HABER MERKEZİ –
Toplumsallığın kendisi ahlaki ve politik değerlere dayanır. Bir nevi bir toplumsallık var ise orada toplumu bir arada tutan, onu var eden ahlaki ve politik değerleri var demektir. Yok, eğer bir yerde ahlaki ve politik değerler yoksa orada toplumsallıktan kolay kolay söz edilemez.
Başka bir ifadeyle toplum ve toplumsallık ahlak ve politik değerlerle vardır. Ahlak bir toplumun nasıl yaşaması gerektiğini, neye dikkat etmesi gerektiğini, neyi yapıp neyi yapamayacağını ifade ederken, politiklik ise bir topluma gerekli olan en iyi işleri bulma oluyor. Ahlaki ve politik toplum da dediğimiz de; ahlaki olarak kendisine ait olan, kendi ayakları üzerinde duran, birilerine yaslanmadan kendi emeği ile ayakta kalan ve bunun için de kolay kolay birilerine boyun eğmeyen, monte olmayan, olup bitene göz yummayan kişi ya da toplumdan söz ediyoruz. Politiklik ise bir topluma yararlı olacak olan ne kadar pratik iş varsa, onları bularak topluma katkı sunacak, o toplumu ayakta tutacak ve kendisi olacağını sağlayan yaklaşım oluyor.
Dikkat edersek birisi nasıl yaşanılması gerektiğini gösteriyor ki -buna ahlak diyoruz-, diğer ise böyle olunabilinmesi için ne yapılması gerektiğini gösteriyor.
Bu bağlamda politik ve ahlaki olarak yaşayan toplumların ahlaki ve politik ölçüleri çok yüksektir. Kendi değerlerine sadıklar. Ki bu değerler; adalettir, eşitliktir, paylaşımcılıktır, özgürlüktür, emekçiliktir. Ve buna benzer bir şekilde toplumun eşit ve özgürce yaşamasını sağlayan değerler olmaktadır.
Ve bilelim ki, böyle toplumlar dürüsttür. Sadedir. Alenidir. Açıktır. İçi ile dışları birdir. Böyle toplumlarda sözün son derece önemli bir yeri vardır. böyle toplumlarda esas olan; söz verilmiş ise o söze göre yaşanılması gerekiyor ve o sözlerin gerekleri de yerine getirilmesidir.
Böyle bir toplumda yaşanılıyorsa, ilkelere korkunç bir bağlılık söz konusudur. Esas olan pratik ve günlük çıkarlar değerler değildir, esas olan insanlıktır. Bu bağlamda insanlığın değenleridir; ilkeler gibi, eşitlik gibi, adalet gibi, özgürlük gibi, paylaşımcılık gibi.
Evet, böyle bir toplum ahlaki ve politiktir. Ancak bilelim ki, Ortadoğu toplumlarının tümünün özü de esasta bu ahlaki ve politik duruşun kendisidir. İsmi politik ve ahlaki toplum değilse bile, yaşamları politik ve ahlakidir. Biliyoruz ki, dindar toplumlar ahlaki ve politik değerlere çok bağlı yaşarlar. Hatta kimi zaman o kadar bu ahlaki ve politik değerlere büyük bir tutkuyla bağlı yaşarlar ki, bizler böyle toplumları tutucu, muhafazakâr ve hatta dogmalarla yaşayan toplum adlandırmasını takarız.
Ancak bilelim ki, böyle toplumlar söz ile eylem birliğine son derece büyük önem verirler. Böyle toplumlar birilerinin malına gözlerini dikmezler. Böyle toplumlar kolay kolay başka bir topluma saldırmazlar. Hırsızlığa uzaklar. Çalıp çırpmazlar. Başkalarının mallarına el koymazlar. Gaspçı değildirler. Böyle toplumlar birilerine kolay kolay küfür etmezler. Hakarete varacak davranışlarda uzak yaşarlar. Özcesi; ar’lı yani namuslu insanlardır. Sözleri ile özleri birdir. Sözlerinin eri ve kadınıdırlar.
Dikkat edersek, ahlaki ve politik olan bir topluma ilişkin çok şey söylenebilir. Ancak kim ki bu değerlerden kopmuş ise orada ilk başlayan arsızlık oluyor. Hırsızlık oluyor. Ki arsızlık ile hırsızlık birbirine çok yakın sözlerdir. Yine arsızlık varsa orada söz ile eylemin birlikteliği söz konusu değildir. Sözün çok da değeri yoktur. Söz o toplumlarda anlamını yitirmiştir. Ki böyle toplumlara da ne kadar toplum denir o da ayrı bir tartışma konusudur. Her hâlükârda böyle toplumlara ar perdesi çatlamış toplumlar demek daha yerinde bir tespit olacaktır. Perdesi çatlamış toplumların ise her şeyden önce toplumsallığa ve de insanlığa zarar verecekleri ve verdikleri açıktır.
Bilelim ki bir yerde ar damarı çatlamış ise orada utanmazlık, arsızlık sınırsız ölçüde gelişmiş demektir.
Sözü uzatmadan belirtelim ki, bugün Türkiye’de AKP öncülüğünde geliştirilen arsızlığı kendisini esas alan bir toplumsallıktır. Bir kere bir toplum bu hale getirilmiş ise o toplumun bireylerinin de yapacakları ilk iş de hırsızlıktır. Yalan söylemektir. Kişi olarak dalkavukluktur. Yağcılıktır. Bireyciliktir. Menfaatçiliktir. Birilerine yamanmışlıktır. Alavere dalavereciliktir. Sahtekârlıktır. Sürekli ve daimi olarak yalanlar üretmektir.
Evet, sözü uzatmadan belirtelim ki Türkiye’de AKP’nin özelde de sözde bu ahlaki ve politik değerleri düşük olan partinin başındaki kişi tam bir söz cambazıdır. Ancak özü yitirilmiş ve sadece yalan üretmek için kullanılan söz cambazıdır. Söz ile eylem bir olmadıkça, orada gelişen ikiyüzlülük ve yalancılıktır. Söz ile eylem bir değilse orada insanlıktan bir kopuş başlamış demektir. Söz ile eylem bir değilse orada bir çöküş zaten yaşanıyordur.
Nitekim hem AKP hem de başındaki zattı keremin geliştirdiği baştanbaşa ahlaki ve politik değerlerden düşmüş bir kişi ve toplumsallıktır. Ve böylelerine AR PERDESİ ÇATLAYAN SİYASET VE SİYASETÇİLER demek son derece yerindedir.
Yeniden ve uzatmadan belirtelim ki, sözü dolayısıyla toplumu çürüten ve yozlaştıran her türlü söz ve eyleme karşı durma umuduyla…
KAYNAK: LEKOLİN.ORG/Kasım ENGİN