HABER MERKEZİ
“Sevgi ve öfke olmazsa insan devrimci olamaz” demiş günlüğünde. Sevgilerini ve öfkelerini böyle taşıyan ve bu duyguların böyle güzelleştirdiği az insan vardır. Verili olana isyan eden, reddetmenin en soylu halini yaşayan devrimci bir insan Armanc.
Sevgiye yeniden tanım yaratıyor gerilla. Dağlardan bir şeyler katarak mayasına. Başka yerlerde böyle derinden, böyle içten, böyle karşılıksız yaşandığına nedense inanasım gelmiyor. Oysa sevmek çıkarsız, her şeyiyle, zorluklar içinde, emek vere vere, kavga ede ede, tüm gerçeğiyle bir insanı hayatın, kavganın her alanında tanıya tanıya oluyor. Ve her şeyiyle; zayıflıkları, korkuları, eksiklikleri, tam pişmemişliği, olmuşluğu, arifliği, gücü, sadeliği, cesareti, fedakarlığı, bilinci, duygularının güzelliği ile seviyor, seviliyor insanlar. Yani insani olanın gerçeğini, insan olmanın gerçeği ile sevmek soyut değil, en sade, en güçlü, en doğru şekilde sevmektir.
Doğru sevmek
İşte böyle sevmek bazı insanların başaracağı bir şey. Armanc’ın mesela… Doğru sevmezse savaşabilir mi böyle… Böyle adayabilir mi kendini sınırsız ve hesapsızca… Tüm acılarına rağmen kavgaya tutuşabilir mi hiç tanımadığı insanlar uğruna… Bir halkı sevmenin, yoldaşlarını sevmenin, en hesapsız ve hep kendinden bir şeyler vererek sevmenin doruğundaydı Armanc.
Sevgisi o kadar gerçek ki…
Onun gözlerinde kendinize bile duymadığınız güveni, sevgiyi görebilirdiniz. Yoldaşlarına duyarlılığı, sahiplenmesi ve sevgisiyle üstüne yok Armanc’ın. Yoldaş sevgisi o kadar gerçek ve o kadar mücadeleye çekici ki. Kayıtsız şartsız teslimiyet, bağlılık olamaz Armanc’la. Sorgular ve sorgulatır. O özgür iradenin her şeyden önemli olduğuna inanıp hep böyle yaklaşırdı yaşama ve yoldaşlarına. O yüzden arkadaşlığı özgürleştiriciydi Armanc’ın. Bilinen tüm klasik kalıplardan, sıradan fikirlerden, sorgulamasız teslimiyetlerden kurtarırdı insanı. Onunla kuşkuya düşer ve sonra onunla doğrunun yoluna girerdiniz.
Bir de öfkesi, öfkeleri vardı Armanc’ın.
Öfke, kınında duramayan kılıcıdır insanın. Kendini savunmayı, varolmayı sağlayan. Öfkesini taşımayı bilenler ve bu öfkeyle yaşamı yaratmaya soyunanlar doğrulara çabuk ulaşanlardır. Sevgi kadar öfke de yaratıcıdır. Öfkenin menzili sevginin yaratım alanını da gösterir. Nelerle kavga edileceğini, nelerin reddedilmesi gerektiğini… Öfkemiz neleri sevemeyeceğimizi ve nelere karşı mücadele edeceğimizi gösterir. Öfkemiz bu haksız, adaletsiz, insanlıktan koparılmış hayatı yaratanlara. Öfkemiz düşman dediğimiz bizi öldürmekle kendini yaşatacağını sanan ama her gün ölmeye mahkum olana. Katliamlara, inkarlara, zulme, saygısızlığa, sevgisizliğe, ahlaksızlığa, bireyciliğe, maneviyatsızlığa…. Özgürlüğümüze düşman olanlara öfkemiz.
Armanc kavganın kadınıydı
Armanc’ın öfkeleri kavgasının gerekçesiydi. O yüzden soluk soluğa adımladı Kürdistan’ı. O yüzden nerede mücadele ağırsa o oradaydı. Armanc kavganın kadınıydı. Üstelik sadece düşmanın değil tüm yanlışlıkların karşısındaydı.
