklileşen Bir Türküdür
Önderliğe temiz duygularla katılmak önemli ama yeterli değildir. Önderlik paradigmasına, onun teorik derinliğine katılmak, anlama çabasını yaşamının temel amaçlarından biri olarak ortaya koymak, yine bu amacı gerçekleştirdiği oranda pratikleştirmenin çabasına girmek hayatidir. Apocu kültürde önce öğrenmek sonra gerçekleştirmek tek yaşam biçimi olarak kendini dayatmaz. Öğrenmek ve yapmak kadar, yapma eylemi içinde yeni öğrenmelerle düşünsel derinliği yakalamak da temel bir yöntem olarak gelişir. Ruhsal ortaklık dediğimiz durum burada tekrar gündeme geliyor. Yaşamı paylaşanların birbirlerinin öğrendiklerini yaşamak konusundaki adımları, Apocu kültürü kendinde somutlaştıran insanın mütevaziliğini, aynı zamanda bireylerin aşmış oldukları bireyciliği de göstermektedir. Ortak bilmelerden ortak edimlere yönelmek, ruhsal ortaklaşmanın temelini inşa etmektedir. Kültürün temelinde yer alan ortaklaşma, salt davranışlarda yaşanacak ortaklıkları anlatmaz. Düşünce ve duygularda yaşanacak ortaklık, ortak kültürü yaratır. Bu konuyu kesinlikle aynılaşmak olarak algılamamak gerekir. Zaten aynılaşmak istenilse dahi başarılamayacak bir şeydir. Sözünü ettiğimiz, kapitalist modernitenin parçalayarak kullanım nesnesi haline getirdiği liberal insan bireyciliğine karşı ahlaki ve politik toplumun özgür insan öğesini yaşamsallaştırmaktır.
Tabi ki ilişkilerin arka planı kişinin kendini gerçekleştirmesidir. Kendilikler toplum olarak temel bir sorunumuz olurken aynı zamanda kişisel olarak da her birimizin tek tek sorunu olmaktadır. Aşılmadıkça eksik kalacağımız ve tamamlanamayacağımız bir konudur. Kendini yaratmanın temelinde hâkim sistemin insana dayattığı yaşamlardan sıyrılmanın ateşten geçitlerinde sınanmak vardır. Sistem, toplumu parçaladığı gibi, kendini de parçalayarak insanların zihniyetine zerk etmektedir. Sistemin tüm topluma yayılması bu yolla olmaktadır. Sistem kendini minimize ederek tüm insanlarda kendini yaşatmanın kendi varlık koşulu olduğunun farkındadır. İnsanın sistemiçileşmesi de böyle olmaktadır. Bize zerk edilen sistem parçalarını kendimizden söküp atmak zorundayız. Bunu yapmadığımız müddetçe yeniyi yaratmanın ön koşulunu gerçekleştirememiş olacağız. Apocu kültür, sistemi toplumun zihninden, ruhundan, yüreğinden ve bedeninden söküp atmanın eylemini her an gerçekleştiren ve bunu temel bir mücadele biçimi haline getirerek tüm zamanlarda uygulanması gerektiği kanısına ulaşmış olan bir hakikattir.
Apoculuğun süreklileşen bir türkü olması bundandır. Süreklileşen bir mücadeledir ve sistem varoldukça bu mücadele sürecek demektir bu sözün anlamı. Bugün hâkim sistemin bombardımanına maruz kalmayan insanlar ya da toplumlar yoktur. Ancak kendini sistemden iyi koruyabilen insanlar ya da toplumlar vardır. Apocu kültür kendini sistemden korumanın sistemi reddederek başladığının bir göstergesidir. Sistemi reddetmek bunu dile getirmekle mümkün olmamaktadır. Hatta bu kadar kolay da değildir. Mücadelenin en zor zamanlarının sistemi reddetmek ve kendi içindeki sistemi reddetmek olduğu gerçektir. Önderliğimiz bundan dolayı bilgelerin iç mücadeleye cihad-ı ekber (büyük savaş) dediği vurgusunu yapmaktadır. Büyük savaş sistemin zihnimize, yüreğimize kanser hücresi gibi yerleştirdiği lokal iktidarlarla savaşmaktır.
