HABER MERKEZİ- Şehit Bawer Agir Anısına, Portre:
“Sevgi insanlığın en değerli duygularından biridir ve sevgiyi yaratanlar da değerlidir. Bu ancak o güzel değerlerin kökleri üzerinde yetişir, onlarla birlikte büyür. Emek, fedakarlık ve kahramanlığın olduğu yerde sevgi de vardır. Bu nedenle bu değerlerle bütünleşmiş devrimciler ve öncüler insanlar tarafından çok sevilir. Başkalarına benzemedikleri için kimsenin cesaret edemediği şeyleri yaparlar, üstesinden gelirler ve bu ruha öncülük ederler. Yeni duygular yaratırlar ve hatta değerlerin anlamını yeniden tanımlarlar. Onlarda emeğin, şerefin, kahramanlığın anlamı çok başkadır ve mükâfatı ağırdır. Onlar çağın ihtiyaçlarına cevap olanlar ve örnek alınanlardır. Halkın ve dostlarının gönlünde kıymetli bir yer edinen bu kahramanlardan biri de Bawer Agır olarak da bilinen şehit Ahmet Akyüz’dür. 13 Ekim 2019’da Rojava’da, faşist, işgalci Türk Devletinin Girê Sipî’ye yönelik saldırılarında yoldaşı Reşit Efrîn ile birlikte şehitler kervanına katıldı.
O da en çok ülkesi Kürdistan’ı, özgürlüğü ve devrimcileri seviyordu. Bu nedenle onlarla onurlu bir şekilde yaşayabilmek için devrime yöneldi. Kürt halkının diğer kahramanları gibi o da hayatının her anını büyük bir özveri ve emekle geçirdi. Onlar gibi korkusuzdu, gücü ve cesaretiyle tek kişilik bir ordu gibiydi. O da özgür bir gelecek yaratmak istiyordu ve bedel vermeye hazırdı. Her şeyi göze almıştı ve bunun sonunda şehadetle birlikte pek çok zorlukla karşılaşılacağını biliyordu. Ama özgürlük en pahalı bedeldi ve tüm bunlara değerdi.
Şehit Bawer Agir, 18 Kasım 1989’da Amed’in Xana Axpar ilçesinde dünyaya geldi ancak aslen Merdin’in Dêrika Çiya Mazi ilçesindendi. Güçlü Kürt değerlerine sahip yurtsever bir ailede büyüdü. Devrimci kişiliğinin temelini atan ve onu en çok etkileyen, ailesinin yurtseverliği ve Kürt halkının özgürlük mücadelesine olan bağlılığıydı. Hayata gözlerini açtığında bir yanda düşmanın şiddetli zulmü, diğer yanda Kürt halkının özgürlük isyanı vardı. Ailesi bu durumun sebebini anlatmış ve onlara bu isyanın saflarında yer alma gücü vermiştir.
Hayatının her anında bu direnişin ateşini ve onun gerekliliğini, hissetti. Çocukluğundan beri bu özgürlük ateşinde bir kıvılcım olmak, düşman zulmünün karanlığını yırtmak istemiştir. Ailesinin ona öğrettiği gibi, daima düşmana karşı, mücadelenin saflarında yerini aldı. Sokaklarda özgürlük ve zafer sloganları eksik değildi. Ancak bu sadece bir kelimede sınırlı kalmadı. O zafere doğru adımlarını attı ve görkemli bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Okula başladığında devletin gerçek yüzünü ve işgal politikalarını daha çok gördü. Bu, düşmana olan öfkesini daha da artırdı. Mücadelenin nedenlerine gelince, o da kararlılığını arttırmış ve çocukluğunda bile kendisini çetin bir mücadeleye hazırlamıştı. Her zaman, destanlara konu olan devrim kahramanlarını örnek aldı. Ferhat Kurtay, Rozerin Piran ve Armanc Kerboran’ın şahsında devrimi tanıdı ve onları örnek aldı. Bu nedenle sıradan bir yürüyüş kabul etmedi, yurtsever bir genç olarak mücadele standartları çok yüksekti.
