HABER MERKEZİ –
Kapitalist modernite sistemi kadronun özgürlükçü yapısını bastırmak istiyor
Kapitalist sistem liberalizm ile kadronun partideki ideolojik somutlaşmasını sınırlandırmayı hedefliyor. Bu temelde kadro ölçülerini etkiliyor, onu yumuşatmaya, değiştirmeye, liberalize etmeye yöneliyor. Terörizm yaftasıyla baskı uyguluyor; suçlu, düzene ters tehlikeli insan duruşu olarak lanse etmeye çalışıyor. Kadroyu ürküterek, korkutarak, kendi kendini gizler ve savunur hale getirmek istiyor.
Böyle olunca PKK’ye karşı yıkıcı, tasfiyeci saldırılar en çok burası üzerinden yapılıyor, böylece kadroyu daraltıp başarısız kılmak istiyor. Bütün bunları başarabilmek için de kadronun ideolojik gücünü, özgürlükçü yapısını çeşitli biçimlerde saldırılarla bastırıp daraltmayı hedefliyor. Kadronun bu saldırıları ideolojik duruşla boşa çıkaramaması dış saldırıları etkili hale getiriyor ve daralma, büzülme buradan başlıyor. Kadronun ideolojik mücadele gücü haline gelmesini, politik-askeri eylemi etkili geliştirmesini engelliyor. Politik-askeri öncülüğü, komutanlığı, siyasetçiliği zayıflatıyor.
Eğer ideolojik olarak kendi gerçeğini, doğruluğunu, gücünü göremez ve kullanamazsa hiçbir zaman politik ve askeri alanda başarılı olunamayacağı bilinciyle kadronun, keskin bir ideolojik mücadele yürütmesi birincil görevidir. Partide somutlaşan ideolojik düzeyi, parti kadrosu yeterince içselleştiremiyor, yeterince sahiplenemiyor, savunmuyor. Bu durumu aşmak için Önderlik ve Parti ölçülerini esas alarak, onun dışındaki ölçülere karşı, etkili, aktif, ideolojik çizgi mücadelesi yürütmesi gerekiyor. Yanısıra kendi gücünü, ideolojik üstünlüğünü, özgürlük anlamında ulaştığı düzeyin farkına vararak, anlamlandırarak sahiplenmesi gerekiyor.
Liberalizmin saldırıları, neredeyse değişmesi gerekenin mevcut kadro ölçüleri olduğu, kadronun suçlu olduğu gibi bir algı ve baskıyı oluşturuyor, kadro bunu kıramıyor, bunu aşamıyor, onun etkisi altında kalıyor; bu psikolojiye girince kendisini topluma yansıtamıyor. Mücadelesini felsefi-ideolojik mücadeleye dönüştüremediği için dış saldırılar, liberalizmin saldırıları etkili oluyor.
Varlığını insanlığa, özgürlüğe adamış PKK kadrosu suçlu gibi gösterilmek isteniyor. Düşman bunu psikolojik savaşla yapmaya çalışıyor. Kendini insanlığa adamak sanki suçmuş gibi gösteriliyor. Bu kadar hırsızlar, yankesiciler, talancılar, katiller, iyi erdemli gibi gösteriliyor; fedai militan, özgürlük için kendini adamış olanlar ise suçluymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Tüm bu saldırıları bütünüyle kıracak bir tutum içerisinde girilmediği oranda da pratikte etkisiz kalma yaşanıyor. Bu kadar büyük ideolojik-politik ve toplumsal bir güç olan Hareketimizin büyük gelişmelere yol açmasını engelleyen pratik duruşlar buradan ortaya çıkıyor. Bunu kırmak için psikolojik savaşa karşı daha doğru mücadele etmek, daha fazla donanımlı olmak gereklidir.
Hangi biçimde saldırılar oluyor, nasıl etkide kalınıyor? Bu sorulara doğru cevaplar oluşturarak düzeltmeye buradan gidilmelidir. Böyle olursa zihniyet devriminin ve değişimi güçlü gelişeceği kesindir. Ama bu saldırıların yarattığı etkiler kırılamazsa, istenildiği kadar zihniyet değişiminden söz edilsin, istenildiği kadar askerlikten, siyasetten söz edilsin hiçbir işte başarının gerçekleşmeyeceğini de bilmek gerekir.
Kadın-erkek PKK kadrosunun ulaştığı özgürlük düzeyinin doğru anlaşılması, iyi sahiplenilmesi elzemdir. Bu düzeyi örgütün tümüne hakim kılmak, toplumsal harekete hakim kılmak, bütün çalışmalara hakim kılmak gerekiyor. Bu hakimiyet gelişmediği oranda da bireyci düzen yaşamı, maddiyatçı yaşam öne çıkmaktadır. Bunun arkasında da kapitalist modernite sisteminin liberal saldırılarının olduğunu bilince çıkartarak mücadeleyi en üst düzeyde yürütmek gerekiyor. Bu saldırılar PKK’ye karşı çok planlı ve örgütlü bir biçimde yürütülüyor. Bu kadar baskı oluşturmak, Önderliğe bu kadar saldırı, İmralı tecrit ve işkence sisteminin bu kadar ağırlaştırılması, PKK’nin terör örgütü listelerine konması, her gün durmadan yüzlerce TV kanalının her dilden PKK’yi terör örgütü olarak lanse etmesi hep psikolojik baskı oluşturmak içindir. Bu anlamda müthiş bir psikolojik saldırı vardır.
