HABER MERKEZİ – PKK’li olmak bir suç değil, bir şeref sorunudur. Şüphesiz herkes dost olabilir. Dolaylı yönden bizden etkilenen kurumlar da bunu bilmekte ve öyle değerlendirmektedirler. Ama oligarşik rejim kesinlikle öylesiniz veya öyle değerlendirileceksiniz demesine de belki anlam vermekte güçlük çekiyorlar. Ama bu husus bizce çok rahatlıkla anlaşılabilir, sınırlar iyi ortaya konulabilir ve alanlara göre yargılama ve savaşımlar verilebilir. Bu vesileyle bu hususları da oldukça açıklığa kavuşturacağız.
Bazı ülkelerden emekçi gruplar gelirken, bu arada daha fazla gelmeye çalışırken, hiç şüphesiz böyle bir temsil grubunun da bulunmasına böylesine bir anlam biçiyoruz. Hepimiz genelde halk hareketinin ve halkın ta kendisi olmaya, ama onun özgür ifadesi olmaya özen gösteriyoruz. Bu, insan olmanın en temel gereksinimidir. Hiçbir kişi kendi ülkesini ve halkını inkar ederek ve onun çok zorunlu olan mücadelesine omuz silkerek namus davasında bulunamaz ve hatta yaşama hakkını doğru kullandığını söyleyemez. Azıcık insanlık haysiyetiyle bağlantısı olduğunu iddia eden, mutlak anlamda kendi tarihi ve ulusal gerçekliği konusunda, yine asgari insan hakları düzeyinde bir ifade özgürlüğüne sahip olmak gerektiğini bilir ve mutlaka bir şeyler yapma ihtiyacını hisseder. Bunu yapmayanlar en alçaklar, en lanetliler sürüsü olarak değerlendirilmeye müstahaktır ve öyle adlandırılırlar. Tabii hiçbir insanımızın böylesine lanetli bir durumu yaşamaması gerektiğine eminiz. Elindeki her türlü imkanla bu kara yazgıyı silmesi gerektiğine de bir o kadar inanıyoruz.
Şunu çok açıkça göreceğiz ki, aslında mücadelemiz ekmek, sudan ve teneffüs edilen havadan daha öncelik taşıyan bir ihtiyaca cevap vermektedir. Bunu çok açıkça yine vurgulayacağız. Hiç kimse oligarşik rejimin yaydığı “işte şöyle terörist örgüt, böyle teröristler, şöyle vatan hainleri” yaygarasına kapılarak geri bir adım atmak veya tereddüt geçirmek yerine, daha fazla terörist kimdir, faşist kimdir, terörist örgütler kimlerden oluşmaktadır, temsilcileri kimdir konularını çok açıkça görmek ve buna göre de bir yargı hakkını geliştirmek, bu hakkı kendinde görmek, onun onurunu yaşamak durumundadır. Bunu da şerefle yapmaya çalışmalıdır.
Oligarşik rejimin dayatmak istediği suçluluk psikolojisini tümüyle tersine çevirmenin zamanını yaşıyoruz. Artık bu bir kahramanlığı da gerektirmiyor, bu aynı zamanda sıradan insan olmanın da bir gereğidir. Halk hareketimizin gelişim düzeyi de bunu gösteriyor. Biz de öyleyiz. Sıradan bir halk kişiliğinin gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Kendimizi hiç de öyle ahım şahım bir düzeyde görmek istediğimiz söylenemez. İnsanlığın gerçek özelliklerine bir halk somutunda bağlı kalmak isteyenler biraz da böyle çalışmak zorundadır. Benim yaşam ilkem ilk günden beri budur, şimdi de böyledir. Bu ilkeyi sürekli savunur ve uygularım. Doğruluğu anlaşılmış ve en büyük gücün bu olduğu ortaya çıkmıştır. Hiç şüphesiz herkesin bundan ders çıkarması elzemdir.
Gün, insanımızın hem çok mütevazı, yerinde ve hem de çok cesaretlice davranma günüdür. Kendi hukukuna hem bilinçle, hem iradeyle yaklaşım günüdür. En önemlisi de tarihin o bilinen olumsuzluklarını tersine çevirmeye çalıştığımız bu süreçte, yerini ve rolünü tam belirleme günüdür. Böyle bir şansı elde etmek, böyle bir tarihin alt edildiği ve lehimize çevrildiği bir süreci yaşamak kıvanç vericidir. Yüzyılların değil, belki de binyılların özlemi olarak ifade ediliyor. Ona gerçeklik kazandırma, hatta zafer kazandırma günü için de yaşanabilir. Her insana böylesi dönemler nasip olmaz. Bunu her zaman böyle söyledik ve bu da doğrulanıyor.
