İSTANBUL – Halklar Önderi Abdullah Öcalan ve diğer 3 tutsağın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu avukatları, tüm dünya ile Türkiye’yi tehdit eden koronavirüsü salgını nedeniyle 20 Mart’ta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Bursa İnfaz Hakimliği ve Adalet Bakanlığı’na başvuru yaparak, müvekkillerine ilişkin kimi taleplerde bulunmuştu.
Salgın nedeniyle müvekkillerinin sağlık durumları hakkında güncel tedbirlerin alınması ve alınan tedbirler hakkında bilgilendirme yapılmasını isteyen avukatların talebi reddedilmişti. Gerekçe olarak ise, “söz konusu tedbirler ve bilgi edinme taleplerin infaz hakimliklerinin tanımlanan görev ve yetki alanı içinde olmaması” gösterildi.
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Turgut, özel statüye sahip bir ada cezaevi olan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalan bazı müvekkillerinde kronikleşmiş solunum rahatsızlıkları olduğunu söyledi. Av. Turgut, bu nedenle yaptıkları başvurularda Covid-19 salgını nedeniyle İmralı’daki tüm personel ve mahpusları içerecek şekilde mevcut tespit edilebilen tüm sağlık ve hijyen tedbirleri ile ilgili derhal önlemler alınmasını, alınan önlemlerin taraflarına bildirilmesini ve gerekli tedbirler alınıp uygun koşullarda Halklar Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmelerinin sağlanmasını talep ettiklerini belirtti.
Yaptıkları başvuruya ilişkin İnfaz Hakimliği’nin 26 Mart’ta bir karar verdiğini, ancak bu kararın kendilerine 6 Nisan’da tebliğ edildiğini paylaşan Av. Turgut, kararda taleplerinin “İnfaz Hakimliğinin görevi kapsamında olmadığı” gerekçesiyle reddedildiğini ifade etti.
Ancak taleplerinin İnfaz Hakimliği’nin görevi kapsamında olmadığı iddiasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu söyleyen Av. Turgut, “İnfaz Hakimliği’nin görevi hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamaktır. Bizim taleplerimiz tam bu hususlara ilişkindir” diye belirtti.
Av. Turgut, müvekkillerin aile ve avukat görüşlerinin gerçekleştirilmesine izin verilmemesinin mektup, telgraf telefon vb. haberleşme ve iletişim araçlarından faydalandırılmaması, dışarısı ile ilişkilerine tümüyle engel olunması ve bu şekilde müvekkillerden bilgi sahibi olunamama durumunun şikayet konusu olarak İnfaz Hakimliği’nin görevi kapsamında olduğunu vurguladı.
Taleplerinin kanunen belirlenmiş görevin gözardı edilmesi sonucunda reddedildiğini, bu nedenle itirazda bulunduklarını söyleyen Turgut, “20 Mart 2020 tarihli başvurumuzda Türkiye’de tüm mahpusların kullanabildiği ancak bugüne kadar İmralı Adası’nda kullandırılmamış olan telefon hakkının (aile ve avukat açısından) derhal kullandırılmasını talep ettik. İnfaz Hakimliği bu hususta 26 Mart tarihinde karar verdi ve gerekçe olarak müvekkiller hakkında 6 ay süre ile telefon görüşme kısıtlamasının mevcut olduğunu belirtti. Bu karar bize 6 Nisan’da tebliğ edildi ve biz de 13 Nisan 2020 tarihinde ret kararına karşı itirazda bulunduk” dedi.
Av. Turgut, İnfaz Hakimliği’nin kararından müvekkilleri hakkında İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla 6 aylık bir iletişimin ve haberleşmenin kısıtlanması kararı verildiğini de öğrendiklerini paylaştı. Turgut, bu karar dair şunları söyledi: “Bu kısıtlama kararına karşı Sayın Öcalan dışında 3 müvekkilimizin itiraz ettiğini, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım açısından kesinleştiğini, Veysi Aktaş’ın itirazının ise hala Ağır Ceza Mahkemesi’nde olduğunu yine verilen bu kararla öğrendik. Halbuki 11 Mart 2020 tarihinde İnfaz Hakimliğine gidip sorgu yapmak istediğimizde sorgu yapılamayacağı ve ancak yeni bir disiplin kararının olmadığı tarafımıza bildirildi. Ancak iş bu itiraza konu karar içeriğinden anlaşılmaktadır ki, 13 Şubat 2020 tarihinde disiplin kurulu tarafından 6 ay süre ile telefon yasağı verilmiş, müvekkiller tarafından itiraz edilmiş ve 12 Mart 2020 tarihinde de yani mahkeme ile görüşmemizden bir gün sonra kesinleştirme işlemi gerçekleştirilmiştir.”
Taleplerinin yalan beyan, kanunu karşı hile ve kanunun arkasını dolanma gibi yöntemlerle işlevsiz bırakılmaya çalışıldığını vurgulayan Turgut, “Vekilleri olarak savunma mesleği devre dışı bırakılmış ve müvekkiller hukuki danışmanlık hakkı ile müdafiden yararlanma haklarından mahrum bırakılmış, başvuru hakkı, adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru yolu hakları ihlal edilmiştir. Bu hususlarla birlikte; haberleşme hakkının kısıtlamasını düzenleyen İnfaz Yasasının 42’inci maddesi en fazla üç ay süre ile bir kısıtlamaya elverirken, bahsi edilen disiplin kararı ve 27 Şubat 2020 tarihli infaz hakimliği kararında bu süre kanun dışına çıkılarak 6 ay olarak belirlenmesi sebebiyle ilgili karar yasal dayanaktan yoksun olduğu ve kaldırılması gerektiği, bu kararın aynı zamanda Anayasa ve AİHS e ve içtihatlarına aykırılık teşkil ettiği, CPT’nin İmralı Adasına ilişkin karar ve tavsiyelerine uyulmadığı gerekçeleriyle itiraz edilmiştir” ifadelerini kullandı.
Her hafta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na uygun koşullarda aile ve avukat görüşmesinin sağlanması için başvuruda bulunmaya devam ettiklerini belirten Turgut, fakat şimdiye kadar bu hususta olumlu bir cevap alamadıklarını kaydetti. Turgut, aynı taleple Adalet Bakanlığı’na yaptıkları başvuruya da yanıt alamadıklarını dile getirdi.