Kürt sorunu öyle bir sorun ki, insanlığın kaderini doğrudan ilgilendiriyor
‘PKK, ideolojik etkinliğini, hakimiyetini kaybediyor!’ değerlendirmesi yapılıyor, bu söylem tamamen işin gerçeğini ters yüz etme ve gerçekleri saptırarak algı oluşturma amaçlı yapılıyor. Tam tersine PKK ideolojik hakimiyetini kaybetmiyor, çok üst düzeyde bir ideolojik hakimiyeti ve gelişimi var. Fakat sorun, partinin kendi düzeyini kadroya yeterince özümsetememesinde yatıyor. Dolayısıyla ideolojik mücadele yürütmesi gereken güç, sonuç alıcılık temelinde yeterince ideolojik mücadele yürütemiyor, ideolojik mücadele yürütemeyince kendisini zayıf kılıyor, kapitalist modernite bireyciliği etkili hale geliyor, ideolojik etkinlik karşı tarafa geçiyor. Mücadele edilmesi gereken durum budur.
Bir diğer husus ise; bağımsız olma alanı en başta zihniyet ve düşünce alanıdır. Önderlik “Siyasette bağımsızlık olmaz” dedi. Siyaset başkalarıyla ilişkilenme, ittifak ve çatışma alanıdır. Onun için ayrı duramazsın, kopamazsın. Düşman da olsa dost da olsa birileriyle ilişki halindesin. Siyaset alanı böyledir. Askeri alan da o tarzda bir mücadeledir. Bağımsız ve özgür olunan alan düşünce alanı, ideolojik alan, zihniyet alanıdır. Düşüncede, zihniyette bağımsızlığı ve özgürlüğünü sağlayamayan hiçbir güç elbette özgür ve bağımsız olamaz, kendi çıkarlarını öngöremez. PKK’yi diğer partilerden temelde ayıran bu bağımsızlıkçı ve özgürlükçü yanıdır. Bu anlamda PKK, hiçbir zaman bağımsızlık ve özgürlükten vazgeçmiş bir hareket değildir. Bağımsızlıkçı çizgisi baştan beri esastır, şimdi de esastır. Onun içeriğinde, aracında, paradigmasında değişim ve gelişmeler olmuştur, ama bağımsızlıkçı ve özgürlükçü karakterinde bir değişiklik yoktur. Esas olan budur ve PKK’nin bir bağımsızlık hareketi olmasını ifade eden gerçeklikte budur.
Düşünce, teori, ideolojik mücadele, propaganda-ajitasyon; zihniyet alanı önemli ve hassas alandır. Siyasette ve askerlikte hata yaparsın, düzeltmesi kolaydır, büyük hatalar yapmazsan, ağır yenilgilere yol açmazsan düzeltebilirsin, ama zihniyet alanındaki hataların düzeltilmesi zordur. O nedenle titizlikle üzerinde durulması gereken bir alan durumundadır.
Esas değişim ve gelişme, kadroya yöneltilmiş bu psikolojik savaş saldırılarını kadronun anlayarak kırabilecek bir devrimci duruş ve mücadele gücü ortaya koymasıyla mümkündür. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin insanlığın sorunlarına çözüm gücü olduğunu görmek ve buna inanmak gereklidir. Bunlar birbiriyle bu kadar iç içedir. Son tahlilde bütün bunlar Kürt sorununun çözümüyle bağlantılıdır. Kürt sorunu da öyle bir sorun ki, insanlığın kaderini doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü insanlığın geleceğini tehdit eden zihniyet ve siyasetin aynı zamanda Kürt sorununu da ortaya çıkartan zihniyet ve siyaset olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Birbiriyle bu kadar bütün ve iç içedir. Dolayısıyla Kürt sorunu denen soykırım sistemine karşı mücadele etmek, Kürt varlığını ve özgürlüğünü geliştirmek insanlığın da kaderini etkileyecek bir zihniyet ve siyaset değişimini ortaya çıkartacak düzeydedir. İktidarcı-devletçi sistemin yarattığı tüm tehlikeden insanlığı kurtaracak özgürlük ve demokrasi zihniyetini, siyasetini etkili kılacak bir konumdadır. O açıdan Kürdistan Özgürlük Mücadelesini sadece Kürdistan ile sınırlı görmemek, dar ele almamak gereklidir. Üçüncü Önderlik Doğuşu ulusal düzeyi aşan, uluslararası düzeye ulaşan, küreselleşen gerçeği önemsenmeli ve iyi anlaşılmalıdır.
Kasım Engin