Ankara’da üniversite okurken buradaki özgürlük mücadelesiyle tanıştı. Gençliğe yönelik uygulanan politikaları giderek daha fazla fark etti, sistemin ve düşmanın gerçeklerini daha da araştırdı. Bilgisi ve kararlılığı güçlenmiş, çözüme ve değişime giden yolun özgürlük mücadelesinden geçtiğine tamamen inanmıştı. O bir Kürt genciydi, özgürlüğe ve onurlu bir yaşama hasretti ve bu zulme gözlerini kapatamadı. 2012 yılında profesyonel olarak mücadeleye katılmaya karar verdi. Gün geçtikçe iddiasını ve hedefini büyüttü ve öğrendiği her şeyi hayata aktardı, paylaştı. Çevresindeki gençleri de eğitip örgütledi. İlk müridi ve en yakın arkadaşı kardeşi şehit Agır’dı. Öğrendiği her şeyi paylaştı. Mücadelede hem kardeş hem de yoldaş oldular. Ancak kardeşi Agır’ın acelesi vardı ve bir an önce hayallerini gerçekleştirmek istiyordu. Bu nedenle kendisinden daha genç olan Rahmi, gerilla saflarına ondan önce katıldı.
Fotoğraf, Şehit Agir Adar..
Bu süreçte mücadelesini daha da büyüttü. Bir süre sonra faaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve bir süre zindanda kaldı. Burada düşmanın baskılarıyla karşı karşıya kaldı ve işgale karşı öfkesi daha da güçlendi. Düşmanın acımasız döngüsünü kırmak için mücadele yolunu seçti ve gerilla saflarına katıldı. İnancı ve bağlılığı arttı ve her adımını buna göre attı. Zafer ruhuyla Kürt halkına kader olarak dayatılan bu zulmü yıkmak istedi. Nerede olursa olsun bu amaç doğrultusunda çalıştı ve asi, yaratıcı, aktif ruhuyla her işte başarılı oldu. PKK öncüleri gibi o da mücadelede “hayır” sözünü hiçbir zaman kabul etmedi. Ne olursa olsun o şehitlerin direniş mirasının izinde yürüdü ve her zorlukta “Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız” dedi.
Zekası, fedakarlığı ve cesaretiyle sorun ve zorluklara çözüm kaynağı oldu. Büyük bir güce, bilgiye ve eyleme ihtiyaç duyulan en tehlikeli anda en önde o vardı. Zor günlerin yoldaşı ve öncüsüydü. O, düşmana karşı ateşten bir yürek, dostlarına karşı ise yıldızlardan bir dağ gibiydi. Onun için arkadaşlık candan daha tatlıydı ve bunun bedelini göze almıştı. Zor durumlarda, düşmanın saldırılarında, arkadaşları zarar görmesin diye daima kendini öne atardı. Mücadelenin, özgürlüğün, yoldaşlığın, devrimin silahlarına büründü, örgütlü bir güç haline geldi.
Amed, Elih ve Sert bölgelerinde çalıştı. Devrimci gençliğin faaliyetlerinde yer aldı ve yüzlerce gence eğitim verdi. Bir militan olarak mutluluğun yolunu çok çalışmaktan ve paylaşmaktan bulmuş ve bu konuda örnek olmuştu. Emekleri kadar mutluluklar da yarattı ve dudaklarında gülümseme eksik olmadı. Samimi yoldaşlığı ve mütevaziliğiyle çevresindeki herkesi mutlu ederdi.
PKK’nin militan ve devrimci standartlarıyla yürüdü, ideolojik ve askeri alanda kendini yetiştirdi, hiç bir zorlukta sınır tanımıyordu. 2013 yılında yoğun bir taleple Şehit Ali Çiçek Akademisine katıldı. Eğitime güçlü bir şekilde katıldı ve burada edindiği tüm deneyimleri yeni bir başlangıcın temeli haline getirdi. Önder APO’nun da desteğiyle yaptığı fedakarlık, çevresindekilerin moral ve coşkusunu artırıyordu. Eğitim sürecinin ardından Qandil bölgesinde Devrimci Gençlik çalışmalarında yer aldı. Binlerce genci eğiterek onlara düşmana ve sisteme karşı savaşmaları ve düşmana büyük darbeler vurmaları için öncülük etti.
Qandil’den sonra Gare bölgesine geçerek burada önemli sorumluluklar üstlendi. Tecrübelerini heyecanla ve büyük bir istekle paylaşarak yüzlerce gence eğitim verdi. Bu süreçte Kuzey’de özyönetim mücadelesi başladı. Hemen katılmayı teklif etti. Ancak yoldaşı ve kardeşi Şehit Agir Adar, ondan önce davranmıştı ve öz yönetim direnişi mücadelesinde ön saflarda yer almıştı. Onunher zaman söylediği gibi “kendisi düşünmüştü ve Agir bunu ondan önce yapmıştı. İki kardeşin aynı anda sıcak savaş alanında yer alması uygun bulunmamıştı ve bu nedenle bu teklifi kabul edilmemişti. Ama onlar yoldaştı, kardeşti ve kalpleri birlikte atıyordu.