Kalanos örneğini Önderlik bunun için vermiştir. İskenderin “O benden daha büyük düşmanlarını yenmiştir” dediği Kalanos nefs savaşında kendini yenmiştir. Bilgelik ancak kazanılan nefs savaşı sonrasında ulaşılacak olan mertebedir. Kendi benliğini temel mücadele sahası olarak belirleme önceliği, tabi ki büyük bir cesarettir. Kendinle mücadele etmek zordur. Kendindeki düşman etkilerini yenmek, kendi benliğinde sistemiçileşen öğeleri söküp atmanın abidesel örnekleriyle doludur PKK tarihi. Yüzlerce genç kız ve erkek, kendinde Kalanos gibi nice bilgelerin verdiği savaşları vermiş hatta onları kat kat aşan pratiklerin sahibi olmuşlardır. Kemal Pir, Mazlum Doğan, Zilan, Sema, Viyan arkadaş ve daha yüzlerce örnek bunun en sıcak örnekleridir. Sara arkadaş onurlu kadın duruşuyla kırk yıla sığdırdığı direnişini bilgelerin sınavlarını sayısız kere vererek kendini henüz yaşarken tarih yapmıştır. Kendi nefsini yenmekle birlikte arkalarında bir kültür yaratmıştır bu yoldaşlar. Verdikleri savaşla hem kendilerini yaratmış hem de Apocu kültürü yaratarak yeni toplumsallığın entitesini yaratmanın en anlamlı örnekleri olmuşlardır. Bu örneklerdeki Apocu gerçekleşmeler, hâkim uygarlık sisteminin gelişen teknik ya da büyüyen gücü karşısında büyüyen demokratik uygarlık gücünü de göstermektedir.
Apocu Kültür Yeni Bir Üslup Ve Tarz Demektir
Sömürgeciliğin yürekleri ve beyinleri sömürerek kendini varettiği bir zamanda yürekleri ateşten bir gerçeğin içinden yeniden yaratarak bir kültür yeniden inşa edilebilirdi. Öyle yapıldı. Apocu kültürde yaşamı oluşturan kültürel öğeler yeniden yaratılmaktadır. Dil, tarz, tempo, üslup, duygular, yaşam biçimi vb her şey yenilenmekte ve bir başlangıca yönelmektedir. Tüm düşünce biçimleri kadar duygular, yine duygular kadar hitap biçimlerinin değişmesi, aynı zamanda zihniyet değişiminin de göstergesidir. Önderliğimizin “yüreği bizimle olmayanın eylemi bizimle olmaz” deyişi devrim mücadelesinde yüreğin, duyguların ve tek tek insanların hislerinin de ne kadar yeni toplumsallık için olması gerektiğine işaret etmektedir. Yine “En güçlü insan, anlamın ve hissin yaşattığı insandır”sözü sistemin mülkiyet anlayışına, insanlıkları, toplumsallıkları yıkan ve enkaz üzerinden kendini inşa eden gerçeğini reddederek yeni anlamlı insanın tanımını yapmaktadır.