Gün gerçekten insanımızın kendini bulma, kendini tanımlama, kendini adlandırma, kendini konuşturma, kendini savaştırma ve kazanma günüdür. Bundan ödün verilemez, bundan geri adım atılamaz. Ben kendi pratiğimle de gösterdim ki, her gün ancak geçen günü aşacak tarzda ele alınabilecek, hakkı verilebilecek bir gündür, bir dönemdir. İnanılmaz zorluklarla veya hiç olmayan olanaklarla bu işe başladığımızda bundan emindik. Şimdi de bunu çok açık söylerken, belki de hepinizin inancı ve hatta zafer umudu bizden daha fazla artmıştır, yine alçak gönüllü bir biçimde başladığımız gibi sürdürüyoruz diyeceğiz. O zaman tektik, bugün ise milyonları buluyoruz. Ama yine de ne yapılması gerektiğini bilerek ve onun tutkusu kadar zorluklarını da yaşayarak yürümeyi bileceğiz. Şimdiye kadar yürüdük ve bundan sonra da daha iyi yürüyeceğiz.
Şu çok açık ki, yanılgılardan, yanlışlıklardan ve eksikliklerden hızla sıyrılarak günü yakalamak önemlidir. Bu bir halkın en temel özgürlük sorununun çözümüyse, buna mutlaka böyle yaklaşma gücünü ortaya çıkarmak ve biraz iddialı olmak, hele politikada iddialı olmak isteyenin yüklenmesi gereken bir görev oluyor. Böyle süreçlerle oynanamaz. Hakkı verilmeden, özellikle onun gereken sabrı, irade gücü ve en önemlisi de bir sanat olarak kavranılması gereken politik tarzı yakalanmadan başarı elde edilemez ve süreç başarıyla yaşanılamaz. Şimdiye kadar ne yapıldıysa azdır demek gerekir.
Politika, sanatların anası veya bütün gelişmelerin kilididir. Hepiniz az çok politikaya bulaşıyorsunuz. Savaş da politikanın daha gelişmiş, ateşli ve yoğun bir ifadesidir. Kültür de yine onun değişik bir ifadesidir. Yasalar legalite ve politikayla ayrılmaz bir bütünlükle bağlantılıdır. Hele halkımız için politika öyle bir toplumsal etkinlik haline gelmiştir ki, bütün gelişmelerin kilididir. Onsuz nefes alamaz ve sağa sola bile bakamazsınız. Her şeyiniz artık politik olacaktır, politika konuşacaktır ve politika yapılacaktır. Hiçbir halk, Kürdistan halkı kadar politik sürecin içine böylesine girmiş değildir. Devrimci politikanın içine, devrimci politik öze ve onun her türlü biçimlenişine, silahlı ordusundan onun en mütevazı barışçıl çalışmalarına kadar bulaşma ve gereklerinin yerine getirilmesi görevleri ile karşı karşıya değildir. Neden? Çünkü yüzyıllardır politikadan yoksunluk onun bitirilmişliğini getirmiştir.
Politik tükeniş, aynı zamanda sosyal tükeniştir. Sosyal tükeniş ekonomik tükeniştir ve ekonomik olarak da tükendikten sonra zaten kocaman bir iskeletten ibaretsin demektir. Ülkemiz gibi insanlığın beşiği olma sıfatına sahip bir yerde bugün en fazla yoksunluklar yaşanıyorsa ve insanlığın en temel gereksinmeleri bile yok edilmişse, politikaya doğru bakmak ve politikanın tükenişini iyi görmek gerekir. Bu büyük sanatı kavramak kadar, mutlaka yerinde ve yetkin kullanmayı bilmek gerekir. Aksi halde çocuğun altınla oynarken, onu sağa sola teneke gibi dağıtmasına yol açabilir. Zaten bu tehlike de son derece açıktır ve yaşanmaktadır.
Çok yoğun bir biçimde bu savaşı götürürken, aslında politikayı öğrenmeye ve özellikle halkımıza öğretmeye çalışıyoruz. Savaş kesinlikle politikanın çok çarpıcı bir öğretmenidir. Herkesi etkisi altına alması da nedensiz değildir. Bu zorunlu ve mutlak bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. En politika bilmez bir halkın çok hızlı bir biçimde yediden yetmişe ve dağdaki çobanından aydınına kadar politikleşmesi, ona olan açlığından ileri gelmektedir. O halde politikadan bu kadar yoksun bir halkın, günümüzde çarpık bir biçimde politik sahaya yönelişini yadırgayamayız. Hepinizin bu isteğini ortaya koymasını yadırgamadığımız gibi, çok doğal ve daha da gelişip yoğunlaşarak geliştirilmesi gerektiğine eminiz. Kısaca gündem politikayla yüklü ve yüzyılların açlığını gidermeye ve kaybedilen her şeyi o araçla ki yerinde ve temel bir araçtır. İşte PKK bunun temel öncüsü, örgütsel ifadesidir.
Önder Apo