Kardeşi Agır, Kuzey’deki düşmanın üzerine giderek düşmana darbe indirdiği kadar, o da bulunduğu alanlarda bunu yaptı. Kendisine izin verilmediği için gidemedi ama hayalini gerçekleştirmek için yüzlerce genci eğitip savaş alanlarına gönderdi. Kardeşi Agır’ın şehadet haberini duyunca bu sefer intikamını almak ve hayallerini gerçekleştirmek için daha da büyük bir kararlılıkla çalıştı. Şehadetin ardından ismini Bawer Agir olarak değiştirdi. Ama şehitlerin intikamını almak için ismi taşımak yeterli olmuyor. Artık yükünün daha ağır olduğunu, kendi silahıyla ve şehit Agir’in silahıyla savaşmak zorunda olduğunu biliyordu. Düşmana büyük bir güçle saldırmak ve daha büyük zaferler kazanmak için Agir kadar cesur olması gerekiyordu.
Bu yürüyüşe güçlü bir şekilde hazırlanabilmek için 2016 yılında PKK Sakîne Cansız Ocağında eğitim aldı. Eğitim süresi içerisinde şehit komutan Atakan Mahir, Rizgar Amanos, Rojin Gewda ve Delal Amed ile yoldaşlık yaptı ve büyük tecrübeler kazandı. İnancı, zekası ve eğitime olan güçlü ilgisiyle tüm arkadaşlarının dikkatini çekmiş, herkesin gönlünde büyük bir iz bırakmıştır. Bu eğitimde sınırsız bir çabayla PKK ve Önder APO gerçeğini daha da iyi anlamak, bunu her şekilde uygulamak ve böylece yoldaşlığını güçlendirmek istiyordu. En büyük arzusu Önder APO’nun fiziki özgürlüğüne kavuşmasıydı ve mücadele adımları bu iddia ve umut üzerine kuruluydu.
Eğitiminin ardından Güney’deki gençler arasında önemli görevler almış ve tüm çalışmalarında fedakarlığını göstermiştir. Önder APO’nun fikirlerini ve PKK ideolojisini gençliğe tanıtmak için büyük bir çabayla gençliği örgütledi. Güney kültürünü çok seviyordu ve canı gönülden çalışıyordu. Kısa sürede Sorani lehçesini öğrenmiş, bigeliği, mütevaziliği ve halka olan bağlılığıyla gittiği her yerde, her evde sevilmiştir. Bu nedenle Güney’den ayrıldığında bile asla unutulmadı ve halkın ona selamları hiç azalmadı. Yurtseverlik duyguları çok güçlüydü, halkının tüm acılarını hissetti ve kendini Kürdistan’ın her yerinden gördü.
Bawer yoldaş halkının savaşçısıydı, mücadele ateşi onun kalbinde her zaman büyüyordu. Nerede ihtiyaç varsa, Kürdistan’da nerede bir düşman saldırısı varsa, o mücadeleye her zaman hazırdı. Bu nedenle işgalci Türk devleti Efrîn’e saldırdığında hemen Efrîn’e giderek ülkesini savunmak ve arkadaşlarıyla birlikte savaşmak istedi. Bir grup genci örgütleyerek Türk devletinin işgaline karşı Güney’den Rojava’ya yürüdü. Ancak yolda KDP’nin ihanetiyle karşılaştılar ve önce Barzani güçleri onları durdurdu, çünkü ihanetlerini bu kez tarihte kullanmak ve Türk devletine bağlılıklarını göstermek istiyorlardı. KDP yolu kapatsa da Heval Bawer engelleri aştı. KDP güçleri bir genci tutuklayıp dövmeye başladılar ama o sessiz kalmadı. Bir PKK’linin yoldaşını düşmanın eline bırakmadığını öğrenmişti. Geri döndü ve büyük bir cesaretle arkadaşını onlardan kurtarmak için kalkan oldu. Silahı yoktu ama ateşten bir kalbi vardı ve korkusuzdu. KDP güçleri bu Kürt kahramanından korktu ve onu silahla vurdu. Bu hain saldırıda ağır yaralandı ama moralini hiç kaybetmedi. Bu ihanetin intikamını almak için ayağa kalkıp daha güçlü bir şekilde savaşmaya kararlıydı.