Apocu kültür yeni bir üslup ve tarz demektir. Önderliğin üslup ve tarzının tüm Kürdistan’da yeni bir dil, üslup ve tarz yarattığı bilinmektedir. Çağın bilgi sınırlarını aşmak kadar yediden yetmişe her yaştan insanın, her inanç ya da yaşam kesiminden insanın anlayabileceği bir dilin olması, Önderlikte gerçekleşen evreni göstermektedir. Nasıl ki rüzgârı ya da güneşi, her etnisiteden insan anlayabilir, toprağın sesini duyabilirse, Önderlik tarzı da böyle evrensel bir tarzdır. Etkileyici, net ve çekicidir Önderlik üslubu. Hakikatini bulamamış ya da açığa çıkaramayan ezop üslup, Önderliğin en çok öfkelendiği özelliklerden biridir. Önderlik, ezop olmadığı için anlaşılırdır. Düşünsel netlik dile yansımakta ve halkta güven oluşturmaktadır. Bir sanatçı inceliği vardır Önderlikte. Zaten görünüş itibariyle de artistik bir güzelliğin olduğunu, ses tonunun da aynı dereceğe etkileyici olduğunu, bunun hitapta müthiş bir akıcılığa dönüştüğünü herkes bilmektedir. Öyle ki, düşmana dahi kendini dinletmekte ve saygı uyandırmaktadır. Keyfi, biçimsiz, memurvari, tamamefendimci, kendiliğindenci, başı sonu belli olmayan, bir hedefe yönelmeyen ya da hangi hedefe yöneldiği belli olmayan dağınık üslup ve tarzlar Önderliğin yarattığı kültürle kesinlikle çelişmektedir. Sonuç alıcılık doğru zihniyet yapılanması ve güçlü mücadele kadar onun araçlarını, üslubunu, tarzını, temposunu doğru belirlemeyi de gerektirir. Apoculukta insan ilişkileri güven, güç ve moral yaratır. Eskiye karşı öfke, yeniye karşı da bir sevgi ve özlem yaratır. Bunu geliştirmiyorsa, tarz ve yöntem Apocu kültüre ait değil demektir. Apocu kültürde toplumsal ihtiyaçları belirleme ve karşılamanın gücü, iradesi herkesin sorumluluğundadır. Yeni paradigmayla Önderliğimizin gündemimize getirdiği doğrudan demokrasi de aslında bunu işaret etmektedir. Kendisi için kendisi olarak karar vermek, aslında Ortadoğu gibi tanrısallıkların yanlış metafizikle örüldüğü alanlarda geliştirilen çok köklü dogmatizmleri yıkmanın da ilacıdır. Kendin olmanın bir boyutu da ne istediğini bilmek ve istediği şeyi nasıl karşılayacağının politikasını geliştirebilmekle mümkündür.
Önderlikte tarz, başarı demektir. Başaran tarz doğru tarzdır. Başarmayan tarzlar aşılması bir yana kesinlikle reddedilmesi, Önderlik gerçeği karşısında kendisini an an sorgulayıp dönüştürerek ele alınması gereken anlayışlardır. Tempo, yaşanan zamandaki hız oranını göstermektedir. Önderliğimizin zamanı yaşama biçimi, Apocu kültürün zamanı yaşama biçimini oluşturmuştur. Zamanı kendi oluşunun bir koşulu olarak ele almak, bunun dışında bir yaşam mefhumunun olmadığını bilmek yaşamsaldır. Zaman öldürmek, kendini öldürmektir. Apoculuk bunun ayırtına vararak doğru zaman algısına ulaşmanın adımlarıdır. Zaman ancak böyle yaşandıkça anlam kazanır. Ancak böyle yaşandıkça öldürücü olmaktan çıkar. Zamanın oluşturucu etkisi, zamana yüklenen anlamla ve kendi özgür varlığına duyulan saygı ve sevgiyle ölçülebilir. Apocu kültür bunu yaratmanın iddiasındadır. Sıradan yaşamanın, boş vakit geçirmenin, kapitalist modernitenin eğlence kültürü kadar kendi yaşamını anlamlandırmayan yaşam biçimlerinin zamanı değil kendini öldürmek olduğunu bilmek, Apocu kültürün temel ilkelerindendir. Bu anlamda temposuz olmak, zamanda hız oranının anlamın gerisinde olması zamana yayılmış bir intihar olmaktadır. Apocu kültür, bunu aşmaktır.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
- Devam Edecek…