Hırsı, bitmeyen enerjisi şaşırtırdı bizleri. Biliyoruz ki bu kadarını büyük tutkuları olanlar yapar. Yüreği ateş olanlar yapar. Armanc tutkulu, heyecanlı, iddialı bir kadın. Hayata öyle bakıyor. Her alanı mücadele alanı yapıyor, hep gerçekleştirme peşinde doğruları, güzellikleri. Sanki durduğu yerde bir yanlışlık olsa ve onunla yaşamak zorunda kalsa orada hayat duracak. Mutlaka düzeltilmeli, güzel ve doğru olanla yaşanmalı. Yoksa duramaz yerinde. Durmuyor da zaten. Özgürlük tutkunu, güzellik tutkunu, doğruluk tutkunu, o yüzden böyle amansızca peşinde bunların. O yüzden kimse durduramıyor Armanc’ı. Fırtınalar gibi önüne her şeyi katıp da sürekli bir hareket içinde olması bu yüzden. Normal bir istek, sıradan bir duyarlılık değil onunki. Olmazsa olmaz kabilinden bir şey. İşte tutku diye tanımlıyorum ben bunu.
Armanc Zagros’tayken kavga haberleri gelirdi. Botan’dayken yine öyle… Nereye gitse orada bir düşman, bir de gerilikler panik yaşardı. Yanlışlıkların, eksikliklerin üzerine giderdi, radikalce söker atardı onları. Çok düşman kazanır böyleleri ama en çok kavga ettikleri severdi onu. Hep şunu duymuşum Armanc’ın kavgalılarından. “Dobra kadın Armanc. İnsan samimi olduktan sonra hiçbir şey sorun olmaz.”
Sevmenin ustası Armanc
Açık sözlü, dobra, bildiğini, düşündüğünü gizlemezdi Armanc. Bunlar uğruna savaştı. Bazen yer ve yöntem konusunda uyarılar yapılırdı kendisine. Ama O, anda gerçekleşen ve sonuçlarını hemen paylaşanlardandı. Sonrasına sakladıkları yok mudur? Elbet her devrimcinin yüreğine ve zamana bıraktıkları da vardır. Ancak Armanc’ın görüşleri, fikirleri, eleştirileri, kabul etmedikleri hemen yansır, hemen ulaşırdı karşıya. Bilirdi ki şimdi öfkelenilse de bu sözler küpe olacak kulaklarına, belki başka yerlerde hayatlarını kurtaracak, yaşamlarına doğru bir yön verecekti.
Yanlışlara kılıç keskinliğinde sözleri. Ama bir de sevilmeyi hakedenlere, doğrulara, iyi ve güzel olana sözleri var Armanc’ın. Bir söz böyle mi kanat takar, böyle mi alıp içine sarar insanı diyorsunuz. Sevmenin ustası Armanc. Sözleri sevgiyi çoğaltıcı, sağaltıcı. Yaraları olanlar Armanc’ın bilge dağarcığından süzülmüş sözlerle hayata tutunur. Armanc’ın sözleri böyle zamanlarda uçurumdan sarkıtılmış bir ip, kuyunun dibine aydınlık bir bakıştır. Güzel söz söylemenin ustası Armanc…
En zorlu süreçlerin kadını
Armanc kendine güvenen, inançlı, iradeli, bilge bir kadın. İnanç, mayasıdır Ortadoğu insanının. Bilmekle inancı birleştiren, inancının bilgisini geliştiren, bilincinde olduğu şeylere dair inançla savaşan biri O. Bir Apocu, bir özgürlükçü. O yüzden ne diyeceğini neyin kavgasını yürüteceğini, nasıl duracağını iyi biliyor. Bilinci, inancı O’na yol çizmiş. Bir de cesareti var işte. Arkasına takılıyorsun büyülenmiş gibi. Onunla her yere gidebilirsin, her kavgaya atılabilirsin. Bir kadının böyle güçlü, cesur, güvenli olması ne kadar çekici kılıyor onu. Kadınların sönük, ezik, güvensiz hallerinden nefret ediyor. Birini böyle görsün hemen öfkesi kabarıyor. Asla kabul etmiyor kadının güçlü, güvenli duramayışını. O, köleliğin düşmanı.
Armanc çok fedakar, emekçi… En zor yerlerin, en zorlu süreçlerin kadını. Yoldaşları zordayken orda olmasa yerinde duramayan, utanan, kendini hayatın dışında gören biri. Armanc yoldaşlarıyla yol yürümeli, ter dökmeli, görevlere gitmeli, birlikte çıkmalı pusulardan, açlığı, susuzluğu birlikte yaşamalı. Hiçbir ayrıcalığı olmamalı bir komutan olarak. Tek farkı daha çok çalışması, daha fedakar olması olmalı. Böyle olmasa hayattan, yoldaşlarından koptuğunu sanıyor. İçinde olmalı hayatın. Ve emekle yaratmalı o. Terinden damlalarla, yüreğindeki korla döşemeli bu yolu. Dönüp yürüdüğü yollara baktığında işte hayatım ve onu emeğimle yarattım demeli.
Sevginin ve öfkenin devrimcileştirdiği, işte böyle bir insan Armanc…
Raperîn MUNZUR