Kuzeye giderek Türk devletinden intikam alma hayaliyle kendini hazırlıyor. Önderliğimizin tuturklu olduğu yerden başlanması ve devrimin gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyordu. Bu öfkeyle örgüte sürekli kuzeye gitmeyi önerir, bu temelde örgüte kuzeye gidip fedai eylem gerçekleştirmek için rapor yazar.
Bu umutla hızla yaralarını sardı ve ayağa kalktı çünkü o dönemde örgüt teklifini uygun bulmamıştı. Ama bu ruhla hareket etme sözünü vermişti. Rojava devriminin gerekliliği nedeniyle bu kez yönünü Rojava devrimine vermişti. Direniş alanında, Türk devletinin işgaline teslim olmayan Kobanê’de çalışmalar yürütü. Düşman gerçeğinin gençliğe duyurulması ve gençlikte bu direniş ruhunun canlı tutulması için büyük çaba harcadı. Akan bir nehir gibi hiçbir engel tanımıyordu. Büyük bir iddiayla, disiplin, kararlılık ve başarıyla sokak sokak, evden eve dolaşarak devrimci PKK yaşamının standartlarını her bakımdan yerine getirdi. O, bir yaşam tutkunuydu ve “halkım ve yoldaşlarım en iyi değerlere layıktır” felsefesiyle hareket etti. Ama o sadece bunu istemekle kalmadı, aynı zamanda bu iyiliği, güzelliği yaratmak için de çok çaba ve emek harcadı. Önder APO ile arasındaki bağ etten kemikten gibiydi. Her zaman Önder APO’yu görme özlemiyle yaşadı. Önder APO’yu düşünmeden, yaşamadan bir dakika geçirmedi.
Kobanê’de kısa bir süre kaldı ama her yerde olduğu gibi kalıcı izler bıraktı ve büyük yankı uyandırdı. Mutluluğun ve çözümün gücüydü, en zor günlerinde yoldaşlarının, halkının yanındaydı. Bu nedenle tüm sorunları mütevazi ve derin bilgisiyle ele aldı. Coşkusu ve umuduyla tüm deneyimlerini onlarla paylaştı.
İşgalci Türk devleti Serêkaniyê ve Girê Sipi kentlerine saldırdığında gece gündüz tüm savaş hazırlıklarında yer aldı. Görevleri farklı olmasına rağmen, Girê Sipi’de savaş başladığında o en ön saflarında yer aldı. Son ana kadar savaş tünelleri kazdı, yüzlerce genci öz savunma için örgütledi ve son ana kadar savaştı. Arkadaşı savaşta yaralandığında ona ilk koşan o oldu. Yine en tehlikeli anda ölümle burun buruna geldi ve hiç tereddüt etmeden savaştı. Ancak arkadaşını kurtarmak isterken işgalci Türk devletinin saldırısında şehit oldu. Yaralandığı olaydaki gibi, şehadetinde de yoldaşına kalkan oldu. Kobanê’de kahramanlığına yakışan muhteşem bir kitlesel törenle son yolculuğuna uğurlandı.
Babası ve annesi Kürdistan’ın bu iki kahramanıyla her zaman gurur duymuşlardır. Şehadet ateşi her annenin yüreğini yaksa da devrim anneleri için mücadelenin gururu bundan daha büyüktür. Çocukluklarından itibaren oğullarını Kürdistan’ın şanlı bayrağını taşımaya hazırlamışlar ve bunu ikisi de gururlu bir mücadeleyle başarmıştı. Annelerinin şehadet sonrası zılgıtları bunun içindi.
Bawer yoldaş, şehit olmadan birkaç saat önce özgürlüğe olan bağlılığını ve işgale karşı öfkesini arkadaşlarıyla paylaşmış ve şu şiiri yazmıştı:
“Eğer bir gün ellerimde bir bayrakla geri dönersem
Bil ki yanımda özgürlüğük var
Ama eğer asla geri dönmezsem
Bil ki her zaman özlediğime ulaşmışımdır
O zaman
Bayrağı sen devr al!”
Bawer yoldaş özgürlük yolunda gururla yürüdü ve her zaman özlemini duyduğu bu değerlerle bütünleşti. Sonuna kadar özgürlük bayrağını gururla ön saflarda dalgalandırdı. Onun isteği üzerine şehadetinin ardından mücadele saflarına katılan gençler özgürlük ve direniş bayrağını taşıdılar. O zafer bayrağı hiçbir zaman indirilmeyecek ve her zaman gururla dalgalanacaktır.”