HABER MERKEZİ –
Ve Ekim, baharın bitişi yeni bir baharın müjdeleyicisi… Yeni baharlar doğurmaya gebe bırakır yaşamı… Ve bir doğuş, bir doğuş daha… Ölümden yaşamı yaratan, yaşamı ölümsüzleştiren felsefenin diyalektiği bütünleşir yaşamı, yeni baharlar, yeni yaratımlar bahşeden Ekimle. Ve Kürdistan dağları Ekim şehitleriyle çiçeklenir.
Her kadında yaşayan bir şehittir Azime yoldaş
Yıl ’94… Bu kez Botan bir Ekim Şehidini daha bağrına alır. Herekol (Herekola Miran) Azime (Mihriban Saran) yoldaşla mücadele tarihine görkem katar. Özgürlük savaşımını, büyük kahramanların taşıdığı bayrağı devralarak Botan’a taşıyan Azime yoldaş, parti tarihimizin ilk kadın militanları arasında yerini almaktadır. Özgürlük mücadelesi devam ettikçe, karanlığın yaratıcılarının saldırıları da devam eder. Ve işte Ekim ayında Türk ordusunun Botan alanına gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında, öncü militan olmanın sorumluluğu ile en önde yürür Azime yoldaş. Ve hain bir havan parçası ile ölümsüzler kervanına katılır.
Görkemli mücadele tarihinin ilk kadın yazarlarından ve tanıklarındandır Azîme yoldaş. O, özgürlüğe susamış kadının mücadele abidesidir. İlk doğuşun zorlu sancılarını bir kadın militan olarak yaşayan ilklerdendir Şehit Azime. Kadın ordulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Yaşamı özgürlük mücadelesinin sancıları, tecrübeleri ve deneyleri ile doludur. O, yaşamdan öğrenmesini ve öğretmesini bilen büyük bir komutandır. Mücadele tarihimizde, önemli emekleri ve çabası olan Azime yoldaş, ’92 güney savaşında da bir cepheye öncülük etmiştir. Görevini, özgür Kadın, öncü kadın bilinciyle başarıyla yerine getirmiştir. Azime yoldaş, bir kere rahatlıkla yazılacak bir kişilik değildir. O romanlara konu olacak kadar, yaşamı kalbinde yaşamıştır. O, özgürlük mücadelesinde, yaşamı dolu dolu yaşayan bir kahramandır. Duruşu ve mücadelesiyle kadın ordulaşmasında önemli bir miras yaratmıştır. Azime yoldaş, kadın ordusunun mihenk taşı ve öncüsüdür. O, bugün süren özgür kadın mücadelesinin her alanında gizli bir güçtür. Pratiği, mücadelesi, yarattığı değer ve miraslarıyla her zaman yaşayan bir özgürlük meşalesidir. Azime yoldaş hiç sönmeyecek olan sonsuz bir yaşam, umut, gelecek ve özgürlük alevidir. Yarattıklarıyla tüm kadınların yüreğine bir yaşam nehri gibi aktı. Akışkandı, sevecendi, yürekleri kendi sevgi selinde büyütendi. Onun olduğu yerde sevgi, yaratıcılık ve güzellik vardı. Özgür yaşamın ve Apocu felsefenin ilkeleriyle yaşamı dönüştüren, güzelleştiren ve büyütendi. Ruh güzelliği ve yürek büyüklüğüyle bir çekim merkeziydi güzellik tanrıçası Azime yoldaş. Kadının gökkuşağı rengiyle katılırdı yaşama… Renkli ve büyüleyiciydi içinde taşıdığı sonsuz coşku ve moral… Kendi cinsine olan sevgisi, Kadın Özgürlük Hareketi’nin gelişmesinin temellerini atarak sonsuz emek, çaba ve fedakarlığı kendinde somutlaştırdı. Yaşamı yaratma, kadını güzelleştirme ve büyütme eylemiydi her anı… Güneşten aldığı sıcaklığıyla yüreğine basardı tüm kadın yoldaşlarını Azime yoldaş… O bir sevgi okyanusuydu.
Bir türkü gibi akardı yüreklere Çiğdem yoldaş
Ve tüm mevsimlerin bileşkesi bir Çiğdemdi bu kez, Ekimin yeni bir doğuşu yaşayan sancılarına ortak olan… Dört mevsimi ve onun renklerini kendinde somutlaştıran Çiğdem (Hüsne Akgül) yoldaş, yaşam mücadelesinde de bu denli çok yönlüydü. O, yaşam ve güzellikleri sınırlandıran dar milliyetçi duyguları aşan ve sonsuzluğa akan bir ırmaktı… Irmağında özgürlük ve enternasyonalizmdi akan… Çağlayanlarının melodisinde özgürlük ve halkların kardeşliği ruhlara seslenirdi her zaman. Bir türkü gibi akardı yüreklere… Bir Türk kadını olarak özgürlüğü ana tanrıça diyarında keşfetmek için çıkmıştı Mezopotamya’nın asi dağlarına…
Yaşamı güzelleştirmek, kardeşliği ve adaleti gerçekleştirmek içindi tüm kavgası… Kadın yüreğiyle derinden hissederdi ezilmişliğin acısını. Acısını Apocu bilinçle yoğurdukça aydınlanıyordu tüm arayış, arzu ve istemleri. Bir şelale gibi durmadan akardı yaşamda. Coşkundu, yaşamın çılgın bir keşifçisiydi. Dağların, kuşların, çağlayanların diliyle doğanın gizemine süzülürdü. Orada arardı eşitliğin, ahengin, kardeşliğin müthiş dengesini… Apocu diyalektiğin tüm ayrıntılarında bulurdu kendisini. O, kendisini yaşamın ve insanın her ayrıntısına katmıştı. Bir Türk kadınının olduğu kadar Kürt, Arap, Alman kadınının duygularını, arzularını, hislerini de anlar ve yaşardı.
Özgürlüğün önünde engelleyici tüm geri sınıf anlayışlarına karşı kavgacılığı ilke edinmişti. Tüm mezhep, sınıf, milliyet gibi ayrımcılıkları kadının evrensel duygularıyla aşardı. O, bugünün ve geleceğin eşitlikçi ve kardeşlik felsefesinin öncüsüdür. Demokratik çözüm stratejisinin somut temsilcilerindendir. O her kadında yaşayan bir Şehittir. Kemal Pirlerin enternasyonalist ruhunun ardıllarındandı. Ve bu ruhu kadının sınırsızlığında pekiştirendi. Çiğdem yoldaş, halklar mozaiğinin ana tanrıça toprağında yeniden Apocu ideolojiyle yeşermesinin gerçeğiydi. Demokratik bir Türkiye ve bereketiyle yeni uygarlığın filizlendiği Mezopotamya’da kardeşliğin ve eşitliğin köprüsüydü. Bugün demokrasi, onların kurduğu bu köprü sayesinde öz kaynağına doğru akıyor. Demokrasinin yükselişindeki temel güç ve kaynaktır Çiğdem yoldaş ve O’nun taşıdığı ruh…
O, bir çağrıdır demokrasi, barış ve özgürlüğe. O, Türk kadınının bağrından ana tanrıçanın bereketine akan enternasyonalist bir kadın yüreğidir. 10 Ekim 1995 yılında Metina dağlarında yirmi iki yoldaşıyla birlikte KDP gericiliğine karşı verilen savaşta sonsuz yolculuğuna çıktı.
O bir ses, bir türküdür yüreklerde durmadan çağlayan…
Mücadele Arkadaşları